Osmanlıda;
berber olmak bile zordur,herkes olamaz,şartları vardır
....
Berberin yaşı otuzdan aşağı olmayacak evli olacak işret ile asla ülfet etmeyecek beş vakit namazına devam edecek. Ayrıca istanbul kadısının on beş günde bir bunları gözden geçirmesi de şartlar arasında En mühimide berberlerin asabi ve hiddetli olup olmadıkları bir heyet huzurunda türlü denemelere tabi tutulurmuş. Hele bir tanesi çok ilginç
Çeşme Meydanından tedarik ettikleri iflah olmaz takımından bir ipsizi berber dükkanının ilk açılacağı günden itibaren dükkanın kapısı önünde bekletirlermiş. ipsizin vazifesi berber dükkana girerken bir kol vuracak veya çelme takacak fakat düşmesine meydan bırakmadan kucaklayıp kaldıracak. Tabii bütün bu alınan tertibattan zavallı berberin haberi olmayıp apansız olacak veyahut içeri girecek traş leğeni devirecek. Anlayacağınız adamı çileden çıkarmak için mümkün olan her şey yapılacak.
Bütün bu denemeler karşısında berber kızmaz sükunetine devam ederse imtihanı kazanmış demekmiş. Yani bu suretle vatandaşların kellesinin rahatlıkla kendisine teslim edilebileceğine dair fetvası çıkarmış.
Kanuni diğer padişahlar gibi peygamber aşığıdır,sarayda gizlice tahta kutular yapar bunu gizlice çarşıda sattırır,parasını bir köşede biriktirmiş,surre alayları kutsal topraklara giderken yine gizlice görevlilere verir,''helal paramdır bununla ravza-ı tahirenin kandillerine gül yağı alınsın ,belki şefaat vesile olur '' diye düşünürmüş..
Yavuz Sultan Selim şahın vasiyeti: Benden sonra gelen torunlarım benim altınla doldurduğum hazniye altın ilave ederlerse kendi mühürlerini bassınlar. Yok edemezlerse hazineyi hümayun benim mührümü bassın.
Sultan Selim şahın(Han yerine şah dememin nedeni Ulu Hünkar mektuplarında kendi payesini Han değil Şah! olarak belirtmiştir)Bu vasiyeti ne yazıkki tutulamadı.Kendisinden sonra gelen cüceler Onun altınlarını hem yediler hemde kendi mühürlerini bastırdılar.Bununlada kalmadılar birde Dolmabahçe sarayını inşa ettirdiler.
Kanuni sultan süleyman zigetvar dönüşü şehid olmuş, vasiyet etmiş,''falan yerde kutu var ,o da benimle gömülsün ''demiş,ebu suud efendi ''durun hele bir bakalım uygun mudur değil midir'' diyince kutuyu açmışlar bakmışlar, meğerse kutuya ebu suud efendiden aldığı fetvaları biriktirmiş...
kutuyu görünce ebu suud efendi gözü yaşlanarak:
''hey gidi koca hünkar sen kendini kurtardın ebu suud ne yapsın''
bu olayı anlatan minyatür şu an fransada louvre müzesindedir.
http://www.youtube.com/watch?v=lA84ex1ATpA
serdar tuncer'den harika bir anlatım,izlemeyen çok şey kaçırır
'fetih 1453 gerçekleri'
Ebu Suud Medreselerde Fen derslerini yasaklayan.Yunusun nefeslerini İstanbula sokmayan yobazlardan biridir.Ebuu Suudun fetvalarına kanmışsa vahhh Süleyman hana
Ebu suud efendi çok sayıda dil bilen bir şeyhülislamdır,kendisine hangi dilde soru sorulursa o dil de cvp verir,hatta cinlere bile fetva veren zattır,kabrinin yakınında hangi dilde yazıldığı belli olmayan cinlere verdiği fetvaları içeren duvar yazıları vardır,aynı zamanda şairdir,yazdığı tefsiri evliya çelebi 'en iyi yazılmış tefsir' diye yorumlar,ölünce kendi yaptırdığı okulun bahçesine gömülmek isteyecek kadar sade ve ilme değer veren bir insandır,şianın hz ali izin vermeden kimse cennete giremez düşüncesine karşılık şia kafirdir fetvası vermiştir ki son derece haklıdır,verdiği kararlar gerekçesiz değildir.
Sultan süleymana verdiği meşhur fetvada olduğu gibi ağaçları saran karıncalara dahi kireç suyu döktürmeyecek kadar hakkaniyete dikkat eden bir şahsiyettir
Osmanlıyı Osmanlı yapan inceliklerden birisi de; Arap geleneği icabı olarak, kafa-kol-el kesme adetiydi. Şeyzadelerin kardeşlerini boğdurmaları da ayrı bir özellikti.
Kanuni Sultan Süleyman'ın öz oğlu Şehzede Mustafa ile Şehzade Bayezıt'ın ve altı torununun boğdurulması olayında, Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin fetvası etkili olmuştur.
Böylece, Kanuni 2 öz oğlu ile bu oğullarından doğan 6 torun olmak üzere, toplam 8 şehzadeyi ipek kumaşı sicimlerle boğdurtmuştur.
azıck onur gurur olsa sende yazmazsın ama ne gezer...
Allah Muhammed aşkına! Hiç cin gördünüzmü?! Cin gören varmı?! Cinlere kim nasıl fetva verirmiş?! Ebu Suudun ne mal olduğu çok daha iyi anlaşılıyor! Zaten bu YOBAZDAN sonra Medreselerde cincilik Hüddamcılıkla uğraşılmıştır.Ebu Suudda Aliyi anlayabilecek yürek ve kafa ne gezer?!Ali orada AKILDIR AKIL ! İRADEYE KÜLLÜYEDİR ALİ!akıl olmadan Eşek cennetine bile girilmez! İşte Onun içindirki Yavuz Sultan Selim şah Ülkeler fatihi olmuştur!Dudamanı Bektaşiyanı Orduyu şahane Şanlı Yeniçeri arkasından Caldırana Yürümüştür!Ama oğlu Süleyman Ebu Suudun maskarası Dağdaki cücedir! Gerçekçi olalım. Mezhep taasubundan kurtulalım.
Pöh Pöh Pöh! Sina Çölünü geçen bir Ordunun Büyük Mareşali Yavuz Sultan Selim Şah! Bu günün modern orduları bile geçipte savaşamaz!
Fatih sultan mehmed tahta geçtiğinde 19 yaşında olmasına rağmen 7 dili ana dili gibi konuşuyordu,istanbulu feth etmek için anadolu hisarının karşısına hisar yaptırmak istiyordu,toprak vermek istemeyen bizans kendince anca bir sığır derisinin alanı kadar toprak verebileceğini söyler,deha olan fatih sultan mehmed sığır derisini lime lime ettirip deriyi uç ucuna ekletti,böylece 30 dönümlük yer almış oldu,4 ay 10 günlük sürede rumeli hisarı yaptırıldı,üstelik peygamber sevgisinin göstergesi olarak hisarı kufi hatla'''muhammed''şeklinde yaptırmıştır...
coke degerli bilgiler emeginize saglik.
Bizanslılarda enayiydi!. Yaşa Varol Salla Azize topları surlara:))
Osmanlıda; Fatih sultan mehmed tahta geçtiğinde 19 yaşında olmasına rağmen 7 dili ana dili gibi konuşuyordu,istanbulu feth etmek için anadolu hisarının karşısına hisar yaptırmak istiyordu,toprak vermek istemeyen bizans kendince anca bir sığır derisinin alanı kadar toprak verebileceğini söyler,deha olan fatih sultan mehmed sığır derisini lime lime ettirip deriyi uç ucuna ekletti,böylece 30 dönümlük yer almış oldu,4 ay 10 günlük sürede rumeli hisarı yaptırıldı,üstelik peygamber sevgisinin göstergesi olarak hisarı kufi hatla'''muhammed''şeklinde yaptırmıştır... azize-14, 8 yıl önce - Alıntıya git
Av mevsiminde avlananlar bizansa hediye olarak götürüldü, sonrası için av köşkü yapma bahanesiyle istenen toprağı tabiki bizans vermek istemedi,ama içinde bulunduğu durumunda farkında olan bizans savaşmayı göze alamıyorlardı osmanlılarla,fatihin uc uca tekniğiyle dehasını konuşturmuştu ,tabi buna da itiraz ettiler,ama mademki sığır derisi teklifi kendilerinden geldi başka çare kalmamıştı.
osmanlı'da incelik ile kalın kafalılık arasındaki çizgi maalesef çok inceymiş. orada bile incelik varmış yani.
bugün bazıları dine hurafe diyorken, osmanlı zamanında da dini çevrelerce bilime hurafe denmiş. popüler örneği: osmanlının parlak zamanlarından takiyüddin.(araya tek tük kötü örnekler de serpiştirmek lazım ki sadece hamasi duygularla geçmişe öykünmekden ziyade geçmişten gerçek anlamda ders alınsın.)
koskoca şeyhülislam dururken rasathane kurmak senin neyine be adam? falcı derler, hurafeyle uğraşıyor derler bir fetvayla yıkıp atarlar rasathaneni sonra da ızdırap içinde göçer gidersin işte.
sanki günümüzde astronomiyle beraber astroloji de gelişmedi. al işte yeni yeni burçlar peyda olmuş. bi şekilde bunlar iç içe.uğraşan uzaya çıktı, hükümranlığını kurdu; uğraşmayan...
muhafazakar takılan kesimin olayı savunuş şekli ise daha gülünç, ve yine incelik taşıyor: şeyhülislama toz kondurmamak ile şeyhülislamı salak yerine koymak arasında bir detay.
derler ki: şeyhülislam rasathanenin yıkılmasını isterken fetvaya "ihrâc-ı rasad..." diye başlar ancak bunu yanlış yazmış ve esasında "istihrâc-ı rasad" yazmak istemiş. yani yıldızları gözlemlemeye değil yıldızlardan gelecek hakkında hüküm çıkarmaya karşı çıkmış. ama yazamamış işte, düzeltmek de günümüzdeki savunucularına kalmış.
ne kadar doğru bilmiyorum ama "meleklerin bacaklarını gözlüyorlardı" denildiği şeklinde bir rivayet de var. düşününce, en azından halka bu şekilde propaganda yapıldığı kanaatine varılabilir, mümkün. günümüzde de örnekleri var.
Osmanlı dönemini ele alalım:
1. Kölelik, cariyelik, kumalık vardı.
2. Kızlara mirastan yarım pay verilirken, erkek kardeşler tam hisse alıyordu.
3. Kızların okuması, kafirliğe delalet ediyordu.
4. Kızların akılları yarım ve eksik görülüyordu.
5. Kafa-kol-el kesme adetleri cari idi.
6. Cincilik ve büyücülük her köy ve mahallede vardı.
7. Hacı-Hocalar; okuyanların kafir olduğunu öğütlüyorlardı.
8. Kızlar 6 - 9 yaşında parayla koca koca ihtiyarlara satılabiliyordu.
9. Dünyanın sarı öküzün boynuzu üstünde durduğuna inanlıyordu.
Vesaire, vesaire...
ATATÜRK; tüm bunlara son verdi ve kaldırıp attı. Ne saltanak kaldı, ne hilafet ve ne de ilkel Arap adet ve gelenekleri kaldı?
Bostancı ortasına katılup saraya intisap edebülmek içun bir himmet arıyorum yokmu Allahum!
Osmanlı kendine hıyanet eden soysuzlar güruhunun cuntasını püskürttü. Yakındır hesap verme zamanı!... Kendilerine taktıkları sahte payelerin geri alınması zamanı da yakındır!...