04.11.2020
Gözyaşıyla Söner Mi Yangın (Melisa Gürpınar)
gözyaşıyla söner mi yangın
ey ölüm
ben ne aptalım
okunur mu yolladığım mektup
tutuşmuş bir kalemle yazdığım
dağıldı oyuncak atımın boncukları
bütün çeşmeleri kurudu sokağımın
kapladı göğün yüzünü
kara bir örümceğin ağı
halden anlar mı acaba güneş
ama o hiç sokak çocuğu olmadı
uyumadı kaldırımda
farelerle yanyana
şair de olmadı hiç
beyaz ince bir dizeyle
bağlanmadı ay ışığına
bütün sayfaları uçtu hayatımın
sonunda mürekkebimle sulandı
ortanca saksıları
bir de sözlüğü olacaktı aşkın
sanırım eskiciye satıldı
ya kentim
daha yeni doğmuştu
acaba çingeneler mi çaldı ey ölüm
ben çok aptalım
arıyorum boş yere
kendi küllerime gömdüğüm ışığı
05.11.2020
Sessizlik ve Kavga (Melisa Gürpınar)
06.11.2020
Bir Şey Söyle (İbrahim Sadri)
Bir şey söyle
Denizler tutuşturulduğunda
Dağlar yürütüldüğünde
Yıldızlar semadan bir bir
döküldüğünde üstümüze
Ben seni unuturum
Söyle
Yer başka gök başka olduğunda
Sallanıp çalkalandığında uçsuz
bucaksız sema
Hani biz
ateşin etrafını sarmış
pervaneler gibi olduğumuzda
Unuturum ben seni, söyle
Kalplerde gizlenenler ortaya döküldüğü zaman
Gök yarıldığı zaman
Ne oluyor bu yere dediği zaman insan
Ve kalakaldığında yüzkarası
şiirlerim
Ve sensiz bir zaman
ve ayaklarımızın altından toprak
kayıp
Dümdüz eğildiği zaman
Defterler açıldığında gökyüzü
sıyrılıp
alındığında
Cehennem tutuşturulduğunda cennet
yaklaştırıldığında
07.11.2020
Öylesine Sevmiştim (İbrahim Sadri)
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencereme konan yusufçukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Öyle sağlam, öyle bir de vuruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim
Gözümde bir ışık kalmıştı her şeye inat
Hacııı..
Nabüyün ya...
Hala aynı ask mı...
Biz tukendık walla...
Hakkatem
Iysın hree..
08.11.2020
Masal (Mevlana İdris Zengin)
Çocuktum her şeyi anladığımı sanıyordum
sonra büyüdüm, bombaların ve bankaların
dağlardan ve ırmaklardan daha fazla olduğunu gördüm
bahçıvanlar generallerden
menekşeler mermilerden daha azdı
yenilmişti dünya
duanın özgürleştiren rüzgarı
Çekilmişti yüzlerden
İnsanlar dua değil
yönetmelik okuyordu
nükleer artıklar ve çok uluslu yalanlarla kirlenmişti yüzümüz
teknolojinin o yok edici,
o gri gölgesi düşmüştü yüzlere
yenilmişti yüzümüz
ve görüntü aynıydı
bütün aynalarda
her şey çok açıktı
herkes kimsesiz
herkes bir şeyin yoksuluydu
hepimiz aynı anda yenilmiştik
ve şarkılarımız kederliydi
yanlış bir zamanda mı yaşıyordum ?
Çekip gitse miydim ?
hayır!
ne yanlış bir zamanda yaşıyordum
ne de çekip gidecek bir yer vardı
her yer aynıydı
kaldım
sürekli çağıran ve ayrım yapmayan toprak
nasıl olsa beni de çağıracaktı!
masal dünyanın bittiği yerde başlar
biliyorum klasik zamanlarda değiliz artık
ve masallar böyle anlatılmaz
biliyorum!
ben hiç masal yazmazdım
dünya sisteminin hepimize anlattığı masal
kötü olmasa bu kadar
bir karınca türküsünden daha hafif olacak sesim
İnsanların birbirlerine olan yabancılığı büyüyecek
dünya küçüldükçe
telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek
birbirimizi hiç görmeden ölücez
her şey için tek şey diliyorum
Allah?ın gülleri yakamızı bırakmasın.
Hacııı.. Nabüyün ya... Hala aynı ask mı... Biz tukendık walla... Hakkatem Iysın hree.. LaosKratess, 2 ay önce - Alıntıya git
O başlık bu başlık değil hacı :)
burası tanınmış insalnarın şiirleri bölümü :)
Hayat...
Garıp bişi...
Herkes
Sanıyor ki...
Bi kendileri
Hayata yonn weren....
Bı kendileri
Ne istediyse olan...
Ama gercek ole mı ya....
Sadece
Acıtırlar.,..
Ölum den beter ederler Belkı...
Ama
Okul kadar
Canlı degıldır hıc bırı..
Hayat... Garıp bişi... Herkes Sanıyor ki... Bi kendileri Hayata yonn weren.... Bı kendileri Ne istediyse olan... Ama gercek ole mı ya.... Sadece Acıtırlar.,.. Ölum den beter ederler Belkı... Ama Okul kadar Canlı degıldır hıc bırı.. LaosKratess, 2 ay önce - Alıntıya git
Beni şair yaptılar mı dedin şimdi :)
Yaw kusura bakma...
Kendı baslıgım dıye yazdm onu oysa..
Affola...
Ama senı de anlamadm..
O baslık
Bi baslık degıl
Ne demek...
Ben senı bildim bileli
Aynı askı haykıroyosun...
Kusura kalma...
Bılemedıysrm bısey Leri...
Şirazem kaydı bu sıralar..
Ondan..
Yaw kusura bakma... Kendı baslıgım dıye yazdm onu oysa.. Affola... Ama senı de anlamadm.. O baslık Bi baslık degıl Ne demek... Ben senı bildim bileli Aynı askı haykıroyosun... Kusura kalma... Bılemedıysrm bısey Leri... Şirazem kaydı bu sıralar.. Ondan.. LaosKratess, 2 ay önce - Alıntıya git
Haykırdığım yer burası değildi :))
05.11.2020 Sessizlik ve Kavga (Melisa Gürpınar) gözyaşıyla söner mi yangın ey ölüm ben ne aptalım okunur mu yolladığım mektup tutuşmuş bir kalemle yazdığım dağıldı oyuncak atımın boncukları bütün çeşmeleri kurudu sokağımın kapladı göğün yüzünü kara bir örümceğin ağı halden anlar mı acaba güneş ama o hiç sokak çocuğu olmadı uyumadı kaldırımda farelerle yanyana şair de olmadı hiç beyaz ince bir dizeyle bağlanmadı ay ışığına bütün sayfaları uçtu hayatımın sonunda mürekkebimle sulandı ortanca saksıları bir de sözlüğü olacaktı aşkın sanırım eskiciye satıldı ya kentim daha yeni doğmuştu acaba çingeneler mi çaldı ey ölüm ben çok aptalım arıyorum boş yere kendi küllerime gömdüğüm ışığı Metallurgist, 2 ay önce - Alıntıya git
Sessizlik ve Kavga
aylardan eylül'dü
bahçenin ucundaki ceviz ağacına doğru
yola koyuldum
önce incir ağacına uğrayacak
ve sonra kargaların düşürdüğü
çürük cevizleri kırıp yiyecektim
niyetim buydu
bahçemiz bir ülke kadar büyük
hayatımız unutulmuş bir düş kadar uzundu
herhalde öyleydi
günde kim bilir kaç kez
çocukluğumla doluyor defterim şimdi
bir o kadar da ölümümle
ve beni göğe götürecek melekler
bilseniz nasıl bana benziyorlar
tümü de mahzun yüzlü ve dokuz yaşında
düşmüş ıslak saçları alınlarına
bilmiyorlar gülmesini de
ağlamasını da
oturmuşlar usulca bir havuzun başına
bakıyorlar
yalnızca bakıyorlar bana
geride kalmaz mı hiçbir şey
diyorlar acaba
ne eylül ayı ne ceviz ağacı
tel bir yumurta sepeti gibi
asılı duran dünyada
sessizlik ve kavgadan başka
09.11.2020
Bir Gelgitin İki Ucunda (Kemal Özer)
Kimi sabahlar işe giderken
ikiye bölüyor
yirmi dakikalık yolculuğu
denizin ortasında karşılaştığımız
yabancı bayraklı bir gemi
Bulutlardan sıyrılmış bir demet ışığın
daha da irileştiği gemide
göz göze geliyoruz kimi sabahlar
küpeştede bakan biriyle
kısacık bir an
Günlük kaygıların iğdiş ettiği
çağdaş bir kentli görüyor bana bakınca
benim gözümde ise o
kanat açan bir düş yeni kıyılara doğru
buluşuyoruz bir gelgitin iki ucunda
10.11.2020
Alkışlarla Yürümenin Şarkısı (Kemal Özer)
Alkışlar, yürüyoruz, alkışlarla yürüyoruz
suskunluğa yenilmemiş ellerin çığlığıyla
her avuçta bir kanat, konup kalkan bir kanat
- çözülmesi bir düğümün, boşanması bir zincirin -
yürüyoruz sokakları çarparak sokaklara
çarparak, çınlatarak alanlarını kentlerin
Alkışlar bir güneşi katıyor alkışlara
- parmaklarımız yansa da o güneşi her ilmik
alev alev taşımıştı dokuduğumuz kumaşa,
harcını o karmıştı ördüğümüz duvarın -
alkışlar, yürüyoruz, her adımda bir şafağın
kabuklarını çatlatarak, çıkarak yeni bir sabaha
Çıkarak çıkararak eylemin kozasından
bunca yıldır kanımızda uğuldayan coşkuyu
yürüyoruz bugünden yarına alkışlarla
birimizin göğsünde hepimizin soluğu
her alkış bir yolculuk emeğin özgürlüğüne
yürüyoruz alkışları alkışlarla çoğaltarak
11.11.2020
Aylı Karanlık (Kemal Özer)
saklı tuttun saklı tutmanı sevdim
en karanlığa açılan kapını sevdim
yüzümü döndürmek için az mı
denizler dalgalar az mı yangınlar bulutlar
geldi savruldu üstüme geldi yıkıldı
bir nice batık taşlara gemilerim
yıkılmış ağaçlara bir nice gölgelere
gemilerim dedim beni alır götürür
onun kıyısına bırakır onun ülkesine
koskoca bir uykunun ardında
bir ormanın ardında karıncaların
olmadı mı en çok onu sevdim
saçlarını kurutmağa yaz güneşi
olmadı mı ellerini sevdim gülüşlerini
ateşler yaktım ısındım karanlığında
yoluma çıktıkça gözlerinin akşamı
ne ürkek ne büyük olduklarının akşamı
sevdim çağrıladım ben seni geceler
günler yalnız olduğumun kıyılarında
aydınlığı sürüp giderken yan yana gelmelerin
dedim elleri kim bilir kimin elinde
saçları dudakları kim bilir kimin
12.11.2020
Sen (Yaşar Nabi Nayır)
1
Aşkını gözlerinle, dün, kalbime işledin,
Bir sanatkâr,eliyle oyar gibi mermeri.
Rüzgâr yüzü görmeyen ufkumda genişledin
Bir fırtına halinde koptuğun günden beri.
Daha fani olaydı kurtulurdu zarardan,
Aşkım ki farkı yoktur bir dağ başında kardan.
Gururuma basarak üstüne çıkanlardan
Dönmeyen bir sen varsın geri.
Nasıl taşta çeliğin izi kalırsa derin,
Üstüne satır satır öyle nakşoldu yerin.
Üzülme, senden sonra kalbime girenlerin
Yalnız senin aksindir orda görecekleri...
2
Her geçen gün bir aşkın gevşetirken bağını,
Her geçen yıl aşkıma yeni bir hız bıraktı.
Onda bulmuş gibi hayatın kaynağını,
Bu ateşle yanmasa kalbim vurmayacaktı...
Kalbim vahşi bir kuştu, kendi yurdunda sultan,
Ona gurur vermişti güneşten emdiği kan.
Daha dün bir çığ gibi inerken dağlarından
Bugün karşında sakin bir su halinde aktı.
Hangi ruh duydu seni benim kadar derinden?
Hangi gönülde yandın böyle bir yangınla sen?
Ya benim gözlerimdir seni bambaşka gören
Ya hepsinin gözleri, sana, görmeden baktı...
13.11.2020
Bir Bahar Dalıyla (Behçet Aysan)
Çocuğum da büyüyor benim gibi
Bir bahar dalıyla öpüşerek ilk
Ayrılığın burcunda
Ve acının kundağında
o.
(yelesi gümüşten
sevdası sütbeyaz
terkisinde ölüm)
çocuğum da büyüyor benim gibi
koca bir oyuncakçı dükkanı
sanarak dünyayı
ve masaldaki kafdağında
nişangahlarla nişanlanıp
tadarak barutu
ve dalyanların ağında
terkisinde ölüm
14.11.2020
Bir Eflatun Menekşe (Behçet Aysan)
sevdalı bir menekşe
tanırdım
eflatun
özgürlükte açan.
başkasının sevinci
onun da sevinciydi
inci kolyelerle
süslü
boynuna hiç
ölüm yakışmazdı ki.
geceleyin, kuş uçar
uyanır
menekşe
sanki kapısı çalan
onunki.
sevdalı menekşem
hercai eflatunum
üzgünüm
seni ben
soldurdum
seni ben öldürdüm
bir saksı yaparak
yaşadıklarımızdan.
15.11.2020
Seni Seviyorum (Adnan Özer)
Seni seviyorum
çağladıkça coşan su
estikçe dellenen rüzgâr
ekildikçe anaçlanan toprak
öğütler bunu bana
seni severken
türküden türküye geçer ırmak
toprak yaz yağmurlarıyla oynaşır
öğle tozlarıyla dolanır rüzgâr ufku
adınla uyarırlar beni
seni seviyorum
bağda çiçeklenen salkım
dalda allanan meyva
öttükçe kendini tüketen kabakçı kuşu
yaz güneşi şehvete boğar bahçeyi
kükürt âdetleriyle solar bağ yaprakları
ballı incirde yaşar -bin bir cilveli- aşklarını
turunç gerdanlı kuşlar
haberler getirir sağdıçlarım
gül kurusu mektuplar
hayra yorulan düşler
ceviz sandıkta bekarlığın gül suları
taş yastıklarda zümrütüanka kuşları
16.11.2020
Kırlara Veda (Adnan Özer)
Gözyaşlarının gücü vardı eskiden;
ırmak yüklü adamlardık tuz katarlarının ardınca giden,
gölgemizde damlaların bıraktığı izlerden
açılırdı hayal tuzur suda bukağısı çözülürken.
Utanır arınırdık şehirde fazla kalmak suçundan;
akıl danışırdık yağmura: Nasıl döneriz
evlerimize doğu yollarından;
nasıl fener yapıp kemiklerimizden, tütsüleriz
gecenin mor arılarını çıkınca kovanından?
Çoraksa gece: Saçlarda yıldız, gözlerde yine yağmur,
sarı bir zaman dilimi gibi yanan fenerler
(mum yanar,yağ dolanır, mumyalar toprağı çamur),
kanda yaralar gibi gülün ağrıttığı dikenler...
ardımızda yoksul ve yerli bir söylenti,
böyle yürürdük ateşli ekinler gibi menzilsiz.
Yoktu buğdaya un olmaktan ötesi;
bulgur çeken kadınlardan doğduk ya biz,
güneşi taşta sırmalayan o kırıntı bilgeleri,
aya bakan sundurmalarda çatlak topuklu annelerimiz,
sıcak bağımız, güleç mısırımız, dindar soğan tilmizleri,
o topuklar, ah o topuklar ve kerpici terk edişimiz...
Kızıl toprak ve iri saman, yani Allah'ın harcı
gözyaşlarının gücüyle eskiden
serin eviçlerinde sarı bir mahremlik sunardı,
yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden;
yetim insan topağın vicdanıyla doyardı...
Demem o ki,
gözyaşlarının gücü vardı eskiden.