Değerli dostlar,
Zamanında ülkede eğitim durumu düşük, üniversite sayısı azdı. Mevcut devlet teşkilatı da o dönem şekillendi. Unvan ve kadro isimleri, atanma şekilleri vb. tamamen demode. Örneğin Şef kadrolarına atanmak için çoğu kurumda "en az ortaöğretim mezunu olmak" gibi şartlar hep o demode dönemden kalma. Halbuki şimdi memurlar, mübaşirler, hizmetliler içerisinde dahi inanılmaz donanımlı insanlar var.
Üniversite sayısı arttı. Bilgiye erişim kolaylaştı. Personelin eğitim kalitesi arttı ve kimi zaman amirlerin üzerine çıktı. Şöyle bir çarpıklık oldu;
Mühendis, öğretmen, psikolog hatta tezli yüksek lisans mezunu bile personeller var. Bunlar, çoğu zaman kendi sıralı amirlerinden hem kültür düzeyi, hem muhakeme yeteneği yönünden epey ileride oluyor. Bu durum, iki taraf için de bir süre sonra iş barışı açısından çekilemez hale geliyor. Amir, memuru kibirli buluyor. Memur ise yerini yadırgıyor.
Amir haklı keza kişinin eğitim durumu ve kalifikasyonu üst düzey olsa da, bu mesleğe bilerek ve isteyerek girdi. Yadırgayamaz!
Memur haklı keza, yeteneği 10/7 iken 10/2 düzeyinde iş yapması için limitleniyor ve istemese de göze batıyor mevkidaşları içerisinde.
Güncel koşullardan dolayı, kalifikasyonu yüksek personel tespit edilerek ve kurulacak bir komisyonun takdiri ile yeni görevlendirmeler yapılmalıdır.
Kalifikasyonu yüksek ne demek? Örneğin AÖF, tezsiz yüksek lisans gibi sertifika programları değil de; örgün eğitim programlarını bitiren, tezli yüksek lisans ve daha yukarısı gibi akademik sahalardan bahsediyorum. Bu yollardan geçerek mühendis, mimar, öğretmen, psikolog, sosyolog, bilim uzmanı olan insanlar var. Mübaşir, hizmetli, katip pozisyonlarında bu insanları hiç etmek devlete de, kişiye de, amirine de ziyandır.
Çözüm önerim nedir?
Bu kişiler CTE'de öğretmen,
Bakanlık Merkez'de mühendis, mimar, araştırmacı gibi kadrolara atanabilmelidir.
Bunun için bir komisyon kurup araştırma yapmak zor ise, unvan değişikliği sınavında bu kişilerin tespiti sonrası kontenjan ayırılmalıdır.
Değerli dostlar,
Zamanında ülkede eğitim durumu düşük, üniversite sayısı azdı. Mevcut devlet teşkilatı da o dönem şekillendi. Unvan ve kadro isimleri, atanma şekilleri vb. tamamen demode. Örneğin Şef kadrolarına atanmak için çoğu kurumda "en az ortaöğretim mezunu olmak" gibi şartlar hep o demode dönemden kalma. Halbuki şimdi memurlar, mübaşirler, hizmetliler içerisinde dahi inanılmaz donanımlı insanlar var.
Üniversite sayısı arttı. Bilgiye erişim kolaylaştı. Personelin eğitim kalitesi arttı ve kimi zaman amirlerin üzerine çıktı. Şöyle bir çarpıklık oldu;
Mühendis, öğretmen, psikolog hatta tezli yüksek lisans mezunu bile personeller var. Bunlar, çoğu zaman kendi sıralı amirlerinden hem kültür düzeyi, hem muhakeme yeteneği yönünden epey ileride oluyor. Bu durum, iki taraf için de bir süre sonra iş barışı açısından çekilemez hale geliyor. Amir, memuru kibirli buluyor. Memur ise yerini yadırgıyor.
Amir haklı keza kişinin eğitim durumu ve kalifikasyonu üst düzey olsa da, bu mesleğe bilerek ve isteyerek girdi. Yadırgayamaz!
Memur haklı keza, yeteneği 10/7 iken 10/2 düzeyinde iş yapması için limitleniyor ve istemese de göze batıyor mevkidaşları içerisinde.
Güncel koşullardan dolayı, kalifikasyonu yüksek personel tespit edilerek ve kurulacak bir komisyonun takdiri ile yeni görevlendirmeler yapılmalıdır.
Kalifikasyonu yüksek ne demek? Örneğin AÖF, tezsiz yüksek lisans gibi sertifika programları değil de; örgün eğitim programlarını bitiren, tezli yüksek lisans ve daha yukarısı gibi akademik sahalardan bahsediyorum. Bu yollardan geçerek mühendis, mimar, öğretmen, psikolog, sosyolog, bilim uzmanı olan insanlar var. Mübaşir, hizmetli, katip pozisyonlarında bu insanları hiç etmek devlete de, kişiye de, amirine de ziyandır.
Çözüm önerim nedir?
Bu kişiler CTE'de öğretmen,
Bakanlık Merkez'de mühendis, mimar, araştırmacı gibi kadrolara atanabilmelidir.
Bunun için bir komisyon kurup araştırma yapmak zor ise, unvan değişikliği sınavında bu kişilerin tespiti sonrası kontenjan ayırılmalıdır.