Editörler : Lanet

08 Haziran 2016 19:21

Kırmızı Saçlı Kadın, Orhan Pamuk

Şu ana kadar Orhan Pamuk'un kaleminden hiç de alışık olmadığımız şekilde ilk defa bir solukta okuyabileceğimiz bu kısa roman, raflarda yerini alarak kitapseverlerle buluştu. Kitabın konusunun merkezinde, aşk, Batı'daki ve Doğu'daki baba-oğul ilişkisi, 80 sonrası dönemin gençlik üzerindeki etkisi yer alıyor.

Elimdeki kitabı bitirdikten sonra ilk fırsatta kitabı okumayı düşünenlerdenim.

Bu başlık altında kitaba ve yazara dair eleştiri ve yorumlar getirmek gayet faydalı olur.


sabah melikesi
Başbakan Müsteşarı
09 Haziran 2016 19:33

Pamuk'un kitaplarını iki kategoriye ayırsak hata etmiş olmayız sanırım.

Nobel'den önce ve Nobel'den sonra diye.

Yazarın Nobel sonrası kitaplarındaki farkı yakın takip eden okurları bilirler. Nobel öncesindeki ağır dili kurgudaki komplikasyonları, bir Kara Kitap bir Yeni Hayat'taki karmaşıklığı unutmak mümkün değil. Benim Adım Kırmızı'daki dönemin inceliklerini.

Her kitabım birbirinden farklı tarzda diyen yazar bunu kanıtlıyor da.

Nobel sonrası Masumiyet Müzesi, Kafamda Bir Tuhaflık ve bu son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın ile akıcı bir dil,daha karmaşadan arınmışlık ve postmodernlikten uzaklaşması dikkatlerden kaçmıyor.

Kırmızı Saçlı Kadın adlı kitabı şu an okuduğum kitap. Seçilen karakterler ve konusu ile sağlam bir kurgusunun olduğunu söylemem gerek. Tabi tamamlanınca söylenecekler de önemli.

Keyifli okumalar.


sabah melikesi
Başbakan Müsteşarı
11 Eylül 2016 17:50

204 sayfa

2016

Yapı Kredi Yayınları - İstanbul

***

Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümler kitabın ana karakteri olan Cem' in ağzından, son bölüm ise Kırmızı Saçlı Kadın' ın ağzından anlatılıyor. İlk eleştirimi burada yapmak istiyorum. Kitabın anlatıcısı değiştiği halde anlatım şekli, tarzı, üslubu hiç değişmiyor. Üç bölüm de aynı düzlükte aynı kişi tarafından anlatılıyor hissi uyanıyor. Burada bir fark olmalıydı.

Sonlarına doğru zorlama, emanet gibi dursa da sağlam ve ilginç bir kurguya sahip olduğunu söylemek gerek.

Pamuk'un hemen hemen tüm kitaplarına yansıyan yazım ve anlatı dilindeki sıkıntı burada da var. Bozuk bir çeviri gibi duran ağdalı bir dil bu dil.

İki efsaneden esinlenerek (bunlar Sophokles'in Oidipus'u ve Firdevs'inin Rüstem İle Sührab'ı ) bir hayat hikayesi çıkaran yazar, bunu Cem'in başından geçen olayları babası ve oğlu arasındaki geçişlerle sonunu Türk filmlerine benzeterek yapıyor. Bu iki efsanenin çok derinlikli irdelendiğini ve bunu Dostoyevski'nin baba katilliğine farklı bir bakış açısı ile birleştirdiğini görüyoruz. Bu bakımdan felsefik tarafı güçlü ve okuru içine çekebilen bir eser.

Eski İstanbul ve yeni İstanbul'a dair göndermeler kitabın artılarından. İstanbul aşıkları bunu sevecekler.

Kuyuculuk mesleğinin en ince ayrıntısına kadar verilerek, işçi- emekçi- patron ilişkisine değiniliyor. Bu yazardan beklenen bir şeydi. Daha önceki " Kafamda Bir Tuhaflık" romanında da bozacılık gibi mesleklere değinmişti. Bu şekilde toplumun üst kademesinden alt kesimlerine bir geçiş yaptığını görüyoruz yazarın.

Kırmızı Saçlı Kadın karakterine gelirsek ; çok iç dünyasına girilmemiş. Bir kadının neler düşünebileceği, neler hissedebileceği yalın görünmeyen bir perde ardından geçilmiş. Bir robot gibi davranan bir kadın var karşımızda.Ve büyük hatalar yaptırılan bir kadın. Aynı tutumu " Masumiyet Müzesi' ndeki Füsun karakterinde de görmüştük. Yazarın kitaplarında kadın karakterinin iç dünyasına girmediği yada giremediği, yüzeysel geçildiği gözleniyor.

Ebeveynlerin yaptıkları hatalarla çocuklarının yüzleşebileceği, kaderlerini değiştirip hayatlarını bambaşka bir boyuta taşıyabileceğini esefle okuyoruz.

Nobel sonrası Orhan Pamuk kitaplarına güzel bir örnek denebilir.


Omayraaa
Aday Memur
16 Haziran 2017 23:43

orhan pamuk'un baba-oğul ilişkisi üzerinden giderek, yunan mitolojisinde oedipus ile şehname'de geçen rüstem-sührab hikayelerine de ağırlık vererek yazdığı roman.

orhan pamuk'un hemen hemen tüm kitaplarını okumuş biri olarak çok fazla beğenmedim. çünkü pamuk'tan beklentimiz büyük oluyor. tabii ki kitabın başlangıç kısmı çok iyiydi. kullandığı dil ve kelimeler zaten tartışılamaz. kuyu muhabbeti üzerinden araya sıkıştırdığı hikaye ve betimlemeler müthişti. olay örgüsü baba olduğunu anlayan cem'in ruh haline kadar çok iyi gelişiyordu. ondan sonra tahminler kitabı biraz sönük bıraktı. ayrıca yazarın en kolay okunan kitabı oldu da diyebiliriz. doğu ve batı'yı da karşılaştırması ustacaydı. 'bir baba adil olmalıdır, adil olmayan baba evladını kör eder.'

özellikle suçluluk duygusu ile kuyuda bıraktığı usta ve o vicdan hali çok iyiydi. orhana pamuk, ne yazarsa okuruz.


Omayraaa
Aday Memur
23 Haziran 2017 23:28

Bu arada bazı sayfalar ve kurgu itibari ile toplumun ananelerine ters geldiği için suç duyurusuna maruz kalmıştı kitap.

114. sayfayı aynen aktarayım: ''...bir dönem skandal ve cinayet haberlerini öne çıkaran gazeteleri oidipus ve rüstem benzeri hikayelere çok rastladığım için okudum. itanabul'da iki çeşit hikaye okur tarafından çok seviliyor, ucuz gazetelerde çok yayımlanıyordu. birincisi; oğlu askerde, hapiste, uzaktayken babanın, genç ve güzel geliniyle yatması, olayı fark eden oğulun babayı öldürmesiydi. çok işlenen ve sayısız çeşitlemeleri olan ikinci cinayet ise, cinsel açlık içindeki oğulun, bir cinnet anında zorla anasıyla yatmasıydı. bu oğulların bazıları kendilerini durdurmaya ya da cezalandırmaya çalışan babaları öldürüyordu. toplum tarafından en çok nefretle karşılanan oğullar bunlardı bunlardı: ama onlardan babalarını öldürdükleri için değil, zorla analarıyla yattıkları için nefret ediyor, adlarını bile anmak istemiyordu. baba katilleri bu oğulların bazıları bir pisliği temizleyerek nam yapmak isteyen hapishane ağaları, kabadayılar ve kiralık katiller tarafından öldürülüyordu. bu cinayetlere devlet, hapishane yönetimi, gazeteciler hatta toplum karşı çıkmıyordu..."

30 Haziran 2017 11:33

Orhan Pamuk bu romanı sanki aceleyle yazmış. Tat almadım.

Toplam 5 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi