Kamu Personeli \ Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Genel Müdürlüğü Aktif konular Cevapla Polis intiharlarının asıl sebepleri ne mi? fastt 07 Temmuz 2019 13:20 Polis intiharlarının asıl sebepleri ne mi? 657 ye tabi 5 milyon memur varken neden haberlerdeki intiharların çoğunluğu 300 bin kişilik emniyet teşkilatı mensupları arasında yaşanıyor! *Ee silah elinin altında olduğu için en ufak bir streste bu kadar kolay intihara meyilli oluyorlar demek ki* demektense, *Bu insanlara bunu yaptıran korkunç gerçekler nedir* diye sormakla başlayabilirsiniz artık! Polis kardeşlerim, ekmeklerinin ellerinden alınması korkusu ile yıllarca meslek içi sorunlarını sineye çeke çeke çöküyor. Eminim bu mesajı bile okuyup *İşte yıllardır yetkililere haykırmak istediğimiz gerçekler* diye düşünerek birbirleri arasında paylaşacak olmalarına rağmen bu konuyu dışarıda yüksek sesle dile getirmekten çekinen, ekmeğini kaybetme korkusu ile sindirilmiş meslektaşlarımız olacaktır! Ama artık yeter, yetkililerin kulağına gidip rahatsızlığımız anlaşılana kadar Allah rızası için yüksek sesle sorunlarımızı konuşun! Çünkü bu konu, basının bile umurunda değil ki ülke gündemine gelsin de yetkililer kulak vermek zorunda kalsın! Sanki bizimki bir sorun değilmiş ve diğer memurların şartları bizden daha kötüymüş gibi *O kadar sorunumuz varken bir de sizinle mi uğraşacağız şimdi* denmesine daha ne kadar sessiz kalacağız? Yoksa bizden sonra gelen kardeşlerimiz bize hakkını helal etmeyecek! 65 yaşında emekli bir öğretmen ile 55 yaşında emekli bir Polisin suratına bakarsanız hangisinin yüzünde ıstırap içinde geçen senelerin yorgunluğu olduğunu anlarsınız, tabi Polis hala yaşıyorsa! En ufak bir hatasında, cezaların ve hatta ihracının en kolay olduğu memurluğun Polislik olduğu yadsınamaz bir gerçekken, her ne kadar çalıştığın yerde yaptığın işte ve konuda uzman olsan da, oradan sürülmen, tamamen amirinin, kaşını beğenmediği gerekçesi ile bile iki dudağı arasında olacak şekilde gayri ciddi bir kurum haline gelmişken, insan bu psikolojide nasıl rahat kafa ile işini yapsın! Siz hiç 1.1 milyon öğretmen içinden intihar eden bir kişi duydunuz mu? Demek ki Polislik, memurluğun dışında, çok stresli bir iş olduğu için herkesten çok (ya da en az diğer memurlar kadar) özlük hakkı (izinler, üst baskısı, çalışma saat ve şartları, mobbing, tüm hayat planının amir müdürünün elinde olması, plan yapamaman, evde, izinde, tatilde de sürekli aranmak sureti ile rahatsız edilip aklının işte kalması, torpil gerçeği ile atama, şark kaygısı vs.) verilmesi gereken bir işmiş! İstanbul gibi görev yoğunluğu, stres ve geçim sıkıntısının en yoğun yaşandığı bir ilin, diğer kurumların memurları için şarktan sayılırken, Polise sayılmaması bile nasıl bir adaletsizliğin olduğunun baştan göstergesidir! Resmi bayram ve günlerde tüm memurlar paralı izin yaparken, çalışan da (belediyedeki şoför dahil) çift mesai ücretini alırken, Polis, kendi yıllık izninden bile kullanamıyor ve *O zaman diğer memurlara verdiğiniz gibi bana da mesai ücretimi verin* dediğinde de yetkililerce sopa gösterilip *Polise ayrıca mesai ücreti mi olurmuş, 24 saat esasına göre çalışıyorsunuz, mesainiz maaşınızın içinde veriliyor zaten, susun!* denmesi nasıl bir adalettir? Polis çalışma sisteminde diğer memurluklar gibi, haftalık 40 saati geçmeyecek şekilde planlama yapmak, günde 8 saatin üzeri çalıştırıldığımız her saat için de, öğretmenlere verilen 15 saatin üzeri, zaten yapmaları gereken iş (ders anlatmak) için ekstra para verilen o *Ek ders ücreti* gibi, bize de en az o miktarda ücret verilmemesi, hafta sonu çalıştırıldığımızda bile diğer memurların aldığı miktarda *Hafta sonu mesai ücreti* verilmemesi biz Polislerin kul hakkına girmek değil de nedir? Bu teşkilata mesai kavramı geldiğinde biliyorlar ki 8 saatlik günlük görevi dolan Polise, hiçbir sorumlu amir, müdür, yönetici, kafasına göre *Çıkış yok, izinler iptal, hafta sonu gelinecek* diyemez! Çünkü o zaman Polis maaşı, bu mesailer ile birlikte 2 katına çıkarak, diğer memurların aksine biz Polisler, yöneticilerimize gereksiz maddi yük oluruz değil mi! O halde özlük haklarımız, diğer memurluklardaki insani şartlara göre eşitlenerek evimize gitmemiz, mesai ücreti olmaksızın, hiçbir sorumlunun keyfi olarak iki dudağı arasına da bırakılamaz! Yıllardır bu şerefli Türk Polis Teşkilatı çatısı altında, tereddüt etmeden gerektiğinde canlarımızla yaptığımız bu fedakarlıkların artık karşılık bulmasını yüksek sesle dile getiriyoruz, haykırıyoruz. Siz hiç başka memurların kurumlar arası geçiş yapmaya çalıştığını ya da direkt istifa ettiğini duydunuz mu? Sizce neden ekseriyetle emniyet mensupları, bu mesleği bırakarak daha insani şartlarda çalışan memurluklara girebilmek için kurumlar arası geçiş ya da tekrar ders çalışıp sınavlara girme yolu ile ilk fırsatta kaçıyor, kaçamayan da canına tak ettiği için istifa ediyor, edemeyen de canına kıyıyor? Ve EGM, *Acaba biz bu insanlara ne yaptık da bizimle çalışmak istemiyor ve ilk fırsatta kaçmak istiyorlar* diye düşünüp altındaki sebepleri arayıp, düzelterek onları daha mutlu çalıştırmak yerine, muvafakat name ile gitmeye çalışanlara, *Hiçbir yere gidemezsiniz, bizimle bu şartlar altında çalışmaya devam edeceksiniz!* ve sanki o insanların gençliğini ve çalışma azmini kıran kendileri değilmiş gibi *Çok istiyorsan yıllar önce yaptığın gibi tekrar otur ders çalış, başka yeri kazanabiliyorsan kazan öyle çek git* diyor! Tüm bu haklardan bizleri, yanlış yapıldığını bile bile mahrum bırakmak kul hakkı yemek değil midir? Her intihar eden polisin arkasından *İmanı zayıf olmasaydı yapmazdı* diye ithamda bulunan sorumlular, *Biz bu vatan evlatlarına illallah ettirip, kendi canlarını alacak hale nasıl getirdik* diye düşünmek sureti ile kendi *imanlarını* sorguladılar mı hiç? Ama Allah'ında bir hesabı var. Ve Polis, işsizi görüp bir işi olduğu için şükrediyor merak etmeyin ama kendisi ile aynı kanuna tabi, aynı eğitim yollarından geçerek lisans diploması alıp başka memurlukları kazanan diğer memurlar kadar insani özlük hakları istiyor hepsi bu. Bunu anlamamakta ısrar etmekle elinize kul hakkından başka ne geçiyor? Bu hakların, diğer memurlara bol keseden (özellikle, hala ufku açık, vizyon sahibi, kaliteli nesiller yetiştiremeyen ve onun, öğrenci üzerinde veremediği eğitimi, dershanedeki asgari ücretle çalışan hocanın verdiği öğretmenliğe bile, yılda 4 ay tatil hakkı ve çok esnek, rahat saatler ile stressiz çalışma imkanı verilmesi) verildiği gibi Polise, belinde silahı, aklında stresi ve her an can tehlikesi olduğu için daha fazlasının verilmesi yerine, sanki ekmeğini kendi cebinden veriyormuş gibi *İşine gelmiyorsa bırak git kardeşim, kimse sana zorla yaptırmıyor!* demek izansızlıktır ve kimsenin haddine de değildir! Zira hiçbir Polise bu meslek, altın tepside sunulmadı! Maaşlarını da aziz milletinden başkası vermiyor! Yıllarca okudu, çalıştı, didindi ve bileğinin hakkı ile kazandı. Diğer kurumlardaki memurların sendikaları, kendi üyelerinin her yıl çalışma şekil ve esasları, ücretleri gibi özlük hakları konusunda insani ve mantıklı, tamamen memurunun asıl sorunlarının tespitine yönelik hazırlanan soru-cevap ile sorunlarını tespit ederek, bu sorunları kendi bağlı oldukları Bakanlıklara bildirip yetkililerden bunları dikkate alıp iyileştirmelerini talep etmek sureti ile bu şartları yerine getirtirken, bir sendikası bile olmadığı için, yerine sürekli anlayışsız, umursamaz yetkililerin düşündüğü EGM'nin, kendi personellerine, dalga geçer gibi reva gördüğü *Polis bir vatandaşla konuşurken nelere dikkat etmeli* şeklinde tamamen Polisin asıl sorunlarından uzak ve onur kırıcı, mesnetsiz sorular yöneltmesi Allah'tan reva mıdır? Bu yüzden Polise artık bir sendika şart oldu! Zira yetkililerin düşünmediğini ve yapmadığını, sendikamız olsaydı taleplerimizi tek ağızdan onlara ileterek yaptırırdı ve sessiz kalamazlardı. 50 Polisin olması uygun görülen bir göreve, sorumlu müdürler, bizi diğer memurluklarla karıştırıp sanki yatıyormuşuzcasına *Boş durmasınlar*düşüncesi ile keyfi olarak *500 kişi yazın gitsin* diyemezlerdi! Bu yüzden Polisi hala sendikalaştırmıyorlar! Bu yüzden diğer memurlukları kazanan insanlar *Şükür artık rahatız* derken, Polisliği kazanan insanlar, bir iş sahibi olduğu için başta sevinip şükretse de, teşkilatı zamanla gördüğü için *Anksiyete (gelecek kaygısı)* yaşıyorlar! Bir öğretmen, hemşire, doktor vs. şehit olduğunda haftalarca ülke gündeminde tutulurken, Polis şehit olduğunda *Sizin göreviniz ve kaderiniz bu ve bunu bilerek bu mesleğe girdiniz zaten* denerek bırakın bu durumun gündem olmasını, haber değeri bile taşımıyor artık. Bizim görevimiz; vatanımız, milletimiz için gerektiğinde tereddütsüz şehit olmaksa, siz yetkililerin görevi de, Polisin dışındaki tüm memurlara tanıdığınız o insanca özlük hakkını (hatta daha fazlasını) biz Polislere de tanımak değil mi? Neden hep fedakarlık yapıp sabreden ve yetkililerin ikircikli tutumuna maruz kalan, bu durumlara şükür edip sabretmemiz istenen hep biz oluyoruz? Ayrıca bizim bu sorunları dile getirmemize kendi içimizden bile koşulsuz ve anlamsız bir biad mantığı ile *Bence maaşımız ve çalışma şartlarımız iyi, dışarıda millet işsiz, nankörlük yapmayalım* şeklinde karşı çıkan, sahada ter ve kan akıtan meslektaşlarının aksine, referanslı yerlerde çalışıp bu düzenden memnun, rahat rahat iş yürüten sözde meslektaşlarımıza da bir çift sözümüz var elbet, eğer yüksek sesle dile getirdiğimiz bu hakları zamanla sayemizde alırsak, siz, bize destek vermeyip aksine karşı çıkanlar olarak sözünüzün eri olup *Biz halimizden memnun olduğumuzu, bir sorunumuz ve talebimizin olmadığını zaten önceden beri söylüyorduk ve bu yaptığınız özlük hakkı iyileştirmelerini kendi adımıza uygun bulmuyor ve eski özlük haklarımızın devam etmesini istiyoruz* diyecek kadar şerefli, onurlu ve samimi olacak mısınız? Eğer demez ve sayemizde bu hakları alırsanız, bize hiç destek vermeyip aksine her fırsatta karşımızda duran, bu hakları almamızda, tek yumruk olmamızı engellemek sureti ile sürecin uzamasına sebep ve köstek olan gayri samimi meslektaşlarımız olarak hakkımızı size helal etmeyeceğiz bilesiniz! Ve bu kurumun insanlarının artık ölüm çığlıkları, yıllarca onların, bu hak arayışlarına sırtlarını dönüp kulaklarını tıkayan, başta kendi kurumunun üst düzey yöneticilerinden, ülke yöneticilerine kadar herkesedir. Allah büyük! Bu aldıkları ahlar yarına kalır ama yanlarına kalmaz. Bu teşkilatın insanlarının veballeri, bu mesleğin bu hale gelmesine göz yumup, kendi vatan evladının kendi canını almasına sebep olan ve elinde yetki olduğu halde, onun özlük haklarını yıllarca düzeltmediği gibi üstüne bir de sesini yükseltene *Nankörler* yaftası yapıştıran ve ona, Polisine, dünyada evrensel bir hak olan sendika hakkı gibi insani özlük hakları tanıyıp stresinden arınması için her sene düzenli periyotlarla zorla izne çıkartılan, o her konuda özendiğimiz ama bu konuda yetkililerin umurunda bile olmayan, bir Avrupa Polisi kadar hak tanımayan, gelmiş geçmiş sorumlu tüm yöneticilerin boyunlarına olsun..!
Kamu Personeli \ Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Genel Müdürlüğü Aktif konular Cevapla Polis intiharlarının asıl sebepleri ne mi? fastt 07 Temmuz 2019 13:20 Polis intiharlarının asıl sebepleri ne mi? 657 ye tabi 5 milyon memur varken neden haberlerdeki intiharların çoğunluğu 300 bin kişilik emniyet teşkilatı mensupları arasında yaşanıyor! *Ee silah elinin altında olduğu için en ufak bir streste bu kadar kolay intihara meyilli oluyorlar demek ki* demektense, *Bu insanlara bunu yaptıran korkunç gerçekler nedir* diye sormakla başlayabilirsiniz artık! Polis kardeşlerim, ekmeklerinin ellerinden alınması korkusu ile yıllarca meslek içi sorunlarını sineye çeke çeke çöküyor. Eminim bu mesajı bile okuyup *İşte yıllardır yetkililere haykırmak istediğimiz gerçekler* diye düşünerek birbirleri arasında paylaşacak olmalarına rağmen bu konuyu dışarıda yüksek sesle dile getirmekten çekinen, ekmeğini kaybetme korkusu ile sindirilmiş meslektaşlarımız olacaktır! Ama artık yeter, yetkililerin kulağına gidip rahatsızlığımız anlaşılana kadar Allah rızası için yüksek sesle sorunlarımızı konuşun! Çünkü bu konu, basının bile umurunda değil ki ülke gündemine gelsin de yetkililer kulak vermek zorunda kalsın! Sanki bizimki bir sorun değilmiş ve diğer memurların şartları bizden daha kötüymüş gibi *O kadar sorunumuz varken bir de sizinle mi uğraşacağız şimdi* denmesine daha ne kadar sessiz kalacağız? Yoksa bizden sonra gelen kardeşlerimiz bize hakkını helal etmeyecek! 65 yaşında emekli bir öğretmen ile 55 yaşında emekli bir Polisin suratına bakarsanız hangisinin yüzünde ıstırap içinde geçen senelerin yorgunluğu olduğunu anlarsınız, tabi Polis hala yaşıyorsa! En ufak bir hatasında, cezaların ve hatta ihracının en kolay olduğu memurluğun Polislik olduğu yadsınamaz bir gerçekken, her ne kadar çalıştığın yerde yaptığın işte ve konuda uzman olsan da, oradan sürülmen, tamamen amirinin, kaşını beğenmediği gerekçesi ile bile iki dudağı arasında olacak şekilde gayri ciddi bir kurum haline gelmişken, insan bu psikolojide nasıl rahat kafa ile işini yapsın! Siz hiç 1.1 milyon öğretmen içinden intihar eden bir kişi duydunuz mu? Demek ki Polislik, memurluğun dışında, çok stresli bir iş olduğu için herkesten çok (ya da en az diğer memurlar kadar) özlük hakkı (izinler, üst baskısı, çalışma saat ve şartları, mobbing, tüm hayat planının amir müdürünün elinde olması, plan yapamaman, evde, izinde, tatilde de sürekli aranmak sureti ile rahatsız edilip aklının işte kalması, torpil gerçeği ile atama, şark kaygısı vs.) verilmesi gereken bir işmiş! İstanbul gibi görev yoğunluğu, stres ve geçim sıkıntısının en yoğun yaşandığı bir ilin, diğer kurumların memurları için şarktan sayılırken, Polise sayılmaması bile nasıl bir adaletsizliğin olduğunun baştan göstergesidir! Resmi bayram ve günlerde tüm memurlar paralı izin yaparken, çalışan da (belediyedeki şoför dahil) çift mesai ücretini alırken, Polis, kendi yıllık izninden bile kullanamıyor ve *O zaman diğer memurlara verdiğiniz gibi bana da mesai ücretimi verin* dediğinde de yetkililerce sopa gösterilip *Polise ayrıca mesai ücreti mi olurmuş, 24 saat esasına göre çalışıyorsunuz, mesainiz maaşınızın içinde veriliyor zaten, susun!* denmesi nasıl bir adalettir? Polis çalışma sisteminde diğer memurluklar gibi, haftalık 40 saati geçmeyecek şekilde planlama yapmak, günde 8 saatin üzeri çalıştırıldığımız her saat için de, öğretmenlere verilen 15 saatin üzeri, zaten yapmaları gereken iş (ders anlatmak) için ekstra para verilen o *Ek ders ücreti* gibi, bize de en az o miktarda ücret verilmemesi, hafta sonu çalıştırıldığımızda bile diğer memurların aldığı miktarda *Hafta sonu mesai ücreti* verilmemesi biz Polislerin kul hakkına girmek değil de nedir? Bu teşkilata mesai kavramı geldiğinde biliyorlar ki 8 saatlik günlük görevi dolan Polise, hiçbir sorumlu amir, müdür, yönetici, kafasına göre *Çıkış yok, izinler iptal, hafta sonu gelinecek* diyemez! Çünkü o zaman Polis maaşı, bu mesailer ile birlikte 2 katına çıkarak, diğer memurların aksine biz Polisler, yöneticilerimize gereksiz maddi yük oluruz değil mi! O halde özlük haklarımız, diğer memurluklardaki insani şartlara göre eşitlenerek evimize gitmemiz, mesai ücreti olmaksızın, hiçbir sorumlunun keyfi olarak iki dudağı arasına da bırakılamaz! Yıllardır bu şerefli Türk Polis Teşkilatı çatısı altında, tereddüt etmeden gerektiğinde canlarımızla yaptığımız bu fedakarlıkların artık karşılık bulmasını yüksek sesle dile getiriyoruz, haykırıyoruz. Siz hiç başka memurların kurumlar arası geçiş yapmaya çalıştığını ya da direkt istifa ettiğini duydunuz mu? Sizce neden ekseriyetle emniyet mensupları, bu mesleği bırakarak daha insani şartlarda çalışan memurluklara girebilmek için kurumlar arası geçiş ya da tekrar ders çalışıp sınavlara girme yolu ile ilk fırsatta kaçıyor, kaçamayan da canına tak ettiği için istifa ediyor, edemeyen de canına kıyıyor? Ve EGM, *Acaba biz bu insanlara ne yaptık da bizimle çalışmak istemiyor ve ilk fırsatta kaçmak istiyorlar* diye düşünüp altındaki sebepleri arayıp, düzelterek onları daha mutlu çalıştırmak yerine, muvafakat name ile gitmeye çalışanlara, *Hiçbir yere gidemezsiniz, bizimle bu şartlar altında çalışmaya devam edeceksiniz!* ve sanki o insanların gençliğini ve çalışma azmini kıran kendileri değilmiş gibi *Çok istiyorsan yıllar önce yaptığın gibi tekrar otur ders çalış, başka yeri kazanabiliyorsan kazan öyle çek git* diyor! Tüm bu haklardan bizleri, yanlış yapıldığını bile bile mahrum bırakmak kul hakkı yemek değil midir? Her intihar eden polisin arkasından *İmanı zayıf olmasaydı yapmazdı* diye ithamda bulunan sorumlular, *Biz bu vatan evlatlarına illallah ettirip, kendi canlarını alacak hale nasıl getirdik* diye düşünmek sureti ile kendi *imanlarını* sorguladılar mı hiç? Ama Allah'ında bir hesabı var. Ve Polis, işsizi görüp bir işi olduğu için şükrediyor merak etmeyin ama kendisi ile aynı kanuna tabi, aynı eğitim yollarından geçerek lisans diploması alıp başka memurlukları kazanan diğer memurlar kadar insani özlük hakları istiyor hepsi bu. Bunu anlamamakta ısrar etmekle elinize kul hakkından başka ne geçiyor? Bu hakların, diğer memurlara bol keseden (özellikle, hala ufku açık, vizyon sahibi, kaliteli nesiller yetiştiremeyen ve onun, öğrenci üzerinde veremediği eğitimi, dershanedeki asgari ücretle çalışan hocanın verdiği öğretmenliğe bile, yılda 4 ay tatil hakkı ve çok esnek, rahat saatler ile stressiz çalışma imkanı verilmesi) verildiği gibi Polise, belinde silahı, aklında stresi ve her an can tehlikesi olduğu için daha fazlasının verilmesi yerine, sanki ekmeğini kendi cebinden veriyormuş gibi *İşine gelmiyorsa bırak git kardeşim, kimse sana zorla yaptırmıyor!* demek izansızlıktır ve kimsenin haddine de değildir! Zira hiçbir Polise bu meslek, altın tepside sunulmadı! Maaşlarını da aziz milletinden başkası vermiyor! Yıllarca okudu, çalıştı, didindi ve bileğinin hakkı ile kazandı. Diğer kurumlardaki memurların sendikaları, kendi üyelerinin her yıl çalışma şekil ve esasları, ücretleri gibi özlük hakları konusunda insani ve mantıklı, tamamen memurunun asıl sorunlarının tespitine yönelik hazırlanan soru-cevap ile sorunlarını tespit ederek, bu sorunları kendi bağlı oldukları Bakanlıklara bildirip yetkililerden bunları dikkate alıp iyileştirmelerini talep etmek sureti ile bu şartları yerine getirtirken, bir sendikası bile olmadığı için, yerine sürekli anlayışsız, umursamaz yetkililerin düşündüğü EGM'nin, kendi personellerine, dalga geçer gibi reva gördüğü *Polis bir vatandaşla konuşurken nelere dikkat etmeli* şeklinde tamamen Polisin asıl sorunlarından uzak ve onur kırıcı, mesnetsiz sorular yöneltmesi Allah'tan reva mıdır? Bu yüzden Polise artık bir sendika şart oldu! Zira yetkililerin düşünmediğini ve yapmadığını, sendikamız olsaydı taleplerimizi tek ağızdan onlara ileterek yaptırırdı ve sessiz kalamazlardı. 50 Polisin olması uygun görülen bir göreve, sorumlu müdürler, bizi diğer memurluklarla karıştırıp sanki yatıyormuşuzcasına *Boş durmasınlar*düşüncesi ile keyfi olarak *500 kişi yazın gitsin* diyemezlerdi! Bu yüzden Polisi hala sendikalaştırmıyorlar! Bu yüzden diğer memurlukları kazanan insanlar *Şükür artık rahatız* derken, Polisliği kazanan insanlar, bir iş sahibi olduğu için başta sevinip şükretse de, teşkilatı zamanla gördüğü için *Anksiyete (gelecek kaygısı)* yaşıyorlar! Bir öğretmen, hemşire, doktor vs. şehit olduğunda haftalarca ülke gündeminde tutulurken, Polis şehit olduğunda *Sizin göreviniz ve kaderiniz bu ve bunu bilerek bu mesleğe girdiniz zaten* denerek bırakın bu durumun gündem olmasını, haber değeri bile taşımıyor artık. Bizim görevimiz; vatanımız, milletimiz için gerektiğinde tereddütsüz şehit olmaksa, siz yetkililerin görevi de, Polisin dışındaki tüm memurlara tanıdığınız o insanca özlük hakkını (hatta daha fazlasını) biz Polislere de tanımak değil mi? Neden hep fedakarlık yapıp sabreden ve yetkililerin ikircikli tutumuna maruz kalan, bu durumlara şükür edip sabretmemiz istenen hep biz oluyoruz? Ayrıca bizim bu sorunları dile getirmemize kendi içimizden bile koşulsuz ve anlamsız bir biad mantığı ile *Bence maaşımız ve çalışma şartlarımız iyi, dışarıda millet işsiz, nankörlük yapmayalım* şeklinde karşı çıkan, sahada ter ve kan akıtan meslektaşlarının aksine, referanslı yerlerde çalışıp bu düzenden memnun, rahat rahat iş yürüten sözde meslektaşlarımıza da bir çift sözümüz var elbet, eğer yüksek sesle dile getirdiğimiz bu hakları zamanla sayemizde alırsak, siz, bize destek vermeyip aksine karşı çıkanlar olarak sözünüzün eri olup *Biz halimizden memnun olduğumuzu, bir sorunumuz ve talebimizin olmadığını zaten önceden beri söylüyorduk ve bu yaptığınız özlük hakkı iyileştirmelerini kendi adımıza uygun bulmuyor ve eski özlük haklarımızın devam etmesini istiyoruz* diyecek kadar şerefli, onurlu ve samimi olacak mısınız? Eğer demez ve sayemizde bu hakları alırsanız, bize hiç destek vermeyip aksine her fırsatta karşımızda duran, bu hakları almamızda, tek yumruk olmamızı engellemek sureti ile sürecin uzamasına sebep ve köstek olan gayri samimi meslektaşlarımız olarak hakkımızı size helal etmeyeceğiz bilesiniz! Ve bu kurumun insanlarının artık ölüm çığlıkları, yıllarca onların, bu hak arayışlarına sırtlarını dönüp kulaklarını tıkayan, başta kendi kurumunun üst düzey yöneticilerinden, ülke yöneticilerine kadar herkesedir. Allah büyük! Bu aldıkları ahlar yarına kalır ama yanlarına kalmaz. Bu teşkilatın insanlarının veballeri, bu mesleğin bu hale gelmesine göz yumup, kendi vatan evladının kendi canını almasına sebep olan ve elinde yetki olduğu halde, onun özlük haklarını yıllarca düzeltmediği gibi üstüne bir de sesini yükseltene *Nankörler* yaftası yapıştıran ve ona, Polisine, dünyada evrensel bir hak olan sendika hakkı gibi insani özlük hakları tanıyıp stresinden arınması için her sene düzenli periyotlarla zorla izne çıkartılan, o her konuda özendiğimiz ama bu konuda yetkililerin umurunda bile olmayan, bir Avrupa Polisi kadar hak tanımayan, gelmiş geçmiş sorumlu tüm yöneticilerin boyunlarına olsun..!