Editörler : E.Kayı Han
05 Temmuz 2020 16:06

İş hayatının kanayan yarası liyakatsiz Kamu Yönetimi-

ALINTI

Liyakatsiz atamalar ya da işportacı yöneticiler sorunu

Kamu ve özel sektörün çalışma saikleri oldukça farklıdır. Özel sektörde asla ve kat?a yapılmayacak bazı işler kamu kesiminde sıradan hale gelebilir. Özel sektörde işletmenin kapısından sokulmayacak birçok kişi kamuda vazgeçilmez hale gelebilmektedir. Bu yazımızda sistemi içten kemiren ve kokuşturan kamu yönetimindeki hastalıkları izah etmeye çalışacağız.

Niteliksiz yöneticilerin baştacı edilmesi

Kamudaki en temel sorunlardan birisi liyakatsiz atamalardır. Kamu yönetiminde liyakatin yerini işportacı yönetici tarzının aldığını bu köşede yazıp duruyoruz. Günümüzün devlet yapısını kemiren bu hastalığı Koçi Bey yıllar önce dile getirmişti. Liyakat yönetimin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilkesidir. Nitekim 657 sayılı Kanun?un üç temel ilkesinden birisi de liyakattir. Ancak, devlet yönetimindeki en temel unsur olan liyakat giderek istisna haline gelmeye başlamıştır. Herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen bu ilkenin niçin bu kadar yerlerde süründüğünün analizinin yapılması gerekmektedir.

Özellikle işportacı yönetici atamalarıyla yönetimde liyakat giderek büyük darbe almaya başlamıştır. Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici, kurumu zirveye taşırken liyakatsiz bir yönetici ise oluşan birikimi yerle bir edebilmektedir. Maalesef bu tür yöneticilerin arttığını üzülerek gözlemliyoruz. İşte burada sorulması gereken en temel soru, atama yapılan kurum benim işletmem olsaydı hatıra binaen bu atamayı yapar mıydım? Yada böyle bir atama büyük holdinglerde olsaydı sonucu nasıl olurdu? Sorumluluk sahibi her kişinin sorgu günü gelmeden kendine bu soruyu sorması gerekiyor.

Doğruları söyleyen bürokratlar giderek azalıyor

Tepe yöneticilerindeki nitelik zafiyeti her geçen gün bürokrasi kazanını kaynatıyor. Zayıf idareciler genel olarak kendilerine rakip olamayacaklarla çalışma eğilimine giriyor ve niteliklileri harcama yöntemi geliştiriyorlar. Maalesef haklı gerekçelerle itiraz eden bir amirin, yerini muhafaza etme şansı çok zayıflamıştır. Bunlardan boşalan meydanın yağcı ve dalkavuklara kalması ise kaçınılmaz hale gelmiştir. Yani, doğru yanlış demeden her talimatı yerine getirenler yerlerini muhafaza ederken, işini layıkıyla yerine getirmeye çalışanlar diken üstünde olmaktadırlar. Bunun sonucunda kural tanımayan bir idare anlayışı ortaya çıkmaktadır. İşi bilenler ve kısa vadeli çözümlerden ziyade uzun vadeli ve kalıcı çözümler getirmeye çalışanlar adeta takoz muamelesi görmektedirler. Hele hele maaşından başka geliri olmayan bir idarecinin görevine veya idareciliğine son verilme şıkkı karşısında doğruları savunması giderek zorlaşmaktadır. Doğruları söyleyenler ve doğru çözüm üretmeye çalışanlar sürekli can sıkan adam oluyor ve ?ne olursa yaparım abiciler? alan kazanıyor. Bir müddet sonrada suç ortağı çoğaldığı için bu tür kişilere dokunulamıyor.

Kamuda oturduğu koltuğa yük olanlar sorunu

Özel sektörde kalitesizliği kimse sırtında taşımaz. Çünkü, kalitesizlik ciddi bir yüktür ve eninde sonunda taşıyana ağır fatura yükler. Ancak, kamuda fatura 80 milyona çıktığı için kimse çok fazla farkına varmıyor. Peki bir atamadaki sorun nasıl anlaşılır? Eğer bir atama sonrasında atama yapılan kurumda çalışanların çoğunluğu biz bu adama işleri nasıl izah edeceğiz diye bir düşünceye giriyorsa bu atamada sıkıntı vardır.

Bu bağlamda kamuda yöneticilerin kolayca görevden alınması, onları itaatkâr hâle getirmektedir. Bu durum ise doğruyu yapma ve âdil davranma yerine dalkavukluk yapmayı tercih edilir kılmaktadır. Üst düzey yöneticiler, görevlerinden kolayca ve sıkça alınmamalıdır. Aynı hükümette bakan değişikliği dahi bazen köklü bürokrat değişimini beraberinde getirmektedir. Elbette liyakat özelinde gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Ancak, konu benim bürokratım ya da onun bürokratına indirgenirse tecrübe ve birikim heba edilmiş olur. Oturduğu koltuğa yük olmayan ve koltuğa güç veren yöneticilerin değiştirilmesi uzun vadede ciddi sorunlar oluşturacaktır. Osmanlı'da uzun süre görev yapan vezirlerin başarılı icraatları unutulmamalıdır. Buradan her bakanı idare etmeyi başaranlarla yaptığı işlerle kurumları şaha kaldıranlar birbirine karıştırılmamalıdır.

Sonuç olarak bu hastalıkların hiçbirisinin bize yakışmadığını ifade ederek böyle geldi ama böyle gitmez diyor ve kamu kesimindeki hastalıkların tedavisi için ciddi adımlar atılmasının zamanının geldiğini belirtmek istiyoruz. En azından küçük bir hastalıkta dahi doktor seçiminde gösterdiğimiz titizliği yönetici seçiminde de göstermek zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Kimse uzman doktor varken pratisyen doktora gitmek istemez. Yoksa küçük bir hastalığa kanser teşhisi konularak kemoterapiye tabi tutulursunuz yada başlangıç seviyesindeki basit bir hastalığınız yanlış teşhis edildiği için ölümle karşı karşıya kalırsınız yada uzvunuzu kaybedersiniz.

Kamu yönetiminde kariyer, liyakat ve sadakat üçgeni

yönetiminde kariyer ilkesi

657 sayılı Kanun?un üç temel ilkesinden birisi olan kariyer, bu kanunda; devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkanını sağlama kariyer olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun?da kariyer ifadesi 6 yerde geçmektedir.

Fransızca ?carrière? kelimesinden gelen kariyer Türkçe sözlükte; ?Bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık? olarak açıklanmıştır.

Eğer bir organizasyonda çalışanlar, hangi pozisyonda olduğunu, tanımlanan performans ve görev için gerekli şartları sağladığında hangi pozisyonlara terfi edilebileceğini ve bu pozisyona gelebilmek için hangi hazırlıkların yapılması gerektiğini ve hangi donanımlara sahip olunması konusunda bilgi sahibi değilse bu organizasyonda problem var demektir. Yani bir organizasyonda yükselmenin şekli, zamanı ve yönteminde belirsizlik varsa o organizasyon ister kamu, isterse özel sektör olsun pimi çekilmiş bomba haline gelmiş demektir.

Kamu yönetiminde liyakat ilkesi

657 sayılı Kanun?un üç temel ilkesinden bir diğeri olan liyakat, bu kanunda; devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak olarak tanımlanmıştır. 657 sayılı Kanun?da liyakat ifadesi 3 yerde geçmektedir.

Arapça liyākat kelimesinden gelen liyakat Türkçe sözlükte; ?Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk ve yaraşırlık durumu? olarak tanımlanmıştır.

Bir adayın tanımlanan işe ne kadar layık olduğunu belirleyerek seçim yapılırsa ve bunda da ne kadar isabet sağlanırsa hangi organizasyon olursa olsun başarı kaçınılmazdır. Aksi durumu izah etmeye dahi gerek yoktur.

Kamu yönetiminde sadakat ilkesi

657 sayılı Kanun?un üç temel ilkesi arasında sadakat yoktur. Sadakatla ilgili olarak 657 sayılı Kanun?da şu ifadeler yer almaktadır; Devlet memurları, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası?na ve kanunlarına sadakatla bağlı kalmak ve milletin hizmetinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını sadakatla uygulamak zorundadırlar.

Devlet memurları bu hususu ?Asli Devlet Memurluğuna? atandıktan sonra en geç bir ay içinde kurumlarınca düzenlenecek merasimle yetkili amirlerin huzurunda yapacakları yeminle belirtirler ve özlük dosyalarına konulacak aşağıdaki ?Yemin Belgesi?ni imzalayarak göreve başlarlar. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası?na, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasa?da ifadesi bulunan Türk milliyetçiliğine sadakatla bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasa?nın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti?ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim. 657 sayılı Kanun?da sadakat ifadesi 4 yerde geçmektedir.

Görüleceği üzere 657 sayılı Kanun?un sadakatten anladığı budur ve başka sadakatlere kapıları kapatmıştır.

Kamu yönetiminde kariyer, liyakat ve sadakat üçgeni nasıl işliyor?

Kamu yönetiminde kariyer, liyakat ve sadakat birbirinden ayrılmaz ve ayrılmaması gereken üçlüdür. Bunlar arasındaki dengesizlikler ciddi hastalık belirtisidir. Dolayısıyla bu üçlü arasındaki dengeye dikkat etmek gerekmektedir.

Bir örnekle liyakat ve sadakat arasındaki basit dengeyi izah edelim. Halk otobüsü için sınavla şoför alınacağını düşünelim. Devlete bütün benliğiyle sadık bir kişinin otobüs kullanmasında sıkıntı olduğunu düşünelim. Bu kişinin diğer adaylar arasından sadakati yüksek diye sınavı kazandırıldığını düşünelim. Şoförlüğe atanan bu kişinin yapacağı işin sonucunu tahmin etmekte zorlanabilir misiniz?

Komisyon üyelerinin otobüs kullanmayı bilmeyen bir kişinin bu işte liyakatli olup olmadığında tereddüt yaşadığını düşünebilir misiniz? Ya da üyelerden bazılarına göre bu kişi liyakatli bazılarına göre ise liyakatsiz diyebilir misiniz? Bu aday ittifakla ya otobüs kullanmayı biliyordur ya da bilmiyordur.

Özetle kamu personeli ve yönetici seçiminde en az otobüs şoförü seçiminde gösterdiğimiz hassasiyeti göstermek zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Aksi takdirde şoförün yapacağı hatanın bedeli çok sayıda kişinin hayatına mal olacaktır. Aynı yöntemi öğretmen seçimi için düşündüğünüzde, yanlış bir seçimin kaç çocuğun hayatına mal olacağını düşünebiliyor musunuz? Bu şekilde örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Hatır ve gönül işi ancak eşitler arasında yapılmadıkça kamu yönetimindeki sıkıntıların üstesinden gelemeyiz. Kaliteli kamu hizmeti ancak ve ancak liyakatli kamu personeli ve yönetici seçiminden geçmektedir.

Kamu yönetiminde liyakat mi yoksa sadakat mi?

Kamu yönetiminde başarılı yönetim için yönetici seçimi oldukça önemlidir. Yönetici seçiminde liyakat ve devlete sadakat ayrılmaz unsurlardır. Özel sektörde kalitesizliği yani liyakatsizliği kimse sırtında taşımaz. Çünkü, kalitesizlik ciddi bir yüktür ve eninde sonunda taşıyana ağır faturalar yükler. Ancak, kamuda fatura 80 milyona çıktığı için kimse çok fazla farkına varmıyor. Peki bir atamadaki sorun nasıl anlaşılır? Eğer bir atama sonrasında atama yapılan kurumda çalışanların çoğunluğu biz bu adama işleri nasıl izah edeceğiz diye bir düşünceye giriyorsa bu atamada sıkıntı vardır.

En azından küçük bir hastalıkta dahi doktor seçiminde gösterdiğimiz titizliği yönetici seçiminde de göstermek zorunda olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Kimse uzman doktor varken pratisyen doktora gitmek istemez. Yoksa küçük bir hastalığa kanser teşhisi konularak kemoterapiye tabi tutulursunuz yada başlangıç seviyesindeki basit bir hastalığınız yanlış teşhis edildiği için ölümle karşı karşıya kalırsınız yada uzvunuzu kaybedersiniz.

Kaynak; Yeni Şafak, Ahmet Ünlü


denklemcözme
Aday Memur
05 Temmuz 2020 16:28

ALINTI- Memurlar.net 17.06.2015

Yöneticileriniz işportacı tiplemesine uygun mu?

Uygulamada çok sayıda her işi yaparım abi mantığıyla mücehhez yöneticilerin olduğu sıklıkla görülmektedir. Bunlar, işlerinde son derece mahirdirler ve astlarını sürekli sıkıştırırlar, ama amirlerine karşı da sürekli el pençe divan dururlar. Bunlara kısaca duble karakterli yöneticide denilebilir.

Bunlar işten anlamadıkları için emrinde çalışan memurlardan her konuda sürekli bilgi notu isterler. Yine amirlerine karşı yağcılıktan zaman bulup ta kendilerini yetiştirme zahmetinde bulunmadıkları için yaptıkları işlerden de anlamazlar. Yazı yazma kabiliyetleri de olmadığı için memurlardan basit veya zor olan her konuyla ilgili sürekli bilgi notu isterler. Bu durum artık memurları illallah dedirtir ve memurlar işten ziyade bilgi notu hazırlamakla akşam ederler. Birde bunlar sürekli iş takibi yaparlar. Maalesef aranan yönetici tiplemesi sürekli iş takibi ve temsille zaman geçirenlerdir. Haklarını yemeyelim bunların gözü son derece karadır. İmza atmaktan hiç korkmazlar. O yüzden amirleri bunları çok severler. Bu yöneticilerin olduğu kurumlarda dedikodu kültürü hızla yükselir ve memurların ağızları bozulur.

Yönetim bir sanat olduğuna göre kötü bir sanatçının meydana koyduğu eser(!) neyse kötü bir yöneticinin sergilediği yönetim tarzı da odur. Sizin yöneticiniz işportacı tiplemesine uyuyorsa denilecek tek şey Allah yardımcınız olsun.


denklemcözme
Aday Memur
05 Temmuz 2020 16:34

ALINTI: Memurlar.net 03.Mayis 2019

Mobbing nedir? 657'de hangi hükümler var?

657 sayılı Kanunda mobbing uygulamasının bir parçası olarak değerlendirilecek fiillere yönelik cezaların tikel olaylara yönelik olduğu, dolayısıyla bu fiillerin kasıtlı ve sistematik bir şekilde uygulandığı mobbing için ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu açıktır.

Bilim adamları, hayvanlar üzerinde yaptığı çalışmada, küçük bir hayvan grubunun tek ve daha büyük olan bir hayvanı korkutmak amacıyla sergiledikleri davranışı tanımlamak üzere ilk defa Mobbing kavramını kullanmışlardır. Mobbing kavramının insanlar arasındaki bir iletişim biçimi olarak tanımlanması ise sınıf içinde çocuklar arasındaki iletişimi inceleyen bilim adamlarının, bir grup çocuğun tek bir çocuğa karşı ortaya koyduğu yıpratıcı davranışları tanımlamak üzere kullanmalarıyla ortaya çıkmıştır. Mobbing kavramı Batı da 80'li yılların başında iş hayatında kullanılmaya başlanmış ve iş hayatında çalışanlar arasındaki yıpratıcı iletişim biçimi olarak tanımlamış olup, ilk defa bu kavramı kullanan Heinz Leymann isimli endüstri psikoloğu psikolojik tacizi (mobbing), bir veya birden fazla kişi tarafından, sistematik olarak genellikle bir kişiye yöneltilen ve bu kişiyi çaresiz ve savunmasız bir duruma iten, hasımane, ahlak dışı ve süreklilik arz eden eylemler aracılığıyla kurulan iletişim biçimi şeklinde tanımlamıştır.

Bu konuyu Türkiye'ye ilk defa tanıtan ise çalışma psikoloğu olan Prof. Dr. Pınar Tınaz olup, mobbing (psikolojik taciz) kavramını "işyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde uygulanan bir çeşit psikolojik terör" olarak tanımlamaktadır. Mobbingin Türk Dil Kurumunca Türkçe karşığı "bezdiri" olarak vermektedir. Bezdiri (mobbing) "iş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme" şeklinde tanımlamıştır

Mobbingin idare hukukundaki karşılığı

Mobbing kavramı ilk defa Borçlar Kanunu ile İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda yer almasına rağmen, buna ilişkin İdare Hukukukunda doğrudan her hangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Ancak 2011 yılında Başbakanlık tarafından yayımlanan 2011/2 sayılı "İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi" isimli genelgede hem özel sektördeki hem de kamu sektöründeki meydana gelen mobbing ela almıştır. Çalışanlara yönelik mobbingin önlenmesi ve çalışanların mobbingden korunması için gerekli önlemlerin alınması hem işverene hem de idareye yüklemiştir. Ancak mobbing uygulamasına karşı ne tür yaptırımlar uygulanacağına değinilmemiştir.

Sözü edilen Başbakanlık genelgesinde mobbingin, "kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde" ortaya çıktığı belirtilmiş olup, buna göre mobbingden söz edebilmek için ortaya koyulan fiilin kasıtlı ve sistematik bir şeklide meydana gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle bir eylemin mobbing olarak değerlendirilebilmesi için sistematik bir şekilde (bir süreci kapsayacak şekilde) ve kasıtlı olarak yapıldığının ispatlanması gerekir. Bir defa meydana gelen yada süreç içine yayılmayan fillerin mobbing olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Hangi fiiler mobbin sayılır

Kamu sektöründe meydana gelen mobbingin genellikle "hiyerarşik yapı" içinde ortaya çıktığı görülmektedir. Hiyerarşik yapının üst kademesinde bulunan yetkililerin alt kademedeki personele karşı uyguladığı ayrımcılık, yıldırma vb davranışları kasıtlı ve sistematik bir şekilde uygulaması mobbingi ortaya çıkarmaktadır: Amirlerin çalışanlarına karşı kasıtlı ve sistematik şekilde bezdirici davranışları, eşiti durumdaki personele göre iş yükünün artırmaları, sürekli görev yeri değişiklikleri ve buna ilişkin tehditler, personelin görevi alanına girmeyen işlerden sorumlu tutulması, haklarında hukuka aykırı bir şekilde sürekli soruşturma açılması, onur kırıcı davranışlar ile iş ortamında küçük düşürülmeleri vb olayların mobbing olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Mobbing sadece ast-üst ilişkisi içinde değil aynı zamanda hiyerarşik yapı içinde aynı düzeyde yer alan çalışanlar arasında da ortaya çıkmaktadır. Aynı hiyerarşik düzlemdeki personelin birbirlerine karşı kasıtlı ve sistematik psikolojik baskıları yine mobbing olarak değerlendirilmektedir.

Mobbingin, yapılış şekli nasıl olursa olsun, psikolojik tacizin kasıtlı ve sistematik bir şekilde gerçekleştirilmesi olduğu dikkate alındığında, doğası gereğince her olayda, olayın yaşandığı ortam ve şartlara göre değişkenlik gösterecektir. Mobbing diye iddia edilen her bir olayın kendi içinde, kendi oluş şartlarında ve çalışma hayatının olağan süreçleri içinde yapılan değerlendirilmesi sonucu doğru kanaat oluşacaktır. Bu nedenle çalışma hayatının olağan akışı içinde meydana gelen ast-üst yada aynı düzey çalışanlar arasındaki tikel problemlerin mobbing olarak değerlendirilmesinin zorlama bir değerlendirme olacağı açıktır.

Disiplin yönüyle değerlendirme:

Devlet memurlarına yönelik disiplin cezaları 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun (DMK) 125 inci maddesinde düzenlenmiş olup, kamu sektöründeki diğer personele ilişkin disiplin cezalarının da yine kendi mevzuatında DMK a paralel olarak düzenlendiği bilinmektedir. Ancak DMK'da doğrudan mobbinge yönelik her hangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

DMK'da düzenlenen disiplin cezası, buna ilişkin fiilin ortaya çıkmasının sürekliliğini göz önüne almamaktadır. Örneğin Kanunun 125/A-d maddesinde usulsüz müracaat ve şikayette bulunmak fiiline yönelik Uyarma cezası öngörülmektedir. Ancak bir memurun bunu bir yada birkaç defa yapması halinde bu ceza (kanuna göre) yeterli görülürken, aynı memur bunu kasıtlı ve sistematik bir şekilde yapmaya devam etmesi, yani yapılan bu fiili mobbing olarak değerlendirilmesi durumunda yine aynı cezanın öngörülmesi ne kadar doğru olacaktır.

Aynı şekilde DMK'nun 125-D-d maddesinde Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak fiiline karşılık Kademe İlerlemesinin Durdurulması cezası öngörülmüş olup, söz konusu ceza tikel bir olayda uygulanması doğru olduğu halde, amir tarafından memura karşı bunun kasıtlı ve sistematik bir şekilde yapıldığının tespit edilmesi halinde yani mobbing tespiti durumunda aynı cezanın verilmesi ne kadar doğru olacaktır.

Bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak, anılan Kanunda mobbing uygulamasının bir parçası olarak değerlendirilecek fiillere yönelik cezaların tikel olaylara yönelik olduğu, dolayısıyla bu fiillerin kasıtlı ve sistematik bir şekilde uygulandığı mobbing için ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç duyulduğu açıktır. dolayısıyla yapılacak bir düzenleme ile mobbingin idare hukuku açısından açık bir şekilde tanımı yapılmalı, mobbig yapan kamu görevlilerine uygulanacak idari ve cezai yaptırımlar net olarak ortaya koyulmalıdır.


denklemcözme
Aday Memur
06 Temmuz 2020 07:22

@Memurlar net

iftiranın her türlüsü kötüdür, ancak kamu yönetimi ile ilgili eleştiri getiren ziyaretçilerinizi farklı sosyal medya mecralarında sorumsuzca hareket edenler ile ayni kefeye koyarak ziyaretçilerinizi itham edip uyarmanız da kötüdür.

gercek hayatta geçerli olan ahlaki degerlerin sosyal medya icinde geçerli oldugunu az derece terbiye almış her insan dahi bilir.

forumunuzda her eleştirici getiren hakkında olmadık

çıkarımlarda bulunuluyorsa bu durum saglıklı degildir.

bu nedenle kendi adıma bir izah getirerek böylesi bir ithamı asla kabul etmediğimi bildireyim.

memurlar.net te yazmış oldugum paylaşımlarımın nedeni:

Disiplin ve idari soruşturmalarla haksiz islemlere tabi tutulan, zarar gören ve aklını yitirme aşamasına gelip kıl payı dönen kişiler varsa; akil sağlığınızı yitirmeyiniz.

yaşadıklarınızın belki sizinle uzaktan yakından alakası yoktur.

Toplam 3 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi