Dolayısıyla, savaş devam ettiği takdirde karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlike, her taraftan çürüyen o muazzam saltanat binasının bir gün içeriden, aniden ve tamamen çökmesi ihtimalidir.
2- Genel askeri durum, savaşın yakın bir gelecekte biteceğine işaret etmemektedir. Müttefiklerimizin askeri darbelerle düşmanlarımızı barışa zorlayacakları artık söz konusu olmayıp, Almanlar sevk ve idareyi yalnızca "Geliniz bizi mağlup ediniz" esasına bağlamışlardır. Düşmanlarımızın birbirinden ayrılmayacağını zaman göstermektedir ve düşman halklarının sıkıntı ve mahrumiyeti daha az olduğu ve kendi inançlarına göre kesin bir sonuca ulaşma ihtimalleri bulunduğu için, bizim dayanabileceğimiz kadar savaşın uzamasına katlanmaları doğaldır. Dolayısıyla savaş daha çok uzayacaktır. Bu durumdan, "Bu savaşın bitişinin anahtarları bizim tarafın elinde değildir" sonucunu çıkarmak gerekir.
3- Türkiye'nin askeri durumu şudur: Ordu, savaşın ilk dönemlerine kıyasla olağanüstü zayıftır; birçok ordunun mevcudu, olması gereken miktarın beşte biri gibidir. Ülkenin insan kaynakları, bu eksiği tamamlayacak güçte değildir. Hatta 7. Ordu gibi bütün memleketin tamamlamaya ve güçlendirmeye çalıştığı yegâne orduyu dahi, düşmana bir tek kurşun atmadan kuvvetli tutmaya imkân bulamıyoruz. Genel dirence örnek olması için belirteyim ki; dünyanın en zor işlerini görmek üzere biner kişilik taburlarla bana gönderilen 59. Fırka'nın (Tümen) %50'si ayakta durmaya gücü yetmeyen zayıflardan oluştuğu için ayrılmış, sağlam kalan askerler ise 17-20 yaşlarındaki gelişmemiş çocuklarla 45-55 yaşlarındaki çalışamayacak durumda olan yaşlılardan ibaret kalmıştır.
Diğer en iyi fırkaların taburları da İstanbul?dan 1000 mevcutla yola çıkmış, ancak en kuvvetli olanı bile Halep?e ancak 500 kişiyle ulaşabilmiştir.Bu durumun sebepleri, toplum hayatına ve sivil yönetimin gücüne bağlıdır. Yani, bu durumu düzeltmek orduların elinde değil, doğrudan halkla ilgilidir.Bu örnek açıkça göstermektedir ki, tüm kaynakları toplasak bile bunların küçük bir kısmını bile güçlü bir şekilde ayakta tutmak mümkün değildir.
Subaylarımızın hem sayı hem de nitelik açısından yetersizliği , ayrıca açıklamaya gerek olmayacak kadar barizdir.Cephelerimizin ise ihtiyaçları ve talepleri büyüktür.
Batı Cephesi?nde (Garp), şu anda düşmanla ciddi bir temas yoktur. Ancak İstanbul?un dünya ile deniz ulaşımı dolayısıyla en zengin bölge olması nedeniyle bu cepheye hayati darbeler indirilmesi ihtimali her zaman mevcuttur.
Kafkasya?daki askerî durum şu an durmuş vaziyettedir. Bizim tarafımızdan daha önce kaybedilen yerlerin geri alınması şu an mümkün değildir.Rusya?nın iç durumu ve Avrupa?ya olan ihtiyacı, onların aktif harekete geçmesini şimdilik engelliyor gibi görünmektedir.Ancak, herhangi bir nedenle Ruslar harekete geçerse, bunu durdurmak ya da sınırlamak bizim gücümüzü aşan bir meseledir.
Irak Cephesi?nde , İngilizler hedeflerine ulaşmışlardır. Bu yüzden daha ileriye gitmeleri için ellerinde siyasi, ekonomik ya da askerî sebepler olduğunu düşünmüyorum.Ancak yine de İngilizler ilerler ve yeni başarılar elde ederlerse, örneğin Musul?un da kaybı , halk hayatı için ölümcül bir darbe olmayacaktır.Genel durum pek değişmeyecek, bu cephede de bir bekleyişten başka yapılacak bir şey kalmayacaktır.
Sina ve Hicaz cephelerinde ise , düşman henüz askerî ve siyasi hedeflerine ulaşamamıştır ve bu amaçla ciddi şekilde hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır.
İngiltere?nin amacı:
Kendi etkisinde bir ?İslam Dünyası ? yaratmak,
Filistin?de Hristiyan temelli bir hükümet kurmak,
Mısır, Süveyş ve Kızıldeniz bölgesinde hâkimiyetini sonsuza dek sağlamlaştırmak,
Ve Türkiye?yi hem dinî gücünden , hem de en bereketli topraklarından yoksun bırakmaktır.
İngiltere için bu hedefler, adeta I. Dünya Savaşı?nın asıl amacı kadar önemlidir.Türkiye içinse, bu hedeflerin gerçekleşmesi geri döndürülemez, hayati kayıplar anlamına gelir.
Sonuç olarak , mevcut askerî durumda:
Batı?dan gelebilecek muhtemel saldırılara karşı hazırlıklı olmak,
Suriye sınırında bariz şekilde toplanmakta olan düşman hareketlerini başarısızlığa uğratmak,
en acil askerî taleplerimizdir.
Bu genel durum ortadayken, örneğin Bağdat?ı geri alma gibi hayallere kapılmak imkânsızdır.
En kuvvetli ve en hazır düşman şu anda Sina Cephesi?nde bulunmaktadır ve bu düşmana karşı gerekli tedbirleri almak kesinlikle ihmal edilemez .
Dolayısıyla, savaş devam ettiği takdirde karşı karşıya olduğumuz en büyük tehlike, her taraftan çürüyen o muazzam saltanat binasının bir gün içeriden, aniden ve tamamen çökmesi ihtimalidir.
2- Genel askeri durum, savaşın yakın bir gelecekte biteceğine işaret etmemektedir. Müttefiklerimizin askeri darbelerle düşmanlarımızı barışa zorlayacakları artık söz konusu olmayıp, Almanlar sevk ve idareyi yalnızca "Geliniz bizi mağlup ediniz" esasına bağlamışlardır. Düşmanlarımızın birbirinden ayrılmayacağını zaman göstermektedir ve düşman halklarının sıkıntı ve mahrumiyeti daha az olduğu ve kendi inançlarına göre kesin bir sonuca ulaşma ihtimalleri bulunduğu için, bizim dayanabileceğimiz kadar savaşın uzamasına katlanmaları doğaldır. Dolayısıyla savaş daha çok uzayacaktır. Bu durumdan, "Bu savaşın bitişinin anahtarları bizim tarafın elinde değildir" sonucunu çıkarmak gerekir.
3- Türkiye'nin askeri durumu şudur: Ordu, savaşın ilk dönemlerine kıyasla olağanüstü zayıftır; birçok ordunun mevcudu, olması gereken miktarın beşte biri gibidir. Ülkenin insan kaynakları, bu eksiği tamamlayacak güçte değildir. Hatta 7. Ordu gibi bütün memleketin tamamlamaya ve güçlendirmeye çalıştığı yegâne orduyu dahi, düşmana bir tek kurşun atmadan kuvvetli tutmaya imkân bulamıyoruz. Genel dirence örnek olması için belirteyim ki; dünyanın en zor işlerini görmek üzere biner kişilik taburlarla bana gönderilen 59. Fırka'nın (Tümen) %50'si ayakta durmaya gücü yetmeyen zayıflardan oluştuğu için ayrılmış, sağlam kalan askerler ise 17-20 yaşlarındaki gelişmemiş çocuklarla 45-55 yaşlarındaki çalışamayacak durumda olan yaşlılardan ibaret kalmıştır.
Diğer en iyi fırkaların taburları da İstanbul?dan 1000 mevcutla yola çıkmış, ancak en kuvvetli olanı bile Halep?e ancak 500 kişiyle ulaşabilmiştir.Bu durumun sebepleri, toplum hayatına ve sivil yönetimin gücüne bağlıdır. Yani, bu durumu düzeltmek orduların elinde değil, doğrudan halkla ilgilidir.Bu örnek açıkça göstermektedir ki, tüm kaynakları toplasak bile bunların küçük bir kısmını bile güçlü bir şekilde ayakta tutmak mümkün değildir.
Subaylarımızın hem sayı hem de nitelik açısından yetersizliği , ayrıca açıklamaya gerek olmayacak kadar barizdir.Cephelerimizin ise ihtiyaçları ve talepleri büyüktür.
Batı Cephesi?nde (Garp), şu anda düşmanla ciddi bir temas yoktur. Ancak İstanbul?un dünya ile deniz ulaşımı dolayısıyla en zengin bölge olması nedeniyle bu cepheye hayati darbeler indirilmesi ihtimali her zaman mevcuttur.
Kafkasya?daki askerî durum şu an durmuş vaziyettedir. Bizim tarafımızdan daha önce kaybedilen yerlerin geri alınması şu an mümkün değildir.Rusya?nın iç durumu ve Avrupa?ya olan ihtiyacı, onların aktif harekete geçmesini şimdilik engelliyor gibi görünmektedir.Ancak, herhangi bir nedenle Ruslar harekete geçerse, bunu durdurmak ya da sınırlamak bizim gücümüzü aşan bir meseledir.
Irak Cephesi?nde , İngilizler hedeflerine ulaşmışlardır. Bu yüzden daha ileriye gitmeleri için ellerinde siyasi, ekonomik ya da askerî sebepler olduğunu düşünmüyorum.Ancak yine de İngilizler ilerler ve yeni başarılar elde ederlerse, örneğin Musul?un da kaybı , halk hayatı için ölümcül bir darbe olmayacaktır.Genel durum pek değişmeyecek, bu cephede de bir bekleyişten başka yapılacak bir şey kalmayacaktır.
Sina ve Hicaz cephelerinde ise , düşman henüz askerî ve siyasi hedeflerine ulaşamamıştır ve bu amaçla ciddi şekilde hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır.
İngiltere?nin amacı:
Kendi etkisinde bir ?İslam Dünyası ? yaratmak,
Filistin?de Hristiyan temelli bir hükümet kurmak,
Mısır, Süveyş ve Kızıldeniz bölgesinde hâkimiyetini sonsuza dek sağlamlaştırmak,
Ve Türkiye?yi hem dinî gücünden , hem de en bereketli topraklarından yoksun bırakmaktır.
İngiltere için bu hedefler, adeta I. Dünya Savaşı?nın asıl amacı kadar önemlidir.Türkiye içinse, bu hedeflerin gerçekleşmesi geri döndürülemez, hayati kayıplar anlamına gelir.
Sonuç olarak , mevcut askerî durumda:
Batı?dan gelebilecek muhtemel saldırılara karşı hazırlıklı olmak,
Suriye sınırında bariz şekilde toplanmakta olan düşman hareketlerini başarısızlığa uğratmak,
en acil askerî taleplerimizdir.
Bu genel durum ortadayken, örneğin Bağdat?ı geri alma gibi hayallere kapılmak imkânsızdır.
En kuvvetli ve en hazır düşman şu anda Sina Cephesi?nde bulunmaktadır ve bu düşmana karşı gerekli tedbirleri almak kesinlikle ihmal edilemez .