Editörler : E.Kayı Han

20 Mart 2016 16:25

Ayetler ile Kur'anın icaz örnekleri

bir ayette:101/5:"Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur."

diğer ayette:21/78:"Davud ve Süleyman'ı da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı: bir gurup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekte idik."

yayılma dağılma atılma manasına gelen nefeşe fiili iki yerde geçer ve biri kıyamet anında dağların atılmış yayılmış yün yığını gibi halini anlatır

diğeri ise başıboş koyun sürüsünün geceleyin bir tarlaya girip yayılması dağılması için kullanılır.

ilk ayette dağların kıyamette dağılmış atılmış çırpılmış renkli yün gibi tasvir eder

ikinci ayette ise yine yünlerin dağılması var ancak yünler canlıdır koyunların sırtındadır.

ancak dağılmaları aynıdır.

dağlar adeta yeryüzüne çakılmış sağlam kazıklar direkler gibi anlatılmıştır

ancak kıyamet sırasında yürütülür parçalanır kum gibi olur toz gibi olur nihayetinde çırpılmış yün gibi rüzgarda savrulur dayanıksız desteksiz halde savrulur.

dünyadaki hali dayanıklı sağlamdır

kıyamet anında toz bulutu gibi yün yığını gibi olur savrulur gider.

adeta kökünden koparılmış kurumuş bitkilerin rüzgarda savrulması gibi o köklü sağlam kazıklar hükmündeki dağlar yerlerinden kopmuş parçalanmış dağılmış savrulmuştur.

nasıl koyun sırtındaki yün canlıdır köklüdür rüzgarda dağılmaz ilk dağlar bu mesabedendir

ancak kıyamet anında yerlerinden sökülür dağılır gider.o yüzden koyundan kırpılıp çırpılmış şişirilmiş gevşemiş yün yığınına döner.

menfuş pamuk veya toplu haldeki yünün dövülerek koparak ayrılması dağılması manasındadır.

adeta buz suyun toplu hali ise bulut onun hallac pamuğu gibi atılmış dağılmış gevşemiş zayıflamış halidir.

buz gibi dik duran dağın bulut gibi gevşek şişmiş zayıf rüzgarla savrulur toz haline gelmesi gibi manasıda vardır.koyunların gece başıboş ekinde dağılması çok ve karışık dağılmayı ifade eder.zira başında çoban olan sürü kafasına göre yayılamaz.belli bir disiplin içinde yayılır.tarlaya ise giremez.ancak başıboş sürünün hemde gece vakti hemde ekin tarlası içinde olması artık dağınıklığın çokluğunu ifade eder. şu dağlar ilahi nizam ve kontrol ile koyun sürüleri gibi sırt sırta ard arda yayılmıştır.nizamidir.

ancak kıyamette bu sağlam boz koyunlar adeta çırpılmış yüne dönüp savrulup giderler.ne yerleri bellidir ne güçleri vardır nede nizamları kalmıştır.toz gibi bulut gibi savrulacaktır.

adeta kıyamet nizamın intizamın ortadan kalktığı zamandır.zira kıyamet öncesi her şey ilahi güç ile emre boyun eğmiş vaziyette nizamidir düzenlidir.ancak kıyamet adeta bu düzenin yine ilahi emir ile çözülmesi dağılmasıdır.

nasıl koyunlar çoban emri altında dağılmaz rastgele gitmez bir nizam içindedir.

ancak çobansız ve karanlıkta rastgele dağılır yayılır nizam ortadan kalkar haddini aşar zarar verir hale gelir.dağlar dahi ilahi nizam kalktığı zaman dağılır yayılır gider


miftahul kulub
Yasaklı
26 Mart 2016 14:31

21:32:"Gökyüzünü de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, (Allah?ın varlığını gösteren) delillerden yüz çevirmektedirler."

*****

Bu ayette geçen sakf çatı demektir.tavan demektir.sakfen mahfuza muhafaza edilmiş korunmuş çatı demektir.ancak sakf kelimesi çok yüksek ve belli noktadan sonra eğrilen bükülen şeyler içinde kullanılır. misal: asa kendisi düz iken yükü taşıyan asıl kısım iken en üst adeta tepe tavan çatı noktası tutmak için yükü almak için bükülmüştür.bu bükülü yere de sakf denir. adeta yerden göğe kadar bir düzlük var iken yükseklerde bir kubbe gibi bükülme bir çatı gibi örtülme vardır.

gökyüzünün direksiz sutunsuz yükseltildiği de anlatılmaktadır. yada bazı tefsirlerde sütunlar var ancak manevidir yani görünmüyor ve engel çıkarmıyor.

yine çatı tavan manasına gelen sakf kelimesi damak içinde kullanılır.

adeta damak dişler denen sütunlar üzerine kurulmuş ağzın boğazın en yüksek korunmuş çatısı hükmündedir.

kafatası veya deve kuşu içinde sakf kullanılır. bazı yerlerde kaburga kemikleride bir nevi çatı olarak adlandırılır.

kafatası adeta iskeletin en tepe çatı noktası olup bir nevi bedenin kemikten çatısıdır.

ve adeta bir kubbe gibi o kemikler kafatası çatısını oluşturur.

gökyüzüde adeta korunmuş sağlamlaştırılmış yeryüzünün üzerine kubbe gibi kavisli örtülmüş bir tavan ve çatıdır.

normal beşeri insani çatıların akmayanı makbul iken

ilahi bir çatı olan gök yüzü adeta yağmur ile akar fıskiye gibi yerdeki çimden çiçekten halıları yıkar temizler tozu dumanı bertaraf eder

yine ışık gibi latif ve zayıf bir nur sema çatısından içeri girip yeri aydınlatıp ısıtırken

meteor denilen taştan sert top gülleleri o lati çatı dan geçemez yanar kül olur yere ulaşamaz.

latif bir su olan bulut o çatıda yürürken ve yağmur damlalar o çatıdan aşağı düşerken

zararlı ışınlar adeta süzülür filtre edilir ve yeryüzü bu meteorlardan zararlı ışınlardan korunmuş olur.

en katı ve sert şeyi geçirmeyen bu latif çatı

en zayıf en yumuşak ışığı yağmuru geçirir.

soğuğu sıcağı geçirir

sesi manyetik dalgaları geçirir.

gök yüzü adeta kurşun geçirmez şeffaf camdan bir çatıdır ki latif ışığı nuru geçirir.ama taştan gülleler olan meteorları geçirmez yakar toz eder.


miftahul kulub
Yasaklı
09 Nisan 2016 12:40

55/66: "İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır."

bu ayette fışkırma manasında kullanılan kelime nun-dad-ğhı dır.

nadağha. bir kez geçer başka geçmez.

arapçada suyun akması manasında nun-dad-ha kelimesi vardır. neden bu kullanılmamışta

diğeri kullanılmış?

malumdur ki suyun fışkırması daha tazyik ve kuvvet gerektiren bir hal iken

suyun akması ise daha halim selim kendiliğinden sade ve yavaşdır.

belağat alimleri derler ki: bu iki kelime de üç harfli olup ilk iki harfi aynıdır.

son harfleri ise akma manasında olanın -ha yani hafif olan harf fışkırma manasında olan ise ağır ve kalın olan ğha dır.

zira nasıl ki akma ve fışkırma arasında kuvvet ve hafiflik yönünde fark vardır.

bu iki kelimeyi birbirinden ayıran hafif -ha ile kalın ağır gırlak -ğhası dır.

ha bir engele takılmadan rahatça hava ile çıkarken ğhı ise daha sert ve kalın olup hırıltı ile ve boğazı temizler gibi bir zorluk ile çıkar.

zaten ha aynen bir şeye üfleme hohlama yaparken havanın ağızdan çıkması gibi hafif iken

ğhı ise boğazı temizlerken balgam sökerken öksürürken derinden sert şekilde çıkmak gibidir ki daha fazla enerji ister. bu hakikaten suyun normal akışı ile yerden fışkırırarak çıkması gibi farklıdır.

o yüzden suyun kaynağın fışkırmasıda nun-dad-ha değilde nun -dad-ğhı kullaılmıştır demekteler ki çok harika ve mutabıktır.

nun-dad-ha sulama su serpme kanal ile suyu götürme şeklinde iken ve parfümün yayılması gibi şeyler için veya yağmur yağma serpiştirme için kullanılırken

nun-dad-ğhı ise daha çok suyun kuvvet ve baskı ile fışkırması kan ve benzeri katı sıvıların akışı

veya dolu kar yağışı için kullanılması daha uygun olur.


miftahul kulub
Yasaklı
09 Nisan 2016 12:54

oğuzçağ gibi robotlarda arapçayı atalım türkçe ibadet edelim derler.

oysa türkçede bir he var. arapçada üç he var

hüve derken yuvarlak he

haber hayır derken ğhı olan he

hacer derken ha olan he dir.

bu arada iyilik hayrat anlamında hayır ile

olumsuz anlamda olan hayır ı nasıl ayırd ediyorlar anlamıyorum:)

zira arapçada farklı he ler ile iş çözülüyor.

yeni şafaktan şeffaf bir abimiz bunlarla dalga geçiyor:

kılıçdaroğlu önüne yatmak deyimini sözlüğe baktım korumak anlamı var demiş

ali beyde hangi sözlüğe bakmış biz bulamadık demiş:)

sonra da demiş:

"Bu arada diyelim ki Kılıçdaroğlu ifadesinin son derece masum (!) olduğunu kanıtlayan bir sözlük buldu bir yerlerden. Öyle ya Türkçe'de şapkayı kaldıran sözlükler de var mesela? Hoş, bunların ?XYZ şirketi Kârı Seviyor? şeklindeki bir gazete manşetini nasıl verecekleri hep merakıma mucip olmuştur. Ya da ?Hala gelmedi? ile ?Hâlâ gelmedi?yi birbirinden nasıl ayıracakları?

***

şapka ile ilgili iki felaket vardır bence:)

biri harflerde şapkayı kaldırmak

diğeri heriflerin kafasına şapka takdırmak:)

buda benim harf oyunum olsun.

şapkayı kaldırdığınızda yukarıda ki ibare ne olacak

zaten şapka mecburen olmak zorunda zira orjinal arabi ifade de farklı harf kullanılıyor

.


miftahul kulub
Yasaklı
09 Nisan 2016 13:14

bir şeyin özünü çoğaltıp az yer kaplaması için süzülmesi gerekir.

misal: konsantre meyve suları ile diğerleri aynı değildir süzme yoğurt ile diğerleri aynı değildir.

arapça adeta çok manayı az harfle az kelamla ifade için süzülmüş konsantre bir dildir.

bir tek arapçada sesiz harfler kullanılmaz ve ana temel iskelet harfler kullanılır.

o yüzden orjinal arapçada hareke yoktur Kur'an da da böyledir.

adam:

haber i h-b-r ile yazar.

muhabir demek için sen 7 harf kullanırsın

adam başa bir mim ortasına bir elif çakıyor 5 harfle muhabir demiş oluyor.türetmesi ek alması esnek hem başa hem ortaya hem sona ek alabiliyor arapça.

Allahın bir ismi habir dir.

ancak bu sefer ye yi serpiştirip mübalağa kibinde h-b-y-r demiş dört harfle bitirmiş

yani her şeyden ama her şeyden haberi olan ve hardal tanesi kadar bir şey yerin dibinde veya göğün derinliklerinde olsa dahi onu bilir demektir.latiflik ile birleştirilip adeta havanın görünmediği ince olduğu halde her yerde olması gibi ve insanın dahi içine ciğerine göğsüne dolup kanına kadar hücrelerine kadar girdiği misali Allah habir ve latif deyip gözler onu idrak edemez ama o şah damarından daha yakın olup açığa vurduğunuzuda göğsünüzde kalbinizde gizlediklerinizide bilir demektedir ki hem habir hem latif kullanılması harikadır havvanın hüvvesi gibi.

beşer ise bu gün haber almak için her tarafa gizli kamer görünmeden çaktırmadan dinleme izleme uydular ile hafiyeler ile işler yapmaktadır.

demek Kur'an gibi manaca ağırolan bir kutsi kitabın lafızca az yer kaplaması için süzülmüş suyu atılmış öz bir dil olan arabça ile gelmesi mutabıktır.aynen süzme yoğurt gibi.

az yer kaplar ama ağırlığı fazladır. sulandırılırsa çok yoğurt ve ayran ve yağ çıkar.

sıkıştırılmış tablet ilaç gibidir.


miftahul kulub
Yasaklı
09 Nisan 2016 13:26

fethullahcılara demişler:

yahu neden her yere gizli kamera koyup her kesi dinlemektesiniz ve görünmeden hissetirmeden kendinizi gizleyerek her yere sızmaktasınız?

adamlar cevaben demiş:Allah ta bizi izliyor ve görüyor demişler:)

yahu Allah basirdir latiftir habirdir.yaratandır. şahdamarından daha yakındır. en gizli fısıltıları duyduyğu gibi hiç söylenmemiş kalbin derinliklerinde olanları da bilir.

bu da hesap için ve mükafat ile mücazat içindir

peki siz kimsiniz?

haşa Allah mısınız?

bin kez haşşa kella.

demek sizde dinleyip izleyip karşınızdakileri hapislere tıkarsınız soru çalıp bir yerlere gelirsiniz

v.s. ama biliniz ki sizin dinleme ve izlemelerinzide dinleyen ve izleyen vardır hesaba çekileceksiniz.

kumpasla dinleme ile devlet millet sırını yabancı devletlere vermek hıyanettir affedilmez.

bu adamların takiyye ile gizlenmeleri ve hıyanet ile izlemeleri ve düşmanca dinlemeleri affedilir gibi değil.

güçlerini bu gizlilikten almışlar

aynen şeytanın gücüde burdan gelir.

7/27:"Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz, şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır."


miftahul kulub
Yasaklı
13 Nisan 2016 21:51

6:151:"yoksulluk yüzünden evlâdınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkınızı biz veririz,"

17:31:"Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız."

imlak kökü m-l-k olan ve şiddetl fakirlik yoksuluk manasına gelen bu kelime sadece yukarıdaki iki ayette geçer.

ancak 1. ayette var olan bir fakirlik halihazırda olan bir yoksulluktan bahsedilir

2. ayette ise aslında şu an yoksulluk yok ancak ilerde geleceke fakir düşeceği korkusu vardır.o yüzden 2. ayette fakirlik korkusu ile öldürmeyin denir.

fakat mucizevi bir şekilde bu fakirlik ve fakirlik korkusuna mutabık şekilde

sizin ve çocuklarınızın rızkı sırası değişmektedir.

şu katidir ki hali hazırda yani şu anda var olan bir fakirlik yüzünden kişi önce kendini nasıl besleyeceğini sonrada çocuğu olduğunda onu nasıl besleyeceğini düşünür.o yüzden 1. sıkınıtısı kendisi olup çocuğunun sıkıntısı ise sonra gelmektedir.yani adeta ben kendime bakamıyorum çocuğa nasıl bakacağım düşüncesi vardır.

o yüzden 1. ayette sizin ve sonrada çocuklarınızın rızkını biz veririz denir.

ancak diğer ayette ise fakirlik korkusu durumunda ise bu sıra değişir

bu sefer onlarında (çocuklarınız,evlatlarınız) ve sizinde rızkını biz veririz sırasına dönüşür yani ters çevrilir

zira şu anda fakir olmayıp ilerde fakir olacağından korkan kişi ise zaten hali hazırda kendini besliyor bir sıkıntısı yok. ancak ilerde çocuğu olursa onu nasıl besleyeceğini düşünür ve üzülür

burdaki düşünce ise : ben şu an iyi kötü kendime bakıyorum peki çocuk olursa ne yapacağım nasıl bakacağım düşüncesidir.

işte bu ayette de bu sefer çocuklarınızıda sizide sırasına göre gelmiştir.

Allah c.c. ben kendime bakamıyorum çocuğa nasıl bakarım düşüncesini adeta:

korkma seninde ,çocuğununda rızkını vereceğiz der teselli eder.

diğer iyi kötü kendime şu an bakıyorumda çocuk olursa fakir düşeceğim ona nasıl bakarım düşüncesine karşıda :

korkma çocuğununda,seninde sizinde rızkını vereceğiz diye teselli eder.

Kur'an öyle bir eczane-i ilahidir ki adeta her derdin yaranın büyüklük ve aciliyetine göre sıraya koyar öyle şifa dağıtır.

adeta nasıl ki bir doktor normal hastalara bakarken, bir kaza geçirmiş veya silah ile yaralanmış kanamalı veya kalb krizi geçiren bir hasta gelse hemen onu öne alır ve bakar sonra diğerine bakar

VAllahi aynı mantık bu mübarek kitabta mevcuttur aşikardır zahirdir vardır.

14 Nisan 2016 07:31

kitapta geçen akren ! yani yakın olana ( güncel lügattan bu senin akranın yaş anlamıyla sana yakın şeklinde kullanılır ) ama gel görki çevirenler bunu yakınlık seviyesi anlamıyla akrabaya yormuş ! dinde bile ; din kardeşin senin kendi öz kardeşinden sana daha yakındır diyor ! ama gel görki biz her kurban bayramında ; kurban eti takas bayramı yapıyoruz ! akrabalarımızla ! kurban kesene et verilmez ! ama siz ananızdan bobanızdan gördüğünüz gibi davranacaksınız !


miftahul kulub
Yasaklı
14 Nisan 2016 20:45

ne saçmalıyor bu adam yahu.

buraya giren tipler içip sarhoş olup öylemi yazarlar anlamış değilim.

yazılanların konu ile alakası yok

kaldı ki yazılanlar kendi bağlamında değerlendirilirse yine doğru değil

bu başlığa sadece ayetlerin icazı ile alakalı yazacağım

kimse yazmasın

keşke alkolmetre gibi bir şey olsa veya aklı başında mı değil mi test yapılsa veya en azında 18 yaşından bari büyük olsa diye testler yapılsa öyle yazmaya başlansa işte bunlar yaşanmaz:)

bu kontrollerin hepsine takılacak bir zavallı var oğuzçağ namlı robot.


miftahul kulub
Yasaklı
16 Nisan 2016 23:58

evet dünyanın yuvarlaklığını anlatan ayetleri açıklayan yazımız:

"bu cahil adam hala saçmalıyor

Kur'an da açık şekilde kaç ayette dünyanın yuvarlaklığı açıktır.

misal sadece iki tanesini söyleyelim:

39/5:"Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır."

burda kullanılan kevvir kelimesi yuvarlama demektir.küre gibi olan şeye bir örtüyü sarmak demektir.

nitekim Allah c.c. geceyi örtüye elbiseye benzetmiştir.geceyi gündüzün üzerine sarık gibi sarmak

demek sarılan şeyin yuvarlaklığına işarettir.zira kadim szölüklerde kevvire fiili yuvarlak olan kafaya başa sarığın sarılması için kullanılır. yani yuvarlak bir şeye bir şey yumak gibi sarıldığında örtüldüğünde bu kevvire ile anlatılır. buda kati şekilde dünyanın yuvarlak olduğuna delildir.

zira yuvarlak şeylere yapılan her sarım bu şekilde adlandırılmıştır.misal elbiseleri toplayıp bir bohçaya sarıp yani yuvarlatıp bohça yapmakta bu kevvire fiili ile anlatılmış

bir nevi örtü ve elbise hükmünde olan gece(ayetlerde gece örtü libas olarak adlandırılmış elbise libas dan türer.) adeta kafa gibi yuvarlak olan dünyanın kafasına bir siyah sarık sarar gibi sarılıyor.gündüz ise beyaz sarık gibi diğer yüzüne örtülüyor. dolayısı ile dünya adeta bir tarafı siyah diğer tarafu beyaz olan sarık ile sarılmış hale geliyor.

bu katidir ve şaşmaz.

az arapça bilen bunu rahatlıkla anlar.

yine tükevir tekerlerk gibi dönme ve dairevi manasıda vardır.

ayrıca eşek arısı yuvası kovanı gibi üst üste sarık gibi boğumlu manasıda vardır

diğer ayet ise:

79:30:"Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı."

burda az arapçası olan deha kelimesini yuvarlatma manasında bilir

zira deha deve kuşu yumurtası manasına gelir

o yumurta ise küreye yakın yuvarlıktadır

yine deve kuşunun yumurtasını kuma bıraktığında oluşan şekildir yani yumurta şeklidir

yine yuvarlak taşlarla oynanan bir oyunun da ismi deha ile anlatılır. aynen golf gibi yuvarlak taşlar yuvarlatılır kazılan yuvarlak bir oyuğa koyulmaya çalışır

yine kısa boylu kişinin şişmanlaması sonucu belinin göbeğinin kalınlaşması şişmesi ve göbeğin adeta sarkması da deha ile anlatılır

dünya adeta göbekli beli şişmiş kısa yuvarlak bir adam gibidir.

bu tarifler tam mutabıktır ve beliğdir.

dünyanında döndüğü zaten açıktır. dağları sabit sanırsın oysa bulut gibi yürür zaten kati dönüşü ifade eder.

bazı ahmaklar hala islama iftira eder güya islam dünya düzdür demiş hayır düz demiyor.

ancak dağlar ile karşılaştırıp tüm yer yüzü dağ gibi engebelli yüksek değildir ovalık yerde düz yerde çoktur ki siz oraları eker biçersiniz şehirlerinizi kurarsınız

hem dağlar olma sa idi tüm dünya ova olsa idi hayat olmazdı

hemde ova olmayıp tüm dünya dağlık olsa idi yine yaşam olamzdı

demek hem dağ hem ova olması ile yer yaşama elverişli hale gelmiş şeklinde yeryüzünün yeryüzü şekli için düz ve dağlık der yoksa dünyanın tüm şekli için düz demez .böyle şey yok.

pek ala yuvarlak bir kürenin yüzeyi düz ve pürüzsüzde olur topuz gibi gürz gibi çivilide olur

işte Kur'anın dediği yayılma düzlük genişleme ovalık ve dağlık için kullanılmıltır."


miftahul kulub
Yasaklı
27 Nisan 2016 21:55

rahmetli muhammed şaravi mısır el ezherin tanınmış tefsir alimlerindendir. kitapları videoları hala büyük hizmet verir.10 cilt halinde Kur'anın mucizeleri diye eserleri var harikadır.

Daha ilk cildinde Kur'anın belağatı kısmının başında yazdıkları beni hayrete düşürdü.

o yüzden o kısmı yazmak isterim.

bir ayeti açıklıyor.aslında bu ifade Kur'anda çokça geçer.

29:20:"De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir."

burda bazı açıklamalar yapmak faydalı olur.

zira bu ayette ki gezin manasına gelen fiil s-y-r kökündedir.

arapçada araba: seyyare dir.gezegen: seyyare denirdi. seyyar tezgah diye dilimizde ifade var ve güzeldir.seyyar demek hareketli geze demek. belli bir mekanı olmayıp sürekli dolaşan bazen bir rotada dolaşan demek.

bu arada kırım tatarların vikipediada seyyare yani gezegen açıklamaları da hoştur:)

tevafuken denk geldim hakikaten anlaşılıyor.

https://crh.wikipedia.org/wiki/Seyyare

yazık plüton gezegenlikten düşürülmüş gök taşı ilan edilmiştir:)

seyr etmede burdan gelir.bir rotayı takib ederek gezme yürüme izlema bakma manasınada gelir.

ancak asıl olay Allah dünya üstünde dolaşın demiyor.yani siru alel ardi demiyor. zira üstünde manasına gelen ala dır.oysa siru fiy lardi deniliyor. fiy içinde demektir.misal masanın üstü denilse ala denir.gemi mesela denizin üstündedir ancak deniz altı veya balık denizin içindedir.yani fiy dir.diğeri ladır.zaten deniz altının eski adı tahtel bahir denizin altı demektir. bilinç altı demek te tahtel şuur du.tahtel arz da yer altı.

peki neden bu ayetlerin hepsi seyr ve gezme manasındaki tüm ama tüm ayetler fiyl ardi yani yeryüzünde dolaşın ama içinde manasınadır.

şaravi bunu şöyle açıklıyor: çünkü dünyanın atmosferi dünyaya dahildir.ve dünya ile beraber döner yağmur vb işler orda olur uçaklar yine orda dolaşır.demek atmosfer adeta bir kabuk gibi dünyayı sardığı için biz de dünya ile atmosfer kabuğu arasında kaldığımız için yeryüzünde dolaştığımız zaman bu yerüstünde değil yer içinde olmuş olur.hakikaten müthiş bir şeydir.

adeta bu ayetler atmosferin varlığını katmanlarını kaç asır önce bir küçük kelime ile adeta ispatlamış.ve yine atmosfer kısmı sema yani göğe dahil olduğu için o atmosfer kabuğu çatı kabul edilmiş yeryüzü ise çimenler ile halıserilmiş gibi taban kabul edilmiş

yani atmosfer ve gök çatı yeryüzü tabandır.güneşte adeta gökte asılı bir lamba ay ise gece lambası hükmündedir.

o yüzden yağmur yağma suyu indirdik ile tabir ediliyor.

adeta nasıl ki bir evin çatısında olan bir şeyi aşağı indirmek nasıl ki dikkat iledir veya çatıdan sarkıtılan bir makara veya sepet ile o çatıdaki şey aşağı kontrolüü indirilir yağmurun indirilmesi inzal nezele ile ifade edilmiştir.

dolayısı ile evin çatısında gezen kişi evin üstünde dolaşır

ama evin içinde gezen kişi adet taban ile tavan yani çatı arasında olduğu için evin içinde gezmiş olur.

Kur'an dünyanın üstünde veya üzerinde manasında ala dememiş

atmosferi de göğüde çatı kabul edip onuda dünyaya dahil sayıp içinde manasında fiyl ardi demiştir ki harikadır. hemde aslında yerin dünyanın iç kısmınıda adeta en gizli en değerli şeylerin yerin merkezinde kalbinde içinde olduğu imasıda vardır. adeta keşiflere dikkat çekiyor zir petrol altın kömür doğalgaz madenler kaynak suları sıcak sular hepsi adeta depo hükmünde yerin içinde gizlenmiş depolanmış insan ise ihtiyaçı oldukça evin bodrumuna kömürlüğüne inip kömür odun yakıt alır gibi dünyaın altından içinden çıkarıp kullanıyor.bu ilerde dünyanın derinliklerinede inileceğine dair ima olduğu gibi aynı zamanda havaya da uçaklarla çıkılacğaının gezileceğinin ve atmosferide yarıp çıkılacağının işaretidir. zira diğer ayetlerde yerden ayrılmanın büyük kuvvet istediği akatarılmıştır.

Kur'anın en küçük ifadesinde dahi ne hikmetler ilimler gizlidir.


miftahul kulub
Yasaklı
29 Nisan 2016 11:17

ayetlerde bakışını kıssınlar namusunu korusunlar denir hem erkek hem kadın için

kadınlar için ayrısa ziynetlerini göstermesinler örtülerine dikkat etsinler eklenir.

bu bir ölçüdür.

aynı kısma lafzı hz peygamber yanında yüksek sesle konuşanlar içinde sesin kısılması için de söylenir ve hz lokman evladına öğüt verikende kullanır yürüyüşünde iktisatlı yani orta yollu ol ve sesini kısa ğ-z-z kelimesi kullanılır.

ğ-z-z kelimesi dahi kısılmış harika bir kelimedir.zira arapçada sesli harf olmadığı için zaten kelimelerin çoğunun kökü üç harflidir kısadır. k-l-m k-t-b b-s-r k-l-b bazı kelimeler ise üç harfli olduğu halde aslında iki harflidir zira bir harf tekrardır yani şeddelidir.o yüzden o üç harf iki harf şeklinde yazılır misal: h-c aslında h-c-c dır t-m aslında t-m-m dir ama iki harli yazılır

h-k h-k-k yani hakk dır biz dört harfle yazarız adam iki harfle. h-d aslında h-d-d dır haddini bilmek gibi. çoğulu hudud dır. yani aslında ğ-z-z kelimesi çok olduğu halde kısılmış kırpılmış paketlenmiş şekildedir. çoğuld açılır uzar.

gözlerin ve sesin kısılmasının bu fiil ile anlatılması harikadır.

yine kadim sözlükler ğ-z-z yi tanımlarken(bakış ve sesini kıss derken kullanılan kelimedir ğ-z-z)

adın dizginlerini kıssıp atın öfke ve huysuzluğunu engellemek ve kontrol edip düşmekten kazadan korunmak içinde bu kelime kullnılır ki tam mutabıktır ve kaymak ile bal gibi uyumludur lezzet ve ebsleyiciliği artırır adeta.

göz ve dil adeta at gibi serbest bıraktıkça azar haddini aşar felakete sürükler

ancak az kısıldımı kontrol edildimi yani bakışını kısar ve kısaltırsan görmezlikten gelme yere bakma manasınada gelir ve sesinide kısarsan dilini uzatmasan bu iki azayı kısarsan başına hiç bir kaza gelmez emniyet ve selamet içinde yaşarsın

aslında burda yazdığımız klavyede elimizin uzaması manasına gelirki bazen kısmak gerekir:)

ama kendimizi tutamıyoruz bazen:)

ahlak islamdır.


miftahul kulub
Yasaklı
30 Nisan 2016 13:30

salih tuna nın babası vefat etmiş Allah rahmet eylesin

yeni şafakta babasınının ölümü ile alakalı bir yazı yazmış

"ölüm,inkilap ve babam "

http://www.yenisafak.com/yazarlar/salihtuna/olum-inkilap-ve-babam-2028690

"Kur'an okuyup uzun uzun dualar ettikten sonra annemin mezarına derin bir sükût içinde bakarak, ?Ölüm çok büyük bir inkılaptır? demişti, babam."

********

sonra kendisi açıklamış:

"Zıtlık mı?

Öyle ya, ?inkılap? nihayetinde ?devinimdir?; hercümerç olmaktır, bir durumdan başka bir duruma dönüşmektir.Hülasa, devrimdir."

****

sayın salih tuna inkilabın kökü k-l-b dir.

kalb dediğimiz kelime köktür.

zaten kalb hareketi hayatın devamı,durması ise ölüm demektir.

kalbin bir kasılma bir gevşeme iki zıt hareketi vardır.

adeta bu iki zıt hareket arasında kısa bir durma dinleme vardır

Kur'an da gece ile gündüzde kalebe olur yani zıt iki hareket peş peşe gelir ve devam eder.bir nevi

gece ve gündüz de dünyanın kalbidir.gece kasılma gündüz gevşemedir.gece kirli kanın temizlenmek üzere gündüz ise temiz kanın pompalanmak üzere bedene yollamasıdır

bitkiler bir nevi akciğerdir. gündüz temiz oksijen üretir gece bizim gibi karbondioksit verir.

kalebe aynı zamanda alt üst etmek devirmek te demek. ölüm bir nevi alt üst olamk tersine dönmek değil midir

yerin üstünde iken altına iniyorsun. ancak aynen gece gündü gibi devamlı olduğu için kalebe fiili aynı kalb gibi gevşeme kasılma bir kez olup biten şey değil devam eden şey olduğu için bir nevi yerin üstünden altına girdin ancak altından da üstüne çıkarılacaksın ki devri daim tamamlansın.

kalbe iki zıt fiilin daimi şekilde peş peşe gelmesidir

gece gündüz sıcak soğuk karanlık aydınlık ölüm hayat gibi .

bir kişi evine döndü demek içinde kalbe denir.ancak dönmek için önce gitmek gerekir.

kalebe bu iki zıt şeyi birden barındırır.

kalbe dönüşümde demektir.tahvil demektir.ölüm asıl olan toprağın kalbine kalebe olmaktır.toprakta toprak olmaktır.toprağa dönmektir. nasıl ki evden giden kişi onun tersi olan dönüşüne kalebe denir. insanda topraktan yaratıldı sonra aslına döndü. geri döndü.

yılanların sıcak kumda tepe taklak olması karnının üste sırtının karnı yerine yani yere gelmesi de kalebe ile anlatılmıştır.ölümde adeta yatay hale geliyoruz başımız ayağımızın hizasına geliyor.

yerin ekilmek için alt üst edilmeside kalbe ile anlatılır.

ve toprağı eken yaran altüst eden kara saban demirine mikleb denir. yani toprağı tersyüz eden tohumu alta toprağı üste çıkaran.örten.

yahu insan bir tohum değilmidir. ölüm o tohumu yere ekme ameliyesi değilmidir

hangi tohum toprağın altına çürüsün diye konur

hayır asla her tohum bir gün yerin üstüne yeri yarıp çıksın meyve versin diye yere koyulur.

ölüm ekimdir.dikimdir devrimdir. inkilabtır.

bir tarafı pişen ekmeğin ters yüz edilmesi çevrilmeside inkilabdır.

kalbin lüb manasında bir şeyin özü kalbi çekirdeği manasında da kullanılır

kalb adeta bedenin merkezi özü ve çekirdeğidir

o çekirdek sağlam ise filizlenir tuba ağacı olur

kötü ise zakkum ağacı olur

zaten hadiste bedende öyle bir et parçası vardır ki o iyi olursa tüm beden iyi olur o fesad olursa bozulursa tüm beden bozulur o et parçası kalbdir buyrulmuştur

yine araplarda :kalebe Allahu fülanen ileyhi

Allah filanı kendine döndürdü çevirdi yani ruhunu aldı.

işte ölüm inkilanbdır.

bir dili başka dile tercüme etme de kalebedir dönüştürmedir.

geminin ters yüz olması alabora olmasıda bir nevi kalebedir.

****

şu fethullacıların maklube yemeğinin ismide kalb ten gelir ha:)

zir tencere ters çevrilerek tabağa konur. tencerenin üstü alta,altıda üste gelmiş olur böylece tersyüz edilmiş bir yemek çıkar:)

yahu ölümden maklubeye geldik:)


miftahul kulub
Yasaklı
08 Mayıs 2016 00:10

doğru düzgün arapça bilen biri içkinin kati haram olduğunu bilir.

arap olmadığı halde arapçayı araplardan bile daha beliğ ve fasih bilen zemahşeri ki ebu kubeys dağına çıkıp: ey araplar gelin size atalarınızın dilini öğreteyim diyen zattır. yazdığı keşşaf tefsiri adeta tüm tesfirlerin anası hükmündedir.tefsir yazıpta keşşaftan yararlanmayan yoktur.kendisine Carullah Allahın komşusu denmiştir.zira hacca gitmiş Allahın evi kabe ye yakın yerde oturmuştur.

ikamet etmiştir.

ne ise şimdi bakın zemahşeri ne diyor keşşafında içkyi yasak eden maide 90 ın tefsirinde:

http://www.altafsir.com/Tafasir.asp?tMadhNo=0&tTafsirNo=2&tSoraNo=5&tAyahNo=90&tDisplay=yes&UserProfile=0&LanguageId=1

maide 90:"Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz."

bu ayetin iniş sebebinde bir olayı zikredilir

sad bin ebi vakkas ensar ile beraber bir davete gittiler. içki içip sarhoş oldular.

sad bin vakkas bunun üzerine bir şiir okudu kendi soyunu övdü ensarı ise yerdi.

bunun üzerine ensardan sarhoş olanlardan biri kızdı gadaba geldi yediği sofradan deve çenesini alıp sadın kafasına vurdu ve yardı. sad hz peygambere geldi şikayet etti sonra bu ayet indi diyor.

yine diğer nuzul sebebide adamın birinin kumarda kaybedip karşılığında tüm malını ve eşini dahi kumar karşılığında kaybettiği söylenir buda bir sebebdir derler.

ne ise.

zemahşeri derki:

hac 30:"Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse, bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının."

rics pislik kirli kötü demektir.putlara tapma şirk bu sıfatla adlandırılmıştır.

aynı sıfat içki ve kumar ve dikili taşlar ve fal oklarıda kullanılmıştır.

sonra hz peygamberin bir hadisini kırmızı ile yazılmış olanı aktarıyor: içki içmek puta tapmak gibidir."şarap içici puta tapıcı gibidir.

bu Kur'an da çok açıktır. zira maide 90 da içki ricsun nitelenmiş ictinabu ricsen

hac 30 da ise puta tapma yine fectenebu ricsen minel evsan evsan put demektir.

demeki şirk puta tapma en büyük günah ise ve rics ise

yine hamr şarap rics ise ikisi de aynı mahiyete girer.

bu rics aynı zamanda kesin yasaklanan domuz içinde geçer.rics geçen şeyler hep en ağır haramdır ve kesin şeytanla bağdaştırılmıştır.

zira şeytan cennete o kadar helal meyve arasında götürüp en pis olanı yasak olanı yedirdi

bu şu demektir ki Allah içecek olarak o kadar değerli şeyler yaratmış ki bunların başında süt gelir meyve suları bal şerbetleri temel içeceğimiz su ve daha neler dururken o götürüp pis olanı içkiyi icirtir. o kadar temiz helal et bıldırcın keklik kuzu dana balık tavuk keçi av hayvanları etleri durur ken

en necis en pis rics olan domuzu yedirtir ona götürür. şeytanın böyle halleri var.

zemahşeri derki: kumarı içkiyi dikili taşları fal oklarını şeytan işi pislikler(rics) sayması şu demek:şeytan pis ve habis ve zararlı olanı işler. zira şeytan asla iyi güzel iş yapmaz mutlak kötülüktür şerdir.

içkiye şeytan işi pislik demesi onların da pis şerli olduğunu haram olduğunu yasak olduğunu ve cezaya sebeb olduğunu onu içen adeta şeytanlaşmış gibi onun işini yaptığı için kayar dinden çıkar.

o yüzden içki nehy edilmiş kaçınması gereken uzaklaşması gereken şey denilmiş ve felah kurtuluş içkiden kaçınmak ile mümkündür denilmiş ayette.

nasıl ki şeker hastasına şekerden kaçın ki kurtuluşa eresin demek gibidir.yani ondan uzak durdukça durumun iyidir yoksa şeker komasına girer ölürsün aslında sakkara şeker ile aynı köktür şeker yükselmesi de bir nevi sarhoşluktur.

dikili taşlar fal okları putlar cahiliye adetleri olup şirk koşan müşriklerin işlerdir.

o yüzden bu işlerin kumar ve içki ile birlikte sayılması içki ve kumarın haramlığını artırır.

yani ben desem ki gıybet etmek,adam öldürmek günahdır.

burda adam öldürmek en büyük suç ve günahdır. hatta bir kişiyi sebebsiz öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir gıybeti bu ağır suçla beraber zikretmem gıybetin haramlılığını artırır ziyadeleştirir

zaten gıybet ölü kardeşin etini yemek ile ayette gelmiş ki VAllahi bunu hiç bir belagat alimi akıl edemez ve bu benzetmeyi yapamaz ben belagat ta bilen biriyim hakikaten Kur'an ayetleri insanı hayrette bırakıyor aciz bırakıyor.

zaten fectenibûhu demek emirdir uzak durun yaklaşmayın demek gibidir. aynen ateşle yaklaşma gibi. veya elektrik tehlikesi uyarısı gibi.yaklaşma demek yapma demekten daha ileri seviyededir.

zira bazı şeyleri yapmak zaten insanın sonunu getirir. elektrik geçen çıplak tele dokunma demek faydasızdır. bir engel çizip yaklaşma demek mantıklıdır.yani yaklaşırsan bile çarpılma ihtimalin var

kaldı ki teli tutman zaten öldürür.içkide böyledir kumarda. bunlar bir yudumdan bir şey olmazla başlar bir el oynayalımla başlar alır götürür girdap gibidir.uyuşturur. o yüzden zinayada yaklaşma denir.başındaki fe de hemen hızlıca uzak dur demektir. bu fe kısalığı ifade eder. iki fiil arasındaki bitişikliği anlatır. misal: öğretmen sınıf girer girmez öğrenciler ayağa kalktı yani girmesi ile kalkmaları biroldu gibi burda fe kullanılır.burda hemen uzaklaşın demek gibidir.nasıl ki bir bomba patlamak üzere iken çevredekilere hemen uzaklaşın demek gibi yada üzerine yuvarlanıp gelen taş var hemen yana koş hızlıca koş kurtul manası gibidir.

ancak sonraki kurtuluşa erersiniz ile da bağlantısı var yani siz içkiden uzaklaşır uzaklaşmaz hemen kurtulursunuz gibi manada vardır.

aslında ayetin devamında maide 91:"Şeytan şüphesiz içki ve kumar yüzünden aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan, namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?"

enam 125 de yine rics geçer:

"Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir."

tevbe 95:"Yanlarına döndüğünüz zaman, kendilerini rahat bırakmanız için size Allah adıyla yemin edeceklerdir. Artık onların peşini bırakın. Çünkü onlar pistir. Kazandıklarının karşılığı olarak, varacakları yer de cehennemdir."

yine rics kafirler için kullanılmış.

tevbe 125:"Kalblerinde hastalık olanların ise pisliklerine pislik katmıştır; onlar kafir olarak ölmüşlerdir."

bunlarda rics pislik manasında ve hep kafirler cehennemlikler için kullanılmıştır.

zemahşeri diyor ki bırakın daha içmeyin demekten daha beliğdir ve artık bunlardan vazgeçersiniz değil mi?

nasıl ki bir çocuk elini sobaya vurmaya çalışsa anneside: yavrum elin yanar şişer acır sakat kalırsın sakın dokunma dese bile o da dinlemeyip elini sobaya vursa sonra ağlasa sonrada annesis ona: artık akıllandın sobaya elini vurmazsın değil mi gibi bir mana vardır

zaten ayetin iniş sebebi ve sad bin vakasın başına gelenler kumarın getirdiği felaketlerden sonra adeta bir musibet bin nasihhaten iyidie sözü gibidir.

birde söz alma ikrar etirme manasındadır.

***

kati şekilde içki haramdır ricsdir şeytan işidir emir kipinde uzak durunun zenilmiştir kurtuluşa ermeyi buna bağlanmış en sonunda da şeytandan kurtulmanın esası bundan vaz geçmektir içmemektir deyip sözde alınıp takrir ve tekyid edilmiştir

ve puta tapma ya eş tutulmuştur

kaldı ki hadis hiç olmazsa sahih olmazsa bile ayetlerde zaten kesin şekilde puta tapma ile içki içme eş tutulmuştur. ancak o hadis de sahihdir.


miftahul kulub
Yasaklı
15 Mayıs 2016 12:08

Kur'anı Kerim gaybın perdelerini adeta açıyor perdeleri yırtıyor dağları yerinden söküp ardını gösteriyor yerin dibinden denizin içinden haber veriyo anne karnından insanın geçirdiği safhaları tafsilatlı anlatıyor.

şu üç perdeyi yırtıyor:

1.geçmiş zamanın perdesi

2. gelecek zamanın perdeleri

3. mekan perdesini

1400 sene önce ümmi bir yetimin hem geçmişe gidip ta hz ademden ilk insandan bu yana yaşananları tafsilatı ile bilmesi tüm peygamberlerin başından geçenleri bilmesi imkansızdır.

hz musa ile firavunun konuşmaları sihirbazların konuşmaları asanın yılana dönüşmesi hz ibrahimin başına gelenler hz isanın annesinin başına gelenler bebek isanın mucizleri beşikte iken konuşmaları nı bilmesi imkansızdır.

yine gelecekte olanları haber vermesi ve bazılarının şu 1400 sene içinde gerçekleşmesi uzak gelecekte olanlarında vuku bulacağına delildir.

bir insan ne geleceğe ne geçmişe gidip gelemez sahib olamaz.

kafirlerin kendi içinde gizli konuşmaları diğer insanların gizli konuşmalaırnın bilinmesi ve kitabta yer alması kalbinden geçenlerin bilinmesi ve anlatılması artık bir insanın bilmesi imkansız gayb haberlerindendir.

yine gelecekete olacakları dirilmeler kafirlerin dirilme esnasında konuşmaları müminlerin cennet nimetlerini gördüklerindeki konuşmaları kafirleirn cehennem azabını tadıklarındaki konuşmaları artık şüphe götürmez ki bu nlar hem geçmişi hem geleceği hem hazırı hem gizliyi hem açığı hem kalbte olanı hem açıkta olanı bilen sonsuz ilim kudret hikmet sahibi Allaha aittir.

mekan perdesinide yırtar.karıncaların hz süleymanın ordusu geldiğinde konuşmaları verilir.bu artık imkansızdır. zira hem mazide yaşanmış ve bitmiş hem mekanı dahi bilinmiyor hem bir küçük kara hayvanın konuşmaları aktarılmış.

Cenabı Hakkın bilgisi ilminin şamilliği ihtası anlatılırken:Allah karanlık bir gece de kara taşın üstünde kara karıncayı bilir görür haberdardır dneilir. üç perdeli karanlıkla anlatılır.

yine bir mağaraya sığınan insanların sayısı köpekleri ne kadar uyudukları konuşmaları verilir ki

kafir bir kraldan uzak ve yüksek bir dağın derin bir mağarasına çekilen ve o karanlık mağarada konuşmaları sayılarını bilmek ihatanın ihatasıdır.

hz yusufun nasıl kuyuya atıldığını rüya gördüğünü anlattığını kardeşlerinin nasıl gizlice konuşup tuzak kurduklarını nasıl kuyuya atıklarını sonra nasıl hile ile babalarına yalan söylediklerini babasının inanmaması ve sonra mısırda zindana atılması rüya yorumu ve kıtlık yılları aileisnin yusufun yanına gitmesi hepsi ama hepsi filim şeridi gibi kare kare anlatılıyor sonra hz peygambere denir:

12:102:"İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin."

28:44:"Resulüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin."

28:46:"

(Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, sen Tur'un yanında değildin. Bilakis, senden önce kendilerıne uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düşünüp öğüt alırlar."

3:44:"(Resulüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarındadeğildin."

teşbihte hata olmasın nasıl ki bir anne bebeğin anne karnından dünyaya gelmesine ve anlayıp konuşmasına kadar her şeyine vakıftır ve anlatır: yavrum sen doğduğunda şöyle oldu şu zamandı şöyle idin şu kadar kilo idin şu aylıken şu oldu bu yaşında şu yaşandı filan hikaye eder ya

işte zaman ve mekanı yaratan tüm insanları yoktan yaratan Allah daha adem as yaratılmadan daha dünya yaratılmadan melekler ile muhaveresi vardır şeytanın konuşmaları vardır ademin yaratılma aşaması sonrası filim gibi kare kare anlatılır.bu bize kati göstermektedir ki her şeyden evvel olan her şeyi yaratan zamanıda mekanıda insanıda yaratan ali ve yüce bir Zat tüm bunları bilir haberdar ve anlatır.

nasıl kurtuluş savaşının en yaşlı gazilerine sorulur savaş zamanı anlatılır zira bizzat iştirak etmiş veya görmüş veya haberdar olmuş ise o kadar uzak geçmişi ve geleceği aynı anda gören bilen biri zaman ve mekan üstüdür.

nasıl ki yerde bir hırsızı kovalayan polis onu kaybedebilir ancak gökte uçan helikoper hem yüksekte hem hızlı hem engelsiz olduğu için hırsız ne tarafa gitse rahatca görür izler ve yerdekileri yönlendirir Allah gökteki yıldızlardan cenneten yerin altından kuşlardan eski zamanlardan her şeyden haber vermesi kati şekilde Kur'anın ilahi beyan olduğunu ispat eder.

66:3:"Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. O, bunu Peygamberin diğer bir eşine haber verince, Allah da Peygambere durumu bildirmiş, o da bir kısmını yüzüne vurmuş bir kısmını yüzüne vurmaktan geri durmuştu. Eşine, gizlice söylediği şeyibaşkasına nakletmiş olduğunu bildirince, eşi: "Bunu sana kim haber verdi?" demiş, o da: "Bana, herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan Allah haber verdi" demişti."

...


venom2013
Yasaklı
15 Mayıs 2016 23:59

Konu çok uzun olduğu için vakit darligindan sağlam bir kafayla sonra okumak ümidiyle söyle bir şey eklemek isterim.Kıyameti tasvir eden ayetlerini aslında kıyamet sonunda ortaya çıkan durumun anlatilmasidir.En azından islamoglu ve Mehmet okuyanın fikirleri bu yondedir;Çünkü bilimsel anlamda kıyametin kopması yaklaşık 4 milyar yıl sonra güneşin yakınının tukenmesinden sonra kütle çekimden ötürü önce kuculup sonra devasa kızıl bir yıldız haline gelerek dünyayı yutacagi yönündedir.Dolasiyla güneşin ölümü bu kadar uzun surecekse kimbilir Evren ne zaman sona edecektir.Tüm bunlardan ziyade insanlık kıyamete kadar yaşanabilecek mıdır?


miftahul kulub
Yasaklı
16 Mayıs 2016 22:42

bilimsel anlamda kıyametin kopması lafına da bayıldım:)

mehmet okuyan ne demiş bilmiyorum

ama dünya ve evren bilime göre var olmadı ki bilime göre de yok olsun.

bilim kurulu bir düzenden yapılı bir sistemden çok sonradan çıkan sızıntıdır kırıntıdır.

ve evreni ihata eden dahası yaratılıştan evel olan ve onu yönlendiren bir şey değildir.

evet Allah kunfeyekun der ol der oluverir.yoktan var vardan yok eder. ama bilim bunu algılamadığı için reddeder.bir yanda ezeli ebedi sonsuz bir ilim ve kudret diğer yanda kısıtlı sınırlı ve sistem içine hapsedilmiş kısır akıl ile maddi metot ve gözlemle deneme ile elde edilen bir bilim

şayet güneş sönse hangi bilim güneş gibi bir soba ve lamba yaparda göğün tavanına asarda

yeryüzünü aydınlatır

şayet ay dünyanın üzerine doğru düşse hangi bilim onu durdurabilir

şayet dünya dursa hangi bilim onu harekete geçirebilir.

dediğim sistem ancak ilahi sonsuz kudret ve ilim ile var olan ve ayakta kalan ve deveran eden cahil ve aciz beşer kudret ve ilmini fersah ferah aşan bir şeydir.

o yüzden bizim bilim ile Allahın ilmine karışmak akıl kârı değildir.

evet kainat kanunlarla idare ediliyor ancak kıyamet zaten kanunların tersine işlemesidir

bunun da mahiyetini hüvyetini tam idrak edemeyiz

bilimsel kıyamey teorileri ortalıkta uçuşmakta bir şey öğrendikçe eskisi çürümekte değişmekte yeni teori ortaya atılmaktadır

bilimsel teorilere ben bir şey diyemiyorum:)

ancak yatağı seren onu kaldıracaktır.

insanı uyutan onu uyandıracaktır

insanı öldüren onu diriltecektir

koydupu kanunu ters bir kanunla ortadan kaldıracak yep yeni kanunlara tabii yeni alemler yaratacaktır buna ait ayetler sarihdir açıktır.

güneşin yakıtına göre mi dünya sona erecek bilemiyoruz

ancak dünyadaki hayatın güneş merkezli olduğu açıktır.

zaten kıyamet ayetlerinde güneşin dürüleceği geriye sarılacağı yıldızların dökülmesi sönmesi

dağların toz haline gelmesi bir ayette de güneş ile ay birleştiği zaman denir kıyamet suresinde

güneşin hem lamba misbah hem sirac soba manası vehhac ile eklenmiştir.

demek kıyamette bu özellikler geri alınacak.

Allahu alem.

dünya beşik sayılmış onunda sallanması duracak.insan içinden çıkarılacak.


miftahul kulub
Yasaklı
19 Mayıs 2016 13:04

bir kere ayetlerde kaç yerde hz adem ve eşi cennete yaratılmış bulunurlarken Allahın hitabı ademedir.ey adem sen ve eşin cennete kalın sakın şu ağaca yaklaşmayın.

şimdi bir büyük kardeş birde küçük kardeş olsa babası şöyle dese büyüğe: oğlum sen ve kardeşin bahçeye inin orda oynayın fakat dikkat edin yılan akrepler olabilir.burda kati şekilde hem kuvvet hem akıl yönünde büyük olan sorumludur ve muhataptır ve kardeşinede bakacaktır.zira ona teslim edilmiş ve sorumlu odur.zaten o olmaza aile küçük çocukları tek başına göndermez veya kendileri götürür.

yine asla kadın peygamber yoktur.demek ki imamet tebliğ ve dini anlatma yaşama örneklik açısından erkek öndedirve öncedir. hala mı anlamıyorsun yahu sen.

yine tüm boşamalarda nikahlamalarda evlenmelerde erkek muhataptır.asla kadın: eğer kocalarınızı boşarsanız hitabı yoktur.ancak hitap hep erkekleredir.demek ki nikahlamada ve boşanmada da erkek sorumldur.ha kadın isen bu nefsine ağır gelebilir.ama zaten iman ve islam nefsine ağır gelmesine rağmen sabır ve tevekkül ile Allahın kanunlarına uymandır.

Allah savaşın ve cengin de insanlara ağır geldiğini bildirir ancak şehitliğin ulaştığı seviyeyi ve ecelin katiliğini nazara verir sevmediğiniz nice şeylerde hayır vardır siz bilemezsinin buyurur.

biz cinsiyetimizi kendimiz seçmedik anne babamızı d aseçmedik kardeşlerimizide seçmedik ömrümüzüde belirlemedik. ne zaman dirileceğimizde elimizde değill ancak gideceğimiz yeri irademizle tercih edebilirz Allahın rahmet ve fazlı ile affeder bizi iyilikler nasib eder.

modern kafir materyalist sistem erkek ile kadını hürriyet eşitlik batıl fikri ile eşitleme derdinde

mal paylaşımdan aileyi yönetmeye boşnmadan nikahlamaya akdar kadınıd güya erkek ile eşitlemek istedi kadını harcadı bitirdi.

fıtraten Allah bunu erkeğe vermiş.

şu modern hayatta hangi kadın ben boşanıyorum deyip kolayca boşanmıştır.erkek fıtraten bunu kendine yedirmez işte bir çok cinayet ne yazık ki işleniyor.

veya hangi kadın ben filanla evleniyorum deyipte rahatça evlenmitşir. orda baba veya abi veya dayı veya vasi olan bir erkeğin izni olmadan evlenilmiştir.o yüzden evden kaçıp evlenenleri anne baba affetmiyor konuşmuyor silip atıyor.

bu işler öyle nefsani heva hevese tabii işler değildir.

erkek reistir.direktir.bir ev çatı olmadan ayakta kalır ama direk olmadan ayakta kalamaz veya temel olmadan.


miftahul kulub
Yasaklı
19 Mayıs 2016 13:36

Kur'an da ey hitabı mühimdir.misal ateşe atılan hz ibrahim için Allah ey adem der gibi ey ateş serin ve selametli ol diye emir kipinde emir verir. ancak ibrahim üzerindeki ateş için hususileştirilmiş

tefsirlerde deniyor ki şayet hususileştirilmese idi tüm dünyadaki ateşler kesilirdi sönerdi ve şayet berd yani soğuk serin oldan sonra selim ol denmese idi bu sefer ateşin yakıcılığı gider tüm dünya buz tutulurdu hz ibrahimde buz tutarak vefat ederdi.ancak selim ol denip sıcak ile soğuk arası mutedil bir halin olmasını ilahi ferman buyurmuş

derler ki hz ibrahimin hareket edip kaçmaması için kafirler onu iplerler bağlamış ellerini ayaklarını.

işte o ateş bu ipleri dahi yakıp yok etmiş hz ibrahim böylece serbest kalmış ama bir kılına zarar gelmemiş. demek ki ateş öyle kontrol altında ilahi bir asker gibi ki nasıl ki komutan askere emir eder

şu çizgiye kadar yürü der asker tam o çizgide durur daha orayı aşmaz ve tam çizgi üzerinde durur adeta ateş Allahın komutasında muti bir nefer gibi.bu kırmızı başlı asker ,kırmızı çizgiyi millim dahi aşmıyor haddini hududunu biliyor ibrahim as. üzerindeki bağlar ipler dahi yanarken kendisine zerre zarar verilmiyor

hz ademe hitabıdda böyledir.ancak insanda nefis şeytanda olduğu için o haddini aşıp o geniş cennette hadsiz ağaç arasında yasak olana yaklaşıp yiyebilmekte.

insan zaten melekten bu yönü ile ayrılır .zira aklı nefsi iradesi böyle bir yapıyı mecbur kılar.

demek ki aslı ateş olan cehennem dahi ibrahimin ateşi gibi şuurludur canlıdır adeta.

bu yüzden cehennem ile ilgili ayetlerde:

"O gün cehenneme «Doldun mu?» deriz. O da «Daha var mı?» der."

"Oraya atıldıkları zaman, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler."

"Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, ?Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?? diye sorarlar."

"Şüphe yok ki cehennem pusudadır."

***

ne yazık ki çoğu tefsirlerde bu hal pas geçilmiştir.ayetler arası irtibat dikkate alınmamıştır.

Allah dağı kuşu ağacı bulutu ateşi şuur sahibi emre amede muti nefer gibi zikr eder.

işte kafirlerin tepesine inecek dağlar hz musa ile beraber zikre katılan dağlar kuşlar yine kafirlerin tepesine taş atan kuşlar secde eden yıldızlar ağaçlar öldürülen kuşların emirle dirilip gelmeleri asanın yılana dönmesi suyun yarılması taştan su fışkırması ateşin emir dinleyip yakmaması

rüzgar da aynen ateş gibi muti asker gibi tasvir edilir hz süleymanın emrine verilir.


miftahul kulub
Yasaklı
20 Mayıs 2016 20:09

Kur'an hem ölmeden önce hem ölüm anında hem öldükten sonra okunan tek kitaptır.

öyle bazı uyduruk kitaplar için ölmeden önce okunması gereken yüz kitap listesi hazırlanır ya

dediğim onlara naziredir:)


miftahul kulub
Yasaklı
28 Mayıs 2016 14:33

36:77:"İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş."

36:78:"Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki: ?Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek??

36:79:"De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilendir."

******

son ayette(79) yaratma kelimesi inşa ile verilmiştir.bu kelime üzerinde durmak gerekir.kadınların başka bir yaratılışla yeniden inşa edileceğinide bu kelime anlatır.

dilimizde inşaat kelimesi n-ş-v köküne sahip arapça kelimedir. neşvü nema da denir.büyüme olgunlaşma ayağa kalkma görünme gibi manalara gelir.

aslında inşaatın temel özelliği sıfırdan adeta yoktan adım adım tuğla tuğla büyüyerek yükselerek dik durararak ayakta kalarak yükselmesidir.onu dik tutan ayakta tutanda şüphesiz iskeletidir.bazı ayetlerde öldürülüp çürüyen kemikleri dağılanların yeniden dirilişi anlatılırken kemiklerin üst üste dizilişi yani önce iskeletin yükselişi sonra da etlerin örtü gibi onların üzerine sarılışı giyidirilmesi anlatılır

demek ki hayatta dirilişte esas olan dik durma ayakta kalma yükselmedir.ölüm adeta yıkılma yere serilmedir.binanın ölümü yıkılışıdır.dirilmesi yükselmesi ayakta durmasıdır.

ayetlerde çürümüş dağılmış kemikleri kim diriltecek sorusuna onu ilk defa yaratan inşa eden diriltecektir deniyor.

bu şu misale çok benzer:ortalıkta bina yok iken bir kişi projesini çizer.sonra tuğla tuğla o bin yükselir ortaya çıkar göğe yükselir biter.sonra depremde yıkılsa biride dese ki zaten projesi var onu ilk çizen ve yapan yine onu daha kolay ve zahmetsiz ve hızlı yapacaktır.

ilk başta ilk yaratılışın maddesine dikkat çekiliyor.nutfe.ufak nokta kadar bir nutfede insan projesi çizilmiş insan programı ruhu derc edilmiştir.madde adeta yok hükmünde yokluktan az bir madde ile yavaş yavaş varlığa büyümeye gelişmeye başlıyor. hemen ayağa kalkamıyor. yavaş yavaş doğrulup büyüyor kuvvetleniyor yükseliyor.sonra ihtiyarlık ile adeta yavaş yavaş yere iniyor .

demek ki maddeten insan yok hükmünde.o az madde çoğalarak büyümekte ortaya çıkmaktadır.

rüzgarın kokuları dağıtması yaymasıda inşa ile ifade edilir.rüzgar olmazsa o koku bir noktada kalır.ancak onun yayması ile oda yayılır.bulutun yükselmesi görünmesi çoğalmasıda inşa fiili ile verilir.

adeta bulut ilk başta yok hükmünde iken su zerrelerinin yükselmesi toplanması birleşmesi ile varlık sahasına çıkar.belirir sonra yağmur olup yağar adeta ortalıktan çekilir.denilse ki bulut kayboldu onu yeniden kim ortaya çıkaracak denir se ki:onu ilk kez ortaya çıkaran yeniden çıkaracaktır.

yani bir şeyi bir defa yapma artık o işi yapacağına delildir daha ikincisi istenmez.istensede aynısı yine yapar.

ancak bir kez bile bir işi yapıtğını göstermeyen bin kez ben bu işi yaparım dese itibar edilmez

demek ki bir defa yapmak bin kez yaparım demekten daha tesirlidir.

Allah insanı yoktan var ettiğini inşa ettiğini ve yok hükmünde az bir damla sudan yarattığını o damla içinde onun tüm programını derc ettiğini ifade buyrur.

daha denir mi ki eh peki insan ölürse yeniden diriltirmisin denilmez. denilse densizlik olur.

yine misli örneği verilir.

yeri ve göğü yaratan mislinide yaratmaya kadirdir.

hayatın aslı harekettir. hareketin aslıda ayakta kalmaktır.ayakta duramayan hareket edemez.zira hareket ayakta durmnanın devamı gibidir.daha ötesidir.bir ayağı olmayan kişi aksak yürür.iki ayağı olmayan ayakta kalamıyor ki yürümede olsun.sürünme olur.

Toplam 27 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi