Ayrıca sizin sorunuza gelirsem aşağı yukarı bu şeyleri hepimiz yaşadık..Stajyerken ilk dersi anlattığımda öleceğim sanmıştım..Özellikle mükemmeliyetçi bir yapınız varsa bu depresyon isteksizlik hali daha da fazla olur..Zamanla alışıyorsunuz.Gerçek yaşama adım atıyorsunuz.Şimdiye kadar hep öğrenciydiniz.Gerçek sıkıntı görmediniz.Şunu da unutmayın Bütün sınıfın konuyu yüzde yüz anlamasını sağlayamazsınız.Ders istekli öğrenciye anlatılır..Atandıktan sonra eğitim fakültesinde gördüğünüz ülke gerçeğiyle alakası olmayan o bilgileri unutup, meslekte kendinizi yetiştirmeye bakın..Mebin sizden ilk istediği şey derse öğrenciler sağlıklı ve sağ giren öğrencinin yine sağlıklı ve sağ çıkmasını sağlamak..Öğretim bundan sonra geliyor..Öğretimi pek kimsenin salladığı yok açıkçası..Siz elinizden geleni yapın ama sınıfın tamamı ögrendi mi? öğrenmediyse neden öğrenemedi suç bende mi orda hata mı ettim burda doğru mu dedim gibi saçma soruları kendinize sakın sormayın..Çünkü eğitim öğretim aile ilişkileri tam ve eksiksiz, maddi sıkıntısı olmayan, karnı tok ve hasta olmayan sağlam bireylere verilir..Atandığınızda sizde göreceksiniz öğrencilerin en az yarısının anne baba boşanmış, ya da anne babadan biri sağ değil, Ya da fakirlikten kahvaltı bile etmemiş veya anne baba şiddetine uğramış, yine fakirlikten okuldan sonra bir işte çalışan, veya Türkçesi yeterli olmayan veya başka sorunlarla boğuşanlardan meydana geldiğini göreceksiniz..Böyle bir ortamda istersen profesörü getir nafile...Önemli olan anlattığın ders değil onlarla kurduğun kurabildiğin bağdır, Verdiğin vizyondur..Yıllar sonra gördüğün rastladığın, senle iletişim kuran öğrencilerinin hiç biri sana dersi ne kadar güzel anlattığını ya da anlatamadığını söylemeyecek.Onları farkında olarak ya da olmayarak cesaretlendirdiğinden, ilham kaynağı olduğundan ya da ufkunu nasıl açtıklarından ya da senle olan güzel anılarından bahsedecekler.. İkincisi bir neden de öğretmenlik hassas, nazik, empatik, duygusal, kafaya bir şeyi kolay takan, kontrolcü insanlara göre bir meslek değil..Vurdumduymaz, geniş, rahat, yüzüne tükürsen yağmur yağıyor galiba diyen tiplere göre daha uygun, ve gerçekten böyle arkadaşlarım çok rahat ediyorlar.. Yani şimdi derste böyle sıkıntı çekiyorsunuz yarın öğrenci size küfrettiğinde ya da veli küfrettiğinde veya darp ettiğinde ne yapacaksınız? Evet Bizim mesleğin gerçekleri bunlar..Bana ilk defa öğrenci küfrettiğinde 1 ay depresyonda gezmiştim.Yukarda yazdığım gibi rahat olan arkadaşlarımın umrunda bile olmadı.. Dediğim gibi şimdi bunları düşünmeyin atanmaya bakın.4 sene kendinizi gözleyin..Olmadı Memurluk şeflik sınavına girer hayatınıza öyle yön verirsiniz..
Ayrıca sizin sorunuza gelirsem aşağı yukarı bu şeyleri hepimiz yaşadık..Stajyerken ilk dersi anlattığımda öleceğim sanmıştım..Özellikle mükemmeliyetçi bir yapınız varsa bu depresyon isteksizlik hali daha da fazla olur..Zamanla alışıyorsunuz.Gerçek yaşama adım atıyorsunuz.Şimdiye kadar hep öğrenciydiniz.Gerçek sıkıntı görmediniz.Şunu da unutmayın Bütün sınıfın konuyu yüzde yüz anlamasını sağlayamazsınız.Ders istekli öğrenciye anlatılır..Atandıktan sonra eğitim fakültesinde gördüğünüz ülke gerçeğiyle alakası olmayan o bilgileri unutup, meslekte kendinizi yetiştirmeye bakın..Mebin sizden ilk istediği şey derse öğrenciler sağlıklı ve sağ giren öğrencinin yine sağlıklı ve sağ çıkmasını sağlamak..Öğretim bundan sonra geliyor..Öğretimi pek kimsenin salladığı yok açıkçası..Siz elinizden geleni yapın ama sınıfın tamamı ögrendi mi? öğrenmediyse neden öğrenemedi suç bende mi orda hata mı ettim burda doğru mu dedim gibi saçma soruları kendinize sakın sormayın..Çünkü eğitim öğretim aile ilişkileri tam ve eksiksiz, maddi sıkıntısı olmayan, karnı tok ve hasta olmayan sağlam bireylere verilir..Atandığınızda sizde göreceksiniz öğrencilerin en az yarısının anne baba boşanmış, ya da anne babadan biri sağ değil, Ya da fakirlikten kahvaltı bile etmemiş veya anne baba şiddetine uğramış, yine fakirlikten okuldan sonra bir işte çalışan, veya Türkçesi yeterli olmayan veya başka sorunlarla boğuşanlardan meydana geldiğini göreceksiniz..Böyle bir ortamda istersen profesörü getir nafile...Önemli olan anlattığın ders değil onlarla kurduğun kurabildiğin bağdır, Verdiğin vizyondur..Yıllar sonra gördüğün rastladığın, senle iletişim kuran öğrencilerinin hiç biri sana dersi ne kadar güzel anlattığını ya da anlatamadığını söylemeyecek.Onları farkında olarak ya da olmayarak cesaretlendirdiğinden, ilham kaynağı olduğundan ya da ufkunu nasıl açtıklarından ya da senle olan güzel anılarından bahsedecekler.. İkincisi bir neden de öğretmenlik hassas, nazik, empatik, duygusal, kafaya bir şeyi kolay takan, kontrolcü insanlara göre bir meslek değil..Vurdumduymaz, geniş, rahat, yüzüne tükürsen yağmur yağıyor galiba diyen tiplere göre daha uygun, ve gerçekten böyle arkadaşlarım çok rahat ediyorlar.. Yani şimdi derste böyle sıkıntı çekiyorsunuz yarın öğrenci size küfrettiğinde ya da veli küfrettiğinde veya darp ettiğinde ne yapacaksınız? Evet Bizim mesleğin gerçekleri bunlar..Bana ilk defa öğrenci küfrettiğinde 1 ay depresyonda gezmiştim.Yukarda yazdığım gibi rahat olan arkadaşlarımın umrunda bile olmadı.. Dediğim gibi şimdi bunları düşünmeyin atanmaya bakın.4 sene kendinizi gözleyin..Olmadı Memurluk şeflik sınavına girer hayatınıza öyle yön verirsiniz..