Masumiyet Müzesi'nin açılış paragrafındaki ikinci cümle, pek çok eleştiriye sebep oldu, yanlış olduğu, çeviri koktuğu söylendi. Peki bu cümle gerçekten de sorunlu mu?
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu."
Söz konusu cümle standart Türkçeye aykırı. Ancak, mesele cümlenin 'çeviri gibi' olmasıyla ilgili değil; en azından, var olan dillerin birinden, örneğin İngilizceden çevrilmiş gibi duruyor diyemeyiz bu cümle için. Orhan Pamuk, bazı başka yazarlarda da görülen bir özellik olarak, yazacaklarını bazen dilin standart yapılarını gözetmeksizin, zihninde belirme sırasına göre kaleme alabiliyor. Bu özelliğe daha önce de işaret edilmişti. Tarzına dahil denebileceğine katılıyorum. Cümleyi standart Türkçede nasıl yazabileceğimizi denemek, iyi bir okuma yazma çalışması olabilir.
İşte iki farklı öneri:
1) 'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir miydim? Ve her şey de bambaşka bir biçimde gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.'
2) 'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu bilgi mutluluğumuzu koruyabilir, her şey de bambaşka bir biçimde gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.' Bu cümle hakkındaki eleştiriler edebiyatın dille olan ilişkisine kompozisyon açısından bakıyor. Gelişkin bir bakış açısı değil bence bu.
ATİLLA DORSAY, 4 EYLÜL, SABAH CUMA
Bu elbette yanlış. Eğer özneler farklıysa, bağlanmış iki cümlede de aynı zaman kipini kullanamazsınız. Doğrusu şöyle olmalıydı: "Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir miydim, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?" Bu kadar basit. (...) Bu yanlışlar çevirilerde yok oluyor ama Türk okuru için gülün dikenleri gibi kalıyor ve okuma zevkini bozuyor. Temel çözüm, bunları yok edecek ciddi bir editör çalışması olabilirdi. Ama olamamış. Belki ileride!
PAKİZE SUDA, 2 EYLÜL, HÜRRİYET
Kötü bir çeviri gibi duruyor. Hayal kırıklığı... İnsan kusursuz Türkçe bekliyor Nobel'li yazardan. Yine de sonuna kadar okuyacağım. Okuyorum da. Aklımdan bir sürü şey geçiyor... Ayıp etmekte olduğum mesela... Belki de ilk ve tek Nobel'li yazarımızın, insanı yer yer şaşkına çeviren 'idare eder' Türkçesi'ni idare etmeliyiz. Kim bilir, artık önemli olan, yazarların ne anlattığıdır, nasıl anlattığı değil.
*Medyada konuşulanları sizlerle paylaşmak istedim.*
Masumiyet Müzesi'nin açılış paragrafındaki ikinci cümle, pek çok eleştiriye sebep oldu, yanlış olduğu, çeviri koktuğu söylendi. Peki bu cümle gerçekten de sorunlu mu?
"Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu."
Söz konusu cümle standart Türkçeye aykırı. Ancak, mesele cümlenin 'çeviri gibi' olmasıyla ilgili değil; en azından, var olan dillerin birinden, örneğin İngilizceden çevrilmiş gibi duruyor diyemeyiz bu cümle için. Orhan Pamuk, bazı başka yazarlarda da görülen bir özellik olarak, yazacaklarını bazen dilin standart yapılarını gözetmeksizin, zihninde belirme sırasına göre kaleme alabiliyor. Bu özelliğe daha önce de işaret edilmişti. Tarzına dahil denebileceğine katılıyorum. Cümleyi standart Türkçede nasıl yazabileceğimizi denemek, iyi bir okuma yazma çalışması olabilir.
İşte iki farklı öneri:
1) 'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir miydim? Ve her şey de bambaşka bir biçimde gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.'
2) 'Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu bilgi mutluluğumuzu koruyabilir, her şey de bambaşka bir biçimde gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.' Bu cümle hakkındaki eleştiriler edebiyatın dille olan ilişkisine kompozisyon açısından bakıyor. Gelişkin bir bakış açısı değil bence bu.
ATİLLA DORSAY, 4 EYLÜL, SABAH CUMA
Bu elbette yanlış. Eğer özneler farklıysa, bağlanmış iki cümlede de aynı zaman kipini kullanamazsınız. Doğrusu şöyle olmalıydı: "Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir miydim, her şey de bambaşka gelişebilir miydi?" Bu kadar basit. (...) Bu yanlışlar çevirilerde yok oluyor ama Türk okuru için gülün dikenleri gibi kalıyor ve okuma zevkini bozuyor. Temel çözüm, bunları yok edecek ciddi bir editör çalışması olabilirdi. Ama olamamış. Belki ileride!
PAKİZE SUDA, 2 EYLÜL, HÜRRİYET
Kötü bir çeviri gibi duruyor. Hayal kırıklığı... İnsan kusursuz Türkçe bekliyor Nobel'li yazardan. Yine de sonuna kadar okuyacağım. Okuyorum da. Aklımdan bir sürü şey geçiyor... Ayıp etmekte olduğum mesela... Belki de ilk ve tek Nobel'li yazarımızın, insanı yer yer şaşkına çeviren 'idare eder' Türkçesi'ni idare etmeliyiz. Kim bilir, artık önemli olan, yazarların ne anlattığıdır, nasıl anlattığı değil.
*Medyada konuşulanları sizlerle paylaşmak istedim.*