Editörler : E.Kayı Han
04 Mayıs 2021 09:25

Nasuh Tövbesi ve Şartları..
Sözlükte "Allah'a dönüş ve yöneliş" anlamına gelen tövbe, dini terim olarak "günahtan Allah'a dönme" anlamıyla meşhur olmuştur. (1) Tövbeyi daha açık ve anlaşılır bir tarzda tarif edecek olursak şöyle diyebiliriz: Tövbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati günah olduğunu bilip, onu bırakıp terk ederek Allah'a dönmek, O'ndan affetmesini, bağışlamasını dilemek, yaptıklarından pişman olduğunu da belirterek, yalnız Allah'a yalvarmak demektir. Yüce Allah, Tahrim Suresi 8. ayette: "Ey inananlar, tövbe-i nasüh ile Allah'a tövbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir..." buyurmaktadır. Peki, bu ayette kastedilen nasüh tövbesi nedir? Nasüh, Arapça kelime 'nush' kökünden mübalağa (abartma) kipidir. 'Çok öğüt veren' demektir. (2) Tövbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütleyen, onu günahtan kurtaran sadık bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah'a dönünüz demektir. O halde nasüh tövbesi; hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gelecekte günah işlememeğe karar vermek ve üzerinde bulunan bir hakkı sahibine ödemek demektir. (3) Hz. Peygamber nasüh tövbesini; "Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah'a tam rucu' edip, sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir." (4) şeklinde tanımlamıştır. Gazali Hz., nasüh tövbesini tanımlarken şunlara yer vermiştir: "Nasuh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müstesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler, bu tür tövbe sahipleridir." (5) Nasuh Tövbesinin Kabulünün Şartları Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah'ın tövbe edenleri methetmesi (6) ve tövbe kapısını çalan kullarını sevdiğini ifade etmesi (7), tövbelerin kabul edileceğinin birer delilidir. Hz. Peygamber, kullarının tövbesi karşısında Allah'ın ne kadar çok sevineceğini şöyle bir örnekle anlatmaktadır: "Allah'ın kulunun tövbesine sevinmesi şuna benzer: Bir insan azığını, su tulumunu bir deveye yüklemiş, sonra yolculuğa çıkmıştır. Nihayet çorak bir yere vardığında uykusu gelmiş, devesinden inerek bir ağacın altında istirahata çekilmiştir. Kalktığında devesinin kaybolduğunu görmüş ve değişik tepelere koşarak onu aradığı halde bulamamış ve yorgun bir vaziyette, ağacın altına yatmıştır. Tekrar uyandığında devesini yanı başında durduğunu görüp de yularından yapışıp, son derece sevinerek: 'Ey Allahım! Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum' demiştir." (8) İşte Yüce Allah, kendisine tövbe eden kuluna, devesini kaybettikten sonra bulan adamdan daha fazla sevinir. Tövbenin Allah katında makbul olması için bazı şartlar vardır. Yalnız bu şartlar işlenen günahın çeşidine göre farklılık arz etmektedir. Günahın kime karşı işlenmiş olduğu, onlardan kurtulmak için tövbe yapılırken önem arz etmektedir. Bu bakımdan günahı ikiye ayırabiliriz: a- Allah Hakkı ile İlgili Günahlar: Allah hakkı ile ilgili günahlardan tövbe etmenin üç şartı vardır: 1) O günahı işlediğine pişmanlık duymak: İnsan vicdanında, işlenen günahın bir kötülük olduğu ve kul ile Allah arasında bağlantıyı zedelediğine karar verildiğinde, bir huzursuzluk (9) ve pişmanlık başlayacaktır. Günah işleyen kul, tövbe kapısına; günahlarını itiraf ederek, bu günahların verdiği huzursuzluk ve pişmanlıkla silkinmiş, uyanık bir kalp ve gönülle gelecektir. (10) Sözü edilen huzursuzluk, şahsı tövbe etmeye iten bir etkendir. Pişmanlık tövbenin ilk şartıdır. (11) Nitekim Hz. Peygamber, önemine binaen, "tövbe pişmanlıktır" buyurmuştur. (12) Pişmanlık tövbenin ön belirtisi ve hazırlayıcısıdır. Pişmanlık olmadan tövbe yapılamaz. 2) Tövbe edilen günahı kesinlikle terk etmek: Tövbe; yalnız bir kalp işi, bir ürperti, irkilme ve gözyaşı dökme şeklinde, soyut bir pişmanlık değildir. Yani tövbe, birtakım iç duygulardan ibaret değildir. Aksine tövbe, deruni duygular üzerine birtakım eylemlerin bina edildiği bir süreçtir. Örneğin, tövbe eden, Allah'ın yasakladığı günahı terk etmeli (13), imkan ölçüsünde emirlerini yerine getirmelidir. (14) Tövbe ettiği günaha devam etmemelidir. (15) Günahlarına tövbe ettiği halde, onları işlemeye devam eden fert, kendisi ile tezada düşmüş demektir. Böyle bir tavır, pişmanlık olgusu ve günahı tekrar işlemeyeceğine dair sözü ile bağdaşmayacaktır. Halbuki şahsın, tövbe ettiği günahları hemen terk etmesi, pişmanlığının ve aynı günahı tekrar işlememedeki kararlılığının bir belirtisi olacaktır. 3) Tövbe edilen günaha kesinlikle dönmeme kararı: Geçmişteki günahlarından pişmanlık duyan şahsın, tövbe etmiş olması için o günahı tekrar işlememeye kesin karar vermiş olması gerekmektedir. (16) Pişmanlık ve tövbe edilen günaha dönmeme kararı, birer kalp işi olduğundan, bunları gerçek anlamıyla yalnız Allah bilebilecektir. Dolayısıyla, kimin gerçek manada tövbe etmiş olacağı insanlar tarafından bilinemeyecektir. (17) Tövbenin sıhhat bulması için şahsın tövbe ettiği günaha tekrar dönmeyeceğine dair Allah'a söz vermesi gerekmektedir. (18) b- Kul Hakkı ile İlgili Günahlar: Kul hakkı ile ilgili günahlardan tövbe etmenin ise dört şartı vardır. Bu şartlar; yukarıda zikrettiğimiz üç şartla birlikte dördüncü şart ise; hakkı yenilen kulun hakkını sahibine iade etmek ve ondan helallik almaktır. Kul hakları mal nevinden ise aşağıdaki ihtimallerle karşılaşılabilecektir. Gasbedilen mal, elde mevcut ve sahibi de biliniyorsa geri verilmelidir. (19) Burada suçu gizleyerek tövbe etmeye çalışmak doğru değildir. Çalınan mal, hırsızın elinde mevcut, ancak sahibi bilinmiyorsa, bu mal tasadduk edilerek zimmetten (elden) çıkarılır. (20) Bir şahısta önceki yıllara ait kul hakları var ve sahipleri de belli değilse, gasbedilen mallar kadar tasadduk eder, hayır-hasenat yapar. Suçlunun yediği bir mal, misli değil de; kıymeti belirlenebilen cinstense ve şahsın imkanı da varsa, o kıymeti sahibine vermelidir. (21) Buna gücü yetmiyorsa, imkan bulduğunda vermeye niyet etmelidir. İmkan nispetinde, malı sahibine ulaştırmaya çalışıp da bunu başaramayanı Allah'ın affetmesi umulur. (22) Malında ne kadar haram mal bulunduğunu bilmeyen şahıs, zannı galibine göre, bir miktar ayırır ve onu önceki kul haklarını elinden çıkarma niyeti ile dağıtır. (23) Tövbe edilmek istenen günah, insanın namusu ve şahsiyeti ile ilgili olduğunda; söylenen söz, eğer mağdurun kulağına gitmemişse, tıpkı Allah hakkı ile ilgili günahtan tövbe edildiği gibi tövbe yapılabilir. Bu tür söylenen sözler, mağdurun kulağına gitmiş ise o zaman şahsa müracaat edilerek, helallik alınması gerekir. İşte bu şekilde, günahkar şahıs, utanarak Rabbinden bağışlanmasını ister ve zikrettiğimiz bu şartları yerine getirirse, Allah böyle tövbe eden kulunun tövbesini kabul ederek bağışlayacak ve ona azap etmekten haya edecektir. Tövbemiz Nasüh, günahlarımız mağfur olsun. (Amin) Dipnotlar: 1- Cevheri, İsmail b.Hammad, es-Sıhah fi'l-Lüga ve'l-Ulüm, Beyrut 1974, I, 146; İbn Manzur, Cemaleddin Muhammed b.Mükerrem, Lisanu'l-Arab, Beyrut 1990, I, 233; Firuzabadi, Muhammed b.Ya'kub, el-Kamüsu'l-Muhit, Beyrut 1991, I, 166. 2- İbn Manzur, age, II, 617. 3- İbn Manzur, age, a.y; İbnü'l-Kayyım, Medaricü's-Salikin, Kahire trs, I, 356. 4- Ahmed b.Hanbel, age, I, 446. 5- Gazali, İhya, IV, 78. 6- Tevbe, 9/112. 7- Bakara, 2/222. 8- Buhari, Deavat, 4; Müslim, Tevbe, 3; Tirmizi, Kıyamet, 49; İbn Mace, Zühd, 3. 9- Bu huzursuzluğun imanın bir alameti olduğu hadiste şöyle belirtilmiştir: "Kişi kötülük yapar da, bu ona rahatsızlık verirse işte o mü'mindir." Bkz., Buhari, Deavat, 4; Tirmizi, Kıyamet, 49; Ahmed b.Hanbel, IV, 12. 10- Gazali, İhya, IV, 9. 11- Kurtubi, age, V,91. 12- İbn Mace, Zühd, 30; Ahmed b.Hanbel, I, 376, 423. 13- Kurtubi, age, V, 91. 14- Kasımi, Muhammed Cemaleddin, Mehasinü't-Te'vil, (thk. M.Fuad Abdulbaki), Kahire trs, XII, 4597. 15- İbnü'l-Kayyım, el-Cevziyye, Muhammed b.Ebubekir, Medaricü's-Salikin, Kahire trs, I, 301. 16- Kurtubi, age, V, 91. 17- M.Ebu Zehra, el-Cerime ve'l-Ukübe fi'l-Fıkhı'l-İslami, Kahire trs, s.223. 18- İbn Hacer, Fethu'l-Bari bi Şerhi'l-Buhari, XI, 106; Alüsi, Ruhu'l-Meani, IV, 240. 19- Serahsi, el-Mebsut, IX, 176; Kasani, Bedayi, VIII, 96; Alüsi, age, VII, 96. 20- Aliyyü'l-Kari, Şerhu'l-Fıkhı'l-Ekber, (trc. Yunus Vehbi Yavuz), İstanbul 1979, s.415. 21- Muhyiddin İbn Arabi, Futuhat, XIII, 298. 22- İbn Hacer, age, XI, 106. 23- Gazali, İhya, IV, 68,69 (Gülistan Dergisinden Alınmıştır)

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi