Editörler : E.Kayı Han

Afşın
Kapalı
27 Ocak 2009 17:43

Ben, benim sevdamı bilirim...


gülden_80
Kapalı
28 Ocak 2009 10:12

Yusuf ile züleyha


**GÖKÇEN**
Kapalı
28 Ocak 2009 13:26

afşinin sevdası yakında forum sayfalarından tarih sayfalarına taşınabilir:))

aşk için ölmeli aşk işte ozaman aşk:)

kerem misali yanaacak tez kavuşun gariii arkadaş:)))


gülden_80
Kapalı
28 Ocak 2009 21:23

Kendi sevdamıda unutmayayımm


**GÖKÇEN**
Kapalı
30 Ocak 2009 15:10

:)))


şayen
Şef
30 Ocak 2009 17:09

beyaz peynir-kara zeytin,

çıtır simit-bir bardak çay.

veee 657 sayılı d.m.

tarihin en istkrarlı ve sadakatlı aşkı:))


hurrrremsultan
Kapalı
31 Ocak 2009 04:07

YAVUZ SULTAN SELİM VE MISIR SEFERİ:

Yavuz sultan Selim mercidabık ve ridaniye savaşlarıyla(1516-1517)Mısır'ı fethetmiştir.Mısır'da işleri düzene koymak için bir süre kalır ve orda bir aşk yaşanır ki şöyle:

Yavuz sarayda kalırken oda temizliği için görevlendirilen cariye Yavuz'u görmeden onunla ilgili anlatılanlardan Yavuz'a aşık olmuştur ve bir gün yine odasını temizlemek için geldiğinde dayanamayıp bir not bırakır:

''Derdi olan neylesin?''

Yavuz odasına geldiğinde notu alır ve cevap yazar:

''Derdi olan tiz söylesin.''

Cariye ertesi günü iple çeker ve notu görüp heyecanlanır ve yazar:

''Aşık ise neylesin?''

Yavuz cevabı hemen yazar bıraır:

''Durmasın söylesin!!!''

Cariye bu notu alınca heyecandan duramaz araya haremağası girer derken buluşma günleri gelir çatar.Cariye Yavuz'un karşısına çıkar çıkmaz Yavuz'u görünce heyecandan oracıkta ölüverir.

Ve koca mısır'ı fetheden Yavuz şu dizleri yazar:

''ŞİRLER BİLE PENÇE-İ KAHRIMDAN EDERKEN LERZAN

BENİ BİR GÖZLERİ AHUYA ZEBUN ETTİ FELEK''

Meali:aslanlar bile benim karşımda titrerken ben bir gözleri ahunun karşısında zayıf düştüm.

Eh işte şimdi aşka bak buyur al yani bunları bil de gel inan erkek milletine.


**GÖKÇEN**
Kapalı
31 Ocak 2009 12:13

hürrem sultan süper buuu vayy beee diyesim geldii :))))

dogru demişin katılıyorummm


çocuuk
Müsteşar
31 Ocak 2009 14:24

Gül İle Bülbül

O gün de kendisine gelmesini bekledi bülbülün. Gelecekti su verecekti ona. Yaşama döndürecekti yeniden kuruyan kökleriyle beraber. Kendisini çölde serap mucizesi bekleyen bir bedeviye benzetiyordu. Dudakları kurumuştu, gördüğü her yeri, her şeyi serap sanıyor gibiydi. Böyle beklenti içerisindeydi gül. Bülbülü gelecek, onu hayata döndürecekti. Aslında onun beklediği bülbülün getireceği su değildi. Kendine şakımasıydı beklediği. Güzel cıvıltılarıyla gelecek, şiirler okuyacaktı. Böylece sevildiğini anlayacaktı.

Bülbül o gün geldiğinde her zaman ki neşesini kaybetmişti sanki. Onu böyle gördüğünde gülün güzel yüzü asıldı. Az önce ki heyecan içerisindeki beklentisinden eser kalmamıştı. Hiç alışık değildi sevdiğinin böyle gelişine. "Bir şey mi oldu acaba?" diye düşündü. Sormak istedi, soramadı. Sorgulamadan suçlu gördü bülbülü. Bülbül gülün sormasını, gül de bülbülün eskisi gibi güzel sözler söylemesini bekliyordu.

"Hep ben mi?" diye düşündü. "Hep ben mi güzel sözler sunacağım? Demek ki o beni sevmiyor ki güzel sözleri benden esirgiyor. Beni layık görmüyor sevilmeye, güzel sözler söylemeye. Oysa benimki de bir gönül. Ben de güzel sözler duymak istiyorum gülümden. Güzel sözler duyayım ki on katı güzelliklerle geleyim ona. Kovalar dolusu sularla geleyim, kucaklar dolusu topraklarla uçayım, gönüller dolusu sevgimle uçurayım onu. Ondan bir gelmeyince benden gelecek on binler gelmez oluyor artık."

Bülbül güle hiçbir şey söylemeden uçup gitti. Gül buna fazla dayanamadı. Oysa ki onun vereceği su değildi hayata bağlayan. Su isteseydi gökyüzü ona sınırsızca zaten sunuyordu. Bülbülünden her zaman ki cıvıltısını, sevgisini bulamaması can damarlarını kesti. Önce gülün yaprakları döküldü, ardından soluk alış verişleri hızlandı. Ardından sevdiğinin yanına ilk gelişini hatırladı, o an gözünde canlandı. Bülbülün kendisine getirdiği kovalar dolusu sular, topraklar ve etrafında uçarken şiirler şakımaları, kendisi için saatlerce öteden gelişi bir film şeridi gibi gözlerinde canlanmıştı. "Bir şey eksikti ama, eksik olan neydi?" diye sordu kendine. Sordu ama, cevabını alamayacağını kendisi de biliyordu. Sadece son nefesinde şunu düşündü: "Sevgisiz olmuyordu, sevgisiz yaşanmıyordu."

Bülbül kalbinin artık o nazik vücudunu kaldıramayacağını hissetti. "Demek ki" diye mırıldandı. "Demek ki her şey ben yaparsam oluyormuş. Bak ağzımı hiç açmadığımda, hadi geçtim güzel sözlerden, bana neyin var diye bile sormadı. Oysa başkalarının sevdikleri neler neler söylüyor sevgililerinin gönlünü hoş tutmak için. Çok mu bir şeydi bana aşkım demek, bana güzel sözler yazmak, şiirler okumak??" Yuvasına uçarken kendi kendine bunları mırıldanıyordu bülbül. Ardından gülünün yanına ilk gelişini, onunla ilk karşılaştığı anı hatırladı. O an gözünde canlandı. Ona getirdiği kovalar dolusu suları, toprakları ve onun etrafında uçuşarak şiirler şakımalarını, onun için saatlerce yollar gidişini ve uçuşunu. Hayatı adeta gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Olsundu, onun için değerdi. "O yalnızca benim gülüm" diye bağırdı gökyüzünün derin boşluklarında. Ardından bir sağa bir sola sendeledi. Boşlukta helezoni şekilde dönmeye başladı. Birden çırpınıp toparlanmak istedi. Başaramadı, bir daha denedi. Olmuyordu. "Elveda gülüm" dedi haykırarak. Bunun geri dönüşü olmayan veda olduğunu anlıyordu. "Seni besleyen sevgimdi. Ne su ne de toprak, sadece sana olan sevgimdi. Ne vardı sen de bana gösterseydin sevgini. Sevgisiz olmuyor, sevgisiz yaşanmıyor" oldu bülbülün son sözleri.


çocuuk
Müsteşar
31 Ocak 2009 14:27

Gül Ve Bülbül Hikayesi

Çok eski zamanlarda birgün birdelikanli varmis...Budelikanli çok zengin bir Ailenin kizina asik olmus.Ama kizdelikanli fakir diye ona yüz vermiyormus. Genç bir yilbasi gecesi bütün cesaretini toplamis ve kizi yilbasi gecesi balosuna davet etmek için evine gitmis. Kapiyi genç kiz acmis.Kiza kendisini yilbasi gecesi balosuna davetetmeye geldigini, birlikte dans etmek istedigini söylemis.Kiz kabuletmis ama bir sarti varmis. Ondan balo için diktirdig elbisesinin yakasina takmak için kirmizi bir gül istemis.Delikanli sevinerek oradanayrilmis.Hemen kizin istedigi kirmizi gülü aramaya baslamis. Ama mevsimlerden kis oldugunu ve bu mevsimde bir gül bulamayacagini hic düsünememis.Bütün çiçekçileri dolasmis ama herkes ona kis mevsiminde gül ariyor diye deli gözüyle bakiyorlarmis.Genç çok üzgün bir sekilde evinin yolunu tutmus.Evine girerken bahçede henüz açmamis bir gül dali görmüs ama üzerinde sadece dikenler varmis.Gözlerinden bir damla yas süzülmüs.O sirada delikanlinin bahçesine bir bülbül gelmis.Delikanlinin agladigini gören bülbül buna çok üzülmüs. Sabaha kadar gül dalinin basinda bildigi en guzel sarkilari söylemis bülbül. Bülbülün güzel sesinden etkilenen gul dal? sabaha dogru beyaz bir gül açmis. Oysa ki genç kirmizi bir istiyormus.Beyaz bir gülün açtigini gören bülbül gögsünü dikenlerden birine batirarak kaninin akmasini saglamis.Bülbülün gögsünden akan kanla beyaz gül kirmizi güle dönüsmüs. Sabah bahçesinde kirmizi bir gül açtigini gören genç gülü alarak kizin evine gitmis. Kapiyi yine kiz açmis.Kizin yeni elbisesinin yakasina altindan yapilmis bir gül taktigini görmüs.Kiza istedigi kirmizi gülü getirdigini,baloya birlikte gidip dans edeceklerini hatirlatmis. Oysa ki genç kiz baloya kuyumcu bir gençle gidecegini yakasina da altindan yapilmis bir gül taktigin söylemis ve kapiyi kapatmis.Delikanli çok üzgün bir sekilde oradan ayrılmıis. özlerinden durmak bilmeyen yaslar süzülüyormu?.Caddeden karsiya geçerken elindeki kirmizi gül yere düsmüs.Çamurlu ve karli yolda arabalarin altinda ezilen gül kaybolup gitmis.Genç üzgün sekilde evine dönerken bahçesinde gül dalinin yaninda yerde yatan bir sey görmüs.Hemen yanina gitmis.Yerde gördügü bir hiç ugruna caninveren fedakar bülbülmüs.........!


**GÖKÇEN**
Kapalı
31 Ocak 2009 14:28

:(( üzücüymüş


çocuuk
Müsteşar
31 Ocak 2009 14:31

aşkı aşk yapan da bu değil mi?


çocuuk
Müsteşar
31 Ocak 2009 17:21

MONA ROZA

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller


hurrrremsultan
Kapalı
01 Şubat 2009 00:47

TEŞEKKÜR EDERİM GÖKÇEN BENİM BİR TARİHÇİ OALRAK EN ETKİLENDİĞİM AŞK HİKAYESİ BUDUR Bİ DE KANUNİ HÜRREM VAR TABİ MEŞHUR..


seker-ci-lek
Kapalı
01 Şubat 2009 12:03

Karacaoğlanın bey kızına olan aşkı beni en çok etkileyen aşk hikayesidir...

Kısaca şöyle geçer; kendi obasından ayrılan karacaoğlan dağ tepe demez gezer, türkülerini dillendirir... en son geldiği oba da kalır ve bir gün oba göçerken inatlaşan bey kızının devesini sazıyla sözüyle kaldırır. Aşk da burda başlar bey kızı ile karacaoğlanın arasında...

Aşkları ilerledikçe oba da olanlar olur. Bey e karşı tüm oba halkı birleşir ve karacaoğlanın bey kızıyla kaçması sağlanır. Gittikleri bir başka oba nın beyi de onları en iyi şekilde korur kollar has misafiri yapar. Karacaoğlan sazıyla sözüyle düğüne derneğe katılır. Bey kızı ise yanlız kalır çadırında, bey kızına göz koyan bir de misafiri oldukları obanın yiğeni vardır. Her genç ve güzel kadının belasıdır. Karacaoğlanın eşi güzeller güzeli bey kızınada kafayı fena takar. Bey kızı ne dese vazgeçmez.

Karacaoğlanın obada olmadığı eve de dönmeyeceği gün için bir anlaşma yapar bey kızı yeni obanın beyinin yiğeni ile aralarında hiç bir şey geçmeyecek ancak birlikte aynı döşekte uyuyacaklardır. O gün karacaoğlanı bir rehavet basar sazı çalmaz dili söylemez olur söylesede acı acı söyler. Nitekim sazının teli kopar. Bilirnir ki '' aşık kısmının sazının teli koparsa daha çalıp söylemez'' karacaoğlanda bunu yapar ve kalkar yeni obasına döner. Obasına vardığı vakit çadırında biricik aşkını bey kızını, yeni obanın beyinin yiğeni ile aynı döşekte görür. Dünyası başına göçer. bey kızı durumu anlatmaya çabalasada dinlemez gider kendini dağlara taşlara vurur. Yıllar yılları kovalar karacaoğlandan haber gelir kendi gelmez olur bey kızı gözü yollarda kulağı haberinde olur. Her gelen gidene onu sorar onu arar olur.Oba yerleşir köy olur.Çadırlarının yerini kerpiçten ev alır. Bey kızı yaşlanmıştır gözleri eskisi kadar görmez elleri tutmaz olmuştur.

Rivayet o ki köye gelen bir seyyar satıcıya karacaoğlanı soran bey kızı onun methini dinler halini hatrını öğrenir ve durumun gerçek olanını anlatır ve gördüğünde karacaoğlanın ona dönmesini ister. Satıcı adam da Karacaoğlanı aramaya yollara düşer gördüğünde de bey kızının ona anlattıklarını anlatır. Bey kızına dönmesini onu yıllardır beklediğini her gelenden geçenden sorduğunu söyler. Karacaoğlan da durmaz haberini alınca düşer yollara az gider uz gider bey kızını bıraktığı obaya varır ki köy olmuş. bebe bıraktıkları kocaman adam olmuş. Gören şaşırır karacaoğlanı sorar bey kızını nerede diye alırlar karacaoğlanı götürürler köyün mezarlığına yeni taze toprağı gösterirler işte burada bey kızı derler. Karacaoğlan son kez çalar söyler

Gurbette ömrüm geçecek

Bir daracık yerimde yok

Oturup derdim dökecek

Münasip bir yarim de yok

amannn amann amaann amannn

Karacaoğlanım der Dünya Fani

Alır atılır cani

Hasta düştüm İlaç hani

Acısız bir ölüm de yok

aman aman amannn amann

sonra sazını asar dut ağacına sarılır bey kızının altında yattığı toprağa ve orada ruhunu teslim eder.


**GÖKÇEN**
Kapalı
01 Şubat 2009 21:02

evet şeker etkileyicimiş teşekkurler hikaye için..

ve neden aşklar hep acı içinde yoğurulur ve neden hep gözyaşları dökülür...

aşk içinde acı,acı içinde aşk!!!

bu mudur aşkı aşk yapan ????

kavuşamamamk ağlamak acılar içinde sevgiliye hasret kalmakmıdır aşk!!!!

veremli bir türkümüdür dillerde söylenmeyen hep bir gizli hece kalan yüreklerde!!!!!!!!!!


seker-ci-lek
Kapalı
01 Şubat 2009 23:13

aşk imkansızı seviyor galiba :((

gerçi karacaoğlanı,aşık veyseli düşününce insan şunu da demeden geçemiyor sayın gökçen, galiba yaşananlar dillendiriyor aşık veysel inde aşk hikayesi gerçi hayat hikayesi demek gerek buna hazin ve bir o kadar acı


**GÖKÇEN**
Kapalı
02 Şubat 2009 12:59

acı mayası olmuş aşkın ozaman adına aşk demişler ununa sevgi katmışlar suyuna gözyaşı yopurmuşlar aşkı hergün başka bir elle yoğurmuşlar başka bir yürekle hergün başka bir aşk doğmuş kelimeleri kifayetsizleştiren bir aşk!

acı mayası olmuş aşkın gözyaşıda usyu hamuru kimine göre tatlı kimine göre tuzlu olmuş ama her yürek ölmeden bu hamurdan tatmış.....

evet yaa acı mayasıyla yoğrulan tatlı ve tuzlu aşk:((


tuluğkagan
Yasaklı
02 Şubat 2009 15:41

aşk leylanın mecnununa kaşarlı tost yapmasıdır..


**GÖKÇEN**
Kapalı
02 Şubat 2009 15:48

tuluğ sen kaşarlı tost filanmı gördün rüyanda :)

çokda zor bi menü değil kes kaşarı koy ekmeğine bastır tost makınasına 4 dakkada hazır:)

evet buda farklı bir bakış açısı 4 dakkada aşk hemde kaşarlı tostundan:P

Toplam 91 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi