Şimdi söylermisiniz bana, bunca yönetici sayısına ve devasa bir maliyete, tek amacı kar etmek olan özel sektörde hangi şirket müsamaha gösterir. Özel sektör; yöneticinin çokluğuna değil, az ve öz olanına, yani ehliyet ve liyakatına, basiret ve ferasetine, kalitesine, niteliğine, yeteneğine, yeri geldiğinde mevcut akışa, helede kötü gidişe müdahale edebilme kapasitesine, kendi işyeri bazında risk alabilene, şirket için çözüm üretene, çalışanın yerine kendini koyabilene, beyin fırtınası yapan ve yukarıya çözüm önerileri sunana, bir taşın üstüne taş koyana, koymaya çalışana bakar. Şirketin menfaatine olacak her çeşit kritere bakarda bakar... Yoksa alışılagelmiş rutin bir şekilde yürüyen bir işin başında oturup, önüne konulan evrağı imzalayıp, mesaisinin dolmasını, aybaşı gelsede bol ikramiyeli, tören temsilli maaşımı alsam diye re'sen ememkliliğini bekleyen yöneticiye değil. Aksi halde böyle bir profile sahip olan yöneticiyi, gözünün yaşına bakmadan bir saniye bile tutmaz, kapının önüne koyar. Helede yılsonu bilanço tablosunda zararın sermayeyi bile aştığını gördüyse ne yapmaz, özel sektör? Haksızmıyım?...
Şimdi söylermisiniz bana, bunca yönetici sayısına ve devasa bir maliyete, tek amacı kar etmek olan özel sektörde hangi şirket müsamaha gösterir. Özel sektör; yöneticinin çokluğuna değil, az ve öz olanına, yani ehliyet ve liyakatına, basiret ve ferasetine, kalitesine, niteliğine, yeteneğine, yeri geldiğinde mevcut akışa, helede kötü gidişe müdahale edebilme kapasitesine, kendi işyeri bazında risk alabilene, şirket için çözüm üretene, çalışanın yerine kendini koyabilene, beyin fırtınası yapan ve yukarıya çözüm önerileri sunana, bir taşın üstüne taş koyana, koymaya çalışana bakar. Şirketin menfaatine olacak her çeşit kritere bakarda bakar... Yoksa alışılagelmiş rutin bir şekilde yürüyen bir işin başında oturup, önüne konulan evrağı imzalayıp, mesaisinin dolmasını, aybaşı gelsede bol ikramiyeli, tören temsilli maaşımı alsam diye re'sen ememkliliğini bekleyen yöneticiye değil. Aksi halde böyle bir profile sahip olan yöneticiyi, gözünün yaşına bakmadan bir saniye bile tutmaz, kapının önüne koyar. Helede yılsonu bilanço tablosunda zararın sermayeyi bile aştığını gördüyse ne yapmaz, özel sektör? Haksızmıyım?...
ejdercapan46 , 1 yıl önce
Şirketleşme gerekçelerinin en başında, personel maliyetlerini düşürmek adına 399'lu personelden de az bir ücretle çalıştırılabilecek memur-işçi arası yeni bir model olan İHS'li statüye geçmek değil miydi? Evet. Ama gelinen nokta da 399'lularla İHS'liler arasında bir fark kaldı mı? Kalmadı. Üstelik yönetici kademesinin neredeyse tamamı İHS'li olduğundan bu kesimin sayısı yaklaşık olarak 3 bin gibi bir rakama tekabül ediyor mu? Ediyor. Buyurun basit bir hesap yapalım. En düşük Gişe/Büro Görevlisi olup Vekaleten Müdürlüğe bakan bir personelin bile şirkete aylık maliyeti 60 bin liranın üzerine çıktığını her çalışan bilir. En düşük maliyet olan bu 60 bin lirayı baz alarak bir hesaplama yapılsa bile sonuç, devasa bir rakama tekabül etmektedir. Bir aylık maliyet; 3.000 kişi x 60.000 lira = 180 milyon lira. Bunu 12 ay ile çarp, karşımıza çıkan rakam; 2 milyar 160 milyon lira. Dikkat ederseniz bütün rakamları da tabandan aldık. Ne gerek vardı o zaman şirket olmaya? Oysa şirkete dönüşerek en ucuz maliyet girdisiyle daha fazla kar elde etmek değil miydi, hedefimiz? Devlet büyüklerimiz daha iyi bilir ama bu stratejiyle bir yıla kalmaz bu gemi batar. İmkansız denecek derecede olsa bile ya bir kanun değişikliğiyle şirket tekrar KİT'e döndürülmeli. Ya da Geçici 5. maddeye istinaden (sözde) mevcut statüleriyle beraber mali ve özlük hakları korunan 399'luların 11 yıllık misafirliğine son verilerek şirketten gönderilmelidir. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol diyor, selam ve saygılarımı sunuyorum...