Editörler : supporters.
«27282930313233343536373839

inception09
Yasaklı
14 Aralık 2018 20:54

Beni en güzel günümde

Sebepsiz bir keder alır.

Bütün ömrümün beynimde

Acı bir tortusu kalır.

Anlıyamam kederimi,

Bir ateş yakar derimi,

İçim dar bulur yerimi,

Gönlüm dağlarda bunalır.

Ne kış, ne yazı isterim,

Ne bir dost yüzü isterim,

Hafif bir sızı isterim,

Ağrılar, sancılar gelir.

Yanıma düşer kollarım,

Görünmez olur yollarım,

En sevgili emellerim

Önüme ölü serilir...

Ne bir dost, ne bir sevgili,

Dünyadan uzak bir deli...

Beni sarar melankoli:

Kafamın içersi ölür.

Sabahattin ALİ

15 Aralık 2018 13:17

şükür ...
inception09, 6 yıl önce
bir "İnşirah" miktarı huzur... çok şükür...
15 Aralık 2018 13:18

oluyor Muş....
inception09, 6 yıl önce

Her gece uyku diye, yattığım sensin..

Öyle şarkı sözü mü olur ya! Livaneliyle birlikte yazmışlar.

https://youtu.be/_XsHY1cK1l0

15 Aralık 2018 15:46

3310 incep...!!! cazir cuzur...
18 Aralık 2018 09:30

sarfinazarr.... !!!( normale dön anons iptal demek:)///
J W ARGO İZMİR 3310, 5 yıl önce
3310 incep...!!! cazir cuzur...

inception09
Yasaklı
19 Aralık 2018 19:47

Evet sırasıdır, ölümden konuşacaktık,

İntiharın ebruli ipliğiyle

Bir düğün gecesinde senin

Yakası işlemeli giysinden.

Kapı kapı dolaşıp, etamin ve goblen

Örtüler satan bohçacı ölümden.

Boynuna taktığın eğri taneli

İki sıra inciden konuşacaktık,

Seni ürküten tren sesinden

Ayı gölgeleyen tekinsiz gecede

Karşımıza apansız çıkıveren

O ihtiyar dilenciden.

Gel ölümden söz etmeden önce

Bir şeyler içelim seninle.

Buğulu bir bardağın içinde,

Buzlu ve limonlu votkayla birlikte

Konuşalım ölümden,

Bir samanyolu olsun masamızın üstünde.

Hadi gel konuşalım,

Sulanmış bir taşlığın serinliğinde.

Akşam sefaları içinde,

Bir masa, birkaç sandalye

Ve ikimiz ölümden konuşalım,

Senin ağzında gül, benimkinde menekşe.

Yarına var mısın söyle?

Doğacak çocuğa, çığlığa, ishak kuşuna,

Rüzgarın savurduğu tohuma,

Kavağın pamuğuna var mısın,

Bir ağacın kavına,

Deri değiştirmesine yılanın,

Kozadan çıkan kelebeğe,

Hatmiye, atkestanesine?

Hadi gel öyleyse ölümden konuşalım.

Belki de tümüyle aykırıdır gerçeğe,

Ama ne olursa olsun biz yine

Ölümden konuşalım seninle

Ölüm de vardır yaşadığımız her şeyde.

Bir bardak çatlarsa durduğu yerde,

Bir aşk ansızın biterse,

Ayna kırılırsa yüzünle birlikte,

Zamanıdır konuşmanın ölümden.

Bir çiçek olağanüstü güzellikte

Açıvermişse bir sabah,

Bir topal aksamadan yürümüşse,

Hadi gel ölümden konuşalım;

Yüzünü al basmış hasetçiden

Ve onun elindeki kuru değnek bile

Filizlenir sevgimizden.

Metin ALTIOK


Herkül Poirot
Kapalı
20 Aralık 2018 15:31

Ölüm, hayatla son randevusudur, insanın.

Yolları örten karlar altinda..

Ah, şu geç kalmanın ezinci olmadan,

Beğenilme korkusunu hiç duymadan!

Mazeretlere sığınmadan orta yerde..

Bileğini sıkmadan saatin kayışı..

Trafik ışıklarına lanet okumadan

Omuzlarda bin hürmet-i alâyişle.

Mahzun bir dinleyiş, uzak bir duyuşla.

Habersiz perdeden konuşmak herkesle..

Mezar kazıcının alnındaki terden,

İmamın ağzındaki huşugâr duadan,

Toprak atanın nefesli yorgunluğu..

Ve kürek kürek toprağın ağırlığı

Altında hiç ezdirmeden gururu

Ilık bir kar mevsimi altında,

Âdem'in çamuruna gitmek

Çamurlu yollardan dünyasız ateşlerle..

Ateşi dünyada olandan uzak;

Dünyasını ateş eyleyenlerin alemine...

Zarların tesadüfle uflenip sallandığı

Olasılığın harcı hesabı olmayan..

Dalgın aylaklığın hafif yolcuğunda..

Beyaz kar altında siyah toprağın,

Beyaz kefenli siyah ruhları

Hiç yüksünmeden yuttuğu

Bir ahtapot misali...

Ölüm, bir zift yapışkanlığı

Saçları ağartan bu karlar altında...

Lâerdi.


inception09
Yasaklı
23 Aralık 2018 11:09


Herkül Poirot
Kapalı
24 Aralık 2018 14:35

Bir beyaz lerze

Bir dumanlı uçuş

Gibi kar,

Geçen eyyam-ı nevbaharı arar.

...........

C. Ş.


Sessiz mavi
Kapalı
24 Aralık 2018 16:50

... eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar ...
Herkül Poirot, 5 yıl önce

Bir beyaz lerze

Bir dumanlı uçuş

Gibi kar,

Geçen eyyam-ı nevbaharı arar.

...........

C. Ş.


Herkül Poirot
Kapalı
26 Aralık 2018 22:13

Yaşamayı istemekten korkarken,

Yaşamak istememekten korkuyorum.

Coklanmış bu yalnızlık içinde,

Yalnız insanların çokluğundan korkuyorum.

Korkuyorum, insanların korkusuzluğundan,

Korkusuz uykularından,

Uykusuz korkularından,

Şükürsüz, yudum yudum sularından,

Ördükleri kibir surlarından..

Korkuyorum;

İnsanlardan.!

Lâerdi.


inception09
Yasaklı
01 Ocak 2019 01:29


inception09
Yasaklı
06 Ocak 2019 18:51

(...)

Zirvesine göz koyduğum dağlara bak,

Koşup takıldığım çitlere bak!...

Zarifoğlu


Herkül Poirot
Kapalı
06 Ocak 2019 23:28

Kitabın bir yerinde yazar: "Sana olan müptelalığıma çare olmazken, Sana kavuşmaya da imkan görünmüyor .!" demiş.

Hüzünlü bir hikayenin sona yakın, umutsuz bir cümlesi gibi.. Lakin kimi hikayeler, içinde hikayeli kahramanları olan hikayeler, umutsuz tümcelerin bahar mantarları misali türediği beyaz derili sayfalar arasında başlamaz mıydı.? Aşk hikayelerinde maceraların umutsuz duraklara dümen kırdığı anlar vardır. Bu anlar, düz ovalardan asude evcimenlikler eşliğinde salınan nehirlerin, kucaklarında can buldukları coğrafyaya mecburi biatları sonucu; arazinin birden çalkantılı eğimlerle bicimlenmesi neticesinde toprağı yararak, bir ok gibi ileri firlaması haline benzer. Nehirlerin bu en coşkun, en azametli, en delişmen ve vurucu halleri gözü pek bir yiğidin düşman saflarına atılması anını hatırlatır insana.! Gözü kimseyi görmez tehlike karşısında ve kulakları çoktan sağır olmuştur gayrılar güruhuna karşı.! Engebeli, hoyrat ve amansız kayalık arazilerin nehirlerin mizacına yaramaz çocuk sabıkası vurması misali; zor zamanlar, çaresiz hisler, isterik krizler ve dışardan gelen kallavi darbeler de aşka tarifsiz bir kuvvet ve çelikten bir zırh kazandırmış olsa gerek. Zor olan, zoru seven, acıyla ve direnişle hemhâl olan değil midir aşk.? Kafes kuşlarının aşkla ne işi olabilir ki! Aşk, kanatlarını göğe asarak dağların çetin yellerine, kıvılcımlı esintilerine bağrını korkusuzca açanın niyazı değilse nedir hem!? Simurglar benzeri sonsuza uçabilecek derecede hürken; bir sedir ağacının kıyılarından, bir dağ yamacının kıta sahanlığından bir an uzak kalamayışın, mevsime göre rotalar çizip dünyayı devran edemeyişin izahı hangi fani kitapta raptilelenmiştir.?

Aşk; esaretli bir dünya hayatı içindeki sınırsız hürriyet, hudutsuz düşler ve rüyalar dünyasında tutsak bir imge değil mi?! Zahirde, dünya içinde küçücük, mikrobik, tek bir noktadan ibaretken; dahilde ve deruniyatta, dünyaya bedel, renk karnavalları arasında meşk eden dünyayı kendi rengine boyayacak kadar kudretli, dünya mesiresinde dünyadan geniş ve engin mesafede değil mi?!

Aşk; birbirinden farklı ve tanımlı kahramanları, kendi içindeki gerçek veya masalsı zamanı, sade ve bir o denli karmaşık, izafi olay örgüsü, gerçek kadar somut ve bir yandan hayal nispetinde muallak mekanları ile beşerin kalemi oranında cesametli ve Yaratan'ın kader levhalarına bağteten olmuş hikayelerin varlik sebebi ve perdeli gölgesi.!

Aşk; yaşanmış, yaşanması imkana müessir yahut imkansızın ikamet beldelerinde kimliksiz dolaşan bir eşkıyanın mazi kalemiyle karaladığı esame yoksunu ve efsane tütsülü hikaye harmanı. Evet, aşk bir hasat harmanı. Başlangıcı; altın renkli buğdayların, Cehennemden kokular üfürdüğü yanılsaması veren sıcak, azgın rüzgarlar tarafından sarsıldığı, örselendiği zamanlardan daha eski, çok daha eski olan bir hikaye aşk. Tohumların, mavi gözleri ve kirli beyaz sakallarıyla fezanın alçak mevkilerinde dolaşan gök babanın, arzın ev sahibesi toprak anayı rahmetiyle temizlediği ve diğergamlığıyla beslediği sonbahar zamanlarında, toprağa binbir zahmetle saklandığı dönemlerde başlar.. Zaman göreceli.. Hasat, tohumla başlıyorsa; gerçek bir aşk da ruhlar çamur heykellerine üflenmeden önceki sabık zamanlarda başlıyor, denilebilir. Belki de zaman ve mekan, varlık şerefelerine asılıp mevcudat kandilleriyle aydınlatılmadan evvel, ruhun yaradılış levhasına aşkının kodları işlenmiş ve anahramvâri şifrelerle saklanmıştır.

Aşk, Yüce Kat'tan geldiği için olsa gerek; imkansız addedilen muhayyilenin imkan kalesinin sisli surlarına hakikat sancağını dikmesidir. Gemilerin karadan yürütüldüğü gibi, denklikler kefesinde esitlenmeyen gönüllerin birbiri arasında uhrevi ve mucizevi yollar bulabilmesidir. Aşk; bitmesi olanak kabili olmayan yüklemi kayıp cümlelere nokta koyulması, artık bittiği, nihayete erdiği vehmolunan hikayelere, yepyeni, terütaze anlatımların, sergüzeştlerin hülasa edilmesidir.

Aşk, hiçlik maisinin varlık kablarında kendine vücut, şekil ve isim bulmasıdır.

Aşk, hayâl gözlü tasavvur olgusunun varlık ufkunda adımlarını hecelediği yoldur.

Aşk, aklın intiharı, kalbin imtihanı ve ruhun itminanıdır.

Hayal sınırları nispetinde her zevk ve acının, kazanç ve kaybın, renk ve boyutun ihtimalden imkana ve imkândan ikmâle kalbolan yolculuğudur.

Aşk, hikayedir. Yaşayanla yazan arasında bir hasbihâl, yazanla okuyan arasında bir merhaba, okuyanla hissedip özümseyen arasında bir idrak ve nasip merhâlesi..

Ve hikayeler, aşkı anlattıkları ölçüde zerafet ve onurla ibrişimli..

Zira aşk, zarif ve onurlu iki yürek arasında göz, dil ve kalp argümanları kullanılarak nâlelerce notali,tebessümlerle esli, sitemler ve azarlarla uzantılı, sükût salonlarında senfonilenen ritmi garip bir müzikaldir.

Aşk, sessizliğin dili ve lal gönüllerin sohbetidir.

Hikayelerse; böyle aşk hallerine dikilen libas kombinlerinin modası zamandan azade ritüellerinin yalnızca bir kısmıdır.

İşte, aşk alevleriyle makyajlı, kaza suzanlarıyla gerhefli bir deyneğin iki ucunda kâh irade mevzilerinde atağa kalkan, kâh çaresizlik girdaplarında boğulmaya aleste, kimi zaman halinden mesut ve memnun, kimi vakit de kaderinden meyus ve yaşadığından bilâhoşnut olan iki aşığın çok eski ve uzun geçmişe mâlik ve istikbâli meçhul hikayesi:

.........

Lâerdi.

13 Ocak 2019 15:36

La erdi :///


inception09
Yasaklı
16 Ocak 2019 19:30

Adam, kadına "yaşayacağız" dedi. Kadın gülümsedi. Neden gülümsediğini bile bilmedi. Yıllardır içinde çöreklenmiş enkazdan bir tohum yeşerdiği için miydi, yoksa zaten yaşamayan birinin yeniden yaşabilecek ihtimalinin olmaması acısı üzerine mi geriliyordu yüz kasları?

Kadın, yaşamıyordu. Nefes alıyordu, evet. Ama bu nefes ruhuna işlemiyordu. Bi tazelik sunmuyordu dimağına. Sanki her nefes kan çanaklarıyla sunuluyordu. Her iç çekişte yakıyordu, yanıyordu oksijen. Bir hayatı sürüklüyordu kendiyle birlikte. Taşlara çarpa çarpa gezdiriyordu bu ağırlığı. Kurtulsa bu anlamsız yükten sanki kanatlanacaktı. Ama çok korkuyordu kadın. Öyle olmuyor muydu belki onun da değerini öldükten sonra bir bilen bulunurdu. Haline iki damla gözyaşı akıtılırdı sahte de olsa.

Kadının içinde bir musalla taşı... Cenazeler kalkıyor gün gün. İyi de bilmiyor konuklarının hiç birini. Kimi zaman bir âdemin selası yankılanıyor içinde, kimi zaman sevinçleri gömüyor içine. Kadın hissetmiyor. Öyle kazılıyor kazılıyor ki kalbi yine de hissetmiyor. Halbuki ne çok ağlamıştı ilk düştüğünde içine ölüler. Duyamıyor kadın kaybetmenin acısını, öfkesini, yenilgisini.

Bir tek kendini gömemiyor kadın, ne acı. Adamın gözlerine bakıyor, inanıyor kalp masajlarına. Sözlerini dinliyor can suyu doluyor her bucağına. Adam, inanıyor.

Kadın canlı cenaze, adam eczane...

Kadın bir bela, adam deva...

Kadın yorgun, adam adam adam....


inception09
Yasaklı
17 Ocak 2019 10:00

?Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum.Uyumalıyım.Uzunca bir süre.Sınırların, para birimlerinin, zaman ölçülerinin değiştiği çağlara dek... ?

Tarık Tufan

17 Ocak 2019 10:30

İncep iyi misin?


inception09
Yasaklı
17 Ocak 2019 12:02

İyiyim sağol sen nasılsın?
J W ARGO İZMİR 3310, 5 yıl önce

İncep iyi misin?


iMAJJJ TURK
Yasaklı
17 Ocak 2019 12:05

jhon da ortaya cikmasa kimse kafayi cikartmiyo

Toplam 778 mesaj
«27282930313233343536373839

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi