Editörler : E.Kayı Han
26 Mayıs 2021 16:03

Semerkand Takvimi'nden..
Ebeveyne İyilikte Bulunmak Kişinin üzerinde bulunan en önemli vazifelerinden biri de anne ve babasına bakması, onlara iyilik ve ikramlarda bulunmasıdır. Gerek Kur'an'da gerekse Resül-i Ekrem'in (sallallahu aleyhi vesellem) sünnetlerinde anne baba hakkı üzerinde çok durulmuştur. "Biz insana anne ve babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle karnında taşıdı ve yine zahmetle doğurdu..." (Lokman 31/15). "Rabb'in, kendinden başkasına kullukta bulunmayın ve anne babaya iyi muamelede bulunun diye hükmetti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlarsa onlara 'öf' bile deme! Onları azarlama! Onlara güzel sözler söyle. Onlara (yaşlılıklarından ötürü) acıyarak tevazu kanadını indir. Ve, 'Ey Rabbim! Onlar beni çocukken nasıl terbiye edip büyüttülerse sen de onları esirge' de" (İsra 17/23-24). Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) Buyurdu "Kim bir hayra çağırırsa ona o hayrı işleyenlerin sevabı kadar sevap vardır." (Müslim; Ebü Davud)

misalen
Daire Başkanı
26 Mayıs 2021 16:33

Unutulmaması gereken bilgilerden biri, teşekkürler... Ben de bilim insanı Râzî'den nâcizâne ekleme yapayım;

Râzî (165-166), âyet ve hadislerde Allah?a itaatle ana babaya iyilik vecîbelerinin yan yana zikredilmesinin sebeplerini özetle şöyle sıralar:

a) İnsanın maddî ve mânevî gelişmesi için en değerli katkı, Allah?ın nimetlerinden sonra ana babanın fedakârlıklarıdır;

b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek sebebi Allah, zâhirî ve hukukî sebebi ise ana babadır;

c) Allah nimetlerini karşılıksız verdiği gibi ana baba da çocuklarının ihtiyaçlarını tamamen karşılık beklemeden yerine getirirler;

d) Allah, kuluna günahkâr olsa bile nimet verdiği gibi ana baba da âsi bile olsa evlâtlarına desteklerini sürdürürler;

e) Allah, kullarının iyiliklerinden memnun olup karşılığını fazlasıyla verdiği gibi ana baba da çocuklarının imkânlarını daha çok geliştirmelerine yardım eder, bundan mutlu olurlar.


dede ali-
Daire Başkanı
26 Mayıs 2021 17:10

eyvallah.
misalen, 3 yıl önce

Unutulmaması gereken bilgilerden biri, teşekkürler... Ben de bilim insanı Râzî'den nâcizâne ekleme yapayım;

Râzî (165-166), âyet ve hadislerde Allah?a itaatle ana babaya iyilik vecîbelerinin yan yana zikredilmesinin sebeplerini özetle şöyle sıralar:

a) İnsanın maddî ve mânevî gelişmesi için en değerli katkı, Allah?ın nimetlerinden sonra ana babanın fedakârlıklarıdır;

b) Çocuğun varlık alanına çıkmasının asıl ve gerçek sebebi Allah, zâhirî ve hukukî sebebi ise ana babadır;

c) Allah nimetlerini karşılıksız verdiği gibi ana baba da çocuklarının ihtiyaçlarını tamamen karşılık beklemeden yerine getirirler;

d) Allah, kuluna günahkâr olsa bile nimet verdiği gibi ana baba da âsi bile olsa evlâtlarına desteklerini sürdürürler;

e) Allah, kullarının iyiliklerinden memnun olup karşılığını fazlasıyla verdiği gibi ana baba da çocuklarının imkânlarını daha çok geliştirmelerine yardım eder, bundan mutlu olurlar.


dede ali-
Daire Başkanı
26 Mayıs 2021 23:58

Riyadan Sakınmak Başkası görsün diye ibadet etmek riya, başkası görmesin diye adet halindeki ibadeti saklamak da riyadır. Başkası görünce içten içe ibadetiyle övünmek de riya olur. Hatta buna gizli şirk denmiştir ve Allah Teala'nın hiç sevmediği bir iştir. İbadete Allah Teala'dan başka bir şeyi, yani para, övülme, saygınlık elde etme isteği ve benzerini katmak şirk olur ki ihlasın zıddıdır. Az olsun çok olsun, gönlün meylettiği, nefsin haz duyduğu dünyalıktan herhangi bir şeyin Allah için yapılan bir işe karışmasıyla, o amel berraklığını kaybeder, safiyeti bozulur. Haz duyduğu şeyin miktarı kadar ihlas noksanlaşır. Ayrıca haz duyduğu şeylere bağlanarak şehvetler de artar. Şehvet nefsin bir halidir ve ihlası bozar. Tıpkı balı sirkenin bozduğu gibi... Yani ihlasla nefsani haller bir arada olmaz. İhlasın ilacı nefsin arzularını kırmak, dünyaya tamah etmeyi bırakmak, kalbe Allah'ın rızasını yerleştirip ilahi muhabbeti elde etmektir. Böylece basit gayelerden kurtulup doğru bir yönelişle Allah Teala'ya yönelmek mümkün olur.

dede ali-
Daire Başkanı
27 Mayıs 2021 21:07

Günahtan Dönenin Mükafatı Hz. Ömer (radıyallahu anh) zamanında bir delikanlı vardı. Bu genç mescidde bulunmayı, ibadet etmeyi çok severdi. Bir ara Hz. Ömer bu delikanlıyı mescidde göremeyince, "Filan gence ne oldu?" diye sordu. Önce cevap vermek istemediler ama sonra, "Ey müminlerin emiri! Onu uygunsuz bir yere giderken yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp defnettik" dediler. Bu genci bir kadın zina etmek üzere evine davet etmişti. O da kadının evine girecekken, "Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler" (A'raf 7/201) ayetini hatırlayıp bayılmıştı. O yere yığılıp kalınca kadın onu yerden kaldırmış ama genç çoktan vefat etmişti. Hz. Ömer hadisenin bu şekilde gerçekleştiğini öğrenir öğrenmez gencin kabrine geldi. Cenaze namazını kıldı. Ardından, "Ey genç!" diye seslendi ve,"Rabb'inden korkanlar için iki cennet vardır" (Rahman 55/46) ayetini okudu. Vefat etmiş olan genç, ona karşılık verdi: "Ey müminlerin emiri! Allah Teala bana senin dediğinin iki katını verdi."

dede ali-
Daire Başkanı
29 Mayıs 2021 15:45

Hak Sahipleri Tövbenin şartlarının en önemlisi, hak sahiplerine hakkını ödemektir. Hak sahibi ikidir: Kullar ve Allah Teala. Kul hakları için helalleşmek gerekir. Gıybet edilen bir kimseden münasip bir lisanla af dilemek gibi. Hak sahiplerine haklarını ödemek, helal ettirmek, mirası layıkıyla sahibine vermek gerekir. Miras meşru ölçülere göre taksim edilmezse vebali vardır. Kul hakkı ortaya çıkar. Allah Teala'nın hakları için de ilahi emirler yapılmamış, kazaya bırakılmış ise bunları yerine getirmektir. Üç sene namaz kılınmadıysa üç senelik namazı kaza etmek gibi. Kul hakkını eda etmek ve ilahi emirlere yönelik kazaları yerine getirmek, o günahlara kefaret olur. Helal Nimet Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle dua edilmesini tavsiye ederdi: "Allahümmekfini bi-helalike an haramike ve ağnini bi-fazlike ammen sivake." Anlamı: "Allahım helal olan nimetlerinle yetinmemi, haramlardan uzak durmamı nasip eyle. Lutuf ve kereminle beni senden başkasına muhtaç eyleme" (Hakim).

dede ali-
Daire Başkanı
30 Mayıs 2021 20:53

Dinde Önemli İki Esas Amelin kabulünde iki önemli esas vardır: Birincisi: Yapılan işin zahirinin sünnete uygun olması ile. İkincisi: Yapılan işin iç yüzü itibariyle sadece Allah rızasının gözetilerek yapılmış olması gerekir. Fudayl (rahmetullahi aleyh), "O ki hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır" (Mülk 67/1-2) ayeti hakkında şöyle der: "Kimin ihlasla ve doğru amel işlediğini sınamak için, demektir. Çünkü bir amel ihlasla yapılır, fakat doğru yapılmaz ise kabul edilmez. Doğru yapılır, fakat ihlasla yapılmaz ise yine kabul edilmez. Ancak ihlasla ve doğru olarak yapılır ise kabul edilir. İhlasla olması, sırf aziz ve celil olan Allah'ın rızasını gözetmekle, doğru olması ise sünnet üzere yapılması ile mümkün olur. Rüşvet kapıdan girince, insaf bacadan çıkar Bir mal veya makamı, haksız yoldan elde etmemeliyiz. Birinin hakkını bir başkasına verecek kadar insanlıktan çıkarsak artık her türlü kötülüğü yapacak kadar katılaşırız. Burada sadece karşıdakine zarar vermekle kalmayız. İnsanlık çizgimizi kendi irademizle çiğneyerek rüşvet alırsak özgüvenimizi ve insafımızı, bütün ölçülerimizi ve kişiliğimizi kaybederiz. Böylece asıl kötülüğü kendimize yapmış oluruz.

dede ali-
Daire Başkanı
04 Haziran 2021 16:27

Hakikat Bilgisi Rabbimiz, kullarına ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem (aleyhisselam) vasıtasıyla dünyada ve ahirette huzur ve saadete kavuşmaları için emir ve yasaklarını bildirmiştir. Böylece insanlığın ilk insanla birlikte bir dini olmuştur. Bir başka deyişle en başından itibaren insanlık hakikatin bilgisinden haberdar edilmiş, mahrum bırakılmamıştır. Mevlamız neyin gerçek ve hak olduğunu, neyin sahte ve batıl olduğunu söyleyen elçiler göndermiş, insanlık bu rehberlerin gösterdiği hakikat yolunu bıraktıklarında yanlış ve batıla, yani çirkin olana sapmışlardır. Ahir zaman nebisi Peygamberimiz'e (sallallahu aleyhi vesellem) kadar bütün insanlık tarihi boyunca her devirde, her kavme gönderilen bu elçiler, insanlığın asıl geleneğinin "hak" olmasına, batılın arızi/ikincil kalmasına vesile kılınmıştır. İnsanlığın asıl yolu hak üzere olmaktır. Batıl bu asıl yoldan bir sapmadır. İnsanlığın yaşadığı bütün krizlerin sebebi bu sapma olmuştur. Bu yolun asıl yol olmadığını anlamayanlara, hakkı terkedenlere dünyada huzur, ahirette saadet olmaz.

dede ali-
Daire Başkanı
05 Haziran 2021 15:36

Nefisten Kalbe Günahlar nefs-i emmareden kalbe akar. Haset, kin gibi günahlar kalpte yer edince insanı düşmanlığa sevkeder. Bu düşmanlık ferdi katil olmaya, toplumları da başka topluluklara karşı kıyıcı ve sömürücü olmaya kadar götürür. İnsanı gıybet ve dedikoducu yapar. İnsanların gıybetini yapmak ve adam öldürme günahı bir toplumda hep kalplerin bozulmasıyla meydana gelir. Toplumun fertleri birbirine düşer. İş kan davalarına kadar büyür, nesillerden nesillere sirayet eder. Böylece insanoğlunun kalbinde başlayan bir günah, insanları bölen ve birbirine düşman eden büyük bir fitneye dönüşür. Belalarla Karşılaşınca İnsanlar pek çok musibet, sıkıntı ve mihnetlerle karşılaşırlar. Allah Teala'ya olan yakınlıkları derecesinde bela ve musibetlere uğrarlar. Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyuruyor: "İnsanlar arasında en çok belaya uğrayanlar, peygamberler, şehidler ve sırasıyla Allah'a yakın olanlardır" (Buhari; İbn Mace;Ahmed b. Hanbel; Hakim). Her türlü sıkıntı ve musibet karşısında ne yapmamız gerektiğini de birçok ayette Allah Teala şöyle bildiriyor: "Sabreder ve takva gösterirseniz, muhakkak ki bu, işlerin en değerlisidir."

dede ali-
Daire Başkanı
06 Haziran 2021 18:30

Tövbe Edenler ve Unutanlar Tövbe, her müslümana vaciptir. Allah [celle celaluhü] şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a tövbe edin. Umulur ki Rabb'iniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, 'Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin' derler" (Tahrim 66/8). Ayette geçen "tövbe edin" emri vücup içindir. Yine buyrulur ki: "Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar fasıkların (yoldan çıkan kimselerin) ta kendileridir" (Haşr 59/19). Kulların Allah'ı unutması, O'na verdikleri ahdi unutmaları ve gönderdiği kitabı bir kenara atmalarıdır. Allah'ın onlara kendilerini unutturması ise içinde bulundukları hali unutturması ve bu sebeple kötü durumdan çıkıp hayırlı ameller işleyecek anlayıştan mahrum olmaları demektir.

dede ali-
Daire Başkanı
07 Haziran 2021 15:41

Farzlara Riayetin Önemi İnsanlar nafilelere düşkünlük gösterirken farzları ihmal etmektedir. Farzları gözlerinde küçük görüyor ve tarafına bakmıyorlar. Bunlar, gelişigüzel hak edene de hak etmeyene de çok yüksek miktarda para verirken, zekat almaya layık kimselere bir kuruş bile zekat ödemekte zorlanmaktadırlar. Zekat niyetine verilen bir lira, sadaka niyetine verilen binlerce liradan daha hayırlıdır. Zira zekat ödemesinde sadece Allah Teala'nın buyruğunu yerine getirmek vardır. Fakat sadakalarda nefsani duyguları tahrik edebilecek çok şey bulunmaktadır. Bu sebeple farz ibadetlerin edasında riyaya mahal kalmaz. Ancak nafile ibadetlerin edası sırasında riya ihtimali çok yüksektir. Bu sebepledir ki zekatın açıkça, bağışın gizlice yapılması esastır. Şer'i hükümlere riayet etmeli ki bu vesileyle dünyanın zararlı yönlerinden korunabilelim. Eğer gerçek anlamda dünyayı terkedemiyorsak hükmi olarak onu terketmeye çalışmalıyız. Bu da gerek söz ve gerekse davranışlarımız itibariyle şeriata uymakla olur (Mektübat-ı Rabbani'den).

dede ali-
Daire Başkanı
10 Haziran 2021 23:40

Akıl Sahipleri Gerçek akıl ve yakin sahibi sustuğu zaman, cahil onu konuşmayı beceremiyor, meramını anlatamıyor zanneder. Oysa onu susturan hikmettir. Konuştuğu zaman ahmak onu saçmalıyor sanır; halbuki onu Allah için nasihat etme isteği konuşturmaktadır. Cahil onu zengin zanneder; ama onun zenginliği iffetli olmaktır. Bazan da fakir zannedilir; ancak tevazuundan dolayı öyle görünmektedir. Üzerine vazife olmayan şeye kalkışmaz; gerektiğinden fazla, gücünün üstündeki bir yükün altına girmez. Muhtaç olmadığı şeyi almaz; korumaya vekil olduğu şeyi de bırakmaz. İnsanlar ondan yana rahattadırlar; fakat o ise nefsinden bıkmıştır. Hırsını vera' ile öldürmüştür. Takvası ile tamahkarlığına son vermiştir. İlim nuruyla, (nefsi) arzu ve ihtiraslarını tüketir, yok eder. İşte sen de böyle ol! Onlar gibilerle arkadaşlık et, onların izlerine tabi ol, onların ahlakıyla edeplen. İşte bunlar güvenilir hazinelerdir; onları verip de dünyayı satın alan aldanmıştır. Onlar, belalara karşı hazırlıklıdır. Güvenilir dostlardır onlar. Fakir düşersen yardımcı olurlar. Rab'lerine dua edince seni unutmazlar (Haris el-Muhasibi, Risaletü'l-Müsterşidin).

dede ali-
Daire Başkanı
11 Haziran 2021 20:31

Evlilikte Denklik Evlilikte denkliğe dikkat etmek faydalıdır. Aksi durumlar zamanla sıkıntıya yol açabilmektedir. Mesela eşler arasında uyumsuzluk olmasına sebep faktörlerden biri eğitim düzeyidir. Bu durum kimi zaman olayların farklı algılanmasına, birinin doğru gördüğü bir şeyi diğerinin yanlış görmesine sebep olmaktadır. Özelikle erkeğin eğitim düzeyi ve diploma bakımından eşinden aşağı bir derecede olması, kimi zaman onun kendini aşağılamasına sebep olmakta ve durum aile içinde huzursuzluklara sebep olmaktadır. Yine eşlerin sahip oldukları kültürler açısından çok farklı olmaları da aile içi problemlere sebep olabilmektedir. Bu durum daha çok, eşlerden birinin köyde, diğerinin şehirde yetişmiş olmasından veya birinin şarkta birinin garpta doğmuş, oranın kültür ve folklorunu benimsemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Aslında bunların hepsi kültürel zenginlikler olarak karşılanır. Fakat eşler arasında birinin diğerine kendi kültürel alışkanlıklarını dayatması halinde problemler yaşanabilmektedir.

dede ali-
Daire Başkanı
16 Haziran 2021 05:14

Dünya Malı Dünya malı, hakikatin farkında olmayan kimse için perişanlık sebebidir. Çünkü o kendisini mülkün gerçek sahibi sanır. Malını temizlemek için zekatını vermez. Emanetçi olduğunu unutur, vekilliğini hakkıyla yerine getirmez. Daha da ileri gider, ölümü unutur, ölümlülüğünü unutur. Hak aşığı Yunus Emre ne güzel söylemiştir: "Mal sahibi mülk sahibi / Hani bunun ilk sahibi / Mal da yalan mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan." Yine evliyanın büyüklerinden İbrahim b. Edhem hazretleri (kuddise sırruhü) şöyle buyurmuştur: "İnsan, şu üç perdeyi gönlünden gidermeyince, ilahi saadet kapısı ona açılmaz: Birincisi; bu dünyayı bir ucundan diğer ucuna mülküne verseler sevinmesin. Eğer sevinirse hırs sahibidir. Hırs sahibi olan dilekten mahrumdur. İkincisi; dünyayı karşılıksız eline verseler, sonra da geri alsalar üzülmesin, kaygılanmasın. Üçüncüsü; bir kimse onu övünce sevinmesin ve yine bir kimse ona sövünce üzülmesin."

dede ali-
Daire Başkanı
17 Haziran 2021 13:50

Üç Tip Arkadaş Halife Me'mün şöyle demiştir: "Arkadaş üç çeşittir: Birincisi gıda gibidir. Zaruridir, ona her zaman ihtiyaç duyulur. Diğeri ilaç gibidir. Gerektiği vakit ihtiyaç duyulur. Üçüncüsü ise hastalık gibidir. Kendisine asla ihtiyaç duyulmaz. Bu üçüncü tip kişilerle kul imtihan halindedir. O öyle biridir ki ne ünsiyet kurulur ne de ondan faydalanılır. Birincisi ise Allah Teala tarafından kuluna ihsan edilen bir nimettir" (Ebü Talib el-Mekki, Kütü'l-Kulüb). Vahşi At Gibi Sadat-ı kiramın büyüklerinden merhum Seyyid Muhammed Raşid hazretleri (kuddise sırruhü) şöyle demiştir: "Nefis aynen azgın ata benzer. Dizginleri zaptedilmeyince sahibini yere çarpıp parçalar, belki kendisi de beraber parçalanır. Hem kendini hem de sahibini felakete götürür. Ama atın dizginleri sağlam tutulur, ona hakim olunursa at koşar, sahibine teslim olur. İşte nefis de böyledir. Ona hakim olunursa insanı Allah'a götürür. Allah'a ancak nefse hakim olmakla ulaşılır. Allah'a ulaşmak iki adımdır. Birinci adım nefsin üzerine konur, ikinci adımda Allah'a ulaşılır."

dede ali-
Daire Başkanı
19 Haziran 2021 19:29

Hayır da Şer de Orada Kalp hayır ve şerrin kaynağı ve merkezidir. Yücelik de düşüklük de onun yaratılışında vardır. Yani meleki tasarruflar kadar şeytani müdahalelere de açıktır. Dolayısıyla bir ömür boyu bu ulvi tecelli ve şeytani temayüllerle çalkalanır durur. Her hükümdar gibi o da hem azimli ve kararlı hem de değişken ve kararsızdır. Her sultan gibi, kalbin görevi beden ülkesini huzur ve refaha kavuşturmaktır. Kalp, nefse karşı mücadele ederek manevi varlığı masivadan, yani Allah'ın dışındaki şeylerden korur. Çünkü kalp nazargah-ı ilahidir. Kalp haremine O'ndan başkasının sokulmaması gerekir. İşte bu yönüyle kalp bir hazinedir. Şeytan bu hazineye girmek isteyen bir hırsızdır. Bu değerli hazineyi hırsızdan korumak, kapılarını sağlamlaştırmak ve gediklerini kapatmakla mümkündür. Şeytanın kalbe girmesi, kalbin Allah'tan gafil ve zikirden uzak olmasındandır. Kalp, zikre döndüğü zaman, şeytan geri çekilir. Unutmamak gerekir ki,"Kalpler ancak Allah'ın zikriyle itminan bulur" (Ra'd13/28).

dede ali-
Daire Başkanı
22 Haziran 2021 15:50

Tasavvufun İlkeleri Tasavvuf yolunu tutan ve tarikata girenler diğer müslümanları küçümseyemezler. Zira kibir haram, tevazu farzdır. Tasavvuf yolu ince bir yoldur ve bu yolda ehliyetli, kamil bir rehbere ihtiyaç vardır. Her şey erbabından öğrenilirse doğru öğrenilmiş olur. Tasavvuf ince ve uzun olduğu kadar zor ve tehlikeli bir yoldur. Çok karlı olan bir işin riski de çoktur. Onun için bu yola giren kimse, şeytan, nefis, benlik, şöhret, menfaat gibi tehlikelerin ve yalancı cazibenin çok olduğu bu yolda gayet ihtiyatlı ve son derece dikkatli olmalıdır. Derecesi ne kadar yüksek olursa olsun bir veli günah işleyebilir. Peygamberlerden başkası günahsız değildir. Ancak günah işleyen veliler günahta ısrar etmezler, ederlerse veli sıfatını kaybederler. Fasık ve facir (günahkar) bir kişi özel anlamda veli, yani Hak dostu olamaz. Dinin açık hükümlerine, emir ve yasaklarına bağlı olmak esastır. Bu olmadan tasavvuf da olmaz.

dede ali-
Daire Başkanı
25 Haziran 2021 13:26

Huzur İçinde Yaşamak İçin Müslümanlar, ihtilaf ve çekişmelerle iç içe yaşayamaz. Çünkü çekişme ve kargaşa müslümanların birlik ve beraberliğini, hakka ve hayra birlikte yürüme anlayışını bozar. Çekişmeler sadece toplum hayatındaki düzeni bozmakla kalmaz. İnsanların iç dünyalarına da sirayet ederek Hakk'a teslimiyetlerini yaralar. Nerede hayra doğru bir yöneliş olursa şeytan ve nefis hayrı bozmaya çalışır. Fakat müminlerin yeryüzünde denge unsuru ve insanlığa örnek olma vazifesi vardır. Kendimizi muhasebe edip kargaşaya, huzursuzluklara yol açacak çekişmelerden uzak durmamız gerekir. Korku ve Ümit Arasında Mugire b. Muvahiş (rahmetullahi aleyh) anlatıyor: Bir gün Hasan-ı Basri hazretlerine gelerek, "Bazı alimler bize vaaz veriyor ve bizi korkutuyor. Bazıları ise işin kolay yönlerini anlatıyorlar. Ne yapmamız gerekiyor?" diye sordum. Şu cevabı verdi: "Ey Allah'ın kulu! Müjdelenen şeylere ulaşana kadar seni korkutan, korku makamına ulaşıncaya kadar da seni müjdeleyen daha hayırlıdır."

dede ali-
Daire Başkanı
30 Haziran 2021 15:19

Peygamberler Sünneti Zikir peygamberlerle başlamıştır. Allah'ın hakiki dervişleri peygamberlerdir. Onlar, Allah'tan bir an gafil olmazlar. Her halleri ibadet ve taat olup asla haram işlemezler. Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) sahabileri de zikir çekerlerdi. Hz. Safiyye validemizin (radıyallahu anha), "Bir gün Resülullah yanıma geldiğinde, 4000 tane hurma çekirdeği ile zikrediyordum" sözü buna bir örnektir. Bir başka örnekte de Ebü Hüreyre'nin (radıyallahu anh) 2000 düğümlü bir iple zikir çektiği naklediliyor. Deylemi'nin (rahmetullahi aleyh) rivayetine göre, aşere-i mübeşşereden Sa'd b. Ebü Vakkas da (radıyallahu anh) çakıllarla zikrederdi. Allah Teala'yı zikir sadece dille söylemek değil, her türlü ibadet ve taat, tefekkür, ilim ve benzerleri de zikirden sayılır. Bir şeyi öğrenmek önce ilimle olur. Sonra ilimle öğrenilenler uygulanır. Uygulanan ilim, kişinin tabiatı haline gelir. Bunun gibi, Allah'ın azameti gönülde meleke halinde tecelli ederse Hak yolcusu marifet sahibi olur. Böyle kişinin ilmi hikmet, duası da makbul olur.

dede ali-
Daire Başkanı
02 Temmuz 2021 15:32

Çocukla Namaz Ebü Katade (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resülullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) omzunda kızı Zeyneb'in çocuğu Ümame olduğu halde halka imam olarak namaz kıldırdığını gördüm. Rüküa vardığında onu yere bırakıyor, secdeden başını kaldırdığında ise tekrar eski yerine koyuyordu" (Müslim). En İyi Oyun Arkadaşları Çocukların oyun arkadaşları yalnızca oyuncak ve diğer çocuklar değildir. Onların en fazla tercih ettikleri oyun arkadaşları anne babalarıdır. Fakat günlük işlerin, koşuşturmanın arasında yetişkinler, çocukların oyununa katılmak için istek duymazlar ve bunu gereksiz görürler. Burada Resülullah Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) çocuklara karşı hassas ve merhametli tavrını hatırlamalıyız. Onun çocuklarla içtenlikle ilgilenişi, onlarla oynamaktan kaçınmayışı bizler için örnek olmalıdır. Çocukla oynamak aslında yetişkinlere de iyi gelecektir. Çünkü çocuk dünyası çok zengin, renkli ve neşe doludur. Kolay şeylerden zevk alıp iyimser olmaya büyüklerin de ihtiyacı vardır. Bu konuda çocuklarımızdan daha iyi öğretmen yoktur.

dede ali-
Daire Başkanı
10 Temmuz 2021 16:06

Müslüman Eminliği Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadis-i şeriflerinde, komşusu kendisinden emin olmayan kişinin gerçek manada iman etmiş sayılamayacağını belirtmiştir (Buhari). Acaba emin bir kişi nasıl davranır da komşuları ona güvenirler? Bu konuda Ebü'l-Leys es-Semerkandi hazretleri (rahmetullahi aleyh) şunları söylüyor: "Kişinin komşusuna üç konuda güven vermesi gerekir. Dil, el ve namus. Dil ile güven vermenin şartı, kendisinden bahsederken komşusu bir anda odaya girse sözünü kesmesine gerek kalmamasıdır. Ya da komşusu söylediklerini duysa utanmamasıdır. El ile güven vermenin şartı, komşusu cüzdanını evinde unutsa, sonra hatırlasa, hiçbir korkuya kapılmaması ve orası nasılsa benim de evimdir diyebilmesidir. Namus konusunda güven vermenin şartı ise, kendisi yolculuktayken komşusunun onun evine gittiğini duysa içinin rahat etmesi ve şüphelenmemesidir." Bir Söz Hasan-ı Basri hazretleri (rahmetullahi aleyh) şöyle demiştir: "Güzel komşuluk sadece komşuya eziyet etmemek değildir. Güzel komşuluk aynı zamanda komşudan gelen eziyetlere katlanmaktır."
Toplam 27 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi