yakaladım seni ebri nisan. sen saçmaladığını düşünmüyorsun. bundan eminim. herkesin duymaya hazır olmadığı şeyleri söylemek istiyorsun ama şunu da biliyorsun: "bilmeyen bir insana, bilmediği bir şeyi, bilmediği kavramlarla ve dahası anlayabileceğinden fazla... öğretmeye çalışma. sana düşman kesilir."
bu telkine uyarak, gelebilecek eleştirilere bir set çekmek istiyorsun. herkesin anlamasına gerek yok. birkaç kişi de anlasa iyidir diyorsun.
kimse anlamasa da olur tabi de sen aslında herkesin anlamasını ama anlamlandıramamasını istiyorsun. kelimelerin seni ele verdiğinde "saçmaladım" deyip kısa keseceksin. çünkü canın sıkılıyor senin. öyle elinde tütsü, çiçek, böcek durduğuna bakma. aslında bir sürü laf saymak, az yuvarlanmak toprak zeminde, yağmurlar ve kelimeler altında ıslanmak istiyorsun...
kurmaca ile gerçeğin kıyısında, laf dönüp dolaşıp neşeli- eflatunn konulara denk gelsin istiyorsun. alıntı şiirlerle şiir sevgisini göstermesin kimse diyorsun. herkes sadece bir şiir, bir şarkı seçsin kendine ve nöbet beklesin dilediğince... bunları da istiyorsun...
sonra terapi gruplarındaki gibi... hani dövüş kulübünde edward norton ile marla singer'ın devam ettiği, benzerleri ile aynı kayıpları yaşıyor ola duygusunu birbirilerine pompalayıp rahatladıkları, birbirilerine "acını anlıyoruz bob", "paylaştığın için sağol belinda" gibi basmakalıp sözler söyledikleri sahne....
dediğim gibi... terapi gruplarındaki sahneleri gerçekçi bulmuyorsun sanki.. taylır durden'in sokak terapisini istiyorsun. göze çirkin gelse de daha sahici buluyorsun.
sonra marla ölmüyordu değil mi?
ne diyordu edward, marla'ya?
" seni çözdüm marla. turistsin sen. büyük turist. sen ölmüyorsun. hani sylvia plath'ın tanımladığı anlamda, tibet felsefesine göre herkes ölüyor ama sen ölmüyorsun."
anlamıyor musun marla? bir başka sahtekar varken ağlayamıyorum ben!!!
aslında tam olarak bunları söylemiyorsun sen. bir kısmını belki farkınbda olmadan ben söylüyorum. belki bazıları kulaktan dolma şehir efsaneleridir. bazı sesler dışardan gelmiştir. üçüncü kişilere aittir. pekala bunları uydurmuş da olabilirim. ve de saçmalamış olbilirim.
ne dersin. olamaz mı yani?
yakaladım seni ebri nisan. sen saçmaladığını düşünmüyorsun. bundan eminim. herkesin duymaya hazır olmadığı şeyleri söylemek istiyorsun ama şunu da biliyorsun: "bilmeyen bir insana, bilmediği bir şeyi, bilmediği kavramlarla ve dahası anlayabileceğinden fazla... öğretmeye çalışma. sana düşman kesilir."
bu telkine uyarak, gelebilecek eleştirilere bir set çekmek istiyorsun. herkesin anlamasına gerek yok. birkaç kişi de anlasa iyidir diyorsun.
kimse anlamasa da olur tabi de sen aslında herkesin anlamasını ama anlamlandıramamasını istiyorsun. kelimelerin seni ele verdiğinde "saçmaladım" deyip kısa keseceksin. çünkü canın sıkılıyor senin. öyle elinde tütsü, çiçek, böcek durduğuna bakma. aslında bir sürü laf saymak, az yuvarlanmak toprak zeminde, yağmurlar ve kelimeler altında ıslanmak istiyorsun...
kurmaca ile gerçeğin kıyısında, laf dönüp dolaşıp neşeli- eflatunn konulara denk gelsin istiyorsun. alıntı şiirlerle şiir sevgisini göstermesin kimse diyorsun. herkes sadece bir şiir, bir şarkı seçsin kendine ve nöbet beklesin dilediğince... bunları da istiyorsun...
sonra terapi gruplarındaki gibi... hani dövüş kulübünde edward norton ile marla singer'ın devam ettiği, benzerleri ile aynı kayıpları yaşıyor ola duygusunu birbirilerine pompalayıp rahatladıkları, birbirilerine "acını anlıyoruz bob", "paylaştığın için sağol belinda" gibi basmakalıp sözler söyledikleri sahne....
dediğim gibi... terapi gruplarındaki sahneleri gerçekçi bulmuyorsun sanki.. taylır durden'in sokak terapisini istiyorsun. göze çirkin gelse de daha sahici buluyorsun.
sonra marla ölmüyordu değil mi?
ne diyordu edward, marla'ya?
" seni çözdüm marla. turistsin sen. büyük turist. sen ölmüyorsun. hani sylvia plath'ın tanımladığı anlamda, tibet felsefesine göre herkes ölüyor ama sen ölmüyorsun."
anlamıyor musun marla? bir başka sahtekar varken ağlayamıyorum ben!!!
aslında tam olarak bunları söylemiyorsun sen. bir kısmını belki farkınbda olmadan ben söylüyorum. belki bazıları kulaktan dolma şehir efsaneleridir. bazı sesler dışardan gelmiştir. üçüncü kişilere aittir. pekala bunları uydurmuş da olabilirim. ve de saçmalamış olbilirim.
ne dersin. olamaz mı yani?