Adliyedeki yazı işleri müdürü benimle aynı okulu okumuş, GYS'de belki benden düşük puan almış, benden hiç bir farkı yok, aynı sıralarda çalışmışız ama bir şekilde o da benim gibi zabıt katibiyken mülakatı geçerek müdür olmuş benden artısı ne ki hukuk fakültesi mi bitirmiş? Neden odasına girerken kapısını çalıp önümü ilikleyip yalvararak yıllık izin dileniyorum yıllardır anlamadım bu olayı. Hakimimden savcımdan izin isterim, müdürü bilgilendiririm sadece olay budur ama bazıları "önce benden izin alacaksın sonra hakime savcıya soracaksın" diyor Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün bu konuda yazısı olduğu halde genelgeye aykırı olarak böyle bir istekte bulunuyor. Bazı müdürlerimiz baş tacı geldiği yeri unutmamış, personele adaletle davranıyor, kibirden uzak, personel ayrımı yapmadan eşit mesafede arkadaş gibi davranıyor onlar baş tacı onları ayrı tutuyorum ancak bazıları neredeyse kendisini mahkemedeyse hakimle, savcılıktaysa Cumhuriyet Savcısı ile eşit mesafede görüyor, aynı muameleyi bekliyor. Kusura bakmayın da hakim/cumhuriyet savcısı dediğimiz insanlar yıllarca dershanelere şuraya buraya gidip gençliğini üniversite sınavına vermiş, üniversite sınavında ilk 15 bine girip derece yapmış, hukuk eğitimi gibi zor bir eğitimi bitirebilmek için sabahlara kadar birkaç saatlik uykuyla haftalarını geçirmiş, hakimlik savcılık sınavını kazanabilmek için (ki çok zor bir sınavdır yaklaşık 20 tane hukuk dersi+matematik+geometri, tarih v.s'den oluşur) çalışmaktan psikolojisi bozulma noktasına gelmiş, akademide ter dökmüş, mesleğe başladığında anadolunun doğusu batısı demeden yerinden yurdundan ayrı, gurbette zorunlu tayine tabi olarak görev yapmış insanlar. Bu kadar emek veren insanlarla, doğduğu şehrin adliyesine çivi çakmış hayattaki tek başarısı açıköğretimden işletme iktisat bitirerek GYS'den 70 üstü puan almak olan bir kişiye aynı muameleyi göstermek içimden gelmiyor. Elbette beğensek de beğenmesek de devlet hiyerarşisine itaat etme yükümlülüğüm var saygıda kusur etmeden devletin verdiği görevi layıkıyla yerine getirmeye çalışıyorum ama "yazı işleri müdürü" olayına bir türlü anlam veremedim. Sınırlı yetkili personel şefi olabilir belki ama "yazı işleri müdürü" sıfatı verilerek personel üzerinde bu kadar yetkili olmasını (özellikle savcılık müdürlerinin hele küçük illerde zaten başsavcı gibiler) anlayamıyorum. Giderek artan maaş farkından zaten söz etmeyeceğim. Nöbet yok, duruşma yok, ifade yok, sorumluluk az, maaş fazla ilginç bir kadro gerçekten. Adliyede 2 tane müdür kadrosu olacak biri komisyon müdürü, diğeri idari işler müdürü, hadi bir tane de personel müdürü olsun o kadar. Konuyu biraz saptırdım ama kardeşlik deyince aklıma geldi. Biz kardeş gibi ağabey gibi görsek de bazen öyle olmuyor işte...
Adliyedeki yazı işleri müdürü benimle aynı okulu okumuş, GYS'de belki benden düşük puan almış, benden hiç bir farkı yok, aynı sıralarda çalışmışız ama bir şekilde o da benim gibi zabıt katibiyken mülakatı geçerek müdür olmuş benden artısı ne ki hukuk fakültesi mi bitirmiş? Neden odasına girerken kapısını çalıp önümü ilikleyip yalvararak yıllık izin dileniyorum yıllardır anlamadım bu olayı. Hakimimden savcımdan izin isterim, müdürü bilgilendiririm sadece olay budur ama bazıları "önce benden izin alacaksın sonra hakime savcıya soracaksın" diyor Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün bu konuda yazısı olduğu halde genelgeye aykırı olarak böyle bir istekte bulunuyor. Bazı müdürlerimiz baş tacı geldiği yeri unutmamış, personele adaletle davranıyor, kibirden uzak, personel ayrımı yapmadan eşit mesafede arkadaş gibi davranıyor onlar baş tacı onları ayrı tutuyorum ancak bazıları neredeyse kendisini mahkemedeyse hakimle, savcılıktaysa Cumhuriyet Savcısı ile eşit mesafede görüyor, aynı muameleyi bekliyor. Kusura bakmayın da hakim/cumhuriyet savcısı dediğimiz insanlar yıllarca dershanelere şuraya buraya gidip gençliğini üniversite sınavına vermiş, üniversite sınavında ilk 15 bine girip derece yapmış, hukuk eğitimi gibi zor bir eğitimi bitirebilmek için sabahlara kadar birkaç saatlik uykuyla haftalarını geçirmiş, hakimlik savcılık sınavını kazanabilmek için (ki çok zor bir sınavdır yaklaşık 20 tane hukuk dersi+matematik+geometri, tarih v.s'den oluşur) çalışmaktan psikolojisi bozulma noktasına gelmiş, akademide ter dökmüş, mesleğe başladığında anadolunun doğusu batısı demeden yerinden yurdundan ayrı, gurbette zorunlu tayine tabi olarak görev yapmış insanlar. Bu kadar emek veren insanlarla, doğduğu şehrin adliyesine çivi çakmış hayattaki tek başarısı açıköğretimden işletme iktisat bitirerek GYS'den 70 üstü puan almak olan bir kişiye aynı muameleyi göstermek içimden gelmiyor. Elbette beğensek de beğenmesek de devlet hiyerarşisine itaat etme yükümlülüğüm var saygıda kusur etmeden devletin verdiği görevi layıkıyla yerine getirmeye çalışıyorum ama "yazı işleri müdürü" olayına bir türlü anlam veremedim. Sınırlı yetkili personel şefi olabilir belki ama "yazı işleri müdürü" sıfatı verilerek personel üzerinde bu kadar yetkili olmasını (özellikle savcılık müdürlerinin hele küçük illerde zaten başsavcı gibiler) anlayamıyorum. Giderek artan maaş farkından zaten söz etmeyeceğim. Nöbet yok, duruşma yok, ifade yok, sorumluluk az, maaş fazla ilginç bir kadro gerçekten. Adliyede 2 tane müdür kadrosu olacak biri komisyon müdürü, diğeri idari işler müdürü, hadi bir tane de personel müdürü olsun o kadar. Konuyu biraz saptırdım ama kardeşlik deyince aklıma geldi. Biz kardeş gibi ağabey gibi görsek de bazen öyle olmuyor işte...