Araf suresi 20. ayetinde şeytanın Hz. adem ve havva'yı şu şekilde kandırmış olduğunu öğrenmekteyiz:
Araf/20: "Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
Burada geçen "melek olamama" ifadesinden anladığımız kadarıyla; "melek olabilmek" şeytan tarafından ilk insanın hevesleneceği bir mertebe olarak sunulmakta ve insanın bu yöndeki arzusu suistimal edilmektedir. Hz. adem ve havva şeytanın sözlerine kanıp hareket ettiğine göre bu tür arzular içerisinde bulunmuşlardır.
Oysa bildiğimiz gibi, insan yaratıldığı vakit meleklerin onun karşısında secde etmesi bizzat allah tarafından emredilmiştir.
Bu durumda Araf suresi 20. ayetine dönecek olursak; insanın kendisinden daha alt mertebede yaratılmış olan ve bu yüzden kendisine secde etmiş olan meleklerden biri olma yönündeki isteği nasıl izah edilebilir?
Şeytan insanlara musallat olduktan sonra "kötülük" eyleminde bulunma iradesini de gösterebilecek olan biz insanların melekler kadar günahsız ve nur dolu olmayı istememiz, buna özlem duymamız çok normal.
Ancak henüz ortada böylesi bir şey yokken, yeryüzünün efendisi olarak yaratılan ve cennete yaşayan hz. adem ve havva?nın melek olma yönünde istek duyuyor olmaları düşündürücüdür.
İlk yaratılan insanla (hz. adem ve havva)melekler arasındaki farkı daha iyi anlayabilmek için Bakara suresi 30-33. ayetlerine bakmakta da fayda var:
30: Hani, Rabbin meleklere, ?Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım? demişti. Onlar, ?Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.? demişler. Allah da, ?Ben sizin bilmediğinizi bilirim? demişti.
31: Allah, Âdem?e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, ?Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin? dedi.
32: Melekler, ?Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin? dediler.
33: Allah, şöyle dedi: ?Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.? Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, ?Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?? dedi.
Görüldüğü gibi allahın ruhundan üflediği ilk insan, meleklerden "bildikleriyle (allahın ona söyledikleriyle)" daha üstün bir konumdadır. Onun üstünlüğü buna ilk başta şüpheyle yaklaşan melekler tarafından da daha sonrasında kabul edilmektedir. Zaten bu durum kabul edildiği için bir sonraki ayette (bakara/34) belirtildiği üzere melekler ilk insan karşısında secde etmektedir.
Fakat tüm bunlara rağmen Araf suresi 20. ayetine göre ilk yaratılan insan yine de meleklerden biri olmayı istemektedir. İlk yaratılan insanın kendisine secde edenlerden biri olmayı arzu etmesi tuhaf kaçmaktadır. Her şeyin en başında karşımıza çıkan "melek olmak" ve "ebedi yaşamak" böylesi istekler, ancak ilk insanının şeytan tarafından kandırılışından sonra yaratılacak kullar için makul görülebilir.
Araf suresi 20. ayetinde şeytanın Hz. adem ve havva'yı şu şekilde kandırmış olduğunu öğrenmekteyiz:
Araf/20: "Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini' açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir."
Burada geçen "melek olamama" ifadesinden anladığımız kadarıyla; "melek olabilmek" şeytan tarafından ilk insanın hevesleneceği bir mertebe olarak sunulmakta ve insanın bu yöndeki arzusu suistimal edilmektedir. Hz. adem ve havva şeytanın sözlerine kanıp hareket ettiğine göre bu tür arzular içerisinde bulunmuşlardır.
Oysa bildiğimiz gibi, insan yaratıldığı vakit meleklerin onun karşısında secde etmesi bizzat allah tarafından emredilmiştir.
Bu durumda Araf suresi 20. ayetine dönecek olursak; insanın kendisinden daha alt mertebede yaratılmış olan ve bu yüzden kendisine secde etmiş olan meleklerden biri olma yönündeki isteği nasıl izah edilebilir?
Şeytan insanlara musallat olduktan sonra "kötülük" eyleminde bulunma iradesini de gösterebilecek olan biz insanların melekler kadar günahsız ve nur dolu olmayı istememiz, buna özlem duymamız çok normal.
Ancak henüz ortada böylesi bir şey yokken, yeryüzünün efendisi olarak yaratılan ve cennete yaşayan hz. adem ve havva?nın melek olma yönünde istek duyuyor olmaları düşündürücüdür.
İlk yaratılan insanla (hz. adem ve havva)melekler arasındaki farkı daha iyi anlayabilmek için Bakara suresi 30-33. ayetlerine bakmakta da fayda var:
30: Hani, Rabbin meleklere, ?Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım? demişti. Onlar, ?Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.? demişler. Allah da, ?Ben sizin bilmediğinizi bilirim? demişti.
31: Allah, Âdem?e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, ?Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin? dedi.
32: Melekler, ?Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin? dediler.
33: Allah, şöyle dedi: ?Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.? Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, ?Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?? dedi.
Görüldüğü gibi allahın ruhundan üflediği ilk insan, meleklerden "bildikleriyle (allahın ona söyledikleriyle)" daha üstün bir konumdadır. Onun üstünlüğü buna ilk başta şüpheyle yaklaşan melekler tarafından da daha sonrasında kabul edilmektedir. Zaten bu durum kabul edildiği için bir sonraki ayette (bakara/34) belirtildiği üzere melekler ilk insan karşısında secde etmektedir.
Fakat tüm bunlara rağmen Araf suresi 20. ayetine göre ilk yaratılan insan yine de meleklerden biri olmayı istemektedir. İlk yaratılan insanın kendisine secde edenlerden biri olmayı arzu etmesi tuhaf kaçmaktadır. Her şeyin en başında karşımıza çıkan "melek olmak" ve "ebedi yaşamak" böylesi istekler, ancak ilk insanının şeytan tarafından kandırılışından sonra yaratılacak kullar için makul görülebilir.