Anlam veremediğiniz yeri anlatmaya çalışacağım. Ne üzümde gözüm, ne de bağcıyla işim.
Öncelikle şunu bilmenizi isterim. Benim ne söylediğimi anlayabilmiş olmanız için, beni bir nebze bilmeniz gerekir. Memurlar.net'te bana akıllı diyen de oldu, zeki de, okumuş kültürlü adam diyen de, amma da ukalaymış, ne çok konuşuyor diyen de. Eleştirmekten başka işim olmadığını savlayanları da ekleyeyim listeye. Ben ise hepsine gülüp geçmiştim, ta ki geçen sene minik bir hanımın sen delinin tekisin diyene kadar. Şaşırmıştım. Çünkü etkili ve doğru bir söz etmişti, ben delinin tekiydim. Bunu fark ettikten sonra da hicap duymadan deli olduğumu söylemekten çekinmedim. İşte bu sebepten, böylesine yazarım, böylesine kelimeleri boca ederim satırlara. Bilin ki, üzüm de bizim bağcı da, tarla da bizim toprak da. Mahsul de bizim doyan da. Beni bir nebze tanıyın, işte böyle.
Gelelim meseleye.
"Bilim" kelimesi ve başlığınıza serpelediğiniz kelimeleri okuduğumda hemen araştırmaya koyuldum. Neden diye sorgulayın, araştırın diyen başlık sahibinin söylediklerini yaptım. Araştırmak, nedensel bağlar bulmak, her şeyi motomot doğru kabul etmeyip gerçeğin peşinde koşmak, ama her zaman, ama her daim... Başlık sahibi güzel dokunuşlarda bulunmuş olacak ki, hemen forumun ilk sayfasını analize koyuldum. Bu analiz yaklaşık 85 dk.mı aldı. Demek ki, başlık ve içerik benim için önemliydi. Başladım bismillah diyerek.
Ama bir mesele vardı sayın Ekinoks0. Buradaki sahte yüzleri ve sahtelikleri aşırı ciddiye alarak bana çıkarım yapmıştınız, sonrasında ise normal addederek. Ne de olsa on/off butonu kadar gerçekler buradaki kişiler. Ben kızarsam kızarım, seversem severim, değer verirsem veririm ve vefa duygusuyla yaşarım. Ancak sokaktaki halim hiç bir zaman yok olmaz, ben sert ve bıçkın biriyim. İnternet/gerçek hayat ayırımı yoktur bende.
Neden yukarıdaki bilgileri ulu orta yere yazdım? Çünkü bilim gerçeklik ister, bilimsel düşünce ise doğruyu bulmak. Buradaki sahteliklerle ne bilimi konuşabilirsiniz, ne de yalan sözlerle doğrulara ulaşabilirsiniz. Bu eleştirime sonradan sizin başlığınızın içeriğini de dahil ettim son paragrafta yazdıklarımla.
Daha kendi anatomisinden bihaber kişilerin, vücudunda kaç kemik bulunduğunu, dokulardan oluşan organ ve kasların nelerden ve nasıl oluştuğunu bilmeyen kişilerin bilime merak salmasını beklemek tatlı bir hayal olacaktır, sonu hayal kırıklığı ile umut hüsranıyla. Çok akıllı biri çıkıp erkeklerde 206, kadınlar da ise 207 adet kemik var diyebilir. Belki de bir kaç kişi...
Bilime merak salan kişinin en çok kullanması gereken anatomik sistemi merkezi sinir sistemi, organı da beyindir. Beyin ile nörolojik/nöropsikolojik, merkezi sinir siteminin kapsamında olan duyu ve hislerle antropolojik ve sosyolojik çalışmalara yelken açar, bilim insanları.
Okumak ve sorgulamak...
Ortalama(!) bir Müslüman, Kur'an-ı Kerim'in, 610 (M.S.) yılında Cebel-i Nur dağının Hira mağarasında inzivaya çekilmiş İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)'ya inmeye başladığını bilir. İnen ilk sure ve ayetlerinin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğunu da bilir. "Ikra" diyerek başlayan ilahi sesleniş keskin bir emri barındırdığını da. "Oku"... "Oku"... "Oku, ey insan seni yaratan Rabb'inin adıyla" denildiğini de...
Peki ne okunacaktı? Her şey mi? Her şeydi. Halaktan, yani nutfeden, yani meniden, kimse anlayamayabilir, yani spermden yaratılana söyleniyordu. Okunması için yazılması gerekti. Yazılması için de kalem gerekli, yazıyı yazabilmek gibi.
Bir gün ashabtan Hz.Cabir, Güller Gülüne seslenir;
- Ya Rasullullah, Allah'ın yarattığı ilk nesne nedir, diye sorar. O ise;
- Kalem, diyerek cevap verir.
Ikra diyen bir kitaba tabiyiz, ıkra emrini yerine getiren kim?
Kalem, insan ruhundan evvel yaratılmış, kalemi eline alıp yazan kim? Hani Peygamberin amcasının oğlu, ölümü dahi göze alan Esedullah (Allah'ın arslanı) lakabıyla çağlara not düşüren Hz. Ali Efendimiz, demedi mi "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" diye. O ki ummi olmayıp, Ali'yel Murtaza lakabıyla en yüksek alim nişanını da almadı mı? İslam medeniyeti, bilim medeniyetiydi. Sıfır bulan da, mikrobu bulan da, pisagor teoremini Pisagor'dan önce bulan da bu medeniyetti. Ali Kuçcular vardı, bir de Hezarfen Ahmet Çelebi değil miydi uçarak Üsküdar'a giden. O esnada İngiliz Parlemontusunun Guy Fawkes ile imtihanı vardı tarih sahnelerinde. Bir asır sonra ise Fransızlar başlayacaktı bilimsel yürüyüşe, daha kadınlar cadı olarak toplumun ikinci sınıfında yer alırken... Şimdi ise Türkiye'de domates salatalık gibi satan fenimizm ekolü daha başlamamışken. Neyse konu başka yerlere akacak gibi.
Kalem ve Ikra kardeşliğinde Müslüman'ın aklı, idrakı ve şuuru vardı.
Buna göre diyebilir miyiz, çok şuurlu bir toplumuz, neredeee?
Buna göre diyebilir miyiz, idraki yüksek bir milletiz, neredeee?
Buna göre sadece diyebileceğimiz tek şey aklımız ama onun da nerede kullanıldığı belli.
Beyin dedim, merkezi sinir sistemi dedim, kemik ve dokularımızdan oluşan vücut dedim, okumak dedim, kalemle yazmak dedim ve geriye sadece demediğim homo sapiens kaldı, onu da bir zahmet siz bulun dedim. ;)
Daha diyeceklerim var, merak etmeyin. Nerede kalmıştık? Bilim... Ha bir de akıllı bizler...
Erkeklerimiz, farenin erginliğe ulaştığı halle nefes alıp veriyor, tek amacı daha fazla dişiyi döllemek. Akıl bacak arasında.
Kadınlarımız ise karadul örümceği gibi, tüm menfaatlerini erkek(ler)den karşılayıp maddi olanaklarıyla gerçekleştiremeyeceklerini gerçekleştirme sevdasında, akıl makam, para, pulda.
İstisnalarımız yok değil elbet ama kaç kişi? Kaç kişi bilimi ve doğruluğu, edebi ve ahlakı, muaveneti ve istinafı, istikşafı ve istiklali düşünür, dert edinir kendine?
Bilim demiştik değil mi?
Şurada kaç kişi bilişim sistemlerinde kendini bir yere getirmiş, hiç olmazsa Mikrosoft Ofis (Microsoft Office miydi, neydi) programlarına %75 oranında hükmedebilir?
Bilim demiştik değil mi? Şurada kaç kişi, pamuktan fasulye filizi çıkartma eylemi dışında bir deney daha yapmıştır?
Bilim demiştik değil mi? Şurada kaç kişi, trafikte kırmızı ışıkta hiç geçmedi, trafik kurallarını hiç ihlal etmedi?
Denecek belki, "ne alaka "?
Çok alaka der ceddim, hele de Yunus;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır.
Buraya kadar neler anlattığımı anlamak isteyen pazıl(puzzle)ın parçalarını birleştirir gibi okuduğu takdirde anlayacaktır, gerisi bigane...
Son söz de kendime... Attım yine bir taşı kuyuya, ben çıkartamıyorum ki daha. :)
Gitmeden söyleyeceğim tek şey var Ekinoks0. Kelebek etkisini bilirsiniz. Eğer siz bilim düşkünü iseniz, bu istekle devam edin. Sakın pes etmeyi de düşünmeyin. Mutlaka bir yerde kabul görüp derinleşecek bu isteğiniz, sonra da siz birilerini değiştirmeye başlayacaksınız. Hatta başladınız bile.
Bakın bir tespitte bulundunuz, 13 gün sustu sayfanız. Ama birden şaha kalktı dün gece yarısından itibaren. Demek ki, kelebek kanat çırptı, rüzgarı bizlere geldi. :)
Benden bu kadar, Allah'a emanet ederek selam ve dua ile...
Anlam veremediğiniz yeri anlatmaya çalışacağım. Ne üzümde gözüm, ne de bağcıyla işim.
Öncelikle şunu bilmenizi isterim. Benim ne söylediğimi anlayabilmiş olmanız için, beni bir nebze bilmeniz gerekir. Memurlar.net'te bana akıllı diyen de oldu, zeki de, okumuş kültürlü adam diyen de, amma da ukalaymış, ne çok konuşuyor diyen de. Eleştirmekten başka işim olmadığını savlayanları da ekleyeyim listeye. Ben ise hepsine gülüp geçmiştim, ta ki geçen sene minik bir hanımın sen delinin tekisin diyene kadar. Şaşırmıştım. Çünkü etkili ve doğru bir söz etmişti, ben delinin tekiydim. Bunu fark ettikten sonra da hicap duymadan deli olduğumu söylemekten çekinmedim. İşte bu sebepten, böylesine yazarım, böylesine kelimeleri boca ederim satırlara. Bilin ki, üzüm de bizim bağcı da, tarla da bizim toprak da. Mahsul de bizim doyan da. Beni bir nebze tanıyın, işte böyle.
Gelelim meseleye.
"Bilim" kelimesi ve başlığınıza serpelediğiniz kelimeleri okuduğumda hemen araştırmaya koyuldum. Neden diye sorgulayın, araştırın diyen başlık sahibinin söylediklerini yaptım. Araştırmak, nedensel bağlar bulmak, her şeyi motomot doğru kabul etmeyip gerçeğin peşinde koşmak, ama her zaman, ama her daim... Başlık sahibi güzel dokunuşlarda bulunmuş olacak ki, hemen forumun ilk sayfasını analize koyuldum. Bu analiz yaklaşık 85 dk.mı aldı. Demek ki, başlık ve içerik benim için önemliydi. Başladım bismillah diyerek.
Ama bir mesele vardı sayın Ekinoks0. Buradaki sahte yüzleri ve sahtelikleri aşırı ciddiye alarak bana çıkarım yapmıştınız, sonrasında ise normal addederek. Ne de olsa on/off butonu kadar gerçekler buradaki kişiler. Ben kızarsam kızarım, seversem severim, değer verirsem veririm ve vefa duygusuyla yaşarım. Ancak sokaktaki halim hiç bir zaman yok olmaz, ben sert ve bıçkın biriyim. İnternet/gerçek hayat ayırımı yoktur bende.
Neden yukarıdaki bilgileri ulu orta yere yazdım? Çünkü bilim gerçeklik ister, bilimsel düşünce ise doğruyu bulmak. Buradaki sahteliklerle ne bilimi konuşabilirsiniz, ne de yalan sözlerle doğrulara ulaşabilirsiniz. Bu eleştirime sonradan sizin başlığınızın içeriğini de dahil ettim son paragrafta yazdıklarımla.
Daha kendi anatomisinden bihaber kişilerin, vücudunda kaç kemik bulunduğunu, dokulardan oluşan organ ve kasların nelerden ve nasıl oluştuğunu bilmeyen kişilerin bilime merak salmasını beklemek tatlı bir hayal olacaktır, sonu hayal kırıklığı ile umut hüsranıyla. Çok akıllı biri çıkıp erkeklerde 206, kadınlar da ise 207 adet kemik var diyebilir. Belki de bir kaç kişi...
Bilime merak salan kişinin en çok kullanması gereken anatomik sistemi merkezi sinir sistemi, organı da beyindir. Beyin ile nörolojik/nöropsikolojik, merkezi sinir siteminin kapsamında olan duyu ve hislerle antropolojik ve sosyolojik çalışmalara yelken açar, bilim insanları.
Okumak ve sorgulamak...
Ortalama(!) bir Müslüman, Kur'an-ı Kerim'in, 610 (M.S.) yılında Cebel-i Nur dağının Hira mağarasında inzivaya çekilmiş İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.)'ya inmeye başladığını bilir. İnen ilk sure ve ayetlerinin Alak suresinin ilk beş ayeti olduğunu da bilir. "Ikra" diyerek başlayan ilahi sesleniş keskin bir emri barındırdığını da. "Oku"... "Oku"... "Oku, ey insan seni yaratan Rabb'inin adıyla" denildiğini de...
Peki ne okunacaktı? Her şey mi? Her şeydi. Halaktan, yani nutfeden, yani meniden, kimse anlayamayabilir, yani spermden yaratılana söyleniyordu. Okunması için yazılması gerekti. Yazılması için de kalem gerekli, yazıyı yazabilmek gibi.
Bir gün ashabtan Hz.Cabir, Güller Gülüne seslenir;
- Ya Rasullullah, Allah'ın yarattığı ilk nesne nedir, diye sorar. O ise;
- Kalem, diyerek cevap verir.
Ikra diyen bir kitaba tabiyiz, ıkra emrini yerine getiren kim?
Kalem, insan ruhundan evvel yaratılmış, kalemi eline alıp yazan kim? Hani Peygamberin amcasının oğlu, ölümü dahi göze alan Esedullah (Allah'ın arslanı) lakabıyla çağlara not düşüren Hz. Ali Efendimiz, demedi mi "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" diye. O ki ummi olmayıp, Ali'yel Murtaza lakabıyla en yüksek alim nişanını da almadı mı? İslam medeniyeti, bilim medeniyetiydi. Sıfır bulan da, mikrobu bulan da, pisagor teoremini Pisagor'dan önce bulan da bu medeniyetti. Ali Kuçcular vardı, bir de Hezarfen Ahmet Çelebi değil miydi uçarak Üsküdar'a giden. O esnada İngiliz Parlemontusunun Guy Fawkes ile imtihanı vardı tarih sahnelerinde. Bir asır sonra ise Fransızlar başlayacaktı bilimsel yürüyüşe, daha kadınlar cadı olarak toplumun ikinci sınıfında yer alırken... Şimdi ise Türkiye'de domates salatalık gibi satan fenimizm ekolü daha başlamamışken. Neyse konu başka yerlere akacak gibi.
Kalem ve Ikra kardeşliğinde Müslüman'ın aklı, idrakı ve şuuru vardı.
Buna göre diyebilir miyiz, çok şuurlu bir toplumuz, neredeee?
Buna göre diyebilir miyiz, idraki yüksek bir milletiz, neredeee?
Buna göre sadece diyebileceğimiz tek şey aklımız ama onun da nerede kullanıldığı belli.
Beyin dedim, merkezi sinir sistemi dedim, kemik ve dokularımızdan oluşan vücut dedim, okumak dedim, kalemle yazmak dedim ve geriye sadece demediğim homo sapiens kaldı, onu da bir zahmet siz bulun dedim. ;)
Daha diyeceklerim var, merak etmeyin. Nerede kalmıştık? Bilim... Ha bir de akıllı bizler...
Erkeklerimiz, farenin erginliğe ulaştığı halle nefes alıp veriyor, tek amacı daha fazla dişiyi döllemek. Akıl bacak arasında.
Kadınlarımız ise karadul örümceği gibi, tüm menfaatlerini erkek(ler)den karşılayıp maddi olanaklarıyla gerçekleştiremeyeceklerini gerçekleştirme sevdasında, akıl makam, para, pulda.
İstisnalarımız yok değil elbet ama kaç kişi? Kaç kişi bilimi ve doğruluğu, edebi ve ahlakı, muaveneti ve istinafı, istikşafı ve istiklali düşünür, dert edinir kendine?
Bilim demiştik değil mi?
Şurada kaç kişi bilişim sistemlerinde kendini bir yere getirmiş, hiç olmazsa Mikrosoft Ofis (Microsoft Office miydi, neydi) programlarına %75 oranında hükmedebilir?
Bilim demiştik değil mi? Şurada kaç kişi, pamuktan fasulye filizi çıkartma eylemi dışında bir deney daha yapmıştır?
Bilim demiştik değil mi? Şurada kaç kişi, trafikte kırmızı ışıkta hiç geçmedi, trafik kurallarını hiç ihlal etmedi?
Denecek belki, "ne alaka "?
Çok alaka der ceddim, hele de Yunus;
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Ya nice okumaktır.
Buraya kadar neler anlattığımı anlamak isteyen pazıl(puzzle)ın parçalarını birleştirir gibi okuduğu takdirde anlayacaktır, gerisi bigane...
Son söz de kendime... Attım yine bir taşı kuyuya, ben çıkartamıyorum ki daha. :)
Gitmeden söyleyeceğim tek şey var Ekinoks0. Kelebek etkisini bilirsiniz. Eğer siz bilim düşkünü iseniz, bu istekle devam edin. Sakın pes etmeyi de düşünmeyin. Mutlaka bir yerde kabul görüp derinleşecek bu isteğiniz, sonra da siz birilerini değiştirmeye başlayacaksınız. Hatta başladınız bile.
Bakın bir tespitte bulundunuz, 13 gün sustu sayfanız. Ama birden şaha kalktı dün gece yarısından itibaren. Demek ki, kelebek kanat çırptı, rüzgarı bizlere geldi. :)
Benden bu kadar, Allah'a emanet ederek selam ve dua ile...