Editörler : F16 Gökçen
12345678910111213»

mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 22:54

İZMİR GÜZELİ BEGENDİĞİN İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM;

Küçük Çocuk ve Annesi

Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı.

Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı;

Çimleri biçtiğim için 5 lira,

odamı temizlediğim için 2 lira,

alışverişe gittiğim için 5 lira,

küçük kardeşime baktığım için 3 lira,

çöpü attığım için 1 lira,

iyi bir karne getirdiğim için 10 lira

bahçeyi temizlediğim için 2 lira.

Toplam borç , 28 YTL

Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı

ve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı;

Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVA,

hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım senin için dua ettim BEDAVA,

yıllar boyu değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVA,

senin için gecelerce kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVA, oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım,

giysilerini yıkadım, ütüledim BEDAVA YAVRUM.

Ve bunların hepsini topladığın zaman,

gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün?

Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu.

Annesine baktı, ?Anneciğim seni seviyorum? dedi

ve kalemi alarak bu kağıda

?HEPSİ ÖDENMİŞTİR? yazdı.


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:02

1. Sık sık seni seviyorum ve sana ihtiyacım var demeyi unutmayın.

2. Aşk şiiri yazın.

3. Yağmurda el ele yürüyün.

4. Radyodan onun için şarkı isteyin.

5. Ruj ya da traş kremi ile aynaya "seni seviyorum" yazın.

6. Çantasına, cüzdanına ya da yastığının altına küçük aşk notları saklayın.

7. Kahvaltıda kalp şekilli tostlar yapın.

8. Gazetenin kişisel bölümüne aşk notları yazın.

9. Şehir içinde fayton gezintisine çıkın.

10. Sürpriz haftasonu tatili hazırlayın.

11. Sevgilinizin ufak tefek gündelik ev işlerini yapın.

12. Ajandasındaki uzak tarihlere ikiniz için randevular yazın.

13. En sevdiği restorana rezervasyon yaptırın.

14. Gidilecek filmi seçmesine izin verin.

15. Ona ayak masajı yapın.

16. Kalp şeklinde bir kitap ayıracı yapın ve okuduğu kitabın arasına koyun.

17. Romantik müzik CD'si koyun ve dans edin.

18. Sadece ikiniz için sürpriz parti düzenleyin.

19. Sevgilinize pofuduk oyuncaklar alın.

20. Birbirinizin falını okuyun.

21. Birbirinizde en çok sevdiğiniz 10 özelliğin listesini yapın.

22. Bu listeyi göze görünecek bir yere koyun.

23. Onun adını vücudunuza dövme ile yazdırın.

24. İkiniz için bir fotoğraf albümü hazırlayın.

25. Birlikte kampa gidin ve sadece bir uyku tulumu alın.

26. Bir şişede, balonda ya da sandwichte aşk notu gönderin.

27. Sevdiğini bildiğiniz bir çizgi film karakterini taklit edin.

28. Birlikte duş alın.

29. Işıkları loşlaştırıp kanepede tv izleyin.

30. "Özür dilerim" deyip, öpüp barışan taraf olun.

31. Birbirinize masaj yapın.

32. Gün boyunca her saat başı öpüşün.

33. Bir sepet dolusu şirin hediyeler gönderin.

34. Banyo aynasındaki buhara "Senin için deliriyorum" yazın.

35. Kocaman bir kurdele ile yatağınızı paketleyin.

36. Onun benzin deposunu doldurun.

37. 18 yaşında gibi davranın hatta piercing yapın.

38. Sebepsiz yere bir buket çiçekle çıkın karşısına.

39. Birlikte scrabble oynayın, kullanabildiğiniz kadar aşk kelimesi kullanın.

40. Ona köpük banyosu hazırlayın, etrafına mumlar yakın.

41. Parkta piknik yapın.

42. El ele tutuşun.

43. Evde mum ışığında romantik bir yemeğe giden yolu gül yaprakları ile donatın.

44. Bir hayır kurumuna sevgiliniz adına bağış yapın.

45. Onun kıyafetlerini yerden kaldırın ve ona bu konuda hiç birşey söylemeyin.

46. Eski siyah beyaz filmlerden seyredip patlamış mısır yiyin.

47. İlk randevunuzu yeniden yaşayın.

48. Bir oyun ya da maç bileti alarak ona sürpriz yapın.

49. Beklenmedik bir anda onu kucaklayın.

50. Üzerinde hiç düşünmeden, ani bir hediye alın.

51. Sadece "Seni düşünüyorum" demek için mail gönderin.

52. Eve kocaman bir balon buketi getirin.

53. Kahvaltısını yatağa götürün.

54. Yılbaşı ağacı için ikinizin resmi olan bir süs hazırlayın.

55. Elim sende oynayın.

56. Arabasını yıkayın ve konsoluna aşk notu bırakın.

57. Birlikte bir çiçek dikin.

58. Telesekreterine sevimli bir mesaj bırakın.

59. Bir geceliğine otelde kalın.

60. Karın üzerine melek resimleri çizin.

61. Her "merhaba" ve "hoşçakal" ı kucaklayarak ya da öperek mühürleyin.

62. Şehir dışına doğru kısa bir araba gezintisine çıkın.

63. Geceyi yıldızları seyrederek geçirin ve birlikte dilek tutun.

64. Yer ya da mekan umursamadan ara sıra ona göz kırpın.

65. Birlikte komik hayvan isimleri düşünün.

66. Birbirinize şiir okuyun.

67. Doğumgünlerinizi birlikte kutlayın.

68. İkinizin güzel bir resmini cüzdanınıza koyun.

69. En sevdiği kitabı ya da CD'yi sebepsiz yere ona hediye edin.

70. İş yerine şeker, yiyecek, resim ve aşk notları ile dolu bir moral paketi gönderin.

71. Bir gece dışarı çıktığınızda insanlara balayında olduğunuzu söyleyin.

72. Kırda yürüyüşe çıkıp birbirinizin baş harflerini ağaca kazıyın.

73. Sizin için yaptığı ve sizin sıradan kabul ettiğiniz herşey için küçük teşekkür notları yazın.

74. Şömineyi yakın ve şeker pişirin.

75. En sevdiğiniz TV şovunu kaydedin ve geceyi konuşarak geçirin.

76. Bulaşıkları birlikte yıkayın, sonra birbirinizin ellerine krem sürün.

77. Ona bir aşk mektubu yazın, sonra da onu yap boz parçaları gibi kesin.

78. Gizli işaretler belirleyin ve kalabalık içindeyken bunları kullanın.

79. Takviminize sadece ikiniz için hafta ortasırandevusunu düzenli olarak işleyin.

80. Çamaşırları birlikte yıkayın.

81. Romantik Tiyatro: Haftasonu birbirinizin en sevdiği romantik sahneleri canlandırın. Cumartesi sizin, Pazar onun günü olsun.

82. Onu işyerinden arayın ve randevu isteyin.

83. Sanki birbirinizi bir aydır görmüyormuş gibi davranın.

84. Özel birşeyler yapmak için yazılı davetiye gönderin.

85. Birbirinize kitap okuyun.

86. Penceresinin önünde durun ve romantik bir şarkı söyleyin.

87. En sevdiği şekeri montunun cebine saklayın.

88. Sesinizi kaydettiğiniz bir kaseti arabasındaki teybe yerleştirip açık bırakın ki arabayı çalıştırdığı anda çalmaya başlasın.

89. Açık hava sinemasına gidin.

90. İkiniz de yatağa girdikten sonra açık kalan ışığı söndürün.

91. Fırtına çıktığında birbirinize sıkı sıkı sarılın.

92. Ölümsüz aşkınızı telgraf ile açıklayın.

93. Romantik bir yemek hazırlayın ve en iyi porselenlerinizde servis yapın.

94. Boynuna kocaman bir öpücük kondurarak onu şaşırtın.

95. Beklenmedik iltifatlar yapın.

96. Bir külah dondurmayı paylaşın.

97. Salonun ortasında piknik yapın.

98. İkinizin aptal bir fotoğrafını çekin ve çerçeveletin.

99. Okuduğu derginin içine aşk kartları saklayın!

NOT; İNTERNETTEN ALINTIDIR


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:07

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

Aşkta yarın yoktur sevgili... :weeping: :weeping:


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:10

SEVGİNİN GÜCÜ;

Mavisi yeşiline karışmış, uzun uzun ağaçların

gölgelerini cömertçe sunduğu, türlü türlü böceklerin,

çiçeklerin yaşadığı, insanoğlunun pek az uğradığı

ormanlardan birinde güzel bir göl vardı.

Suyu berrak mı berrak, serin mi serin... Gölün kıyısında

hayat bulmuş boynu bükük papatya, yanıbaşında

o eşsiz büyülü suyun içinde açmış olan, en az kendi

kadar yalnız görünen nilüfer çiçeğine sevdalanmıştı.

Onun görkemli görüntüsünü, saf, masum,

asaletli halini hayranlıkla seyrediyordu her gün.Nilüfer çiçeği de kayıtsız değildi sevgili

papatyasına karşın. Birbirlerine sevgiyle bakıyorlar,

şarkılar söylüyorlardı birlikte. Yalnızlıklarını

unutuyorlardı şu koskoca orman içinde...

Tanrım, diyordu papatya içinden kimi kez.

Bu güzelliğin yanında benim yerim nedir ki?

O suyun içinde yaşar bense toprakta...

Elimi uzatsam tutamam bile onu... Oysa

öylesine istiyorum ki onun yanında olmayı...

- Ey güzel çiçeğim, ey benim nilüferim

seviyorum seni... Lâkin öylesine çaresizim ki...

Sana nasıl ulaşacağımı bile bilmiyorum...

Evet, orada olduğunu bilmek, sesini duymak,

güzelliğini görmek bile yetiyor bana ama

istiyorum ki elini tutayım, güzelliğine dokunayım.

Gel gör ki ben bir papatyayım, sen ise bir nilüfer...

Ayrı dünyalarda yaşayan iki ayrı çiçek...

Nilüfer, karşılıksız bırakmadı papatyanın sözlerini:

- Papatyaların en tatlısı, kemandan çıkan müzik aynı

ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır. Sen başkasın,

ben başkayım, sen ordasın, ben buradayım diye yerinme.

Gönül sesine kulak ver yalnız... Bir şeyi istiyorsan

yürekten iste....Sevgi, aşk, ne büründüğün kıyafeti,

ne makamı, ne mesafeleri ne de başka bir şeyi dinler...

Onun fermanı okunmaya başladımı her şey susar.

Her şey çaresiz kalır... Sevgi söz konusu olduğunda

kişi kendi dışındaki güçlerin insafına kalmaz.

Çünkü; kendisi de güçlü bir varlık haline gelir.

Ruhunun derinliklerinden gelen bu ezgi güçlenmeye

başladıkça kayıtsız kalamaz buna tüm evren...

Sen ki benim güzelliğime, aşkınla güzellik katmakta,

yalnızlığımı örtbas etmektesin. Benim ve kendinin

varolduğumu ispatlamaktasın dünyaya.

Şimdi kapat gözlerini sımsıkı...

Sıyrıl tüm düşüncelerinden...

Yalnızca ama yalnızca beni düşle...

Yanımda olduğunu, gölün sularında

elimi tuttuğunu hayal et... İste beni...

Göreceksin ki sevginin aşamayacağı engel yoktur!

Papatya, nilüferin dediğini yaptı. Yalnızca ama

yalnızca onun hayalini doldurdu tüm benliğine.

Kendini güzeller güzeli çiçeğinin

yanında farzetti. İstedi... İstedi...

- Aç gözlerini!, dedi nilüfer.

Papatya şaşkınlık içindeydi gözlerini açtığında.

Sevgili çiçeğinin yanında,

gölün suları içinde bir nilüfer çiçeğiydi artık o da...

Sevmek...

İstemek...

Hayal etmek...

İnanmak...

Olmayacak şey yoktur!

Eğer ki; bu duygulara sahipseniz...

--


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:12

GÖRMESİNİ BİLEN GÖZLER;

Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden

büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle,

pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.

Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik

yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler

değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta

çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk

önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini

kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti.

Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu

bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı.

Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi

onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete

dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne

bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen

düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı

konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü

ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven

annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye

karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu

söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları

bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.

Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla

baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu.

Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.

Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını

söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten

korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye

yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında,

müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı.

Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki

bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan

burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve

yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu.

Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:

"Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir

çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?"

Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!."

diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri

taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:14

AFFET BABACIGIM:

Affet Babacığım

Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:16

Aile

92 yasında, ufak tefek, kendinden emin ve gururlu, her sabah sekizde giyinip kuşanan ve her ne kadar kör bile olsa saçlarını kıvırıp makyajını mükemmelce yapan yaslı hanım bugün bir huzur evine tasındı. 70 yasındaki kocası ise geçenlerde gereken hamleyi yapıp Allah'ın rahmetine kavuşmuştu.Huzur evinin kapısında sabırla beklenen bir kaç saatin ardından, odasının hazır olduğu söylendiğinde tatlı tatlı gülümsedi. Yürütecini asansöre yönlendirdiği sırada, kendisine odasını anlatmaya başladım penceresinde asılı perdelerden de söz ettim. Ben anlatırken ,az önce kendisine köpek yavrusu verilmiş 8 yaşındaki küçük bir kızın heyecanıyla o perdeleri pek severim, dedi.Mrs. Jones henüz odayı görmediniz, biraz bekleyin demiştim ki; Bunun onunla bir ilgisi yok, dedi. mutluluk zamandan önce karar verdiğiniz bir şeydir. Benim odadan hoşlanıp hoşlanmamam mobilyaların nasıl düzenlenmiş olduğuyla değil, benim onları zihnimde nasıl düzenlediğimle ilgilidir. Ben onları sevmeye karar vermiştim zaten Bu benim her sabah uyandığımda verdiğim bir karardır. Bir seçme hakkim var: Ya bütün günümü artık çalışmayan vücut parçalarımın bana verdiği sıkıntıyı düşünerek geçiririm ya da yataktan çıkıp hala çalışanlar için şükrederim. Gözlerim açık olduğu sürece her yeni gün bir hediyedir. Yeni güne ve hayatimin sadece bu döneminde, biriktirdiğim mutlu anılara konsantre olacağım.Yaşlılık banka hesabi gibidir. Ne yatırdıysan onu çekersin hesabından. Bu nedenle benim tavsiyem, hatıraların banka hesabına dolu dolu mutluluk yatırman olacaktır. Anı bankamı doldurmaktaki katkın için sana teşekkür ederim. Hala oradan mutluluk çekiyorum. Mutlu olmak için su beş basit kuralı hatırla:

1. Kalbini nefretten arındır

2. Zihnini endişelerden arındır

3. Basit yasa

4. Çok ver

5. Daha az bekle

Aile

Bilmem farkında mısın, eğer yarin ölecek olsak çalıştığımız şirket daha birkaç gün bile olmadan yerimizi dolduruverir. Oysaki ardımızda bıraktığımız ailemiz bizim kaybımızı ömürlerinin sonuna dek hissedecektir. Gel gelelim ki, ailemizden daha çok isimize veririz kendimizi, pek de akıllıca bir yatırım değil, ne dersin?


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:18

DOGUM GÜNÜ HEDİYESİ;

Fırına geldiğimde ortalıkta ekmek görünmüyordu. Eski bir

dostum olan fırıncı,"Biraz bekleyeceksin hocam," dedi.

"İki-üç dakikaya kadar çıkartıyorum."

Kenardaki tabureye oturup beklemeye koyulurken, içeriye

yaşlıca bir adamın girdiğini gördüm. Eskimiş ceketinin sol

yakası altında bir madalya parıldıyor ve yürürken hafifçe

topallıyordu. Selam verdikten sonra, fırıncının tezgahına

yaklaşarak, "Ekmeklerimi alayım," dedi.

"Benim ikizler acıkmıştır."

Fırıncı, adamın kendesine uzattığı torbayı alarak tezgahın

altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan

ekmeklerden dört-beş tane çıkardı.

Ben o arada oturması için kendi yerimi o adama vermiş,

tezgahın yanına iyice yaklaşmıştım. Ekmeklerden birkaç

tanesinin şekli değişmiş, katılaşmış, taş gibi olmuştu.

Fısıltı şeklinde fırıncıya sordum. Neden taze ekmeği

beklemesini söylemiyorsun? Biraz sonra çıkacak ya!..

"Bayat ekmekleri kendisi istiyor." dedi fırıncı. "Çok fakir

olduğundan, ona yarı fiyatına veriyorum."

"Kim bu adam?" diye sordum.

"Kore gazilerinden " dedi. "Oğluyla gelini bir trafik kazasında

vefat edince, ikiz torunlarını yanına almıştı. Yıllardır

onlara bakıyor, hem de çok az bir maaşla."

Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissediyor ve

ufak da olsa bir şeyler yapmak istiyordum.

"Aradaki farkı ben vereyim," dedim. "Hiç olmazsa bugün

taze ekmek yesinler." Fırıncı, teklifimi kabul etti ve biraz

sonra da, fırından yeni çıkan taze ekmekleri adamın torbasına

doldururken şekli bozuk, bayat ekmekleri de tezgahın altına koydu.

"Çok şanslısın hacı amca," dedi. Çocuklar için sana

bugün pasta gibi ekmek vereceğim."

Yaşlı adam, bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı

göğsüne bastırırken. "Allah, senden razı olsun evladım" dedi.

"Bugün onların doğum günü olduğunu nereden biliyordun?"


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:28

GÜNCELLİYORUM


ezom_12
Aday Memur
04 Ocak 2008 23:36

Olmayan Benle Olan Hayalin.....

--------------------------------------------------------------------------------

Rüzgar, üstüne estiğinde duyarsın belki,

Fırtınaya savurduğum sözcüklerimi,

Bir gölün kenarında görürsün belki,

Suda çözülmüş hayat resmimi.

Güneşten ruhuma sinen gölgeler,

Konuşuyor yerlere benim yerime,

Yokluğun varlığımda ve neyleyim;

Varlığım yokluğunda yaşıyorum öylesine,

Öylesine dalıp dalıp gidiyorum ki;

Ben bile tanımakta zorlanıyorum kendimi,

Seni ezberlemekten kendimden az hatırlıyorum.

Sen de unutmuşsan beni eğer,

Bil ki sen dolusu bir ben batacak,

Hüzün dağlarının arkasından.

Seni beraber götürmüş olacağım.

Artık olmayan benle olan hayalin;

Artık yalnız böyle ikimiz,

Artık bu türden bir benle sen kalırız,

Sonsuzluğun ulu orta yerinde,

Bir benle sen kalırız ;

Bir ben

Bir sen

Unutuluşta unutma o halde

Bir sen hatırlasa yeter ben için


ezom_12
Aday Memur
04 Ocak 2008 23:41

ateŞ Ve Suyun HikayeSi

--------------------------------------------------------------------------------

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.

Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,

yüreğindeki duruluğa demiş ki suya:

Gel sevdalım ol,

Hayatıma anlam veren mucizem ol...

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüreğim sana armağan...

Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...

Zamanla su, buhar olmaya, ateş,

Kül olmaya başlamış

Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...

Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş

Uzak diyarlara su...

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...

Aramış suyu diyarlar boyu,

Günler boyu, geceler boyu

Bir gün gelmiş, suya varmış yolu

Bakmış o duru gözlerine suyun,

Biraz kırgın, biraz hırçın.

Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu.

Ama gitmenin yitirmek olmadığını....

Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aş #1

asLı

Junior Member

Üyelik tarihi: Nov 2007

Mesajlar: 18 ateŞ Ve Suyun HikayeSi

--------------------------------------------------------------------------------

Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.

Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,

yüreğindeki duruluğa demiş ki suya:

Gel sevdalım ol,

Hayatıma anlam veren mucizem ol...

Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüreğim sana armağan...

Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...

Zamanla su, buhar olmaya, ateş,

Kül olmaya başlamış

Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...

Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş

Uzak diyarlara su...

Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...

Aramış suyu diyarlar boyu,

Günler boyu, geceler boyu

Bir gün gelmiş, suya varmış yolu

Bakmış o duru gözlerine suyun,

Biraz kırgın, biraz hırçın.

Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu.

Ama gitmenin yitirmek olmadığını....

Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.

İşte o zamandan beridir ki:

Ateş sudan, su ateşten kaçar olmuş.. Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş...

kıyla.

İşte o zamandan beridir ki:

Ateş sudan, su ateşten kaçar olmuş.. Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini sadece ateş alır olmuş...


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:53

ezom_12 emeğine saglık

çok sagol


mert DELİKANLI
Kapalı
04 Ocak 2008 23:59

GÜNCELLİYORUM


mert DELİKANLI
Kapalı
05 Ocak 2008 00:08

arkadaşlar begendiğiniz anlamlı sözler, şiirler ve yazılar varsa paylaşımlarınızı bekliyorum


mert DELİKANLI
Kapalı
05 Ocak 2008 00:27

herkese hayırlı geceler


mert DELİKANLI
Kapalı
05 Ocak 2008 01:53

ŞİİR;

CANIM ÖGRETMENİM

Sevgili oldun sen küçücük yüreklere,

Su gibi akıttın bilgiyi beyinlere,

Güzel gelecek hazırladın nesillere,

Bir sensin varım, benim canım öğretmenim.

Kan ağlasa da yüreklerin, güler yüzün,

Aşk ile yanıp duruyor senin hep özün,

Sana gelmesin dilerim keder ve hüzün,

Bir sensin yârim, benim canım öğretmenim.

Gelen nesli size emanet etti Ata,

Bu güven gücünüze binlerce güç kata,

Çalışıp insan eğitirsin, eller yata,

Tek sensin benim ârım, canım öğretmenim.

Aç kalsan da yine zengindir gönlün senin,

Mutlu eder sevgilerin, umudun senin,

Bilim ve uygarlık yanan meşâlen senin,

Bilgiyi öğretirsin canım öğretmenim.

Bir harf öğretene kırk yıl köle olunur,

Ah yirmidokuz kere kırk nasıl bulunur,

Sensiz nasıl yaşanır ve nasıl solunur,

Kölen olurum senin canım öğretmenim.

Yetişirsin uzak, yakın demez her yere,

Vatanın ihtiyacı var, generallere,

Eğitirsin usanmadan binlerce kere,

Ölmeyen aşkım sensin canım öğretmenim.

Yurdun her köşesinde yalnız sen bulundun,

Su gibi içildin, hava gibi solundun,

Öğrenciler tarafından baş tacı oldun,

Yaşamım, kanım sensin canım öğretmenim.

Dalgalandı bayrağımız senin aşkınla,

Issız köşelerde yalnız kaldın aşkınla,

Seni seviyorum yalnız senin aşkınla,

Benim tek aşkım sensin canım öğretmenim.

Ne çile çekersin kara tahta başında,

Binbir çocuğun olur daha genç yaşında,

Emeğin var vatanın toprak ve taşında,

Sabır taşımsın benim, canım öğretmenim.

Anıtın dikeyim, örnek olsun çağlara,

Adını kazırım ovalara, dağlara,

Can verirsin bilginle bahçe ve bağlara,

Umut ol nesillere canım öğretmenim.

Sana emanet olan millet kalmaz naçar,

Verdiğin emek yeniliğe kucak açar,

Güneş olur, çevresine, ışıklar saçar,

Aydınlat sen milleti canım öğretmenim.

El ele verince, güçlükleri aşarız,

Sizin sevginizle umman gibi coşarız,

Hür doğdu bu millet, seninle hür yaşarız,

Coşturur çocukları canım öğretmenim.

Kulak özledi, güzellikleri duymayı,

Öğretirsin herkese yılmadan saymayı,

Elimden tutup öğrettin, karda kaymayı,

Dağımın pâk karısın canım öğretmenim.

Kar olup dağların zirvesine de yağdın,

Ovalarda yemyeşil bahçe ile bağdın,

Sen ulaşılması zor yüksekçe bir dağdın,

Hep benim yanımdasın canım öğretmenim.

Yetiştirdiğin insan fidan gibi olsun,

Etrafında dolaşsın, gönlün aşkla dolsun,

Sevenlerin sayıları binleri bulsun,

Ömrünce hep sevil sen canım öğretmenim.

Bıraktırdın millete zamansız uykuyu,

Sevgiyle bakarak onlara verdin suyu,

Vatana yaydın eserlerin çağlar boyu,

Çocuğa ümit oldun canım öğretmenim.

Ülkemizin her bir yanında olsun orman,

Sevgin olur bütün dert çekenlere derman,

Bu gün size özel bir gündür, çıktı ferman,

Öğretmen günün kutlu olsun öğretmenim.

AHMET de der ki, sana neler yapsam azdır,

Çocuklarımıza sen hep doğruyu yazdır,

Verdiğin bilgi insana en iyi sazdır,

Kölen olurum senin canım öğretmenim


mert DELİKANLI
Kapalı
05 Ocak 2008 01:56

İNTERNETTEN ALINTI; ÇOCUK VE AİLE EĞİTİMİ;

Eğitim anne dizinde başlar; her söylenen sözcük, çocuğun kişiliğine konan bir tuğladır.?

Ailenin önemli işlevlerinden biri de çocuğunu eğitme işlevidir. Her aile bu işlevini karşılamak zorundadır. Bu aynı zamanda herkes için toplumsal bir görevdir. Sağlıklı toplumların oluşmasının ilk basamağı ailede atılır.

Toplum olarak kalkınmak için; sağlıklı düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, sorumluluk sahibi gibi bir çok olumlu özelliklere sahip bireylerin yetişmesinin temeli ailede atılır. Aile çocuğa ilk eğitimin verildiği yerdir. Her şeyden önce aile, bir okul öncesi eğitim kurumu olarak kabul edilir. Çocuk okula başladıktan sonra, ailenin bu işlevinin bir kısmını eğitim kurumları üstlenmektedir. Ancak aile, hiçbir zaman çocuğun eğitiminden kendini bütünüyle soyutlamış olamaz (Şişman 2000:54). Çocuk, okul hayatına başladığında da aile, çocuğun eğitimi konusunda ona yol göstermek, onu yönlendirmek, okulla sürekli iletişim halinde olmak zorundadır. Bunun için okullarda bazı örgütler (okul-aile birlikleri gibi) kurulmaktadır (Ancak veli-öğretmen görüşmelerinin sağlıklı ve işlevsel olmadığı görülmektedir). Bu örgütlerde, öğretmen ailenin desteğini almak için onlarla iyi ilişkiler kurmalı, çocuk hakkında bilgilenmeli ve kendi çalışmaları hakkında velileri bilgilendirmelidirler (Çınar 2002: 96). Yani bu tür toplantılar, veli-öğretmen arasında bir diyalog kurmaya yönelik olmalıdır.

Toplumu oluşturan en küçük sosyal kurum aile olduğuna göre sağlıklı toplumların oluşması açısından çocuğun eğitimiyle ilgili olarak ailenin izlediği yol çok önemlidir (Ertuğrul 2002:). Her aile, bir okuldur. Anne babalar ise o okulun hem öğrencisi hem de öğretmenidir. Ailenin çocuk eğitimine ilişkin anlayışı, içerisinde yaşadığı toplumun kültürüne ve normlarına göre değişmektedir. Ailenin eğitsel ortamı, öğrencinin okulda öğrendiklerini ya pekiştirici yada köreltici bir özelliğe sahiptir. (Çelik 2003:11). Çocuğun ailede öğrendikleriyle okulda öğrendikleri birbirini destekleyici nitelikte olmalıdır. Böyle bir paralellik sonucunda öğrencinin okulda öğrendikleri pekişebilir. Aksi durumda öğrenilenler körelebilir.

Ana-babalar, kendilerini çocuklarının okul yaşamlarının bir parçası olarak hissettiklerinde eğitime daha çok değer verirler (Yavuzer ---?). Aile tarafından öğrenmeye ve başarılı olmaya güdülenir, ödevlerinde kılavuzluk edilir, çalışma ortamı sağlanan, çalışmanın yanında eğlenmeyi de içeren bir çalışma programı hazırlanan, düşüncelerine saygı gösterilerek fikirlerini açıkça söylemeye ve böylece yaratıcılığa teşvik edilen çocuğun öğrenmeyi gerçekleştirmesi daha kolay olacaktır. Böyle bir ortam çocuğun kişilik gelişiminde de önemli bir rol oynayacak, toplum içinde daha rahat bir yer edinmesini sağlayacaktır. Aksi durumda ise, anne-baba tarafından desteklenmeyen, rehberlik yapılmayan her koşulda çocuktan çalışması istenen (çocuk başarısız olarak nitelendirilemez, başarısızlığına yol açan etkenler araştırılıp düzeltilmeli) ve her şekilde çalışabileceğine inanan, eğlenmenin de bir gereksinim olduğunu göz ardı eden, merak ve ihtiyaçlarından ötürü utanç duyması sağlanan bir çocuğun öğrenmesinden söz etmek çok güçtür.(Çelik 2003:11)

Ana-baba çocuğun en uzun süre ve en yakın etkileşimde bulunduğu kişilerdir. Özellikle anneler çocukların eğitiminde son derece etkilidirler. Anne-babaların eğitim düzeylerinin alt düzeyde olması onların çocuklarına gerekse okuldan beklenen akademik katkılara yeterince cevap verememelerine yol açmaktadır. Ailenin çocuğun gelişimine ilişkin değerlendirmelerini öğretmenlerle paylaşmaları gerekir. Öğrenci, veli ve öğretmen arasındaki olumlu bir iletişim ancak öğrencinin gelişimini tartışarak, problemleri ve gereksinimlerini belirleyerek sağlanabilir. Bu iletişimi sağlamanın en önemli kaynağı da sağlıklı ve işlevsel okul-aile toplantılarıdır (Çelik 2003: 11,12,13). Öğrenci ve velilerin aktif olarak eğitimin her aşamasında yer almaları özellikle de öğrencilerin kendilerini ilgilendiren konularda katılımı öğrenci merkezli eğitimin ve de daha da önemlisi demokrasinin gereğidir (Demirbulak 2000: 55).

Öğretmen, velilerle her zaman iletişim halinde olmak istediğini belirtmelidir. Çocukların okul başarısı için gerek duyduğu desteği birlikte çalışmaya bağlı olduğu konusunda veliyi ikna etmelidir. Öğretmen veliyi okuldan uzak tutmamalı, okulun bir parçası yapmalıdır. Veliler, okulda ne olup bittiğini anladığında, güvenlerinin artmasına ve kendilerini okulla ilişkilerinde daha rahat hissederler. Bu çalışmalar için aşağıdaki etkinlikler planlanabilir:

Aile öğretmen toplantıları

Ev ziyaretleri

Telefonla iletişim

İletişim defterleri

Belli aralıklarla çocukların ve ailelerin gelişimlerine ve ihtiyaçlarına uygun bilgi ve broşürler hazırlama

Bu çalışmalar, ailelerin aktif katılımını ön plana çıkaran çalışmalardır. Amaç, ailelerin okul ve sınıf ortamlarını tanımaları, bu konularda bilgilendirilmeleri ve kendi rolleri, neler yapabilecekleri konusunda ipuçları almalarıdır. Ailelerin evde ve okulda çocuklarıyla tutarlı bir biçimde etkileşim içinde olmaları ve ev-okul tutarlılığı açısından da bu çalışmalar önem kazanmaktadır. Okulun ilk yıllarından itibaren, ailelerin katılımı ile çocukların okul ortamında kazandıkları becerilerin ev ortamında pekiştirilmesi ve geliştirilmesi, okul-ev tutarlılığının sağlanması ve ailelerin okul ortamının etkili bir öğesi haline gelebilmesi bugün eğitim sürecinin temel hedeflerinden biridir. (Çelik 2003:13).

Türkiye?de demokrasi ve insan haklarının yaşama dönüştürülmesi için aile odaklı eğitim çalışmaları sürdürülmelidir. Toplumsal yaşamın her alanında demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin geliştirilmesi doğrultusunda, ailenin demokrasi ve insan hakları düşüncesini ve uygulamasını üreten kurum olarak işlevsellik kazanması sağlanmalıdır(www.aile.gov.tr).

Her çocuğun ailesinden alacağı temel bilgiler, onun gelecekteki başarısını belirler.

..........................................................

Öğrencilerimize, dünyaya, yaşama bir bakış açısı kazandırmak, zorluklarla savaşabilen , eleştirebilen, düşünebilen, kendine güvenen, geçmişten ders alan, geleceğe güvenle bakan, insan ilişkilerinde uyumlu, hak ve ödevlerini bilen, sorumluluk sahibi, yenilikçi nitelikleri taşıyan çağdaş bireyler olarak onları yetiştirmek çok önemli

Ulusal ve evrensel değerlere sahip çıkan, bilimin ışığında, objektif bakış açısıyla olayları, gelişmeleri sorgulayan, çözüm bulmaya çalışan bireyler yetiştirmek çok önemli

NOT; İNTERNETTEN ALINTIDIR


mert DELİKANLI
Kapalı
06 Ocak 2008 13:00

İYİLİK; İNTERNETTTEN ALINTI;

Okunu attı mı ölüm, siperler boşuna;

O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna;

Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü;

Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna

Ömer HAYYAM

En iyi, iyinin düşmanıdır.

Voltaire

Dört şey güzel hasletlerdendir: doğru söz, doğru iş, samimi dostluk ve emanete riayet.

Ebu Ali Sekafi

Bir iyilik yaparsan onu hiç hatırlama, bir iyilik görürsen onu hiç unutma.

Chillon

İyilik, ne kadar küçük de olsa hiçbir zaman boşa gitmez.

Ezop

Her iyilik bir sadakadır.

Hz. Muhammed

Deryaya bıraksan eylik zayi olmaz.

Baba Süleyman

Her şeyden önce iyi olalım, ondan sonra mutlu oluruz.

Jean Jacques Rousseau

İnsan, hayatında yaptığı iyilikler kadar mutlu olur.

Şehabeddin Ahmed

İyilik, insanlık sanatıdır.

Nizami

Başkalarında iyilik, kendinde ise kötülük ara.

Benjamin Franklin

Milletlerin gelenekleri başka başkadır, fakat iyilik her yerde birdir.

Heinrich Heine

Bir kimseye edilecek iyiliğin en mükemmeli o kimseyi minnet altında bırakmayanıdır.

Balzac

İnsanoğlu hilebazdır, kimse bilmez fendini, Her kime iyilik edersen, sakla ondan kendini.

La-Edri

Bir insanın gerçek zenginliği, onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir.

Hz. Muhammed

İyiliği, yalnız iyiler anlar, kötülüğü herkes.

Cenap Şehabettin

İnsanlar böyledir işte, ettikleri önemsiz işleri pahalıya satarlar.

Cardinal de Richelieu


mert DELİKANLI
Kapalı
06 Ocak 2008 13:28

..................

..................


mert DELİKANLI
Kapalı
06 Ocak 2008 13:32

ARKADAŞLAR BEGENDİĞİNİZ GÜZEL YAZI VE ŞİİRLER, PAYLAŞIMLARINIZI BEKLİYORUM

Toplam 293 mesaj
12345678910111213»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi