Amenna (Hasan Hüseyin Korkmazgil)
Yaşayanlar bir gün ölür elbette
Ağaçlarla, balıklarla
Kuşlarla ben amenna
Ağlayanlar bir gün güler elbette
Uyanmakla, anlamakla
Bilmekle ben amenna
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alır elbette
Direnmekle, kurtulmakla
Barışla ben amenna
Öyle bir yerdeyim ki
Ne karanfil, ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Bir yanım çocuk parkı çığlık çığlığa
Anam gider Allah Allah
Dölüm düşmüş sokağa
Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe
Uzak Kaderler İçin (Turgut Uyar)
Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.
Asır yirminci asırdır, amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.
Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.
Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...
Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.
Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.
Şehir Akşam ve Sen (Nazım Hikmet)
Koynumda çırılçıplaksınız
Şehir, akşam ve sen
Aydınlıgınız yüzüme vuruyor
Bir de saçlarınızın kokusu.
Bu çarpan yürek kimin
Sesleri soluklarımızın üstünde küt küt atan
Senin mi şehrin mi akşamın mı yoksa benimkisi mi?
Akşam nerde bitiyor nerde başlıyor şehir
Şehir nerde bitiyor sen nerde başlıyorsun
Ben nerde bitip nerde başlıyorum?
Bugün Cuma (Cahit Sıtkı Tarancı)
Bugün cuma;
Büyükannemi hatırlıyorum,
Dolayısıyla çocukluğumu,
Uzun olaydı o günler!
Yere düşen ekmek parçasını
Öpüp başıma götürdüğüm günler!
O zaman inandığım gibi,
Sahiden bir öbür dünya varsa eğer,
Orada da cumaysa bugün,
Başında bulutlardan beyaz örtüsü,
Büyükannem namaz kılmaktadır,
Namahrem eli değmez seccadesinde;
Mekkei Mükerremeden getirilmiş.
Dilerim duasında unutmasın beni;
Günahkar olduğumu hatırlayarak
Düello (Ülkü Tamer)
yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
ayak bileklerime kadar bu deredeyim işte,
yerin yassı taşları tabanımın altında,
alnımda birleşmekte güneşin raylarından
hışırtıyla geçen kartalların sesleri.
unuttuğum bir bitkinin yaprakları gibi
göğsüme değerse kurşunların, ne çıkar?
bilmem nişancılığı, tabanca kullanmadım;
ama karşıma alıp seni horoz düşürmek de,
seni vuramamak da yüreğimi pekiştirir benim.
ölürsem güzel bir ölü olurum,
saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
kar, örtemeye kalkışır gökkuşağını,
ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
ben gülümserken resmimi çeker
Turnam Bir Gün Bırakmayacağım (Turgut Uyar)
Güz geldi mi göçüp gidiyorsun buralardan
Mahzun kalıyor kalbim ve gözlerim..
Sen sevgileri ve yolları hatırlatıyorsun bana
Turnam, bir gün bırakmayacağım peşini,
Ömrüm oldukça ardından geleceğim..
Bir yamalı yelkenden sular damlayacak,
Veya gemici şarkıları söyleyeceğim
bir şilepte.
Merhaba rüzgar diyeceğim, merhaba maden kömürü
Verin elinizi, kahve kokulu sahillere.
Cümle sevgilere, tekrar buluşmak üzre, veda.
Ormanlar, deniz çiçekleri, yunuslar
Vatanım tuz biber gibi kalbimde ama
Bu sevda başka sevda..
Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm
Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.
Daima daha taze, daima yeni baştan
Turnam bir gün bırakmayacağım peşini,
Sen nereye, ben oraya, adım adım
İnsan sevdikçe iyileşiyor artık anladım..
Bilmem nerelere gidersin gönlünce
Hangi medar şehrine, bir akşam vakti.
Gürültülü sokaklar, evler, iri kuşlar
Çıplak kadınlar arpa döver taş havanlarda
Bir pencereden ansızın bir hazin şarkı başlar?
Bir basık meyhanedir köşedeki, kemerli
Yol boyunca keşkül uzatır sıska çocuklar.
Trahomlu ve sıtmalı bir viski içerim
Sahilde zencefil yüklü gemiler uyuklar..
Ne denmişse yalan hayat için,
İşte o, yaşandığı gibi sokaklarda.
Cümle geçmişimi aziz bileceğim
Turnam bir gün bırakmayacağım seni
Yaşamak ve sevmek için art arda,
Ömrüm oldukça peşinden geleceğim
Umuttur (Turgut Uyar)
"sen beni sevdikçe ey yar derdim artar daima"
çünkü beni sevsen de
güvenmezsin bana bilirim
ama artan her şeyle birlikte yanlışlık da artar
mesela her su gözyaşı olur
her dönem bir hazin geçiş
suya boşversem yanılsama
aya baksam bir bulut
sevgisizlikle birlikte yanlışlığın hükmü başlar
bir düşün kaç kişiyiz bildirilerde
şimdilik kaç paralığız hele akşam olunca
bunca sütsüzün kahrını çektik düşün ki
gene de soluğumuz
bir orman yangını sanılır oralarda buralarda
ezildik gerçi ama horlanamadık bunu hatırlarsın
mutlaka hatırlarsın bunu
tut ki enver bırakır tehdidini
ethem başlar
çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
apoletim sırmasız hatta hiç yok
su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım
bilirim
aslında mutsuz yaşayıp gidiyoruz
ölüme direnerek şimdilik
şimdilik alımlı bir başka mutluluklara özenerek
aşkımız ve mutfak rafları ve uçaklar üstüne korkumuz
bir yudum gelecek ve mutlu saatler üstüne korkumuz
ama birlikte biliyoruz: eğilecek bugünkü başlar
sev beni, alış bana
kimse ürkütemez bağlandığımız güzelliğin utkusunu
sev beni, bir dağ gölgesi kadar sev
şimdilik bırak musluğun sızmasını damın akmasını
bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi
zorlayarak her bir yanı
çünkü biraz sonra umut başlar her günkü, başlar
aslında bir alıştırmadır umut
öbürlerinin azıcık nefes diye bağışladığı
-baharı beklemeye benzer-
hain ve olmayanadır çünkü
umutsuzluğu taşır yanında
oysa nasıl olsa gelecektir bahar denen tarih
önüne durulmaz mantığıyla doğanın
yeşilden olma birim
sudan gelme itmeyle
umut yoktur
kimse yoktur umut etmemeyi önleyecek
çünkü umut kaçınılmaz gelecektir
bütün gümbürtüsüyle
umut kaçınılmaz gerçektir çünkü
biri Asya'da biterken sözgelişi, Şili'de öbürkü başlar
Kalk Düğüne Gidelim (İsmet Özel)
Sarardın üzüntüden, üç gün ağladın
baktım gözlerine şıçramış halkın gözleri
incesin
bardakta bir karanfile benzemiyor inceliğin
serçeler sekmiyor hayır, dudaklarında
ham demirden bir çanakta dövülmüş otlar olur
ısınmış taşlar olur yazları geceleyin
sazlar
kanımda Çiçek Dağı'nı vurur
doldurur öylece göz yerlerimi inceliğin
Tenimde iz bırakmış kar kokusu
terli, muğlak adamların hevesleriyle
harman edilmiş tenim
sevinçler artırmışım çiçekli
ve çiçeksiz bütün dağlardan.
Sarhoşken bağrıma akıtılan yıldızlar
özümü çekip ayırmış avuntulardan.
Şimdi sana bakıyorum, kalabalık gözlerin
ağlamasan bizi utandıracak sanki dünya
Valentina Tereşkova
ve çekik gözlü kadın komandolar
çünkü üç gün beslendiler senin gözyaşlarınla.
Sen ağlarken azığımız çoğaldı
elledik halkın ağrılarını cesurca
ağlamasan
kök inatla kavramıyor toprağı
boş umutlar içinde pervasız büyüyor kir
ağlıyorsun ihanete karşı şavkıyor pıçak
bir pıçak ki sevgilim, Sürmene işidir.
Bir şehrin uzak semtleri gibi gözlerin
üzgün, kara, ayaklanmaya hazır
ben yaralar kuşanıp katılırım onlara
onlara katılırım yedek mermi ve şarkılar alarak
seni alırım sonra her bir yanım çağıldar
bir oyuna kalkarız sıkılmış yumruklarla
yazarız duvarlara fırtınalı yazılar.
Bir gün burda, bu kalktığımız yerde
kendini yaşamakla taşıran bir güneş kabarcığı
zonklayan bir atardamar olduğu anlaşılır
el tutuşmuş çocuklar ki o zaman
senin gözyaşlarını heyecanla kapışır.
Kayıp (Füruğ Ferruhzad)
bütün o çılgınlıklardan sonra ah yazık
inanasım gelmiyor, akıllanmışım
sanki "o" bende ölmüş ve ben bu yüzden
yorgun, suskun ve bomboşum
her an sorup duruyorum aynaya kederli
neyim artık, neyim gözünde
ve aynada görüyorum ki, ah
eski benden kalmamış bir gölge bile
yol aramıyorum gündüzün şehrine
kuşku yok ki bir mezarın derinliklerinde uykudayım
cevherim var fakat onu korkudan
gönlümün bataklıklarında saklamaktayım
gidiyorum... ama sormuyorum kendime
yol nerede?... menzil neresi?... amaç nedir?
öpücük veriyorum fakat kendimden habersizim
bu divane gönlümün tanrısı kimdir?
"o" bendeki adam ne olduysa ansızın
gözümde başkalaştı, değişti
sanki gece, soğuk elleriyle
takatsiz ruhumu alıp gitti.
Sevinç ve Hüzün (Özdemir Asaf)
Sevinci kapıştılar taşımayı bilmeden,
Şimdi bilen yok, nerede oturuyor.
Köyün delisi Hüzün, yalnız kaldı yollarda
Adam-adam, sınıyor, arıyor yoldaşını..
Kıskandıran özlemi, yüzünden okunuyor.
Görünüp siliniyor o günden beri.
Sevinç bir an gözlerde, dudaklarda.
Yerini sevgilisi Hüzün'e bırakıyor.
Sevinç'se, uzaklarda hep uzaklarda..
Şöyle bir görünüyor, hemencecik uçuyor.
İşte o günden beri gözlerde, dudaklarda
Hüzün, aramaktadır, yitik yavuklusunu.
O günden beri Sevinç yerinde durmaz
Ve kişiliğini ararken uzaklarda,
O günden beri kimliksiz hüzün olmaz..
Biraz Değiştim (Can Yücel)
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
Değiştim
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın,
ne kazanabileni ne de kaybedeniyim
Sorun değil
Elbet Alışırım
Biraz alıştım.
Alıştım!
Varlığını istemediğim tüm eksik yanları
Ve çokluğunu da, yokluğunu da istemediğim
iki arada bir derede duyguya alışıyorum
Bir yanım bırak diyor bir yanıma
Kesin değil! Henüz tanıştık
Tanıdığımı sandığım bana daha yakınım artık
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
Ve aynalarda ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor,
bir yanım tanıyamadım daha
Samimi değil
Bir hayli kırıldım
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım
Aslında ne sana, ne olanlara
Kendime kırgınım!..
Maziye hiç değil, âna kırgınım
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına
Dinlediğim şarkılarda bana seni anımsatan şarkıcılara
Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
Bir hayli kırgınım
Beni ben kırdım oysa
İyi değilim.
Galiba yoruldum
Kalbime, kalbimi kanıtlamaktan
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum
Aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum!..
Sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum.
Şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık
Ki Seni sorgulamamasını nasıl beklerim?!..
Toprağa bakan yanım senden zaten ayrı
Sana bakan yanımsa toprakla aynı
Ne yaparsan yap, gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin!
Gözlerim yorgun
Dudaklarım, dudaklarım hissiz
Dokunulmadan geçen yıllar bana ağır
Sarılmadan geçip giden uğurlamaların, kavuşmaları hep beklentisiz
Söyleyemediklerini söylesende şimdi
Sesine aşina yanım, onca sessizlikten sonra artık sağır!
İsteyerek değil
Çok çalıştım
Paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı git izine
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkiye
Ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Daha öncede gitmiştim
Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için
Kendi isteğimle
Anladım ki daha önce sevmemiştim!
Çok çalıştım inan
Değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye
Her defasında daha da tozlanan canımı kırmadan korumaya
Ve alışmaya kendime
Bu göz gözü görmez dumanlı halime
Çok alışmaya çalıştım hem de
Tanıştım seninle doğan yanımla da, ölen yanımla da
Birini yaşattım! Yaşatıyorum da hala
Ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da
Yorulmak, dinlenmekten geçmiyor
An be an çöküyor, insanın içindeki güç
Işığı sönüyor
Beyaza dönüyor rengi git gide
Hissizleşiyor
Ne yormak istedim Seni,
Nede yormak kendimi
Gitmeye de kalmaya da
İkisi de aynı acı, ikiside rezil
Ama böyle kalarak değil
Böyle kalarak değil
Yolculuklara Yeniden Başla (Adnan Yücel)
Güneşin kıyılara sığmayan koynunda
Yaz bitti
Herkes dönerken
Terli ve yorgun yazlıklarından
Sen yolculuklara yeniden başla
Taşlarda parçalanıp dağılan suların
Köpükleşen ezgileridir
Seni ufukların diliyle çağıran
Bırak peşinde koşmayı
Bir türlü aşılamamış coşkuların
Palmiye gülüşlü
Deniz akşamlarında kalsın şarkıların
Ey yollarını hep çığ basmış halkların
Çıplak ve sevdalı yüreği
Ufukların sözlüğünde
Rastlanmaz sınır?ın anlamına
O söz ki
Uzaklık kötürümlerini durdurur yalnızca
Şiir diye dinlediğin o masallar
O yağız atlar ve meşin kırbaçlar yalan
Sakın ha bir göçer gibi durma
Ey yüreğim yolun denizlere varınca
Başını rüzgârların sesine
Ve köpüren suların göğsüne yasla
Sakın ha düşünme
Bindiğin gemilerin hangi ülkelere gittiğini
Varsın eylül vurmuş olsun bahçeleri
Bağlar bozulmuş olsun
Yine hiç durmadan sevinçleri topla sen
Geçtiğin yerlerdeki çocuk gülüşlerinden
Her yolculuğa bir türkü yakan
Irmak boylarında konakla geceleri
Kuş seslerine dökülen
Yıldızlarla çoğalsın düşlerin
Seninle başlasın her yerde
Ve her zaman günün ilk zafer şenlikleri
Ayaküstü Aşk ( Attila İlhan)
görünmez camlara mı çarptım
dalgınlığın aynasında o akşam
bambaşka bir şehre uçacaktım
yıldız yağmurundan sırılsıklam
yalnızlığımda o kadın bekliyordu
***
yanlış bir hayalin şehrinde kaldım
sevdiği ben değilim anlatamam
o aşk bu değildi tasarladığım
büyük bir tenhalık nasıl korkmam
korkularım bir canavar doğurdu
bilmem n?apsam nereye kaçsam
yeşil karanlığında ağır tutsağım
gözlerinden çıkmak başlıca tasam
saçlarının zincirinde elim ayağım
kirpikleri süngü takmış bir ordu
bütün saatler bir anda durdu
Demedim Mi? (Mevlana)
Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?
Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle, bunları sana hep demedim mi
Geceye Aşina (Robert Frost)
ben geceye aşina biriydim.
yağmurda yürüdüm ? yağmurda döndüm.
en uzak şehir ışığına yürüdüm.
en kederli şehir yoluna doğruldum.
devriye gezen bekçiyi geçtim.
gözlerimi indirdim, açıklamak istemiyordum.
sessizce durdum ve ayak seslerimi kestim,
çok uzaktan geceyi bölen bir çığlık
gelince başka bir caddeden evler üzerinden,
ama ne geri çağırdı beni o çığlık, ne de uğurladı;
ve tuhaf bir yükseklikte daha da dingin,
ışık saçan bir saat, dikilip göğe karşı,
ne yanlış ne doğru olduğunu duyurdu vaktin.
ben geceye Aşina biriydim
Dil Budur Artık (Şükrü Erbaş)
"gönül mecnun olmuş leyla bahane"
neşet ertaş
.
sana yazdığım şiirleri
geri alamam.
inkarı da aşk
değil midir aşkın.
bir heceydi onlar
benim kalbim için
senin güzelliğine
yazıldığı zamanlar.
bu külden sonra onları
bir küfür gibi oku
heceleye heceleye tersinden.
gittiğin yere yakışan
dil budur artık
ey insanı anısıyla yıkan
şiirin bile kurtaramadığı
sıradanlık...
siyah bir yağmur.
herkesin konuştuğu.
bir baykuş avazı.
göğe bakan kuyu.
gitmek gitmek.
taştan ağır gül.
gurbete düşen ay.
şimdi adından esen üşüme...
İstek (Aleksandr Sergeyeviç Puşkin)
Ağır aksak geçiyor günlerim,
Ve her an, çoğalıyor solgun kalbimde
Tüm acıları mutsuz aşkın
Ve kaygıdan çıldırmış gibiyim.
Fakat susuyorum, mırıltım işitilmiyor;
Akıyor gözyaşlarım, onlar avuntudur bana;
Kederle kaplı ruhum,
Acı bir zevk buluyor onda.
Ey yaşam düşü! Uç git, acımam sana,
O boş görüntü karanlıkta yitip gitsin;
Aşkın acısıdır değerli olan benim için,
Öleyim ne çıkar, severken öleyim ama
Rubailer 5-6 (Nazım Hikmet)
5
Sarılıp yatmak mümkün değil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, şehrimde gerçekten varsın etinle kemiğinle
ve balından mahrum edildiğim kırmızı ağzın, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim oluşun ve beyazlığın ki dokunamıyorum bile...
6
Öptü beni: - Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır, - dedi.
-Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır, - dedi.
-İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde:
-körler onları görmese de, yıldızlar vardır, - dedi
Yitirdim Yüzümü (Şükrü Erbaş)
Bir yağmur mevsiminde yitirdim yüzümü
Dilimi incelikli bir sözün eşiğinde.
Yollar yapılar çarşılar boyu
Yükselen bir yalnızlığı geçerek geldim.
Düşen her damla kanıma düştü
Tenim kupkuru
Söylenen her söz biraz daha
Biraz daha büyüttü suskunluğumu...
Yüzümü bir çamur mevsiminde yitirdim
Yabancı (Nilgün Marmara)
En yakın yabancı sendin,
Daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
Yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken - kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla -
Çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...
Yabancıların en yakınıydın sen