Editörler : Lanet
04 Ekim 2007 22:38

İnsanı Anlamak

Çağımız insanı bir yandan ayda yürüyen, uzayda gezen insanlarla iletişim kurup sürdürürken, öte yandan eşiyle, çocuğuyla, komşusuyla iletişimde bulunamamaktan yakınmaktadır. Bugün "Sanayi Ötesi Toplumu" düzeyine ulaşmış ülkeler bir yandan teknolojik gelişmenin insan sağlığı, özellikle ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gidermeye çalışırken, öte yandan gelecek kuşakları olumsuz etkilerden kurtaracak yolları arıyorlar.

Yazarı: Prof. Dr. Özcan Köknel

Yayınevi: Altın Kitaplar Yayınevi

04 Ekim 2007 22:42

Çoğu insan ilgisizliğin, geçim sıkıntısının, gelecek endişesinin, işsiz kalma korkusunun yarattığı güvensizlik, karamsarlık ve umutsuzluk içinde yaşamını sürdürüyor. Bu nedenle insanlararası ilişkide kaygıdan, kızgınlıktan, öfkeden kaynaklanan iletilerle bağlantı kuruluyor. Bu durum bir yandan bireyin ve toplumun ruh sağlığını bozuyor, öte yandan kavram kargaşasına, çatışmalara, sürtüşmelere, kavgalara yol açıyor. Toplumun dengesini, düzenini olumsuz biçimde etkiliyor.


septıst ebe
Kapalı
04 Ekim 2007 22:46

dogrusun........


seda_nur
Kapalı
04 Ekim 2007 22:49

abicim, çabalar olamasa büyüyemezsin

04 Ekim 2007 22:50

Doğada en küçük birim olan atomdan evrene dek tüm varlıklar ancak denge, düzen, ölçü ve uyum içinde birlikte yaşayabilir, taşıdıkları enerjiyi, gücü böylece belirli bir amaç ve işlev için yararlı biçimde kullanabilirler. Atomun içindeki denge, düzen, ölçü ve uyum bozulduğunda, atom bombasının yok edici etkisi ortaya çıkar. Evrenin denge, düzen, ölçü ve uyumunun bozulduğunu düşünmek bile olası değil.


seda_nur
Kapalı
04 Ekim 2007 22:51

abi, çekirdeği unutuyorsun

04 Ekim 2007 23:09

seda_nur kardeşim, çekirdekle ilgili özelinize gönderdiğim mesaj umarım açıklayıcı olmuştur.

*

Ruhsal Yaşantıyı Yansıtan Aynalar: Ruhsal yaşantının aynası başkalarıdır. İnsan başkalarına bakarak kendini görür, anlar. Davranışının, tutumunun başkaları üzerindeki etkisini yorumlayarak kendini tanır.

Hep aynı görüntüyü veren aynaya bakılırsa ya da istenilen görüntüyü veren aynalar seçilirse, gerçek görüntü bulunamaz. İnsan, neşesini, sevincini, umudunu, kendisini, anlayacak, anlatacak, tanıyacak, tanıtacak insanlara gerek duyar.


seda_nur
Kapalı
04 Ekim 2007 23:11

abim sana güzel bir cevab verecektim ama özelin kapalı. affına sığınıyorum

06 Ekim 2007 20:46

İnsan, kapsamlı yaratılışı gereği, her şeye muhtaçtır, her şeyi ister. Oysa gerçek anlamda hiçbir şeye de sahip değildir. Üstelik herşeyden etkilenir, incinir. Oysa hiçbir şeye de sözü geçmez. Ve sonsuz bir cenneti ister. Ama öleceğini bile bile yaşayan, kısacık ömürlü bir canlıdır.

06 Ekim 2007 20:51

Bir dağın başına çekilip tek başına yaşamamız mümkün değil. Ne ekmeğimizi yapabiliriz, ne de elbisemizi dikebiliriz tek başımıza. Mecburen topluluk içinde yaşamak zorundayız. Ama böyle olunca da, yan yana yaşadığımız o insanlar bizi kırabiliyor, üzebiliyor. İster istemez sürtüşmeler yaşıyoruz.

06 Ekim 2007 20:57

Bir düşünürsek, 6 milyar insan var bu dünyada. 6 milyar farklı insan. Hepsinin huyu-suyu farklı. Konuşması, sevmesi, kızması, tartışması farklı. Böyle olunca da ister istemez kiminin huyu kimine batıyor, kiminin tavrı kimini kırıyor. İşte bunca farklılıklar içinde (ve bunca kalabalıkta) tabii ki birileri bizi (istemeden ve fark etmeden de olsa) kıracak veya üzecek. Bundan kaçınmak imkansız. Sanki kalabalık bir caddede dört bir yana koşuşturan insanlar arasında gibiyiz. Mutlaka birileri ayağımıza basıyor veya omuzumuza çarpıyor ya da yolumuzu kesiyor ve sonuçta sürekli gerilim yaşıyoruz.

06 Ekim 2007 21:06

"Titanik" filmini seyrettiyseniz hatırlarsınız, gemi batarken denize düşen insanların can havliyle neler yaptıklarını. Kimisi kimisinin üstüne abanarak nefes almaya çalışıyordu, kimisi de filikalara binmiş olanların bacağından tutarak çekiyordu; tabii filikadakiler de onları denize itiyordu, sandal fazla yükten batmasın diye. Tam bir can pazarı. Ama belki hiçbiri, bu davranışının diğer kişiye zarar verdiğini düşünemiyordu bile. Zira "can havli" ile hayata tutunmaya çalışıyorlardı sadece. "Acaba onu mu kırdım, buna mı zarar verdim?" diye düşünecek halleri yoktu yani...

06 Ekim 2007 21:11

İşte çoğu insan da böyledir. Hayat denizindeki dalgalarla mücadele edip kendini kurtarmaya çalışır esas olarak. Ve o esnada kime nasıl zarar verdiğini bile fark etmez genellikle. Ya da kasıtlı olarak zarar verse dahi, bu da o "can havliyle kendini kurtarma gayreti" nin bir uzantısıdır aslında.

06 Ekim 2007 21:16

Mesela aşağılık kompleksi olan ve "insanlar tarafından hor görüleceği" tedirginliğini yaşayan bir kişi, karşısındakinin bir tavrını "kendisini aşağılama" olarak algılayabilir ve kendi kırılan gururunu kurtarabilmek için, ondan planlı olarak intikam almaya çalışabilir. Burada bile esas tema, o kişiye zarar vermek değil, kendi gururunu tamir etme gayretidir yani. Ve bu durumdaki kişiye bile, kızmaktan çok acımak lazımdır aslında. Ve onu anlamaya çalışmak...

Kimseyi incitmeden ve kimseden incinmeden yaşamak, neredeyse imkansızdır; ne kadar "iyi niyetli" olursanız olun.


faust_06
Kapalı
06 Ekim 2007 21:24

umut böle başlık açarsan burda yazan olmaz:)))

06 Ekim 2007 21:28

:)

faust_06, sen beni güldürdün Allah da seni güldürsün. Ben yazılsın diye açmadım ki! Okumaları yeterli...


faust_06
Kapalı
06 Ekim 2007 21:31

okudum bi kısmını ama hepsini değil :)...bende de uzun yazı fobisi var yazı uzun olunca okumuom:)

06 Ekim 2007 21:34

Sadece sende değil bu fobi, millet olarak okumayı sevmiyoruz zaten... Neyse biz konumuza dönelim, insanları anlamak ya da anlamamak, işte bütün mesele bu...

06 Ekim 2007 21:41

Ve sonuç: sürtüşmeler

Kayınvalidesinden yakınan gelinler, babası ile sürtüşen delikanlılar, işyerindeki arkadaşları ile geçinemeyen adamlar, kocasından şikayet eden bayanlar, vs vs.. Bir psikiyatrise başvuran hemen çoğu insanın, ağzını açtığında ilk yakındığı, bir başka insan olmaktadır. Bir aralar böyle kişilere "topu topu bir insanın, sizin bütün hayatınızı bu denli alt-üst etmesine izin vermemelisiniz" derdim ama, sonra fark ettim ki, "o da topu topu bir insan"; etiyle, kemiğiyle, acizliği ve kırılganlığı ile. Ve hayat maalesef çoğu insan için böyle sürekli bir mücadele ve didişme içinde geçiyor. Hele nüfus arttıkça, iletişim yoğunlaştıkça, koşturmaca arttıkça "caddedeki çarpışmalar" da artıyor giderek. Peki bunun çıkış yolu nedir?


faust_06
Kapalı
06 Ekim 2007 21:48

yok umut okumayı severim, epey büyük bir kitablığımda var dolu olan ama piside, özelliklede forumda okumayı sevmiom...yazılarıma bile dikkat etmiom :)

06 Ekim 2007 21:55

~ Çözüm Alternatifleri ~

Görünüşe bakılırsa 3 çözüm ihtimali var:

1- Ya çevremizdeki tüm insanları despotça "hizaya getireceğiz" ki bu imkansız. Çünkü insan aciz bir varlıktır ve hemen hiçbir şeye sözü geçmez. Biz de dünyanın merkezi değiliz tabii.

2- Veya küsüp bir kenara çekileceğiz ki bu da imkansız. Çünkü (yine) insan aciz bir varlıktır ve başkalarına muhtaçtır, yalnız yaşayamaz.

3- Ya da o insanları anlamaya çalışacağız ve onlarla ortak noktalarımızı bularak gerginlik ve sürtüşme yaşamaktan kurtulacağız.

Toplam 86 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi