Bu başlığı açan her kimse çok doğru birtakım tespitlere değinmiş aynen bazı şeyleri öncelikle kendi içimizde aramalıyız sonrasında ise sonuçların bizlere nasıl yansıdığını görmeliyiz neticede ne ekersek onu biçeriz.
Bu ülke insanının genel profiline baktığımızda kolaycılık, herşeyi kitabına uydurma, birilerinin arkasından iş çevirme, alavere dalavere, kestirme yoldan birşeylere erişebilme, demagojiye kaçma, birşeyleri suçlarken eleştirirken atıp tutarken birtakım problemlerin kaynağını kendisinden de kaynaklı olabileceğini kabul etmeme, kültür, görgü, bakış açısı anlamında birtakım gelişmelere direnç gösterme v.s. eğilimler oldukça yüksek oranda. 22 yıldan beridir ülkeyi yöneten insanlarda sonuçta uzaydan gelmedi.
Bir söz vardır bal tutan parmağını yalar aynen bu noktada kamuya yapılan harcamaların aşırı yüksek seviyede olmasının da ekonominin şu an ki durumunda etkisi var ama bunun yanında beklenen düzeyde üretimin olmaması, iş imkanlarının yeterli seviyede olmaması, üretmeden tüketme alışkanlığımızın çok olması, kalifiye nitelikte insanlara değer verilmemesi, dış borçların yüksek olması, nüfusun fazla olması gibi etkenleri de unutmamak gerekir.
Maalesef tüm bu olumsuzlukların üzerine Türkiye'de yolsuzluklar, usulsüzlükler ve suç oranlarında da ciddi bir artış sözkonusu, devlet, hukuk ve adalet mekanizması da bu durumlar karşısında etkin mücadele edemeyecek düzeye geldi sonuç olarakta herşey siyasete dönüşmüş durumda yani paran varsa gücün varsa nüfuzun varsa kimse hesap soramıyor ama yoksulsan arkan yoksa bir konuda gerçekten haklıysan, mağdursan, haksızlığa uğramışsan, kendin için toplum için haklı faydalı müspet bir konuda mücadele içerisindeysen tutuklanıp yıllarca hapis yatıyorsun tüm bu şartlar altında bir ülkenin ilerlemesinden kalkınmasından gelişmesinden sözedebilmek mümkün mü? Örneğin bu ülkede dolandırıcılıktan vurgunculuktan kara para aklamadan tutuklanıp hapse konulması gereken sadece Dilan Polat mıydı? Dilan Polat sütten çıkmış ak kaşık tabi ki değil hatta daha da fazlasını hakediyor ama şu an ki süreçte bir kurban bir günah keçisi bir aktör olarak nitelemek çok daha doğru ki bu ülkede Dilan Polat'ın katbekat üzerinde yüzbinlerce vurguncu, para baronu ve hortumcu var ama onlara dokunulmuyor yani devletle siyasetle ilişkileriniz iyiyse yakınlık seviyeniz yüksekse sorun yok ama ilişkiler bozuldu mu mutlaka bir açığınız bulunuyor öyle ki devletle iş yapan önemli ihaleleri omuzlayan büyük patronları ele alalım nitekim devlet bile olsa özel sermayeye bağımlı bu şartlar altında kamu binalarını tesislerini yaptıran müteahhitleri, büyük hacimli mal alımı yaptığı tüccar ve sanayicileri kaçakçı dolandırıcı hortumcu olduklarını ispatlasa bile tutuklayamaz çünkü tutuklarsa şirketlerine el koyarsa kaynakları kesilir bu durum Özal dönemi liberal ekonomi anlayışı ve özelleştirme hamleleriyle bugünkü durumlara geldi.
Bu başlığı açan her kimse çok doğru birtakım tespitlere değinmiş aynen bazı şeyleri öncelikle kendi içimizde aramalıyız sonrasında ise sonuçların bizlere nasıl yansıdığını görmeliyiz neticede ne ekersek onu biçeriz.
Bu ülke insanının genel profiline baktığımızda kolaycılık, herşeyi kitabına uydurma, birilerinin arkasından iş çevirme, alavere dalavere, kestirme yoldan birşeylere erişebilme, demagojiye kaçma, birşeyleri suçlarken eleştirirken atıp tutarken birtakım problemlerin kaynağını kendisinden de kaynaklı olabileceğini kabul etmeme, kültür, görgü, bakış açısı anlamında birtakım gelişmelere direnç gösterme v.s. eğilimler oldukça yüksek oranda. 22 yıldan beridir ülkeyi yöneten insanlarda sonuçta uzaydan gelmedi.
Bir söz vardır bal tutan parmağını yalar aynen bu noktada kamuya yapılan harcamaların aşırı yüksek seviyede olmasının da ekonominin şu an ki durumunda etkisi var ama bunun yanında beklenen düzeyde üretimin olmaması, iş imkanlarının yeterli seviyede olmaması, üretmeden tüketme alışkanlığımızın çok olması, kalifiye nitelikte insanlara değer verilmemesi, dış borçların yüksek olması, nüfusun fazla olması gibi etkenleri de unutmamak gerekir.
Maalesef tüm bu olumsuzlukların üzerine Türkiye'de yolsuzluklar, usulsüzlükler ve suç oranlarında da ciddi bir artış sözkonusu, devlet, hukuk ve adalet mekanizması da bu durumlar karşısında etkin mücadele edemeyecek düzeye geldi sonuç olarakta herşey siyasete dönüşmüş durumda yani paran varsa gücün varsa nüfuzun varsa kimse hesap soramıyor ama yoksulsan arkan yoksa bir konuda gerçekten haklıysan, mağdursan, haksızlığa uğramışsan, kendin için toplum için haklı faydalı müspet bir konuda mücadele içerisindeysen tutuklanıp yıllarca hapis yatıyorsun tüm bu şartlar altında bir ülkenin ilerlemesinden kalkınmasından gelişmesinden sözedebilmek mümkün mü? Örneğin bu ülkede dolandırıcılıktan vurgunculuktan kara para aklamadan tutuklanıp hapse konulması gereken sadece Dilan Polat mıydı? Dilan Polat sütten çıkmış ak kaşık tabi ki değil hatta daha da fazlasını hakediyor ama şu an ki süreçte bir kurban bir günah keçisi bir aktör olarak nitelemek çok daha doğru ki bu ülkede Dilan Polat'ın katbekat üzerinde yüzbinlerce vurguncu, para baronu ve hortumcu var ama onlara dokunulmuyor yani devletle siyasetle ilişkileriniz iyiyse yakınlık seviyeniz yüksekse sorun yok ama ilişkiler bozuldu mu mutlaka bir açığınız bulunuyor öyle ki devletle iş yapan önemli ihaleleri omuzlayan büyük patronları ele alalım nitekim devlet bile olsa özel sermayeye bağımlı bu şartlar altında kamu binalarını tesislerini yaptıran müteahhitleri, büyük hacimli mal alımı yaptığı tüccar ve sanayicileri kaçakçı dolandırıcı hortumcu olduklarını ispatlasa bile tutuklayamaz çünkü tutuklarsa şirketlerine el koyarsa kaynakları kesilir bu durum Özal dönemi liberal ekonomi anlayışı ve özelleştirme hamleleriyle bugünkü durumlara geldi.