Editörler : E.Kayı Han


Yasaklı
07 Aralık 2014 23:57

Osmanlı'yı Osmanlı Yapan İncelikler...

Osmanlıda;

Süleymaniye camisi'ne imam olabilmek için 6 dil bilmek gerekiyordu....


supporters.
Editor
07 Aralık 2014 23:59

hangi diller


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:01

Osmanlıda ;

Bütün selatin camilerin 2.imamları ama idi,çünkü efendimizin 2.imamı ama idi(abdulah ibn ummi mektum)


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:04

Osmanlıda;

Eğer bir pencerenin önünde saksıda bir sarı çiçek görürseniz 'bu evde bir hasta var,lütfen sessizce geçiniz' demekti....


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:08

Osmanlıda;

Eğer bir pencerenin önünde saksıda bir kırmızı çiçek görürseniz 'bu evde evlilik çağına yakın bir genç kız vardır,sakın ola kötü söz söyleyip ,kabalık edip onun gönlünü kırmayınız' demekti...


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:17

Osmanlıda;

Kapılarda 2 tane tokmak vardı,biri büyük olur gür ve kalın ses çıkarır,diğeri küçük olur ve ince ses çıkarırdı,eve gelen misafir erkek ise kalın ses çıkaran tokmağı çalar , bunun üzerine kapıyı evin beyi açardı,gelen misafir kadın ise ince ses çıkaran tokmağı çalar , kapıyı evin hanımı açardı...


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:20

Osmanlıda;

Evlerin cepheleri kıbleye,hiç olmazsa camiye dönük olurdu,çünkü evi kıbleye dönük olmayanın kalbininde kıbleye dönmeyeceğine inanılırdı....


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 00:49

Osmanlıda;

Ramazan iftarlarında zengin fakir yan yana yemek yesin,statü farklılıkları olmasın diye ,kapının girişinde misafirleri karşılayan ev sahibinin elinde ki sepette kaşıklar bulunurdu,kaşıklarda da sure isimleri yazardı,gelen kişi kaşıklardan nasibine geleni alırdı,kurulan sofralarda aynı şekildeydi,'yasin sofrası','kevser sofrası' vs,nasibinize hangi kaşık gelmişse sofranızda aynısı olurdu.


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 01:00

Osmanlıda;

Ramazan iftarına gelen misafirlere giderken keseler içinde hediyeler ,gümüş yüzükler,kehribar tespihler,paralar vs verilirdi,bunu anlamı şuydu' iyi ki iftarımıza geldiniz,zamanınızı ayırdınız,sizin sayenizde biz sevaplar kazandık,gelmeseydiniz biz sevap kazanamazdık,teşekkür ederiz,ayaklarınıza sağlık'.....


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 01:36

Osmanlıda;

Yavuz sultan selim han ki ennn sevdiğim padişahtır,kutsal emanetleri İstanbul'a getirince başlarında 24 saat kesintisiz Kur'an okunmasını ister,bunun için 39 tane hafız görevlendirir,40. hafız ise kendisi olur.


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 01:39

Osmanlıda;

Yine kutsal emanetlere o kadar değer verilir ki,bulundukları odayı herkes temizleyemezdi,layık olmalıydı,yine odanın tozuna bile değer verilir bu odanın tozu dışarıya karıştırılmaz,oluşan toz ayrı bir muhafazada biriktirilirdi.


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 01:41

Osmanlıda;

Hicaz demiryolları yapılırken peygamber efendimiz rahatsız olmasın diye işçilerin keserlerine çekiçlerine bez sarılırdı,tren gürültüsünden peygamber efendimiz rahatsız olmasın diye raylara keçe döşetilirdi...


Mütefennin
Müsteşar Yardımcısı
08 Aralık 2014 01:47

Güzel bir başlık olmuş...

Forumda Osmanlıyı metheden insanlara pek rastlayamadım maalesef...

Paylaşımlarınız için teşekkürler...


Kontrol F
Şube Müdürü
08 Aralık 2014 03:26

osmanlıyı başta duran 2 adama adam etti

osmanlıyı başta duran 2 adamda bok etti


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 10:58

Osmanlıda;

Mahallede cenaze olduğu zaman kıble tarafındaki komşusundan başlanmak üzere cenaze evine en az 10 gün yemek götürülürdü,zaten edepli olan osmanlı insanı dahada dikkat eder,malum sokaktan geçerken daha bir sessiz olurdu...


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 11:10

Osmanlı;

Bir hayır ve vakıf medeniyetiydi,% 30 u kadınlara ait olmak üzere 220 bin vakıf olduğunu söylenir,ihtiyacı karşılama, yardım etme kültürü o kadar geniş ,o kadar inceydi ki;'' hizmetçilik yapan hanımların kırdığı cam ve benzeri eşyaların zararını karşılama vakfı'',''soğuk kış günlerinde sıcak abdest suyu oluşmasına yardım vakfı'',''afedersiniz sokaklara atılan tükürük ve benzeri maddelerin üzerine kül döktürme için görevli tayin etme'', vakıfları gibi vakıflar dahi vardı.


azize-14
Yasaklı
08 Aralık 2014 11:51

Osmanlıda;

Adalet sistemi çok kuvvetliydi,kimsenin iltiması yoktu,bursa'da yaşanan bir olayda kadı molla fenarinin huzuruna getirilen yıldırım beyazid han'ın şahitliği ''imkanı olduğu halde cemaatle namaz kılmayanın şahitliği kabul edilmez,yalan söyleme ihtimali vardır'' gerekçesiyle red edilmiş,bunun üzerine saray yakınına yıldırım han tarafından ulu cami yaptırılmıştır.


kalıntılar
Yasaklı
08 Aralık 2014 12:00

DURAKLAMA DEVRİ : 1579 - 1699

GERİLEME DEVRİ : 1699 - 1878

BATIŞ-YIKILIŞ DEVRİ: 1878 - 1918


kalıntılar
Yasaklı
08 Aralık 2014 12:21

Eğitim-öğretim, okulsuzluk, bilim ve teknikten, sanayiiden kopukluk, kapkara cehalet olmasaydı, Osmanlı Devleti, batmazdı.. 300 sene boyunca yapılan savaşları kaybettik.. Kanuni' den sonra tahta çıkan 26 padişah niteliksiz ve niceliksizdi.

Sonuçta Arap ihanetine (1914) ve işgallere (1918) uğradık..

Büyük ATATÜRK önderliğinde 1919-1922 yıllarında KURTULUŞ SAVAŞI yaptığımızı unutmamalıyız. MONDROS ve SEVR'i nasıl unuturuz?

Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra, 1924 yılında yapılan sayım ve tesbitlere göre, koskoca okuma-yazma bilenlerin oranı % 3, Trakya'da % 11 idi.

Durum budur.


yaşama-umudu
Yasaklı
08 Aralık 2014 13:33

Çok güzel paylaşım olmuş azize devamını da bekleriz. ah eskiler ah. kuruluş ve yükselme dönemi insanları anlattığın gibi idiler. duraklama ve sonrasında toplum yapısı da bozulmaya başlamıştır .zaten bundan dolayı osmanlı yıkıldı ya


gerçekleracıdır
Müsteşar
08 Aralık 2014 13:55

Her duyduğu masala, yalana inanan ne kadar saf insan var yahu. İşid'in tabanını zaten bu tipler dolduruyor. Kandılıması kolay, saf insanlar.

Al sana Osmanlıdaki Rüşvetin boyutunu, Hem de Kanuni döneminde birinci elden anlatan bir şiir.

YAZARI: FUZULİ

Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar. Hüküm gösterdim, faidesizdür deyü mültefit(iltifatlı) bolmadılar. Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: Ey arkadaşlar, bu ne fi?l-i hata ve çin-ebrudur (bu ne yanlış iştir, bu ne buruşuk surattır)?

Dedim: - Benim maaş almamı uygun görmüşler ve bunun için elime bir tekaüt beratı vermişler ki vakıf gelirlerinden her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: - A miskin! Sana zulüm etmişler ve tereddüt sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadeleler edesin ve gide gele uğursuz yüzler görüp uygunsuz sözler işitesin.

Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine getirilmez?

Dediler: - Zevaiddir (vakıftan artan paraya bağlıdır), husulü mümkün olmaz (masraf o kadar çok ki para artmaz).

Dedim: - Böyle vakıf hiç artansız olur mu?

Dediler: - (Aslında artanı vardır, lakin) yönetim kademesinin masraflarından geriye bir şey kalmaz. (Daha açık söyleyelim;) onlardan kalsa bizden kalmaz ki sana verelim.

Dedim: Vakıf malını böyle tasarruf (şahsi işlerde harcamak) vebaldir.

Dediler: - Akçamız ile satın almışız (bu işi bulabilmek için hava parası ve rüşvet vermişiz), bize helaldir.

Dedim: - Kanun uygulayıp teftiş etseler bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur.

Dediler: - Bu hesap, kıyamette alınır.

Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberin işitmişiz.

Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, müfettişleri razı etmişiz.

Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler, çaresiz mücadeleyi terk ettim; karamsar ve kırgın, yalnızlık köşeme çekildim.

Toplam 215 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi