Faşist kimdir?
Forumda faşizm,milliyetçilik gibi kavramlar gelişi güzel kullanılmaktadır ancak, bu kavramların anlamlarının kullanılanlar tarafından bilindiğini söylemek zordur. DTP için, faşist ve milliyetçi yakıştırmaları yapılırken, faşizmin eylem biçimini savunan kimi kişiler ise kendilerinin faşizmi savunduklarının farkında değillerdir.
Bu yazıda, faşizm ve milliyetçilik kavramlarını incelemeye ve neyin ne olduğunu ayıklamaya çalışacağım. Umarım kavramlar yerli yerine oturur.
Öncelikle, faşizm = milliyetçilik değildir. Ancak faşizm ile milliyetçilik bir biri ile çok yakın ilişkilidir. Faşizm burjuvazinin en gerici kesiminin açık terörist diktatörlüğüdür. Ve bu diktatörlüğün beslendiği en temel dayanaklardan birisi milliyetçiliktir. Bunlar ne demektir, bunu birazdan açıklayacağım, ancak öncelikle faşizmin biraz tarihine bakmakta yarar var.
Faşizmin hangi ihtiyaçtan ortaya çıktığı kavranabilirse, ne olduğunun kavranması daha kolay olacaktır. Şimdi işin başına dönelim. 1917 Ekim devrimine kadar proletarya, burjuvazi nazarında ?aşağılık? bir sınıftı. Burjuvaziye göre bu sınıf isyan edebilse de, kendi başına bir iktidar kuramazdı, kendi kendini yönetemezdi. Tarihteki bir çok gelişme burjuvazinin proletaryanın gücünü kavramasına ve ?tehlike?nin farkına varmasına neden oldu, işte 1917 ekim devrimi bunlardan biriydi.
Sendikalar, her geçen gün artan grevler, ayaklanmalar karşısında, burjuvazi için önlemler almak artık kaçınılmaz hale gelmişti. Örneğin 1905 Rus devriminden sonra proletarya Sovyetler(halk meclisleri) aracılığı ile kendi iktidar aygıtını kurmaya başlamıştı. Burjuvazi ise önce sendikaları ehlileştirmek ve onları birer düzen örgütleri haline getirmek gibi yol ve yöntemler izlemeye başladı. Ancak, bu önlemler, kendi mücadele örgütünü (leninist partisini) yaratmış proletaryayı etkisizleştirmek için yeterli olmadı. İşte bu koşullarda, hakim sınıfların proletarya karşısında bulduğu en önemli icat ?Kara Yüzler? adlı örgüt olmuştu. ?Kara yüzler? hiçbir kurala bağlı olmayan sivil vurucu bir güçtü ve bu örgüt binlerce devrimci işçi katliamı gerçekleştirdi. Ancak ne var ki bu yapılanma da büyük Ekim devrimi engellenemedi..
Avrupa burjuvazisi için tehlike çanları artık daha fazla çalıyordu ve Avrupa burjuvazisi, iktidarları korunmak için Rusyadaki Kara Yüzler gibi oluşumları öne çıkardı.
Almanya ve İtalya, emperyalist paylaşım savaşında, savaşın getirdiği yıkıntılardan en fazla payı alan ülke oldu ve savaş sonrasında büyük bir proletarya hareketi ile yüz yüze kaldı. Bu ülkeleri proletarya devrimleri beklerken, burjuvazi kendi kurtuluş çareyi faşizme sarılmakta buldu. Rusyadaki ?kara yüzler? bu sefer Avrupa da ortaya çıktı ve bu iki ülkelerde faşist partiler iktidar oldular.
Neydi bu faşist partilerin karakterleri: Faşist partiler her şeyden önce işçi sınıfının kurtuluşu gibi söylemlerle ortaya çıksa da bu partilerin, işçi sınıfının kurtuluşu ile hiç alakası olmadığı açıktı. Zira bu partilerin finansmanlarını bizzat burjuvazi karşılıyordu. Öte yandan sendikalar, diğer siyasi partiler, her türlü muhalefet, faşist parti iktidarlarında yasaklanıyordu. Aydınlar, sendikacılar, muhalifler, ya öldürülüyor ya da zindanlarla tanışıyordu. Faşist partilerin ayakta durmak ve iktidarlarını korumaları için sürekli bir düşman yaratmaları gerekiyordu. İşte milliyetçiğin faşizmle bağlantısı burada ortaya çıkıyor. Faşizm?in en önemli beslenme kaynağı, halk arasında yarattığı düşmanlıklardı. Bu düşman diğer milliyetlerdi, örnek yahudilerdi. İnanılmaz bir düşmanlık ve kin politikası ile ne kadar kötülük varsa hepsinin diğer milliyetlerden insanlardan kaynaklandığı ileri sürülüyordu. Tıpkı bizim forumda bazılarının, tüm kötülüklerin kaynağının Kürtler olduğunu ileri sürmesi gibi. Öyle ki aynı zamanda bir sosyalist ve Yahudi olan ünlü fizikçi Albert Einstein bile, faşistlerin elinden kurtulmak için başka ülkelere kaçmak zorunda kalmıştı.
Faşist partiler toplumu da kendilerine benzeterek tarihte utanç verici katliamlara ve soykırımlara imza attılar. İşçiler ?vatan millet? için daha fazla çalıştılar, grev hakları ellerinden alındı, başka uluslardan kardeşlerini düşman olarak beklediler ve onlara karşı savaştılar. Burjuvazi ise kurtulmuştu. Artık kendi cebini şişirebilir, yeni emperyalist paylaşım planları yapabilirdi. Ve nitekim öyle de oldu, işçi sınıfı ve örgütleri çok ciddi darbeler aldı, dünya ikinci bir emperyalist paylaşım savaşına doğru sürüklendi.
Bu kanlı tarihin özeti şudur, faşizm iktidarını kaybetme korkusu yaşayan burjuvazinin, sarıldığı son çaredir. Burjuvazinin en gerici kesiminin açık terörist diktatörlüğüdür. İnsanlığa hiçbir yarar getirmediği gibi, insanlık için utanç dolu bir tarih yazmıştır. Türkiye?de de faşist hareketin ortaya çıkışını ve söylemlerini incelerseniz avrupa?daki faşizmi bulmakta çok zorlanmazsınız.
Şimdi gelelim bu kavramları bazılarının kullanımına..
DTP?nin mhp gibi milliyetçi ve faşist bir parti olduğu söylenmektedir. Milliyetçilik bir bakıma, bir milletin diğer milletlerden üstün olduğunu savunmak demektir. DTP ise böyle bir ideolojik yaklaşımın içine girmemiştir. Bir ulusun haklarını ve taleplerini savunmak ayrı şeydir, bir ulusun diğerinden üstün olduğunu savunmak ayrı şeydir. Tam tersine bir ulusa ?sizin hiçbir hakkınız olamaz?, ?bizim istediğimiz gibi yaşamak zorundasınız? demek, aslında kendi ulusunu üstün tutmak ve diğerini aşağılamak demektir. Bu ise milliyetçiliğin ta kendisidir.
DTP tabanında ise ufak bir kısım kürt milliyetçileri olabilir, bu ise daha başka bir şeydir, savunulacak bir tarafı olmamakla birlikte, ezen ulus milliyetçiliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır ve ayrı değerlendirilmelidir.
Gel gelelim DTP?nin faşist olduğu iddialarına. DTP?nin egemen ulus burjuvazi ile bir bağı olmadığı gibi, var olan sisteme de muhalif bir partidir. Dolayısı ile faşizm ile uzaktan yakından bir bağı olabilemez. Çünkü burjuvazinin iktidarını korumak için sarılacağı, destekleyeceği bir araç olmak için her halde akla gelebilecek en son partidir.
Faşist kimdir?
Forumda faşizm,milliyetçilik gibi kavramlar gelişi güzel kullanılmaktadır ancak, bu kavramların anlamlarının kullanılanlar tarafından bilindiğini söylemek zordur. DTP için, faşist ve milliyetçi yakıştırmaları yapılırken, faşizmin eylem biçimini savunan kimi kişiler ise kendilerinin faşizmi savunduklarının farkında değillerdir.
Bu yazıda, faşizm ve milliyetçilik kavramlarını incelemeye ve neyin ne olduğunu ayıklamaya çalışacağım. Umarım kavramlar yerli yerine oturur.
Öncelikle, faşizm = milliyetçilik değildir. Ancak faşizm ile milliyetçilik bir biri ile çok yakın ilişkilidir. Faşizm burjuvazinin en gerici kesiminin açık terörist diktatörlüğüdür. Ve bu diktatörlüğün beslendiği en temel dayanaklardan birisi milliyetçiliktir. Bunlar ne demektir, bunu birazdan açıklayacağım, ancak öncelikle faşizmin biraz tarihine bakmakta yarar var.
Faşizmin hangi ihtiyaçtan ortaya çıktığı kavranabilirse, ne olduğunun kavranması daha kolay olacaktır. Şimdi işin başına dönelim. 1917 Ekim devrimine kadar proletarya, burjuvazi nazarında ?aşağılık? bir sınıftı. Burjuvaziye göre bu sınıf isyan edebilse de, kendi başına bir iktidar kuramazdı, kendi kendini yönetemezdi. Tarihteki bir çok gelişme burjuvazinin proletaryanın gücünü kavramasına ve ?tehlike?nin farkına varmasına neden oldu, işte 1917 ekim devrimi bunlardan biriydi.
Sendikalar, her geçen gün artan grevler, ayaklanmalar karşısında, burjuvazi için önlemler almak artık kaçınılmaz hale gelmişti. Örneğin 1905 Rus devriminden sonra proletarya Sovyetler(halk meclisleri) aracılığı ile kendi iktidar aygıtını kurmaya başlamıştı. Burjuvazi ise önce sendikaları ehlileştirmek ve onları birer düzen örgütleri haline getirmek gibi yol ve yöntemler izlemeye başladı. Ancak, bu önlemler, kendi mücadele örgütünü (leninist partisini) yaratmış proletaryayı etkisizleştirmek için yeterli olmadı. İşte bu koşullarda, hakim sınıfların proletarya karşısında bulduğu en önemli icat ?Kara Yüzler? adlı örgüt olmuştu. ?Kara yüzler? hiçbir kurala bağlı olmayan sivil vurucu bir güçtü ve bu örgüt binlerce devrimci işçi katliamı gerçekleştirdi. Ancak ne var ki bu yapılanma da büyük Ekim devrimi engellenemedi..
Avrupa burjuvazisi için tehlike çanları artık daha fazla çalıyordu ve Avrupa burjuvazisi, iktidarları korunmak için Rusyadaki Kara Yüzler gibi oluşumları öne çıkardı.
Almanya ve İtalya, emperyalist paylaşım savaşında, savaşın getirdiği yıkıntılardan en fazla payı alan ülke oldu ve savaş sonrasında büyük bir proletarya hareketi ile yüz yüze kaldı. Bu ülkeleri proletarya devrimleri beklerken, burjuvazi kendi kurtuluş çareyi faşizme sarılmakta buldu. Rusyadaki ?kara yüzler? bu sefer Avrupa da ortaya çıktı ve bu iki ülkelerde faşist partiler iktidar oldular.
Neydi bu faşist partilerin karakterleri: Faşist partiler her şeyden önce işçi sınıfının kurtuluşu gibi söylemlerle ortaya çıksa da bu partilerin, işçi sınıfının kurtuluşu ile hiç alakası olmadığı açıktı. Zira bu partilerin finansmanlarını bizzat burjuvazi karşılıyordu. Öte yandan sendikalar, diğer siyasi partiler, her türlü muhalefet, faşist parti iktidarlarında yasaklanıyordu. Aydınlar, sendikacılar, muhalifler, ya öldürülüyor ya da zindanlarla tanışıyordu. Faşist partilerin ayakta durmak ve iktidarlarını korumaları için sürekli bir düşman yaratmaları gerekiyordu. İşte milliyetçiğin faşizmle bağlantısı burada ortaya çıkıyor. Faşizm?in en önemli beslenme kaynağı, halk arasında yarattığı düşmanlıklardı. Bu düşman diğer milliyetlerdi, örnek yahudilerdi. İnanılmaz bir düşmanlık ve kin politikası ile ne kadar kötülük varsa hepsinin diğer milliyetlerden insanlardan kaynaklandığı ileri sürülüyordu. Tıpkı bizim forumda bazılarının, tüm kötülüklerin kaynağının Kürtler olduğunu ileri sürmesi gibi. Öyle ki aynı zamanda bir sosyalist ve Yahudi olan ünlü fizikçi Albert Einstein bile, faşistlerin elinden kurtulmak için başka ülkelere kaçmak zorunda kalmıştı.
Faşist partiler toplumu da kendilerine benzeterek tarihte utanç verici katliamlara ve soykırımlara imza attılar. İşçiler ?vatan millet? için daha fazla çalıştılar, grev hakları ellerinden alındı, başka uluslardan kardeşlerini düşman olarak beklediler ve onlara karşı savaştılar. Burjuvazi ise kurtulmuştu. Artık kendi cebini şişirebilir, yeni emperyalist paylaşım planları yapabilirdi. Ve nitekim öyle de oldu, işçi sınıfı ve örgütleri çok ciddi darbeler aldı, dünya ikinci bir emperyalist paylaşım savaşına doğru sürüklendi.
Bu kanlı tarihin özeti şudur, faşizm iktidarını kaybetme korkusu yaşayan burjuvazinin, sarıldığı son çaredir. Burjuvazinin en gerici kesiminin açık terörist diktatörlüğüdür. İnsanlığa hiçbir yarar getirmediği gibi, insanlık için utanç dolu bir tarih yazmıştır. Türkiye?de de faşist hareketin ortaya çıkışını ve söylemlerini incelerseniz avrupa?daki faşizmi bulmakta çok zorlanmazsınız.
Şimdi gelelim bu kavramları bazılarının kullanımına..
DTP?nin mhp gibi milliyetçi ve faşist bir parti olduğu söylenmektedir. Milliyetçilik bir bakıma, bir milletin diğer milletlerden üstün olduğunu savunmak demektir. DTP ise böyle bir ideolojik yaklaşımın içine girmemiştir. Bir ulusun haklarını ve taleplerini savunmak ayrı şeydir, bir ulusun diğerinden üstün olduğunu savunmak ayrı şeydir. Tam tersine bir ulusa ?sizin hiçbir hakkınız olamaz?, ?bizim istediğimiz gibi yaşamak zorundasınız? demek, aslında kendi ulusunu üstün tutmak ve diğerini aşağılamak demektir. Bu ise milliyetçiliğin ta kendisidir.
DTP tabanında ise ufak bir kısım kürt milliyetçileri olabilir, bu ise daha başka bir şeydir, savunulacak bir tarafı olmamakla birlikte, ezen ulus milliyetçiliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır ve ayrı değerlendirilmelidir.
Gel gelelim DTP?nin faşist olduğu iddialarına. DTP?nin egemen ulus burjuvazi ile bir bağı olmadığı gibi, var olan sisteme de muhalif bir partidir. Dolayısı ile faşizm ile uzaktan yakından bir bağı olabilemez. Çünkü burjuvazinin iktidarını korumak için sarılacağı, destekleyeceği bir araç olmak için her halde akla gelebilecek en son partidir.