önce bunu bulabilseydim ekleyecektim, kusura bakmayın
**************************************************
Sakat Keçi Yüksek Dağ?a Tırmanacam Derse!
Eklenme Tarihi 17.07.2008 Saat: 17:03
Yazar Adı Emete Gözügüzelli
[email protected]
Son günlerde Kıbrıs?taki gündem; Talat ve Hristofyas?ın 1 Temmuz?da vardıkları sözlü mütabakatta ki "Tek egemenlik ve tek vatandaşlık" hususunda ortaya çıkan tehlikenin boyutlarının tartışmalarından oluşmaktadır. Nedense 1 Temmuz tarihinde gerçekleşen ve Kıbrıs Türkünün geleceğini ilgilendiren bu tarihi olayın sonuçlarında yaratılan tablo, Türkiye?deki Ergenekon operasyonu kapsamında alınan yeni gözaltılarla denk düşmesinden ötürü bir anda Türk kamuoyunun gündemden düşürülmesine imkan yaratmıştır. Ne üzücüdür ki Türk kamoyunun medyası Talat ve Hristofyas arasında varılan tek egemenlik ve vatandaşlık konusundaki uzalşısını sade başlıklarla geçiştirmiştir.
1 Temmuz 08 Anlaşmasına itiraz eden KKTC?deki bazı siyasi partiler, sivil toplum örgütleri alabildiğince çırpınarak bu konuya itirazlarını gerçekleştirirken,Anavatan Türkiye Cumhuriyeti?ndeki Türk Hükümetinin hiçbir şekilde konuya ses çıkartmaması ve sessiz oyunu sergiler pozisyonda olması öyle gösteriyor ki AKP hükümeti de tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunda Talat?ı desteklediği anlaşılmaktadır.
Kısa bir süre önce Türkiye?deki CHP,DSP gibi partilerin varılan mutabakatla ilgili itirazlarının Yavruvatan?dan işitilmesi de Anavatandaki Türk kamuoyunun KKTC Devletinin tasviyesini öngörmediğini bir kez daha ortaya koymuştur. Hal böyleyken adada bir "işgal" sorunu varmış gibi "Türk işgaline karşı mücadele vereceğiz" şeklindeki Rum yönetimi liderliğinin politik çizgisi, dünya kamuoyuna karşı sürdürdüğü yayagarası neticesinde Kıbrıs Türklerine dayatılan uzlaşı önerileri tamamı ile Rum önerileri ile örtüştüğü anlaşılmaktadır. Rum siyasi liderliğinin tüm yaklaşımları gerek iktidar partileri,gerekse muhalefet kesimlerince desteklenmesi de halen Kıbrıs anlaşmazlığının Rumlar tarafından nasıl algılandığının da göstergesidir.
1960 "Ortaklık Cumhuriyeti" kurulduğunda Kıbrıs Türkü bu oluşturulan "Devletin" eşit egemen tarafıydı. Antlaşmalara imza koyan Makarios her ne kadar bu "Cumhuriyet"in kurulmasına karşı çıksa da, istemeyerek bu anlaşmalara imza koyduğu bilinen bir gerçektir. Makarios bu tatminsizliği de ileride değiştirebileceği kanısındaydı. Bunun içindir ki 30 Kasım 1963?te 13 maddelik değşiklik önerisini sundu.
Bu 13 madde Kıbrıs Türk tarafının kurulan "Ortaklık Cumhuriyeti"ndeki eşit egemenliğini ortadan kaldırmaktaydı. Hristofyas?ın adadaki Türk askeri varlığı, Anavatan?ın garantörlüğü, 1974?ten sonra adaya gelen Türk göçmenlerin pozisyonları, egemenlik, vatandaşlık hususlarında yıllardan beri ileri sürdüğü tezleri bugün AB ve diğer emperyalist güçler tarafından da açıkça desteklenmektedir. Bunun içindir ki bugün ortaya atılan federal çözüm modelinde tek egemenlik ve tek vatandaşlık tezi desteklenmektedir. Özellikle de bu durumun KKTC Cumhurbaşkanı tarafından kabul görmesi oldukça üzücüdür.
O halde iki ayrı halkın yaşadığı Kıbrısta tek egemenlik konusu ne demektir? Bunu anlamak lazımdır. Rum hükümet sözcüsü Stefano?nun ve eski başsavcı Markides?in "Hristofyas bugüne kadar hiçbir Türk liderin kabul etmediği tek egemenliğin Talat?a kabul ettirdi" şeklindeki açıklamaları, Talat?ın yapmış olduğu çok büyük bir hatayı da gün ışığına yeniden çıkartmış oldu. Talat?ın, 8 Temmuz 2006 mutabakatı dahil, bugüne kadar gerçekleştirdiği Rumlarla olan anlaşmalarda (23 Mayıs, 1 Temmuz gibi) sergilediği tavizkar tutum, bilerek yada bilmeyerek Kıbrıs Türkünü Rum egemenliğine sokacak niteliktedir. Bu lider konumunda olan bir kişinin böylesine ciddi hatalarda bulunması iyi niyeti sergilememektedir.
Özellikle de, 23 Mayıs antlaşması "Tek egemenlik, tek vatandaşlık ve AB üzerine kurulduğu ilkelere dayanma gerekliliği" düşüncesinde olan bir anlaşmaydı. Daha sonra 5 Haziran?da İngiltere ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında imzalanan memorandumda öngörülen "Bakir doğum ve yeni bir Ortaklık Devleti olamayacağı,Kıbrıs Cumhuriyeti?nin devam edeceği, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının değiştirilerek federal bir içeriğe kavuşturulacağı, AB antlaşmasının da bunu öngördüğü" belirtilmişti.
Hristofyas?ın Temmuz ayında yaptığı açıklamalarında ise "Tek egemenlik ve tek vatandaşlık" konusunda Talat?la anlaştıklarını vurgularken, kurulacak olan federasyonun, iki toplumu, iki kesimli, iki eyalet şeklinde olacağını, ilaveten, Kıbrıs Cumhuriyeti?nin mevcut olduğunu ve iki toplumun ürünü olduğunu" belirtmişti. Burada Hiristofyas yıllardan beri Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ulaşmaya çalıştığı "Birleşik Kıbrıs" mücadelesinin hangi anlama geldiğini de ortaya koymaktadır.
Öyle görünüyorki Rumlar, Kıbrıs Türklerini Rum yönetimi altında "eyalet" bir toplum olarak barındırmak ve egemenliklerini adadan kaldırmak peşindedirler. Hedef,Rumların Kıbrıs Türklerini yasa dışı olan "Kıbrıs Cumhuriyeti"ne yeniden nasıl katabilecekleri hususudur. Bunu da eşit statüde eşit egemenlik temelinde yürüteceklerinden bahsetmektedirler.
Bu ne demektir onu iyi anlamak lazımdır. Rumlar 1960 Ortaklık Cumhuriyeti anaysasına yeni bir düzenleme getirerek, Kıbrıs Türklerinden ve rumlardan oluşacak iki eyaletli bir sistem kurmayı, bu düzende "Kıbrıs Türklerinin kendilerini kuzeydeki parça devletçiklerinde, belirli alanlarda idare etmelerini, ancak ana yetkinin tek egemenlik hakkı olacak olan Rum Merkezi Devleti?nin egemenliğinde olmasını" istedikleri ortaya çıkmaktadır. 8 Temmuz 2008 tarihinde GKRY lideri Hristofyas?ın açıklamaları da buna dayanmaktadır.
Bu gelişmeler yaşanırken özellikle de Amerika ve AB yetkililerinin 1 Temmuz antlaşması temelinde öngörülen "Tek vatandaşlık ve tek egemenlik ve bölünmemiş bir ülke yaratılması" yönündeki çalışmalara müthiş bir destek verdikleri görülmüştür. Kısa bir zaman önce Amerika?nın Avrupa ve Avrasya?dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fred?in Kıbrıs?a gelerek temaslarda bulunması ve gelişen süreci destekleyen açıklamalarda bulunması bu desteğe ufak bir örnektir.
Güney Kıbrıs?a göre çözümün anahtarı Ankara?nın elinde olduğu defalarca kez açıklanmıştır. Bu söylem ile Rumlar ne demek istemektedirler?Rumlar, Türk hükümetinin AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum yönetimini tanımasını, KKTCdeki Türklerin (yani yerleşiklerin) geri gönderilmesini ve Türk askerinin adadan tahliyesini istemektedirler. Bu taleplerinin de yerine gelmesi için Eylül ayında başlatılmak istenen özlü görüşmelerde Rumların istediği şekilde "Birleşik Kıbrıs" yaratılması için Türk hükümetinden destek beklenmektedir.
önce bunu bulabilseydim ekleyecektim, kusura bakmayın
**************************************************
Sakat Keçi Yüksek Dağ?a Tırmanacam Derse!
Eklenme Tarihi 17.07.2008 Saat: 17:03
Yazar Adı Emete Gözügüzelli
[email protected]
Son günlerde Kıbrıs?taki gündem; Talat ve Hristofyas?ın 1 Temmuz?da vardıkları sözlü mütabakatta ki "Tek egemenlik ve tek vatandaşlık" hususunda ortaya çıkan tehlikenin boyutlarının tartışmalarından oluşmaktadır. Nedense 1 Temmuz tarihinde gerçekleşen ve Kıbrıs Türkünün geleceğini ilgilendiren bu tarihi olayın sonuçlarında yaratılan tablo, Türkiye?deki Ergenekon operasyonu kapsamında alınan yeni gözaltılarla denk düşmesinden ötürü bir anda Türk kamuoyunun gündemden düşürülmesine imkan yaratmıştır. Ne üzücüdür ki Türk kamoyunun medyası Talat ve Hristofyas arasında varılan tek egemenlik ve vatandaşlık konusundaki uzalşısını sade başlıklarla geçiştirmiştir.
1 Temmuz 08 Anlaşmasına itiraz eden KKTC?deki bazı siyasi partiler, sivil toplum örgütleri alabildiğince çırpınarak bu konuya itirazlarını gerçekleştirirken,Anavatan Türkiye Cumhuriyeti?ndeki Türk Hükümetinin hiçbir şekilde konuya ses çıkartmaması ve sessiz oyunu sergiler pozisyonda olması öyle gösteriyor ki AKP hükümeti de tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunda Talat?ı desteklediği anlaşılmaktadır.
Kısa bir süre önce Türkiye?deki CHP,DSP gibi partilerin varılan mutabakatla ilgili itirazlarının Yavruvatan?dan işitilmesi de Anavatandaki Türk kamuoyunun KKTC Devletinin tasviyesini öngörmediğini bir kez daha ortaya koymuştur. Hal böyleyken adada bir "işgal" sorunu varmış gibi "Türk işgaline karşı mücadele vereceğiz" şeklindeki Rum yönetimi liderliğinin politik çizgisi, dünya kamuoyuna karşı sürdürdüğü yayagarası neticesinde Kıbrıs Türklerine dayatılan uzlaşı önerileri tamamı ile Rum önerileri ile örtüştüğü anlaşılmaktadır. Rum siyasi liderliğinin tüm yaklaşımları gerek iktidar partileri,gerekse muhalefet kesimlerince desteklenmesi de halen Kıbrıs anlaşmazlığının Rumlar tarafından nasıl algılandığının da göstergesidir.
1960 "Ortaklık Cumhuriyeti" kurulduğunda Kıbrıs Türkü bu oluşturulan "Devletin" eşit egemen tarafıydı. Antlaşmalara imza koyan Makarios her ne kadar bu "Cumhuriyet"in kurulmasına karşı çıksa da, istemeyerek bu anlaşmalara imza koyduğu bilinen bir gerçektir. Makarios bu tatminsizliği de ileride değiştirebileceği kanısındaydı. Bunun içindir ki 30 Kasım 1963?te 13 maddelik değşiklik önerisini sundu.
Bu 13 madde Kıbrıs Türk tarafının kurulan "Ortaklık Cumhuriyeti"ndeki eşit egemenliğini ortadan kaldırmaktaydı. Hristofyas?ın adadaki Türk askeri varlığı, Anavatan?ın garantörlüğü, 1974?ten sonra adaya gelen Türk göçmenlerin pozisyonları, egemenlik, vatandaşlık hususlarında yıllardan beri ileri sürdüğü tezleri bugün AB ve diğer emperyalist güçler tarafından da açıkça desteklenmektedir. Bunun içindir ki bugün ortaya atılan federal çözüm modelinde tek egemenlik ve tek vatandaşlık tezi desteklenmektedir. Özellikle de bu durumun KKTC Cumhurbaşkanı tarafından kabul görmesi oldukça üzücüdür.
O halde iki ayrı halkın yaşadığı Kıbrısta tek egemenlik konusu ne demektir? Bunu anlamak lazımdır. Rum hükümet sözcüsü Stefano?nun ve eski başsavcı Markides?in "Hristofyas bugüne kadar hiçbir Türk liderin kabul etmediği tek egemenliğin Talat?a kabul ettirdi" şeklindeki açıklamaları, Talat?ın yapmış olduğu çok büyük bir hatayı da gün ışığına yeniden çıkartmış oldu. Talat?ın, 8 Temmuz 2006 mutabakatı dahil, bugüne kadar gerçekleştirdiği Rumlarla olan anlaşmalarda (23 Mayıs, 1 Temmuz gibi) sergilediği tavizkar tutum, bilerek yada bilmeyerek Kıbrıs Türkünü Rum egemenliğine sokacak niteliktedir. Bu lider konumunda olan bir kişinin böylesine ciddi hatalarda bulunması iyi niyeti sergilememektedir.
Özellikle de, 23 Mayıs antlaşması "Tek egemenlik, tek vatandaşlık ve AB üzerine kurulduğu ilkelere dayanma gerekliliği" düşüncesinde olan bir anlaşmaydı. Daha sonra 5 Haziran?da İngiltere ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında imzalanan memorandumda öngörülen "Bakir doğum ve yeni bir Ortaklık Devleti olamayacağı,Kıbrıs Cumhuriyeti?nin devam edeceği, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının değiştirilerek federal bir içeriğe kavuşturulacağı, AB antlaşmasının da bunu öngördüğü" belirtilmişti.
Hristofyas?ın Temmuz ayında yaptığı açıklamalarında ise "Tek egemenlik ve tek vatandaşlık" konusunda Talat?la anlaştıklarını vurgularken, kurulacak olan federasyonun, iki toplumu, iki kesimli, iki eyalet şeklinde olacağını, ilaveten, Kıbrıs Cumhuriyeti?nin mevcut olduğunu ve iki toplumun ürünü olduğunu" belirtmişti. Burada Hiristofyas yıllardan beri Güney Kıbrıs Rum yönetiminin ulaşmaya çalıştığı "Birleşik Kıbrıs" mücadelesinin hangi anlama geldiğini de ortaya koymaktadır.
Öyle görünüyorki Rumlar, Kıbrıs Türklerini Rum yönetimi altında "eyalet" bir toplum olarak barındırmak ve egemenliklerini adadan kaldırmak peşindedirler. Hedef,Rumların Kıbrıs Türklerini yasa dışı olan "Kıbrıs Cumhuriyeti"ne yeniden nasıl katabilecekleri hususudur. Bunu da eşit statüde eşit egemenlik temelinde yürüteceklerinden bahsetmektedirler.
Bu ne demektir onu iyi anlamak lazımdır. Rumlar 1960 Ortaklık Cumhuriyeti anaysasına yeni bir düzenleme getirerek, Kıbrıs Türklerinden ve rumlardan oluşacak iki eyaletli bir sistem kurmayı, bu düzende "Kıbrıs Türklerinin kendilerini kuzeydeki parça devletçiklerinde, belirli alanlarda idare etmelerini, ancak ana yetkinin tek egemenlik hakkı olacak olan Rum Merkezi Devleti?nin egemenliğinde olmasını" istedikleri ortaya çıkmaktadır. 8 Temmuz 2008 tarihinde GKRY lideri Hristofyas?ın açıklamaları da buna dayanmaktadır.
Bu gelişmeler yaşanırken özellikle de Amerika ve AB yetkililerinin 1 Temmuz antlaşması temelinde öngörülen "Tek vatandaşlık ve tek egemenlik ve bölünmemiş bir ülke yaratılması" yönündeki çalışmalara müthiş bir destek verdikleri görülmüştür. Kısa bir zaman önce Amerika?nın Avrupa ve Avrasya?dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fred?in Kıbrıs?a gelerek temaslarda bulunması ve gelişen süreci destekleyen açıklamalarda bulunması bu desteğe ufak bir örnektir.
Güney Kıbrıs?a göre çözümün anahtarı Ankara?nın elinde olduğu defalarca kez açıklanmıştır. Bu söylem ile Rumlar ne demek istemektedirler?Rumlar, Türk hükümetinin AB üyesi olan Güney Kıbrıs Rum yönetimini tanımasını, KKTCdeki Türklerin (yani yerleşiklerin) geri gönderilmesini ve Türk askerinin adadan tahliyesini istemektedirler. Bu taleplerinin de yerine gelmesi için Eylül ayında başlatılmak istenen özlü görüşmelerde Rumların istediği şekilde "Birleşik Kıbrıs" yaratılması için Türk hükümetinden destek beklenmektedir.