Editörler : F16 Gökçen
12 Mart 2013 09:24

Tarihe Düşen Notlar...

İhmal ettiğimiz anlar ve güzel olaylar o kadar çok ki. O anlar biranda geçip gidiyor ve biz farkına vardığımız da bu güzel olayları hep kaçırmış oluyoruz.

Bu yüzden başlığımızda bu günde olan olayları, yaşanmışlıkları paylaşabilir ve önemli haberleri unutturmamak adına burada paylaşabiliriz.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
12 Mart 2013 09:28

İlk ben başlıyayım..:)

*

12 Mart 1921 yılında İstiklal Marşımız kabul edildi. Bu sebeple şair Mehmet Akif Ersoy'a rahmet duaları okumalıyız. Ve Ankara'da yaşıyorsak evini ziyaret etmeli ve bize bu güzel marşı armağan eden insanı unutmamalıyız.

Devletine, milletine bağlı bir insanı unutmak Türk milletine yakışmaz diye düşünüyorum. Ve Mehmet Akif'in şu sözleriyle sizi başbaşa bırakıyorum.


"Bırak ihanet tam anlımdan vursun beni
İsterse karanlık zindanlarda boğsun
Eğer ölümüm yaşatacaksa DEVLETİ
Bu canı koruyan nefse yazıklar olsun."


**sude**
Başbakan Müsteşarı
12 Mart 2013 09:31

İstiklal marşının yazılışı ile ilgili söylediği şu sözler ders-i ibrettir.
"o günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. o şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Bin bir fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır..
o şiir bir daha yazılamaz, o’nu ben de yazamam. o’nu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. benim, millete en kıymetli hediyem budur. "


**sude**
Başbakan Müsteşarı
12 Mart 2013 10:10

Bugün vakti olanlar ya da Hamamönünde yaşayanlar öğle arasında bir kaçamak yapıp Mehmet Akif Ersoy Evini (Taceddin Dergahı) ziyaret edebilir.

http://www.dailymotion.com/video/ximh49_mehmet-akyf-ersoy-kultur-evy-tacettyn-dergahi_travel


iren17
Başbakan Müsteşarı
12 Mart 2013 14:33

 

 

 

 

 

Eline yüreğine ve düşüncene sağlık sudem.

Güzel ve bir okadar anlamlı birgünde tarihe düşülen notu hatırlamak ve hatırlatmak çok güzel bir düşünce. Hele tarihin bile onu anmaya yetmediği değerli üstad Mehmet Akif ersoyu saygı sevgi ve hayranlıkla anıyorum.

ruhu şad olsun.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
16 Mart 2013 08:55

16 Mart 1918 Erzurum/Horasan'ın kurtuluşu...

Sarıkamış faciasından sonra, Haziran 1915 de Horasan'a giren Ruslar, 1917 Bolşevik İhtilali çıkınca, işgal ettikleri yerleri Ermenilere bırakarak bölgeden çekildiler.
Yıllarca Türklerle birlikte iç içe ve komşu olarak yaşayan yerli Ermeniler ile Rus ordusundaki Ermeni asıllılar ve Ermeni çeteleri; yerli halka eziyet etmeye ve onları öldürmeye başladılar, amaç Müslüman nüfusu yok etmek ve çoğunluğa geçmekti.
Doğu illerini kurtarmak üzere harekete geçen, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Birinci Kafkas Türk Kolordusu, 16 Mart 1918 tarihinde; o günlerde Pasinler İlçesine bağlı Zanzak (Akçataş) nahiyesinin bir köyü olan Horasan’a girerek Ermenilerden temizledi.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
16 Mart 2013 09:03

Bu topraklar üzerinde yürürken binlerce kez düşünmemiz lazım. Binlerce insanın kanıyla yıkanmış bir toprağın üzerinde geziyoruz.

Özellikle doğu illerindeki mücadelede büyük rol oynamış Kazım Karabekir'in ve diğer şehitlerimizin mekanları cennet olsun.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
18 Mart 2013 08:32

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi.

*
18 Mart 1915 şanlı Çanakkale deniz zaferimizin 98.yıldönümünü kutluyoruz. Milletimiz çok sıkıntılı günler yaşamaktaydı. 1820 den beri Osmanlı Devletini yıkma planını uygulamaya koyan Batının sömürgeci, soy kırımcı milletleri; topuyla, tüfeğiyle, en modern deniz araçlarıyla bu necip milletin kökünü kazımaya gelmişlerdi.
İngiliz ve Fransızlar, sömürgelerinden gençleri toplayarak Türklerle savaşmaya getirmişlerdi. Trablusgarp ve Balkan Harplerinden yorgun ve yaralı çıkan Türk milletinin elindeki tek sermayesi, vatan sevgisiyle dolu insanı idi. Kasım 1914 te Çanakkale ve Maydos yani Gelibolu kıyılarını şiddetle bombardımana tutan bu kan içiciler, binlerce sivili öldürdüler. Marmara ya giren İngiliz denizaltıları, asker ve malzeme sevk eden birçok gemimizi sinsice vurdular. Binlerce masum askerimizi şehit ettiler. Zeytinburnu ndaki, top döküm fabrikamızı denizden bombaladılar. İrili ufaklı 407 parça gemi ile, Çanakkale Boğazı na 18 mart 1915 günü sabah 08:30 da girmeye başladılar. Bir gün önceden mayın tarama filolarından aldıkları raporlara göre, Boğaz suları mayınlardan temizlenmişti. Ama bir şeyi unuttular. O da Türkün vatan sevgisi imandandır inancı idi. Nusret mayın gemisi, gece sabaha kadar, karanlık koya modası geçmiş ve elinde kalabilen son 26 mayını sessizce döküvermişti. Her zaman mayın hatları Çanakkale Boğazı nın akıntısına dik istikamette döşendiği halde, bu sefer akıntıya paralel bir hat meydana getirilmişti. İşte bu sistem, ev yıkıcı, kan içici Batı kuvvetlerini hezimete uğratmaya yetmişti. Birbiri ardına en modern zırhlılarını kaybetmeye başladılar.
Rahmetli Hatice Turhan Sultanın kendi parası ile yaptırdığı Sedd-ül Bahr ve Kilid-ül Bahr tabyalarındaki eski model toplarımız mermileriyle, bu mağrurları birer birer Boğaz ın dibine göndermişti. Bir tabyada top başındaki Cideli Mahmud Çavuş, attığı tek gülle ile Fransızların Bouvet zırhlısını vurmuştu. Akabinde aynı tabyaya düşen bir mermi, Mahmud Çavuşun iki ayağını birden koparmıştı. Çok kan kaybediyordu. Hemen geriye, ilk yardım yerine çekerlerken, tabyadan bir nefer Keferenin gemisi batıyor diye bağırınca, Mahmud Çavuş kendisini taşıtan kumandanına döndü ve Allah için beni yukarı çıkartın diye yalvardı. Durumu çok ağırdı. Son arzusunu yaptılar. Mahmud Çavuş, sanki yaralı değil gibi tatlı tatlı tebessüm ederek; Bouvet nin batışını seyretti ve Kelime-i şehadet getirerek orada ruhunu teslim etti.
İşte Batının canavarlarında rastlanamayacak bir vatan aşkı örneği. Şimdi birileri çıkıp bu milletlere sormalı: Siz Gelibolu da ne arıyordunuz. Neyi kaybettiniz de buralara kadar geldiniz. Ama onlar bir şeyi bilmiyorlardı: Sultan Orhan Gazi nin en büyük oğlu Süleyman Paşa, 1349 senesinde, bir gece sabaha karşı, Ayvacık sahillerinden, Eceabad a doğru sallarla ilk fetih seferine giderken, ardınca deniz üzerine görünmez bir set çekmişti. İşte bu kutlu seksen gazinin sallarından doğan dalgalar, Çanakkale yi geçilmez kıldılar. Bugüne kadar zalimler geçemediler. Bilinsin ki kıyamete kadar da geçilemeyecektir... Aziz milletimizin evlatları, her dönemde seve seve vatanı için ölmesini bilmiştir. Sömürgeciler ise, sömürgelerindeki zavallıları hep ölüme sevk etmişlerdir.
Şehidlerimizin ruhu şad olsun.

Alıntı.


iren17
Başbakan Müsteşarı
18 Mart 2013 08:59

gece üzerlerine yorgandan önce çökmüştü

yıldızları yorgan, soğuğu yoldaş yapmışlardı

derindi hasretleri

bitimsizdi beklemeleri

henüz sabaha çok vardı

yıl 1915

kanlı yıl

soğuktu mart ayları

hele 18' lere bi başka soğuk olurdu çanakkale

sislerin, sessizliğin, hüznün şehri oluverirdi onsekizinde çanakkale ve bu şehirdeki onsekizlik delikanlılar

sabaha varacak gece

ve sabah yanacak çanakkale

g.bolayır....

*

Şehitlerimizin ruhu şad olsun.


iren17
Başbakan Müsteşarı
18 Mart 2013 09:32

 

.


KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER
 OLUR MU, OLMAZ MI ? Demeyin... 
Tamamen gerçek bir hikayeden alıntıdır...
 
"Babamım dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık. Olur muydu??
 
Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hucum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...
 "Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim...Haydi ! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..."
 Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı; 
" Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."
 
" Kabe Karşımızda... "
 
Arkadan Of'lu Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "
 O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.
 
Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular...

 

 

 

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER

OLUR MU, OLMAZ MI ? Demeyin...

Tamamen gerçek bir hikayeden alıntıdır...

"Babamım dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık. Olur muydu??

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı hucum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin... Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...

"Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim...Haydi ! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..."

Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;

" Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."

" Kabe Karşımızda... "

Arkadan Of'lu Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "

O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular...

alıntı


**sude**
Başbakan Müsteşarı
21 Mart 2013 13:35

21 Mart 1973

Halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu akciğer kanserinden vefat etmiştir. Veysel vasiyeti gereği türküler söylenerek toprağa verilmiştir. Halk şiiri geleneğinde özgün bir yeri olan, ozan her yıl Şarkışla'da düzenlenen şenliklerle anılıyor.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
21 Mart 2013 14:21

http://www.dailymotion.com/video/xpmxvg_ayyk-veysel-ben-gidersem-sazym-sen-kal_music


iren17
Başbakan Müsteşarı
21 Mart 2013 14:45

 

 

 

Hoş geldin bahar.....

Nevruz nedir?

Türkmence: Nowruz, Kazakça: Naurız, Kırgızca: Nooruz, Azerice: Novruz, Kırım Tatarcası: Navrez) Farslar, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Anadolu Türkleri, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar, Karakalpaklar, Kazaklar tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı.[1][2]

Yazılı olarak ilk kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen[3] Nevruz, İran ve Bahai[4] takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder. Günümüz İran'ında, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da bir şenlik olarak kutlanır. Bazı topluluklar bu bayramı 21 Mart'ta kutlarken, diğerleri Kuzey yarım kürede ilkbaharın başlamasını temsilen, 22 veya 23 Mart'ta kutlarlar.[1] Aynı zamanda, Zerdüştlük, hem de Bahailer[4] için de kutsal bir gündür ve tatil olarak kutlanır. Kürtlerde, Nevruz bayramının Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi'ne dayandığına inanılır.[5] Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon'dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır.[2][6]

2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan Pers kökenli bu şenliği, Dünya Nevruz Bayramı ilan etmiştir.[7] 28 Eylül - 2 Ekim 2009 arasında Abu Dhabi'de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, nevruzu Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi 'ne dahil etmiştir.[8][9][10][11] 2010'dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart'ı "Dünya Nevruz Bayramı" olarak kabul etmektedir.[12]

Nekadar çok ülkede kutlanıyorsun bahar...

 

 

 


iren17
Başbakan Müsteşarı
21 Mart 2013 14:50

 

 

 

 

 

 

 

Baharın geldiğini dağlarda açan şu küçük çiçeklerden anlarım nasılda süslerler o kıştan çıkmış çıplak ve soğuk toprakları ....

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


**sude**
Başbakan Müsteşarı
21 Mart 2013 15:29

Çiğdemler açtı mı bahar geldi deriz. Bir nevi baharın simgesidir çiğdem. Sapsarı renkleriyle, dağları, tarlaları şenlendirirler. Bir özelliği de çiğdemin, ayak değmemiş yerlerden çıkması.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
30 Mart 2013 10:13

Fatih Sultan Mehmet'in Doğumu (1432)

Fâtih Sultân Mehmed, 30 Mart 1432 tarihinde Edirne Sarayında Hüma Hâtun’dan dünyaya geldi. Annesi onun gerçek saltanatını görmeden 1449 yılında vefât eyledi. Bir görüşe göre 19 ve bir diğerine göre 21 yaşında babasının vefatı üzerine üçüncü defa saltanat koltuğuna oturdu ve sınırları Tuna’dan Kızılırmak’a kadar genişleyen Devletinin başşehri olarak İstanbul’u almak ve Hz. Peygamber’in övgüsüne mazhar olmak en büyük ideali idi. İstanbul’u almak için Boğaz’a hâkim olmanın şart olduğunu bilen Sultân Mehmed, 1452’de Boğazkesen Hisârı dediği Rumelihisârını inşa ettirdi. Karşısında Yıldırım’ın inşa ettirdiği Anadoluhisârı yükseliyordu ve artık Osmanlının izni olmadan boğazı geçmek mümkün değildi. 1 Eylül 1452’de Edirne’ye dönen Sultân Mehmed, hemen kendisinin planlarını çizdiği topların dökümüne başladı. Deneyler yapıldı ve dünyanın harp aletleri alanında harikaları vücuda getirildi.

Planı sezen İmparator zor durumdaydı; zira Bizans ikiye ayrılmıştı. Avrupa, yardım için Katolik olmalarını istiyor ve Ortodokslar ise hayır diyordu. 12 Aralık 1452’de Ayasofya’da Katolik ayini yapılması, Sultân’ın işlerini kolaylaştırıyor ve Bizans Başbakanı Notaras, “Bizans’ta Latin şapkası görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim” diyordu. Bizans’lılar parlayan ateşlerine ve Hz. Meryem’e güveniyorlardı. Ancak 1453 Şubatında Edirne’den yola çıkan toplar 5 Nisanda İstanbul önlerine geldi. 6 Nisan’da muhasara başladı. 53 gün süren muhasara sırasında Fâtih’in ordusu, tarihe geçen kahramanlıklar yazdı. Bizans’ın Galata ile Sarayburnu arasına gerdiği zincirler, Osmanlı donanmasının karadan yürütülerek Haliç’e girmesiyle parçalanmıştı. Muhasaranın 53. Günü Hz. Peygamber’in müjdelediği fetih 29 Mayıs 1453 günü gerçekleşti ve Osmanlı ordusu tekbir sesleriyle Topkapı ve Eğrikapı yönlerinden İstanbul’a girdi. Ayasofya’ya sığınan on binlerce insanın burnu bile kanamadı ve İslâm Hukukunun bu konudaki hükümleri aynen uygulandı ve herkese temel hak ve hürriyetleri tanındı.


Fâtih’in fetihten sonra yaptığı ilk iş, İstanbul’un maddi ve manevi imar edilmesidir. Bu işi tamamladıktan sonra Belgrad hariç bütün Balkanları Osmanlı Devleti’ne ilhak eyledi. Batıyı emniyete aldıktan sonra, kendisine pürüz çıkaran Karamanoğulları ve İsfendiyaroğulları Beyliklerini tamamen ortadan kaldırdı. Bu arada Bizans’ın artığı olan Trabzon’daki Pontus İmparatorluğu da 1461 yılında tamamen tasfiye edilmiş oldu. Komutanlarından Gedik Ahmed Paşa, Kırım’ı aldı.
Bütün bu fetihler, başta Abbasî Halifesi olmak üzere herkes tarafından takdir edilirken, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Fâtih’e kafa tutuyordu. Bunun üzerine Erzincan civarındaki Otlukbeli denilen yerde 1473 tarihinde bu sıkıntı da bertaraf edildi ve artık Osmanlı devleti Toroslara kadar genişledi. Fâtih Sultân Mehmed, yeni bir harbin hazırlığında iken, 1481 yılında 51 yaşında Gebze’de vefat etti. 28 yıllık padişahlığı süresince 2 İmparatorluk, 14 devlet ve 200 şehir fethederek Fâtih ünvanını Hz. Peygamber’den alan Sultân Mehmed, devletin sınırlarını 2.214.000 km2’ye genişletmişti ki, bu 3 Türkiye Cumhuriyeti eder demektir. Balistikteki keşifleri, Matematik ilmindeki dehası, dinî ilimlerde büyük bir âlim olması, Arapça, Farsça, Yunanca, Sırpça, İtalyanca ve benzeri önemli dünya dillerinden dokuzuna vâkıf olması, onu Osmanlı tarihinin en büyük askeri, devlet adamı ve âlimi olduğunu, düşmana ve dosta söyletmiştir.


Ona bu büyük fetihte yardımcı olan devlet adamları arasında, Çandarlı Halil Paşa, Mahmûd Paşa, Rum Mehmed Paşa, İshak Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Zağanos Mehmed Paşa, Balaban Bey, Bali Bey ve benzeri çok sayıda devlet adamı ve komutanları saymak mümkün olduğu gibi, manevi komutanlar arasında ise, asrının büyük âlimlerinden ve maneviyât erenlerinden, Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Molla Zeyrek, Akşemseddin, Hızır Bey, Hocazâde Efendi, Molla Vildân ve Molla Şeyh Vefâ ve benzeri zatları zikretmek icabeder.

Alıntı.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
30 Mart 2013 10:35

Peygamber Efendimizin müjdesine nail olmuş büyük komutan Fatih Sultan Mehmet. Böyle bir ecdatla gurur duyulmaz mı, ne mutlu böyle bir ecdadın evlatlarıyız.

Peygamber Efendimizin Müjdesi

Kostantiniyye muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.

 (Ahmed b. Hanbel, Müsned IV, 335)


buşra
Müsteşar
02 Nisan 2013 13:36

"Kürk Mantolu Madonna" nın yazarı, Sabahattin Ali'yi saygı ve rahmetle anıyoruz.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
12 Ekim 2013 14:21

12 Ekim 1934 Oğuz Atay dünyaya gözlerini açtı.

                               

Oğuz Atay (1934; İnebolu, Kastamonu - 13 Aralık 1977, İstanbul), Türk yazar.
Babası, VI., VII dönem Sinop, VIII. Dönem Kastamonu Milletvekilliği yapan Cemil Atay'dır. 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de de İTÜ İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıl sonra İDMMA İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayınlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı.
Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.
Atay'ın büyük etki yaratan eseri Tutunamayanlar'ı 1973'te yayınladığı Tehlikeli Oyunlar adlı ikinci romanı izlemiştir. Hikâyelerini Korkuyu Beklerken başlığı altında toplayan Atay, 1911-1967 yılları arasında yaşamış Prof. Mustafa İnan'ın hayatı konu eden Bir Bilim Adamının Romanı'nı 1975 yılında yayımlamıştır. 1973 yılında yayımlanan Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu Devlet Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle büyük projesi "Türkiye'nin Ruhu"nu yazamadan 13 Aralık 1977'de, İstanbul'da hayatını kaybetmiştir. Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'na defnedildi.

Alıntı.


**sude**
Başbakan Müsteşarı
18 Mart 2014 09:27

Bugün günlerden 18 Mart 2014..

99 Yıl önce kazandığımız zafer ve toprağa verdiğimiz şehitlerimizi anma ve anlama günü, bu vatana sonuna kadar sahip çıktığımızı ve kimsenin bu vatanı bölmesine izin vermeyeceğimizi göstereceğimiz ve tarihimizle de kanıtlayacağımız bir gün..

Çanakkale zaferimiz kutlu olsun, Rabbim o günleri bir daha yaşatmasın. Biz bu topraklarda rahat rahat uyuyalım diye, gözünü kırpmadan canını bu vatana feda eden şehitlerimize rahmet diliyorum, şefaatlerine nail oluruz inşallah ..


**sude**
Başbakan Müsteşarı
24 Mayıs 2014 13:26

Şiirleriyle olduğu kadar tefekkürü ve mücadelesiyle nesilleri etkileyen, 25 Mayıs 1983'te kaybettiğimiz Üstad Necip Fazıl Kısakürek, 24 Mayıs Cumartesi günü saat 21.00'de Sultanbeyli Gölet Amfi Tiyatro'da anılacak.

*

Son günüm olmasın çelengim top arabam

Beni alıp götürsün tam dört inanmış adam.

Toplam 20 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi