Bakın mesele maaş falan değil benim anlatmak istediğim nokta şu: pratisyen hekimin görevleri de ağırdır. Elimden geldiğince özet şekilde anlatacağım. Hem okuyanlar için de hastalandığında birinci ikinci üçüncü basamak seçiminde güzel bir rehber olur diye düşünüyorum. Önce bir güven tazeleyelim:
Tıp fakültesinde alttan alma üstten verme yoktur. Eksiğin varsa ortalaman yetersizse bir kere bir senen gider. Hele diş hekimliğinde bir dersten bile kalman bir sene kaybı demektir.
İlk iki sene fizyoloji-histoloji-anatomi gibi dersleri müfredatımızda var yok demeden alırsın. Guyton fizyoloji, junqeira histoloji, sobotta anatomi atlası. Esasen bu üç kitaptan sorumlusun. Derste not çıkarırsın ama onlar da bu kitapların anlatımıdır.
Üçüncü sınıftaki esas kitap robbins patolojidir. Öğrenci için budur. Ek olarak mikrobiyoloji, farmakolojiyi de tamamen alır ve sınavlara girersin.
Dördüncü ve beşinci sınıfta yerine göre değişmekle beraber 30-35 alandan dersler alırsın. Kimisi uzun sürer, kimisi kısa sürer. Dahiliye iki aydır, dermatolojiyi iki hafta alırsın. Kadın doğum iki aydır, nöroloji üç hafta alırsın.
Bunların her birinin sonunda bir yazılı imtihan olur. İki ay dersini aldığın bu dalın yazılı sınavından sonra yerine göre değişen uygulamalar olur. Kimi dalda radyolojik görüntülerin açıklamasını içeren açık uçlu bir ek sınav, kimi dalda deri hastaliklarini gösteren fotoğrafların tanisini isteyen bir yazılı imtihan. Bunların da ardından hoca kuruluna çıkarsın.
Her birinde takım elbiseni giyip 3 hocanın karşısında bir hasta muayene edersin. Tanısını koyarsın. Tedavisi sorulur. Yerine göre o an hasta yoksa diğer arkadaşınla birbirinizi muayene edersiniz.
Ardından yaklaşık yarım saat-bir saat süren bir genel sorgu başlar.
Her girdiğiniz sınavda hocalar sizi bu şekilde gözden geçirir, yeterli derse öbür eğitime başlarsınız. Demezse o eğitimi baştan alırsınız.
Örneğin pediatri için iki ay staj görür, çalışır, yazılı sınav olur, hoca kurulundan da evet bu adam çocuk hastalıkları alanında hekimlik kabiliyetine yetecek bilgiye sahiptir notunu alırsın. Bunu ortopedi için de, fizyoterapi için de, radyoloji için de, göğüs hastaliklari için de yapmak zorundasın.
Bunların haricinde de sınav tiplerine girersiniz. Esas eleyici olanlar bu 25-30 kere yaşadığınız kurul sözlü imtihanlarıdır.
Bunun haricinde birinci ve ikinci sınıfta da değişik imtihanlardan geçersiniz. Mesele sadece hastalıklar değil. 20 tezgahta 20 kadavra dizilir. Her birinde bir anatomik bölge işaretlenir. Sırayla masaları gezip 30 saniye içinde belirtilen noktanın adını yazarsınız. Vücudun tüm sistemleri için birer kez bu sınav yapılır.
Vücudun tüm sistemleri için birer kez de elinize 10 preparat verilir. Bu preparatlar hoca nezaretinde mikroskoba takılıp hücrelerin içindeki bölümler sorulur.
Diğer tüm uygulama dersleri için diğer okullarda olan yazılı ve uygulamalı sınavlar yapılır ama bahsettiklerim sadece okulunuza has olan sınavlar.
Zaten okul bitene kadar insan vücudunun tüm noktalarının adını bilen, hücrelerini mikroskopta ayrıntısı ile bilen, patolojiye hakim, tüm branşlarda o branşın akademisyenleri tarafından evet bu alanda doktorluk yapmaya yeterli bilgisi vardır onayı almış, yazılılarını geçmiş olman gerekir. Zamanla bunları zaten unutacaksın ama aklında bir taslak kalacak. Bir dönem takır takır bildiğin şeyler beyninde her zaman yer kaplar az veya çok.
Ha her şeye rağmen senin nörolog kadar nöroloji bilmen mümkün değil. Çünkü sen ondan 3 hafta ders alıp imtihan vermişsin, ayrıca tüm alanlardan sorumlu genel hekimsin. O adamın hayatı budur. Hatta o alanda da özelleşir, belli bir kısmına yoğunlaşır. O alanda onun kadar bilgi sahibi olamazsın.
Fakat bu acilde ya da başka bir poliknikte bir nörolojik sekeli tanımana engel değildir. Hastalıkları ve semptomlarını bilmek zorundasın. Pratisyen hekimin esas vazifesi aslında farkında olmadığı halde semptom gösteren bir hastayı tanımak, onu yönlendirmektir. Yönlendirene kadar da hayatta tutacak müdahaleyi bilmelisin.
Bir aile hekimi günde elli tane üst solunum yolu enfeksiyonu ya da basit cilt hastalığı bakar. Fakat yeri geldiğinde ağır bir vakayı tanımak ilk müdahaleyi yapıp yollamak durumundadır.
Sen burnun akıp ilaç almak için gidiyorsundur ama o adam benzer semptomlarla gelen hastalarından her hafta en az bir tanesinin göz akındaki renk değişiminden, tırnaklarının akındaki bozulmadan, tırnak şeklindeki bozukluktan bile başka başka şeyler saptayıp sevkini yapıyor.
Çocuğunu götürdüğünde ona basit bir antibiyotik reçete ederken kalça çıkığı var mı diye bakıyor. Çünkü dersini aldı, ondan sorumlu.
Kafanı vurup da dikiş atmak için gittiğinde acaba bir subaraknoid kanaması var mı diye strese giriyor.
Parmağındaki kesi için pansuman malzemesi aldırtırken tendonlarında bir hasar var mı diye kurcalıyor.
Yani aslında hakkı ile yapıldığında pratisyen hekimlik uzman hekimlikten de zor bir süreç. Öyle olmasa ne gerek vardı? Başı ağrıyana ağrı kesici yazarken yer kaplayıcı lezyon mu var diye endişe edip ekarte ettikten sonra son tedaviyi vermek onun görevi.
Yahu çocuğumun pipisi şişmiş bir krem yazacak iki saat bekletti sonra da bakıp yolladı dediğin adam orada çocuğun penisinin kesilmesine sebep olabilecek kadar tehlikeli acilleri gözlemliyor.
Pratisyen hekim bari denecek biri değildir. Uzman doktor gibi bir alanda ihtisas yapmamış olsa da bütün bir tıp protokolünü birer kez görmüş adamdır.
Midem çok bulanıyor hocam dediğinde kolundan da şüphelenip dur bir sana EKG çekelim demek onun görevi. O EKG yi de okuyamıyorsa zaten mezun olamaz. Kafasına kazırlar adamın. Hiç şakası olmaz kardiyoloji hocalarının.
Esasen batı ülkelerinde hastalandığınızda uzmana gidemezsiniz. Önce aile hekiminiz sizi takip eder, olası diğer hastalıkları ekarte eder ya da şüphelenip sizi sevk eder. Sen göğsündeki lekeler için dermatoloğa gitmek istersin ama o lekenin tipine göre büyük damarlarda bir tıkanıklık olabileceğini düşünüp seni farklı bir branşa yönlendirebilir.
Çocuğun grip olduğunda steteskopla dinler, ciğerini dinlemişken bir de kalbini dinler. O esnada işte dinlediği belki her yüz çocuktan birini kardiyologa sevk eder. Onların da 2-3 tanesinde birinde bir kalp defekti bulunur. Senin haberin bile yokken çocuğunun ağır hastalığından dolayı ameliyat yapılır hayatı kurtulur.
Elimden geldiğince özet geçmek istedim. Pratisyen hekim binlerde biri tanıyıp göndermek için vardır. Basit değildir işi.
Tusa gelince, zaten her doktor günün birinde geçiyor o sınavı. Orda sorulan soru doktorları kendi aralarında elemek için olan uç bilgiler. Vücudun herhangi bir hücresinin kaçıncı ayda nerede oluşup nereye hangi maddenin etkisi ile göç ettiği ya da oksijenli solunumun basamakları tanı koyarken çok da işe yarayan bilgiler değil. Uzman doktoru üstün kılan bir alana yoğunlaşıp ordaki hastalıkları ayrıntılı şekilde bilmesi.
Yine de başına bir şey geldiğinde elbette tüm imkanları zorlamalısın. Herkesin her şeyi tamamen bilmesi mümkün değil. O an yüzlerce hastalık gelir aklına. Muhtemelen senin yoğunlaştıkların olur. Belki arkadaşın başka bir duruma yoğunlaşır.
Pratisyen hekim özetle her şeyin mühendisidir. Makina bozulunca bakar, hangi aksamda sorun olduğunu anlar. Vaktiyle her mühendisliğin derslerini almıştır, düzeltebiliyorsa düzeltir ya da tekerin eğriliğinden motorun hatasını anlayıp makine mühendisine yollar. Her şeye rağmen yolda arabanın patlamasını da engelleyecek müdahaleleri yapar.
Sen kalp kapağında hasar olduğunu biliyorsan zaten gideceğin yer belli. Yalnız farkında olmadan bayıldığında acilde seni tanıyıp oraya gönderecek adam o işte.
Ha imkanın oldukça tabiki girişimsel işlemlerini alanının uzmanına yaptıracaksın. Kimse sana acilde ameliyat ol, oranı buranı diktir, beyin tümörü takibini yaptır demiyor. Zaten yanlış olan bu. Oranın amacı o an ölmek üzere olan birini belki dakikalarca hayatta tutup tedavisi için uygun yere yollamak.
Bakın mesele maaş falan değil benim anlatmak istediğim nokta şu: pratisyen hekimin görevleri de ağırdır. Elimden geldiğince özet şekilde anlatacağım. Hem okuyanlar için de hastalandığında birinci ikinci üçüncü basamak seçiminde güzel bir rehber olur diye düşünüyorum. Önce bir güven tazeleyelim:
Tıp fakültesinde alttan alma üstten verme yoktur. Eksiğin varsa ortalaman yetersizse bir kere bir senen gider. Hele diş hekimliğinde bir dersten bile kalman bir sene kaybı demektir.
İlk iki sene fizyoloji-histoloji-anatomi gibi dersleri müfredatımızda var yok demeden alırsın. Guyton fizyoloji, junqeira histoloji, sobotta anatomi atlası. Esasen bu üç kitaptan sorumlusun. Derste not çıkarırsın ama onlar da bu kitapların anlatımıdır.
Üçüncü sınıftaki esas kitap robbins patolojidir. Öğrenci için budur. Ek olarak mikrobiyoloji, farmakolojiyi de tamamen alır ve sınavlara girersin.
Dördüncü ve beşinci sınıfta yerine göre değişmekle beraber 30-35 alandan dersler alırsın. Kimisi uzun sürer, kimisi kısa sürer. Dahiliye iki aydır, dermatolojiyi iki hafta alırsın. Kadın doğum iki aydır, nöroloji üç hafta alırsın.
Bunların her birinin sonunda bir yazılı imtihan olur. İki ay dersini aldığın bu dalın yazılı sınavından sonra yerine göre değişen uygulamalar olur. Kimi dalda radyolojik görüntülerin açıklamasını içeren açık uçlu bir ek sınav, kimi dalda deri hastaliklarini gösteren fotoğrafların tanisini isteyen bir yazılı imtihan. Bunların da ardından hoca kuruluna çıkarsın.
Her birinde takım elbiseni giyip 3 hocanın karşısında bir hasta muayene edersin. Tanısını koyarsın. Tedavisi sorulur. Yerine göre o an hasta yoksa diğer arkadaşınla birbirinizi muayene edersiniz.
Ardından yaklaşık yarım saat-bir saat süren bir genel sorgu başlar.
Her girdiğiniz sınavda hocalar sizi bu şekilde gözden geçirir, yeterli derse öbür eğitime başlarsınız. Demezse o eğitimi baştan alırsınız.
Örneğin pediatri için iki ay staj görür, çalışır, yazılı sınav olur, hoca kurulundan da evet bu adam çocuk hastalıkları alanında hekimlik kabiliyetine yetecek bilgiye sahiptir notunu alırsın. Bunu ortopedi için de, fizyoterapi için de, radyoloji için de, göğüs hastaliklari için de yapmak zorundasın.
Bunların haricinde de sınav tiplerine girersiniz. Esas eleyici olanlar bu 25-30 kere yaşadığınız kurul sözlü imtihanlarıdır.
Bunun haricinde birinci ve ikinci sınıfta da değişik imtihanlardan geçersiniz. Mesele sadece hastalıklar değil. 20 tezgahta 20 kadavra dizilir. Her birinde bir anatomik bölge işaretlenir. Sırayla masaları gezip 30 saniye içinde belirtilen noktanın adını yazarsınız. Vücudun tüm sistemleri için birer kez bu sınav yapılır.
Vücudun tüm sistemleri için birer kez de elinize 10 preparat verilir. Bu preparatlar hoca nezaretinde mikroskoba takılıp hücrelerin içindeki bölümler sorulur.
Diğer tüm uygulama dersleri için diğer okullarda olan yazılı ve uygulamalı sınavlar yapılır ama bahsettiklerim sadece okulunuza has olan sınavlar.
Zaten okul bitene kadar insan vücudunun tüm noktalarının adını bilen, hücrelerini mikroskopta ayrıntısı ile bilen, patolojiye hakim, tüm branşlarda o branşın akademisyenleri tarafından evet bu alanda doktorluk yapmaya yeterli bilgisi vardır onayı almış, yazılılarını geçmiş olman gerekir. Zamanla bunları zaten unutacaksın ama aklında bir taslak kalacak. Bir dönem takır takır bildiğin şeyler beyninde her zaman yer kaplar az veya çok.
Ha her şeye rağmen senin nörolog kadar nöroloji bilmen mümkün değil. Çünkü sen ondan 3 hafta ders alıp imtihan vermişsin, ayrıca tüm alanlardan sorumlu genel hekimsin. O adamın hayatı budur. Hatta o alanda da özelleşir, belli bir kısmına yoğunlaşır. O alanda onun kadar bilgi sahibi olamazsın.
Fakat bu acilde ya da başka bir poliknikte bir nörolojik sekeli tanımana engel değildir. Hastalıkları ve semptomlarını bilmek zorundasın. Pratisyen hekimin esas vazifesi aslında farkında olmadığı halde semptom gösteren bir hastayı tanımak, onu yönlendirmektir. Yönlendirene kadar da hayatta tutacak müdahaleyi bilmelisin.
Bir aile hekimi günde elli tane üst solunum yolu enfeksiyonu ya da basit cilt hastalığı bakar. Fakat yeri geldiğinde ağır bir vakayı tanımak ilk müdahaleyi yapıp yollamak durumundadır.
Sen burnun akıp ilaç almak için gidiyorsundur ama o adam benzer semptomlarla gelen hastalarından her hafta en az bir tanesinin göz akındaki renk değişiminden, tırnaklarının akındaki bozulmadan, tırnak şeklindeki bozukluktan bile başka başka şeyler saptayıp sevkini yapıyor.
Çocuğunu götürdüğünde ona basit bir antibiyotik reçete ederken kalça çıkığı var mı diye bakıyor. Çünkü dersini aldı, ondan sorumlu.
Kafanı vurup da dikiş atmak için gittiğinde acaba bir subaraknoid kanaması var mı diye strese giriyor.
Parmağındaki kesi için pansuman malzemesi aldırtırken tendonlarında bir hasar var mı diye kurcalıyor.
Yani aslında hakkı ile yapıldığında pratisyen hekimlik uzman hekimlikten de zor bir süreç. Öyle olmasa ne gerek vardı? Başı ağrıyana ağrı kesici yazarken yer kaplayıcı lezyon mu var diye endişe edip ekarte ettikten sonra son tedaviyi vermek onun görevi.
Yahu çocuğumun pipisi şişmiş bir krem yazacak iki saat bekletti sonra da bakıp yolladı dediğin adam orada çocuğun penisinin kesilmesine sebep olabilecek kadar tehlikeli acilleri gözlemliyor.
Pratisyen hekim bari denecek biri değildir. Uzman doktor gibi bir alanda ihtisas yapmamış olsa da bütün bir tıp protokolünü birer kez görmüş adamdır.
Midem çok bulanıyor hocam dediğinde kolundan da şüphelenip dur bir sana EKG çekelim demek onun görevi. O EKG yi de okuyamıyorsa zaten mezun olamaz. Kafasına kazırlar adamın. Hiç şakası olmaz kardiyoloji hocalarının.
Esasen batı ülkelerinde hastalandığınızda uzmana gidemezsiniz. Önce aile hekiminiz sizi takip eder, olası diğer hastalıkları ekarte eder ya da şüphelenip sizi sevk eder. Sen göğsündeki lekeler için dermatoloğa gitmek istersin ama o lekenin tipine göre büyük damarlarda bir tıkanıklık olabileceğini düşünüp seni farklı bir branşa yönlendirebilir.
Çocuğun grip olduğunda steteskopla dinler, ciğerini dinlemişken bir de kalbini dinler. O esnada işte dinlediği belki her yüz çocuktan birini kardiyologa sevk eder. Onların da 2-3 tanesinde birinde bir kalp defekti bulunur. Senin haberin bile yokken çocuğunun ağır hastalığından dolayı ameliyat yapılır hayatı kurtulur.
Elimden geldiğince özet geçmek istedim. Pratisyen hekim binlerde biri tanıyıp göndermek için vardır. Basit değildir işi.
Tusa gelince, zaten her doktor günün birinde geçiyor o sınavı. Orda sorulan soru doktorları kendi aralarında elemek için olan uç bilgiler. Vücudun herhangi bir hücresinin kaçıncı ayda nerede oluşup nereye hangi maddenin etkisi ile göç ettiği ya da oksijenli solunumun basamakları tanı koyarken çok da işe yarayan bilgiler değil. Uzman doktoru üstün kılan bir alana yoğunlaşıp ordaki hastalıkları ayrıntılı şekilde bilmesi.
Yine de başına bir şey geldiğinde elbette tüm imkanları zorlamalısın. Herkesin her şeyi tamamen bilmesi mümkün değil. O an yüzlerce hastalık gelir aklına. Muhtemelen senin yoğunlaştıkların olur. Belki arkadaşın başka bir duruma yoğunlaşır.
Pratisyen hekim özetle her şeyin mühendisidir. Makina bozulunca bakar, hangi aksamda sorun olduğunu anlar. Vaktiyle her mühendisliğin derslerini almıştır, düzeltebiliyorsa düzeltir ya da tekerin eğriliğinden motorun hatasını anlayıp makine mühendisine yollar. Her şeye rağmen yolda arabanın patlamasını da engelleyecek müdahaleleri yapar.
Sen kalp kapağında hasar olduğunu biliyorsan zaten gideceğin yer belli. Yalnız farkında olmadan bayıldığında acilde seni tanıyıp oraya gönderecek adam o işte.
Ha imkanın oldukça tabiki girişimsel işlemlerini alanının uzmanına yaptıracaksın. Kimse sana acilde ameliyat ol, oranı buranı diktir, beyin tümörü takibini yaptır demiyor. Zaten yanlış olan bu. Oranın amacı o an ölmek üzere olan birini belki dakikalarca hayatta tutup tedavisi için uygun yere yollamak.
Ahmet434343 , 2 yıl önce
Merhaba öncelikle ben bir kardesiniz arkadaşınız bilmem ne görürseniz görün ama sadece bir emsaj yazicam bir daha birşey yazmayacağım bu benim şahsi görüşüm dur ve böyle olduğunu düşünüyorum ben elektrik elektronik mühendisi okuyan biriyim ve tercih döneminde tıpida tutturmustum bir sıkıntı yaşamadım ama benim tercihim mühendislik oldu pismanda deilim şimdi kamuda çalışan mühendis abiyi ilk olarak ele almak istiyorum mühendislik eğitimi 4 yıl evet ve bu y senelik tıp eğitimine kafa tutar demiş ama bu yanlış yani kısmen doğrudur şöyle soyleyeyim elektrik elektronik bilgisayar gibi bir mühendislik okursanız ve onu da öyle koyda köşede bir universtede okursanız yine yanlış sağlam bı unide okuyacaksiniz buna yazılımında katarim makineyide baska da bir bölüm yoktur o zaman 4 yıllık mühendislik eğitimi her türlü öyle kıyıda köşede olan top egitimini tokatlar bu konuda da şüphesiz bir şekilde doğruyum eminim tartışmaya kapalıdır ancak sayılı unilerde okuyan bir topçu ile sayılı bir unilerde dediğim bölümleri okuyan muhendisler saten tartışmaya açıktır Kimin önde tutulacağı saten onu kestirilemez yani sonuç olarak bu konuda demek istediğim budur emin olun biriniz yorum yapmış öyle vizeler felan gelince çalışıyorsunuz işte biz geçtik onlar kiyda kosede okuyan kişiler için geçerlidir ben en kalifiyeli unide şuan da elektrik elektronik mühendisliği okumaktayım ve tipida secmedime pişman felan değilim şimdi maaş ücretlere gelirsek saten kamuda çalışan mühendislerin büyük çoğunluğu kıytırık kıyıda köşede olan mühendislik fakultelerini bitiren sahislardir çünkü ben okurken bizi seçiyorlar ve yeni başlama ücretimiz bir pratisyen hekimin başlama ücreti kadar olmasa da yakın almaktayız ve asla kamu düşünmüyorum dusunmemde ve ben şuanda online olunca sistem çalışıyorum ve şuanda okurken bile gayette bir kamudaki mühendisi rahatlıkla geçiyorum kamuda 450 500 bininci olmuş ziraat muhendisiyle bir tipciyi karsilastiramassiniz asla ama iyi yani İTÜ ODTÜ Boğaziçi Bilkent gazi YTÜ vs. Diye çoğaltabiliriz buralarda okuyan kişileri bir tutamassiniz ben maaş konusunda ise bir pratisyen hiçbir ek sınava girmeden direkt bu ücretleri alması gerçekten çok fazla ben sadece sınavı geçeyim yeter diyenler için soluyorum bunun için bir düzen yapılmalı kesinlikle eşit şartlar yoktur ben Hacettepe çapa gibi bir yerden mezun olup ve kıytırık bir toptan mezun oaln biri aynı statüde olamaz ve bende bu yüzden tıp secmedim mühendislikte de var bu her mühendislik aynı ücreti almakta bu dediğim konuya pratsiyenelr için ayrım getirilmeli ben memnun deilim muhendislerinde tipi geçsin maaşı felan yok boe vir durumda söz konusu olamaz saten kalifiyeli bir mühendis özelde pratisyeni rahatlıkla geçiyor hatta devlette çalışan uzman bir doktoru bile geçmekte ama kamuda mühendisler ayrılırsa ziraat muhendislerine memur maaşının bir tık üstü verilmelidir gıda petrol vs diye gider benim bu saydığım mühendisler hariç bir düzen getirilmeli ama tıp için sınavı zar zor geçen birine de ben tedavi olmak istemem buna bir çözüm getirilmeli uzmana saten birşey demiyorum ne kadar alırsa alsın helali hoş olsun ama pratisyen hekim için bir düzen getirilmeli hepinize teşekkür ederim kirdiysam özür dilerim hakkınızı helal edin sağlıcakla kalın...