Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:
İslâm karşıtlarının asıl derdi hadîs-i şerîfler değil, Kur'an'ı Kerîm'dir. Onlar şunu çok iyi biliyorlar ki, doğrudan Allah'ın kitâbına hücum etmek şimdilik uygun değildir. Elbet onun da bir zamanı vardır. Zamanı gelmeden Kur'an'ı Kerim'e dil uzatmak, taraftar kaybına sebep olur. Hadisler ise Kur'an'ı Kerîm'in önünde ki en büyük 'engel'dir. Öncelikle Müslümanların ona duyduğu güveni sarsmak gerekir.
Hal böyleyken ve böylesi bir düşünceye sahip olanlara siz gelip, Kur'an'ın ayetlerini hak görüp, aynı kitabın sayfalarında yer alan nice ayetleri göz göre göre inkar eden, görmemezlikten gelen bu tür insanlara hiçbir şey anlatamazsınız. Çünkü,
İftira atıp, yalan konuştuklarını kendileri zaten biliyorlar. Zaten böyle bildikleri için, müslümanların sinir damarlarıyla oynayarak:
"Hadis, kaynak değildir!" diyerek iftira atarlar.
Hadisleri aktaranların kendi kafalarına göre y azdı klarını iddia ederler!
"Ölçü Kur'an'dır!" diyerek, Rasulullah'ın sözlerini itibarsız hale getirmeye çalışırlar.
Yani ilk hedef, Rasulullah'ın sözleri ve O'na koşulsuz bağlı olan ashabı kiramdır. Rasulullah'ın sözlerini itibarsız hale getirmeyi başardıklarında ise asıl gaye olan Kur'an'ı hedef alıp, "Bu Kur'an, Peygamber Efendimizin hak kitabı değil, ondan sonra ki insanların uydurduğu kitaptır, asıl olan kitap kaybolmuştur!" yaygarasını çıkarıp Kur'an-ı Kerim'i hedef almaktır.
Hem şöyle bir hakikat vardır. Gözlemlerinizi göz önünüzde bir canlandırma yaparsanız göreceksiniz ki,
Siz, bu tür şahıslarla konuşmaya başlayıp, doğruyu bulmak için onlara bir şey sorduğunuz da, sizin sorularınıza cevap vermez, hemen farklı bir konudan size sualler yönetirler veya alakasız alakasız şeylerden bahsederek sorduğunuz hiçbir soruya cevap vermezler.
Örnek vermek gerekirse,
1) "Hadislere ihtiyacım yok, çünkü onlar uydurmadır. Namazı Kur'an'dan öğreniyorum." derler, böyle diyen bir insana da sorarlar:
"Abdestsiz namaz olur mu? Olmaz ise namaz için abdestin şart olduğu hangi ayette geçmekte ve o abdesti, namaz kıldığını iddia eden biri olarak, aldığın abdestte niyet etmeyi, elleri, burnu, ağzı, yüzü, kolları, mesh yapmayı, ayakları yıkamayı hangi ayetten, nasıl öğrendin uygulamasını?" cevabını vermezler, kaçamak yolu seçerler.
2) "Namazı ben Kur'an'dan öğreniyorum." derler. Pekala, niyet edip tekbir getirmeyi, kıyamda durup kıraatı yerine getirerek, fatiha ve sonrasında okuduğu zamm-ı sureyi, rüküya eğilmeyi, orada sübhane rabbiyel azim demeyi, dedikten sonra doğrulmayı ve o esnada semiAllahu limen hamide diyerek Rabbena lekel hamd demeyi, sonra secdeye gitmeyi ve orada da sübhane rabbiyel a'la demeyi, secdeden kalkıp oturup tekrar secdeye giderek sübhane rabbiyel a'la demeyi, namaz bittiğinde önce sağa, sonra sola selam vermeyi hangi surenin hangi ayetinde öğrendiler acaba?
gibi bu soruları zekat konusunda, oruç, hac, nikah ve bir çok konularda örneklendirmenin mümkün olduğunu, Kur'an bize net bir şekilde emir ve yasakları beyan ederken, bu emir ve yasakları bize izah ederek uygulamalı olarak gösterenin de Peygamber Efendimiz olduğunu bildirip,
"Kim Allah'a itaat ederse Rasulu'ne itaat etmiş olur. Kim Rasule itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." ayeti de bu hakikati net bir şekilde açıklamaktadır.
Son söz olarak,
Bildiklerini iddia eden bu şahıslar, birilerini dinleyerek veya belli kitapları okuyarak, o okuduğu veya dinlediklerini delil olarak görüp doğru bir bilgi olduklarını savunurlar da, göz göre göre Rasulullah'ın ashabına, ashabın bilgilerini aktaran tabiun efendilerimize bu şekilde saldırmak, ahlaksızlıktır, haddi aşmaktan başka bir şey değildir.
Öyle ki,
Mi'rac'a inanmiyorsun, inanmadığın kadar da çoğu insanın inandığını biliyorsun da, ne diye insanların inancını tehdit edip, hassas noktalarıyla oynuyorsun?
Hadislerin doğruluğuna inanmıyorsun. Hadislerin doğruluğuna inanan ve elhamdülillah müslümanım diyen insanları neden taciz ediyorsun? Neden kafirlerin, yahudilerin gavurluklarıyla değil de, hadislerde zina yapmayın, hırsızlık yapmayın, komşunuzun hakkına riayet edin, yalan konuşmayın gibi gibi insanı ve toplumu doğruya sevk eden bu güzide sözlere düşmanlık yapıyorsun?
Böylesi bir mücadeleye giren ve bu tür başlıkları açanlar asla masum ve cahil değildir. Bu kinlerini bile bile kusuyor ve müslümanların sinir damarlarıyla oynamak istiyorlar. Müslümanların da Allah ve Rasulu'ne böylesi şeytanın tuzağına düşüp düşmanlık yapanların oyununa gelmemesi için temenni ediyor,
"Ey Rasulum de ki:
Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur."
ayeti ve Rasulullah'ın sözleri bizler için her zaman umut olmuş, Allah ve Rasulu'ne kimler düşmanlık ediyor, öyle veya böyle ya da ima yoluyla itibarsız hale getirmeye çalışanlara karşı, hangi ortamda olursa olsun, Allah'ı, peygamberini ve dinini savunacak halifeler yeryüzünün her yerinde var diyorum elhamdülillah.
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:
İslâm karşıtlarının asıl derdi hadîs-i şerîfler değil, Kur'an'ı Kerîm'dir. Onlar şunu çok iyi biliyorlar ki, doğrudan Allah'ın kitâbına hücum etmek şimdilik uygun değildir. Elbet onun da bir zamanı vardır. Zamanı gelmeden Kur'an'ı Kerim'e dil uzatmak, taraftar kaybına sebep olur. Hadisler ise Kur'an'ı Kerîm'in önünde ki en büyük 'engel'dir. Öncelikle Müslümanların ona duyduğu güveni sarsmak gerekir.
Hal böyleyken ve böylesi bir düşünceye sahip olanlara siz gelip, Kur'an'ın ayetlerini hak görüp, aynı kitabın sayfalarında yer alan nice ayetleri göz göre göre inkar eden, görmemezlikten gelen bu tür insanlara hiçbir şey anlatamazsınız. Çünkü,
İftira atıp, yalan konuştuklarını kendileri zaten biliyorlar. Zaten böyle bildikleri için, müslümanların sinir damarlarıyla oynayarak:
"Hadis, kaynak değildir!" diyerek iftira atarlar.
Hadisleri aktaranların kendi kafalarına göre y azdı klarını iddia ederler!
"Ölçü Kur'an'dır!" diyerek, Rasulullah'ın sözlerini itibarsız hale getirmeye çalışırlar.
Yani ilk hedef, Rasulullah'ın sözleri ve O'na koşulsuz bağlı olan ashabı kiramdır. Rasulullah'ın sözlerini itibarsız hale getirmeyi başardıklarında ise asıl gaye olan Kur'an'ı hedef alıp, "Bu Kur'an, Peygamber Efendimizin hak kitabı değil, ondan sonra ki insanların uydurduğu kitaptır, asıl olan kitap kaybolmuştur!" yaygarasını çıkarıp Kur'an-ı Kerim'i hedef almaktır.
Hem şöyle bir hakikat vardır. Gözlemlerinizi göz önünüzde bir canlandırma yaparsanız göreceksiniz ki,
Siz, bu tür şahıslarla konuşmaya başlayıp, doğruyu bulmak için onlara bir şey sorduğunuz da, sizin sorularınıza cevap vermez, hemen farklı bir konudan size sualler yönetirler veya alakasız alakasız şeylerden bahsederek sorduğunuz hiçbir soruya cevap vermezler.
Örnek vermek gerekirse,
1) "Hadislere ihtiyacım yok, çünkü onlar uydurmadır. Namazı Kur'an'dan öğreniyorum." derler, böyle diyen bir insana da sorarlar:
"Abdestsiz namaz olur mu? Olmaz ise namaz için abdestin şart olduğu hangi ayette geçmekte ve o abdesti, namaz kıldığını iddia eden biri olarak, aldığın abdestte niyet etmeyi, elleri, burnu, ağzı, yüzü, kolları, mesh yapmayı, ayakları yıkamayı hangi ayetten, nasıl öğrendin uygulamasını?" cevabını vermezler, kaçamak yolu seçerler.
2) "Namazı ben Kur'an'dan öğreniyorum." derler. Pekala, niyet edip tekbir getirmeyi, kıyamda durup kıraatı yerine getirerek, fatiha ve sonrasında okuduğu zamm-ı sureyi, rüküya eğilmeyi, orada sübhane rabbiyel azim demeyi, dedikten sonra doğrulmayı ve o esnada semiAllahu limen hamide diyerek Rabbena lekel hamd demeyi, sonra secdeye gitmeyi ve orada da sübhane rabbiyel a'la demeyi, secdeden kalkıp oturup tekrar secdeye giderek sübhane rabbiyel a'la demeyi, namaz bittiğinde önce sağa, sonra sola selam vermeyi hangi surenin hangi ayetinde öğrendiler acaba?
gibi bu soruları zekat konusunda, oruç, hac, nikah ve bir çok konularda örneklendirmenin mümkün olduğunu, Kur'an bize net bir şekilde emir ve yasakları beyan ederken, bu emir ve yasakları bize izah ederek uygulamalı olarak gösterenin de Peygamber Efendimiz olduğunu bildirip,
"Kim Allah'a itaat ederse Rasulu'ne itaat etmiş olur. Kim Rasule itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." ayeti de bu hakikati net bir şekilde açıklamaktadır.
Son söz olarak,
Bildiklerini iddia eden bu şahıslar, birilerini dinleyerek veya belli kitapları okuyarak, o okuduğu veya dinlediklerini delil olarak görüp doğru bir bilgi olduklarını savunurlar da, göz göre göre Rasulullah'ın ashabına, ashabın bilgilerini aktaran tabiun efendilerimize bu şekilde saldırmak, ahlaksızlıktır, haddi aşmaktan başka bir şey değildir.
Öyle ki,
Mi'rac'a inanmiyorsun, inanmadığın kadar da çoğu insanın inandığını biliyorsun da, ne diye insanların inancını tehdit edip, hassas noktalarıyla oynuyorsun?
Hadislerin doğruluğuna inanmıyorsun. Hadislerin doğruluğuna inanan ve elhamdülillah müslümanım diyen insanları neden taciz ediyorsun? Neden kafirlerin, yahudilerin gavurluklarıyla değil de, hadislerde zina yapmayın, hırsızlık yapmayın, komşunuzun hakkına riayet edin, yalan konuşmayın gibi gibi insanı ve toplumu doğruya sevk eden bu güzide sözlere düşmanlık yapıyorsun?
Böylesi bir mücadeleye giren ve bu tür başlıkları açanlar asla masum ve cahil değildir. Bu kinlerini bile bile kusuyor ve müslümanların sinir damarlarıyla oynamak istiyorlar. Müslümanların da Allah ve Rasulu'ne böylesi şeytanın tuzağına düşüp düşmanlık yapanların oyununa gelmemesi için temenni ediyor,
"Ey Rasulum de ki:
Hak geldi, bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur."
ayeti ve Rasulullah'ın sözleri bizler için her zaman umut olmuş, Allah ve Rasulu'ne kimler düşmanlık ediyor, öyle veya böyle ya da ima yoluyla itibarsız hale getirmeye çalışanlara karşı, hangi ortamda olursa olsun, Allah'ı, peygamberini ve dinini savunacak halifeler yeryüzünün her yerinde var diyorum elhamdülillah.