Editörler : E.Kayı Han


Yasaklı
27 Ocak 2022 16:40

Dünya Yeni Bir Osmanlı'ya Muhtaç

Değer verene, elbette değer verilecekti. Korumaya çalışan, korunacaktı. Seven, sevilecek; muhabbet duyana, muhabbet duyulacaktı. Evet, Peygamber seni çok seviyordu. Çünkü sen de O'nu çok seviyordun. O ve O'na ait her şeye derin bir muhabbet besliyordun. Asırlar süren ömrünce de bunu hemen her fırsatta göstermiştin.

Daha gencecik iken, O'nun getirdiği kitaba saygısızlık olur diyerek, bütün bir gece, Kur'an'ın bulunduğu odada ayaklarını uzatıp yatmamıştın.

Tarih boyunca onlarca devletin, kapısına gelip gelip hüsran içinde geri döndüğü İstanbul'u, sırf O'nun müjdesine ermek için fethetmiştin. Bu güzel beldeyi alınca, "Kendinize bir saray yaptırmayacak mısınız?" diye sorduklarında, "O güzel Peygamberin mihmandarını bulup, ona bir türbe yaptırmadan kendime bir saray yaptırmaya haya ederim." demiştin.

Senin fikrinde hep O, güzeller güzeli olduğu gibi, zikrinde de, faaliyetlerinde de hep O vardı. O'nun yüzyıllar evvel verdiği müjdeyi gerçekleştirme şevkiyle İstanbul'a yüklendiğinde, Boğaz'ı tutmak için Rumeli yakasına bir kale inşa etmen gerektiğ


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:42

Senin fikrinde hep O, güzeller güzeli olduğu gibi, zikrinde de, faaliyetlerinde de hep O vardı. O'nun yüzyıllar evvel verdiği müjdeyi gerçekleştirme şevkiyle İstanbul'a yüklendiğinde, Boğaz'ı tutmak için Rumeli yakasına bir kale inşa etmen gerektiğinde, kale duvarlarını, Kufi hatla Muhammed yazarak inşa etmiştin. Sen bu anlamlı davranışınla, Diyar-ı Rum denen toprakları, O mübarek isimle mühürleyerek Diyar-ı İslâm haline getirmiştin.

Ülkeyi yönetme vazifesi sana verildiğinde, vazifenin bilincinde olarak ilk önce Yüce Peygamber'in mihmandarı Eba Eyyube'l-Ensari'nin huzuruna gitmiş, ceddin Osman Bey'in kılıcını O'nun huzurunda kuşanmıştın. Aslında imkân olsa, sen ey güzel Osmanlı, gider, o mübarek kılıcı Sevgililer Sevgilisi'nin huzurunda, Medine'de, Ravzayı Mutahhara'da kuşanırdın; ama halkın selâmeti için fedakârlık yapmaya, başkaları için yaşamaya mecburdun ve İstanbul'dan da ayrılamazdın. Bu sebepledir ki sen, Hicaz topraklarına hiç gidemedin. Oralara hiç yüz süremedin. Seni oralarda, hep rüyalarda, yakazalarda gördüler. Ve Sen hep oraların hicranıyla yandın.


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:43

Sen: "Ben senin bastığın yerlerin hadimiyim." demiştin. Bunu söylerken samimiyetini gösterme adına da, Kâbe'nin avlusunu süpürttüğün tavus tüylerinden birini tacına takmıştın. Bununla da yetinmemiş, O'nun mübarek ayak izini, "N'ola başımda taçım gibi taşısam daim.." diyerek, sorguç gibi tacının üzerine koydurmuştun.

Her işinde o güzel Rasûl'ün işaretini beklemiştin. Kıbrıs fethedilip bunun şükrünü eda etme adına bir cami yaptırmak istediğinde, camiyi inşa edeceğin yeri bile O söylemişti sana. Ama sen de O'na karşı son derece saygılıydın. Sultan Ahmet Camii'ne, altıncı minareyi, O'nun mescidine yedincisini ekletmeden yaptırmayı saygısızlık addetmiştin.

Mısır'ı fethettiğin zaman, Kutsal Emanetler ile Hicaz Emiri sana bağlılığını bildirdiğinde, gözlere sürme bu emanetlerin başında, kesintisiz Kur'ân okumayı başlatmış, bu iş için otuz dokuz hafız görevlendirmiş, kırkıncı hafız olarak da kendini vazifeli kılmıştın.


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:45

O gözlere sürme Sakal-ı Şerifleri, cam ampullere bir bir koydurarak, Güzeller Güzeli'nin bu mübarek hilyelerini her insan görsün diyerek, dünyanın dört bir yanına dağıtmıştın.

Sadece mübarek sakallar mı? Sen O'na ait her şeye düşkündün. Hz. Peygamber'in Kâb Bin Züheyr'e hediye ettiği mübarek hırkası, dönüp dolaşıp senin ülkene geldiğinde, heyecanlanmış, onu muhafaza etmek için hemen bir cami yaptırmıştın. Hırka-ı Şerif'in adıyla anılacak bu camide korunacak olan Peygamber Hırkası, bundan böyle halka buradan sergilenecek, sen muhafaza edecektin.

Sen O'nun adına da müştaktın. Bu nedenledir ki her yerde O'nun adını anmış, O'nun türkülerini söylemiştin. Çocuklarını bile O'nun adıyla uyutmuş, O'nun adıyla büyütmüştün. Çocuklarına hep O'nun ve sevdiklerinin adlarını vermiştin. Tarihte kaç sülâle vardır senin kadar Peygamber adını nesillerine çok koyan. Sen çevreni Ahmetlerle, Mahmutlarla, Mehmetlerle süslemiştin.

Topkapı Sarayı avlusunda, o Güzeller Güzeli'nin sancağını selâmlamadan hiçbir sefere çıkmamıştın.


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:47

Avrupa'da O'nu alaya alan bir oyun sergilendiğinde, hasta halinle bile kükremiş ve: "Tiz o oyunu kaldırın, yoksa tüm Âlem-i İslam'ı aleyhinize ayaklandırırım." diyerek vefanın en güzel örneğini sergilemiştin.

O'nun beldesinden demiryolu hattı geçirirken, bu mübarek toprakları gürültüye boğmamak için, tren raylarına keçe döşetmiştin.

O'nun ümmetidir diyerek, her sene Sürre Alayları ile, Hicaz bölgesinin halkına altın ve mücevher dağıtmıştın. Sürre Alayları'na o kadar çok önem veriyordun ki, kervanların İstanbul'dan ayrılma zamanı geldiğinde, bütün işlerini bir yana koyuyor, onları uğurlamak için bizzat yollara çıkıyordun. Sürre Alayları'nı uğurlama vazifesinden seni en ağır hastalıklar bile alıkoyamıyordu. I. Abdülhamid'in hastalığının en ağır döneminde, Sürre Alayı'nın çıkış gününü bir gün öncesine aldırarak onları uğurlama törenine katıldığını, tören bitiminde de daha Topkapı Sarayı avlusundan ayrılamadan bir köşeye yığılarak Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu hatırlıyor ve sendeki vazife şuurunun hassasiyeti karşısında hayretler içinde kalıyoruz


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:48

Sen, O'nu sevdiğin gibi; O'nun sevdiklerini de seviyordun. O neye düşkünse, sen de ona düşkündün. O, Âlemlerin Rahmeti, Medine'de yüzünü Kudüs'e dönüp namaz kılarken; gönlünün asıl kıblesi olan mekânı özlediği gibi, buraları da özlememesi düşünülemezdi. Sen de orayı ve orasıyla ilgili her şeyi çok seviyordun. Her sene bu kutsal evin örtüsünü İstanbul'da bizzat altın yaldızlarla hazırlatıyor, Sürre Alayları ile oralara gönderiyordun. Bir önceki örtüyü de, "Allah'ın evine tam bir sene dokundu." diyerek, kutsal sayıyor, en değer verdiğin mekânların başköşesine özenle asıyordun. Bugün hangi Selâtin Camiine girsek, duvarlarında senin eserin bir mübarek bez görüyor ve senin O'na muhabbetin karşısında iki büklüm oluyoruz, ey Osmanlı!

Sadece örtü mü? Hayır değil. Sen oraların taşına bile hayrandın. Kâbe'nin köşesinde duran Hacerü'l-Esved'i, sırf Peygamber öptü diye korumuş, etrafını altınla kaplatmıştın. Bu kaplama esnasında taşın küçük bir parçası kırılmıştı. Sen o taş parçasını eller üzerinde dualarla İstanbul'a kadar getirtmiş, camilerinin ve türbelerinin kapılarına koydurmuştun. Bugün Kanunî Sultan Süleyman'ın Türbesi ve Sokullu Camii'nin kapısının üzerine bakıp da kara bir taşı, altın çerçeveler içinde orada görünce, hayran olduğun değerlere sahip çıkamadığımızı görüyor ve utancımızdan yerin dibine geçiyoruz.

O'na duyduğun sevgiyle coşarak, O'nun çizdiği yoldan bir nebze olsun ayrılmadın. Medine'de diğer din mensupları ile diyaloğu kollayan hoşgörü Peygamberinin has bir ümmeti olarak, sen de dinler arası hoşgörüde tarihin şahit olmadığı manzaraları meydana getirmiştin. Bugün, yaşlılar için yaptırdığın Darü'l-Aceze'de yan yana duran cami, kilise ve havrayı görüyor ve seni anlayamamış olmanın ızdırabını duyuyoruz.


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:50

Evet, sen çok müşfiktin, sen çok vefalıydın, sen o Güzeller Güzeli Peygamberimiz'i en iyi anlayanlardandın. Sen O'nu çok sevdin ve bu anlattıklarımız gibi daha nice güzelliği O'nun adına sergiledin. Başta da söylediğimiz gibi, değer verene elbette değer verilecekti. Korumaya çalışan, korunacaktı. Seven, sevilecek; muhabbet duyana, muhabbet duyulacaktı. Elbette ki, O da seni unutmadı, seni çok sevdi. Ve ne zaman ki sen O'nun o ağızlara tat, güzel adını anarak O'nu çağırdın, O, hemen senin yanında oldu.

Örnek mi istiyorsun, hani sen zorlu İstanbul surlarına tüm gücünle yüklendiğinde, Ulubatlı'n surların en yükseğine tırmanmış ve burçlara sancağı dikmişti. Kanlar içinde, gözlerini ötelere açmak üzere iken; tebessüm ediyordu. Sen, ona neden tebessüm ettiğini sormuştun. O da sana, Peygamberimiz'i az önce surlarda gezerken gördüğünü söylemişti. O Güzeller Güzeli, o gün seni yalnız bırakmamıştı.

Mısır seferine çıkmıştın. Yazın sıcağında, dünyada hemen hiçbir canlının göze alamayacağı bir şeye girişmiştin. Kavurucu Sina çölünü geçmek... Hem de dev bir ordu ile. Çölün ortalarında Peygamber'i önünde sana yol gösterirken görmüştün. Öyle saygılıydın ki; hemen atından inmiş, kavurucu kumları yürüyerek katetmeye başlamıştın. Sen attan inersin de ordun durur mu, kalabalık ordunun tamamı atından inmiş, ve seni takip etmişti. Bu, tarihin durup kulak vereceği bir sahne idi: O, seni oralarda da yalnız bırakmamıştı.


huzur-I4
Yasaklı
27 Ocak 2022 16:51

Ya Çanakkale! O bambaşka bir destan idi. Dünyaya altı yüz sene huzur ve adalet dağıtmış iken, bir zaman sonra zaafa düşmüştün. Hastalanmış ve elden ayaktan kesilmiştin. Sen güçlü iken, köşe bucak saklanacak yer arayanlar, senin bu durumun karşısında meydanlarda ileri geri konuşmaya başlamıştı. En büyük arzuları da seni bitirmek ve dünyayı arzu ettikleri gibi paylaşıp tüketmekti. Ve onlar senin üzerine üşüştüler. Bu senin varlık ve yokluk savaşındı. Düşmanın bu üstün güçleri kapına dayanmıştı. Ya ölecek, ya da öldürecektin. Çanakkale sırtlarında sıkıştığın bir anda yürekten bir haykırışla yardım istemiştin O'ndan, "Yetiş, Ya Muhammed kitabın gidiyor!" demiştin. Sen çağırırdın da O hiç durur muydu? Sen O'nun getirdiği din adına bu sırtlarda can verirken, O'nun gönlü hiç razı olabilir miydi Medinelerde kalmaya? Zaten Ravzayı Mutahhara'nın türbedârına da öyle dememiş miydi rüyasında; "Ben şimdi Medine'mde değilim, Çanakkale'deyim... Çok zor durumda olan asker evlâtlarımı yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı. Şimdi onlara yardım ediyorum."

İşte dinine yüzyıllarca kol kanat gerdiğin Yüce Rasûl'ün sana düşkünlüğü.

NE GÜZELDİN SEN EY OSMANLI

NE GÜZELDİN SEN EY ECDAD


OdTr
Memur
26 Mart 2022 16:10

"Eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl..."

Eski hâl, saltanat ve otoriter yönetim şekilleridir. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hz., bu yönetim şekillerinin artık bu asırda geçerli olmayacağını açık bir dil ile ifade etmektedir.

Yeni hâl ise, cumhuriyet ve demokratik yönetim şeklidir. Ki bu asırda artık bunun dışında bir rejim aramak safsata ve izmihlal olacaktır.

İzmihlal kelime olarak bozulup gitmek, perişan olmak, yok olmak, görünmez hâle gelmek gibi anlamlara geliyor. Otoriter ve diktatör rejimlerle yönetilen İslam aleminin perişan ve görünmez (Müslümanların siyasi ve askeri açıdan etkisiz olması) hâli buna şahittir.

"Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?

Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hâl muhal; ya yeni hâl veya izmihlâl..."

"Sual: Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hâl hiç olmayacak mıdır?

Cevap: Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılırsa, külü havaya savrulursa, o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kâbil midir?"(1)

Hilafetin bir ruhu bir de cesedi var; malum ruh baki ceset ise fanidir. Bu anlamda bir Müslümanın hilafetin ruhuna karşı olması mümkün değildir. Ama hilafetin şekli ve cesedi her dönemin şartlarına ve her çağın konjonktürüne göre değişir ve değişmek zorundadır. Hilafet eskiden saltanat rejimi ile kaim idi, şimdi ise cumhuriyet ile kaim olmak lazımdır. Yoksa hilafetin manası eskiyip yok olmaz...

(1) bk. Münazarat.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 06:57

Dünyanın osmanliya degil,turkiye cumhuriyetine ihtiyaci var.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 07:00

Turkiye bireysel haklara cok onem verilen bir ulke.niye camiye gidiyorsunuz diyen yok,niye oruc tutuyorsunuz diyen yok.yadamak isteyen yasiyor kendi inancini yasamak istemeyen yasamiyor.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 07:03

Bazi ülkelerdeki gibi mezhep kavgalari yok.bugün turkiye dunyanin 20.büyük ulkesi.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 07:06

Osmanli cok uluslu bir devletti.turkiye cumhuriyeti turklerin cogunlukta olduğu bir ülke.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 07:08

Türkiye cumhuriyeti bugün kendi ayaklari üzerinde durabilen bir ülkedir. Yeni bir osmanlidan ziyade dünyanın bugünkü türkiye cumhuriyetine ihtiyaci var.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 09:06

Dünyada 209 ulke var.türkiye dünyanın 20.büyük ekonomisidir.ve dunyada sayginligi olan bir ülkedir.


gazanya
Daire Başkanı
17 Nisan 2022 09:09

Yeni bir osmanlidan ziyade bugünkü türkiye cumhuriyetine dunyanin ihtiyaci var.


Baba Janga
Yasaklı
18 Nisan 2022 00:30

eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı sözüne cukk diye oturan bir başlık olmuş

yıllarca osmanlıyı çok güzel bir şekilde anlatmaya çalıştınız ammmaaa

nedense osmanlının gerçek tarihini öğrenmek işinize gelmiyor

vay neymiş osmanlıda adalet varmışmış

vay neymiş osmanlı dünyayı sömürmemişmiş.

geçin bu palavraları

ha şunu derseniz ki osmanlı dönemin en büyük askeri yapılanması dersen amenna derim

nasıl iskender, timur, roma dünyayı sömürmüş ise osmanlıda gücü eline geçirince sömürmüştür.

bunca m2 büyüklükte bir imparatorluğu beslemek ancak sömürme yoluyla olur. Sanayi devrimine dahaaa çok zaman vardır.

osmanlının ele geçirdiği topraklarda yaşayan kimsede osmanlı için duyduk ki sende adalet varmış gel bizi topraklarına kat dememiştir.

gücü eline alan borusunu öttürür.

o yüzden adaletmiş, sömürgeye hayırmışmış bu ayakları geçiceksiniz.


gazanya
Daire Başkanı
18 Nisan 2022 11:58

Türkiyemle gurur duyuyorum,basimi yastigima koydugumda mutluyum ve huzurluyum.Biliyorum ki dünyanın en büyük ve en güçlü ulkelerinden birinde oturuyorum.


gazanya
Daire Başkanı
18 Nisan 2022 12:01

Osmanli geride kaldi.osmanli döneminde fetih politikasi vardi ve imparatorluklar dönemiydi.cok uluslu bir yapiydi osmanli ve cok sayida millet vardi.


gazanya
Daire Başkanı
18 Nisan 2022 12:03

Iyi padisahlarida oldu muhakkak donemin kosullarina göre. Milliyetcilik akiminin etkisiyle dagildi osmanli.


gazanya
Daire Başkanı
18 Nisan 2022 12:06

Gurur diyuyorum türkiyemle giyindin diyen soyundun diyen yok .olmamalida.bireysel ozgurlukler ön planda olmali.bugunde öyle zaten.

Toplam 41 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi