Editörler : E.Kayı Han

21 Eylül 2009 14:55

İmam-I Âzam Da Bizim Gibi mi?

Zaman zaman birtakım yeni laflar dinliyor, bize göre çok yanlış olan sözleri işitiyoruz. Diyorlarmış ki:

? İmam-ı Âzam da insan, biz de... Öyle ise neden ille de onun görüşünü esas alacak, ondan dışarıya çıkmayacağız? O da bizim gibi biri olduğuna göre biz de onun gibi içtihat eder, kendi görüşümüzle amel edebiliriz...

Bizim bu gibilerine söyleyecek bir sözümüz yoktur. ?Allah muvaffak etsin, siz içtihat edecek durumda iseniz.? demekten başka.

Ancak, ?İmam-ı Âzam da bir insan biz de, aramızda fark yoktur.? gibilerden söylenen sözlere birazcık takılmak istiyoruz, izin verirseniz.

Bir defa bugünün aydını, fizikî açıdan İmam-ı Âzam gibi olabilir; ama fikrî ve ruhî açıdan Onun gibi temiz kalması mümkün değildir.

? Nasıl mı?

Bir kere, İmam-ı Âzam Hazretleri evinden mescide, medresesine giderken gözüne asla haram ilişmiyor, gönlüne de haram tasavvurlar aksetmiyordu. Dolayısıyla gözü de, gönlü de günah olan bakışlardan, hayallerden temiz ve masundu.

Bugünün aydını öyle mi acaba? İmam-ı Azam gibi gözünü, gönlünü haramdan koruması mümkün mü? Sokakta her adım başına isteyerek, ya da istemeyerek harama bakmıyor mu? Müstehcene gözü ilişmiyor mu? İmam-ı Azamın ömründe bir defa dahi görmediği haramı her gün birkaç defa seyretmiyor mu?

Hal böyle olunca bugünün aydınının kendini İmam-ı Âzamla kıyaslaması mümkün mü? İlmen yakın olsa bile yaşadığı çağın günahlarla dolu şartları ona İmam-ı Âzam gibi manen yükselme imkanı verir mi?

Kaldı ki, İmam-ı Âzam gibi olmak için sadece bilgili olmak da yeterli değildir. Çünkü Hazreti İmamın yaptığı yalnızca ilimle yapılan şeyden ibaret değildir. O ilme eşit şekilde amel de lazımdır. İhlas da gereklidir. Takva da lüzumludur...

Günümüzün müçtehitlerinde bu gibi konular ne durumda acaba? Var mı benzeri şekilde amelleri, ihlasları, takvaları?...

? Mesela: Kaç yatsı abdestiyle sabah namazı kılmışlardır, lütfen söyleyebilirler mi?

Hazreti İmamın senelerce yatsı abdestiyle sabah namazı kıldığı kaydı, hayatını anlatan eserlerin ittifakıyla sabittir. Şu olay ne kadar düşündürücüdür:

Bir yatsı namazında cami imamı, Zilzal Sûresini okur.

Geride okunan ayetlerin mânâsına dalan Ebu Hanife, namazdan sonra oturduğu yerden kalkamaz hale gelir, tefekkürüne devam eder.

? Ne kadar mı sürer bu tefekkür?

Müezzin kandili söndürür, evine gidip yatar. Sabah namazı için gelir, kandilleri tekrar yakarken başını kaldıran İmam-ı Âzam:

? Kandilleri mi söndürüyorsun? diye sorar. Müezzin:

? Hayır kandilleri yakıyorum, sabah namazının vakti girdi, der.

Ancak o zaman bütün gece tefekkürde kaldığını anlayan imam, müezzine rica eder:

? Benim bazı hallerim oluyor, onu sadece sen biliyorsun. Sakın bunu başkalarına anlatma.. diyerek durumunun gizli kalmasını ister.

Bizim müçtehitlerimizin böyle kaç geceleri olmuş, ne kadar tefekküre dalmışlar, mânâ içinde derinleşmişler?

Kimseyi itham etmiyoruz. Etmeye de hakkımız olmasa gerektir. Bu gibi sorular biraz da bizim kendi nefsimize kıyasla meydana geliyor galiba. Bizim yatsı abdestiyle sabah namazı kılmayışımız, yatsıdan sonra tefekküre dalıp sabahı bulma faziletimizin olmayışı, onların da böyle olmadıkları fikrini veriyor herhalde. Ola ki onlarda bu faziletler, ubudiyetler, zühd ve takvalar mevcut ola.

Ancak böylesine bir ubudiyet ve ihlas sahipleri de mütevazı olurlar, kendilerini İmamı Azamla kıyaslamaya kalkmazlar gibime geliyor. Bilmem siz iştirak eder misiniz bu düşünceme?

Ahmed Şahin

doğru söze ne denir.

birileri kendini imamı azamdan daha takvalı daha bilgili zannediyor.:) buna gülünür işte. kedi uzanamadığı ciğere mundar der hesabı.

birileri içtihadı yapılmış meseleleri kurcalamkatan başka ilme sahip mi acaba


asos_zen
Yasaklı
21 Eylül 2009 15:01

birileri kendini imamı azamdan daha takvalı daha bilgili zannediyor.:) buna gülünür işte. kedi uzanamadığı ciğere mundar der hesabı.

birileri içtihadı yapılmış meseleleri kurcalamkatan başka ilme sahip mi acaba

BİR KAÇ tane beyni ve nefsi arızalı ve ceyran kaçıran zevat var...nedenir ki ? akıl neyi bilir ?

AKIL: kendini imamı azam hz. gibi zattan övülmüş olan zattan daha alim olduğunu bilir !!!

yani iddiacı ve yalancı,birde sahtekar akıl..

(aklı olan akılsız)

normaldir..arpaları fazla geliyor :)

firavun tok idi,kendini ilah sandı !

nefsini , heva ve hevesini ilah (put) edineni görmedin mi?

hesabı...:(


duhan2
Kapalı
21 Eylül 2009 16:08

böyle büyüklerle yarışmak için çocuk gibi bende insanım bende insanım diyenleri görünce h.efendinin şu güzel sözü aklıma geliyor:İmâm-ı Âzam da bir insan.. Herkes onunla uğraşmış, fakat o, nurdan bir abide gibi dimdik durmuş ve hiç kimse ile uğraşmamış. İmam Zeyd?i el altından hep desteklemiş... Kritik bir dönemde yaşamış. Bir taraftan Emevi yıkılıyor, diğer taraftan da Abbasi kuruluyor.. ve İmam, her iki tarafı da en güzel şekilde idare ediyor.. Yetiştirdiği talebeler ortada. Hepsi birer abide şahsiyet.. Sohbette insibağ var bu insibağı sözle anlatmak imkansız. Onun için İmâm-ı Âzam Hazretleri?nin sohbetlerinde nasıl bir manevî iklim meydana geliyordu; bunu bizim bilmemiz mümkün değildir. Öyle zannediyorum ki, bugün İmâm-ı Âzam?la boy ölçüşmeye kalkanlar, eğer o yüce kamet temessül ile onlara bir kere görünüverseydi, herhalde bugüne kadar dediklerinden hicab eder, ürperir ve saklanacak delik ararlardı...

**

evet kaçacak delik ararlar..utanmak bilmez suratları belki hayatlarında ilk defa olsun utanma şerefine nail olurdu.


duhan2
Kapalı
21 Eylül 2009 16:12

vede şu lafı:

genelde en azılısına bile kavli leyyini(hz musaya da bu emredilmiş) kullanmayı düsur edinmiş h.efendi bu suratsızlara hakettiği dersi vermeden kendini alamaz:

*

Bazıları, devlerle uğraşırken kendilerini nasıl maskara ettiklerinin farkında değiller. Biz, kimseye ?Sen insan değilsin? demiyoruz ki, ?Sen İmâm-ı Âzam değilsin? diyoruz. Halbuki o tutturmuş, ?Ben de insan değil miyim?? diye soruyor. Öyle soracağına, kendini İmâm-ı Âzam?a kıyas ederken ?Ben de insan mıyım? diye sor. Ben de sana cevap vereyim: ?Biraz düşünmem gerekecek!?

**

?Biraz düşünmem gerekecek!?

:))

diline, dimağına sağlık hocam.


Caferi Tayyar
Kapalı
21 Eylül 2009 16:24

birileri hem ebu hanfifeye imamı azam diyor yani azam olduğunu itiraf ediyor hemde içtihatlarını beğenmeyerek acaip acaip şeyler türetiyor. yine tezat yine tezat.


seyhanli_001_
Yasaklı
21 Eylül 2009 16:29

4 imam içinde şehit olan tek alim sanırım..bu kadar ı bile onun fazileti olarak algılansa yeterli

çünkü şehitlerin allah katındaki dereceleri kuranda övgü ile anılır

21 Eylül 2009 16:52

Hangi önder kendisini nütün yönleriyle temsil edebilen bir öğrenci bulabilmiştir ki? İhanetler bir yana eksik ve parçacı her temsil, selefin adı ile halefi anmamanın meşru gerekçesi olmalı.

kufe ,Hz.hasan?dan sonra siyasi önderliği şam?a kaptırdığı gibi, ebu hanife?den sonra da ilmi önderliği bağdat?a kaptırdı. o bağdadın hapishanelerinde can verdi. öğrencisi bağdat?ın baş kadısı oldu.

bugün yaşayn hanefilik, bağdat hanefiliğidir, hatta daha başkası.

Fıkhı konularda yetiştirdiği 4000 öğrencisinden önde gelenlerinin derlediği içtihadlarının kollehtif mezhep içinde yaşama şansı bulanları %33 kadar oldu. İçtihad usululundeki mehcuriyet ise diğer mezheplerle aynı kaderi paylaştı.


asos_zen
Yasaklı
21 Eylül 2009 17:15

ALLAH resulü as. mın övdüklerine selam olsun !

imamaı azam hz. nin amelini işle belki sende olursun büyüyünce !!!

ondaki akıl,bizdeki akıl...

işte rabbül alemin seçer ve yaratır ...resulü as. da onu över yaşatır...

müminlerde onun izinden gider yaşatır...

övülmüşlere hep selam olsun...yolundan gidenlerede...

21 Eylül 2009 17:19

Holigancılık olmıyacakmış öyle bir rivayet var:))


duhan2
Kapalı
21 Eylül 2009 17:20

yahu durda y nuri kadancık olsun sahip çıkalım..adam almış tekeline vermem de vermem çok seviyorum hatta sevgimden ölüyorum..onu kimseyle paylaşamam v.s diyor:)))))))))))))))))))))))))


andredossantos
Kapalı
21 Eylül 2009 17:21

imamı azamı severim.

çok çarpıtıldı günümüzde onu seven ama eserlerinde haberleri olmayan taklitçi leblebiler tarafında:)

ee buharide en büyük hadiçilerden diye bilirsiniz değil mi?

buhariyle hanefinin arası nasıldı yaw ? hiç merak ettiniz mi?

biri birine kafir der ki hayret kafir demek gerçeği örten demektir.

demekki birinden biri gerçeği örtüyor.. tabiki kafir diyen ve buna itham olan değil..

ama yazın araştırın faydası olur.

körü körüne uymayın...

fıkhı ekberide okuyun..


asos_zen
Yasaklı
21 Eylül 2009 17:32

alim bir zat,:

benim ALLAHIN VARLIĞINA VE BİRLİĞİNE 100 TANE DEDLİLİM VAR DEYİNCE BU SÖZÜ DUYAN BİR HANIM VELİ :

O ZAMAN SENİN 100 TANE ŞÜPEN VAR DİYOR...VE NOKTA ATIŞINI YAPIYOR...

BU ALİM BU SÖZÜ DUYUNCA SENDELİYOR VE YERE DÜŞÜYOR...!

BAZI OLAN BİTENLER DELİL VE İSPAT GEREKTİRMEZ...GÖNÜL EHLİ OLAN FERASET SAHİBİ OLUR...

ONUN İÇİN MÜMİNİN FERASETİNDEN KORKUN DİYE BUYRULMUŞTUR...

ONLAR ALLAHIN NURUYLA BAKIP NAZAR EDERLER...

DİYECEKSİNİZ Kİ BU YAZDIKLARINLA NE ALAKA ???

ALAKAYI DA BİLEN BİLİR...:)


Caferi Tayyar
Kapalı
21 Eylül 2009 18:05

dosantos

10- Buhârî (Ö. 256)

Büyük muhaddis Buharî de geleneğe uygun olarak Ebu Hanife'yi cerhedenlerdendir. Et-Târîhu'l-Kebîr'inde verdiği kısa terceme-i halinde Ebu Hanife'nin mürciî olduğunu, rey ve hadisinin terkedildiğini belirtir.[1419]

Et-Târîhu's-Sağîr'inde ise, Nuaym b. Hammad yoluyla naklettiği bir ri­vayette Fezârî'nin şöyle dediğini kaydeder: "Süfyânu Sevrî'nin yanında idim. Ebu Hanife'nin ölüm haberi geldi. Süfyân:

"Elhamdülillah! O İslâmı il­mek ilmek çözen birisiydi. İslamda ondan daha uğursuz biri doğmamıştır." Dedi.[1420]

Süfyan'dan nakledilen bu haberi tenkid eden Kevserî, Sevrî?nin böylesi­ne pespaye bir ifade sarfetmiş olmasının tasavvur olunamıyacağını ve senedde bulunan Nuaym b. Hammad'ın varlığının, bu haberin reddi için ye­terli olduğunu belirtmektedir.[1421] Çünkü Nuaym, Ebu Hanife'yi kusurlu gösteren hikâyeler uydurmakla itham edilmiştir.[1422] Nuaym'ın Sünneti kuvvetlendirmek (takviye) için hadis vazettiği ve Ebu Hanife'yi kötüleyen hikâyeler uydurduğunu halbuki bunların hepsinin yalan olduğunu Zehebî'den nakleden,[1423] Tehânevî, Buharî'den çok, onun şeyhi Nuaym b. Hammad'ı suçlar [1424]

Nitekim ona göre, Buharî'nin Ebu Hanife'ye cephe alışının başlıca se­bebi onun, Nuaym b. Hammad'la olan arkadaşlığıdır. Bu yüzden Buharî, Nu­aym'ın Ebu Hanife'ye karşı gösterdiği şiddetli taassuptan etkilenmiştir.[1425]

Buharî'nin, et-Târîhu's-Sağîr'inde naklettiği diğer bir rivayet ise şöyle­dir: "Humeydî?nin şöyle dediğini işittim: 'Ebu Hanife şöyle dedi:

Mekke'ye geldim, önüne oturduğum hacamatçıdan üç sünnet öğrendim. Bana Kabe'ye dön dedi. Sonra başımın sağ tarafından yarmaya başladı ve kemiğe kadar ulaştı".[1426]

Bunu zikreden Humeydî şöyle demektedir: "Yanında Allah'ın Resu­lünden ve ashabından Hac menâsiki ve diğer konularda hiç sünnet bulunma­yan kimse nasıl olur da, miras, ferâiz, zekât, namaz ve diğer islâmî işlerle il­gili Allah'ın hükümleri konusunda taklid olunabilir? [1427]

Bunun, Humeydî'nin düşündüğü gibi Ebu Hanife için bir nakısa değil, esas itibariyle bir medh olduğunu söyleyen Tehânevî, Ebu Hanife'nin kendi­sine bir harf öğreten kimseye karşı bile müteşekkir ve ibsankâr olduğunu belirtmektedir.[1428] Aynca ona göre Şafiî'nin talebesi olan Humeydî, İmam Muhammed vasıtasıyla, Şafiînin hocası sayılabilecek Ebu Hanife'ye hücum etmekle, aynı zamanda şeyhinin şeyhi olan imama karşı edepsizlik ve nan­körlük yapmıştır.[1429]

Buharî'nin Ebu Hanife'ye karşı taassubunun ulemâ nezdinde maruf ol­duğunu [1430]belirten Ebû Gudde, Zeylai? den şu nakle yer verir:

"Buharı şid­detli taassubu ve Ebu Hanife mezhebine aşırı hücumu yüzünden Sa­hihinde onun tek bir hadisine bile yer vermemiştir. Halbuki o, Ebu Hanife'nin görüşüne muhalif olan sünnetleri araştırmada çok dakiktir. Her-hangibir konuda, hadisi zikrederek, "Allah'ın Resulü böyle buyurdu, bazı in­sanlarsa şöyle dedi" diyerek Ebu Hanife'ye ve onun hadise muhalefetine işarettte bulunur".[1431]

Nitekim Buhari?nin, "Sahih"inde zaman zaman "bazı insanlar dediler ki" diye başlayarak üstü kapalı bir biçimde Ebu Hanife'yi ve onun görüşle­rini tenkid ettiği bilinmektedir. Bu konu, bir doktora çalışması olarak incelenmiştir.[1432] Buharî'nin, Ebu Hanife'yi, ismini bile anmadan bu şekilde umumî bir ifadeyle tenkid etmesine tahammül edemeyen Kâmil Miras hissiyatını şöyle dile getirmiştir:

"Nasıl ki, İmam Buharî'nin, İmam Mâlik?le, İmam Şafiî'nin içtihatlarını, istidlallerini hürmetle takrir ettik. Evet, İmam Buharî'nin bu iki sahib-i mezheb büyük imamın içtihatlarına iştirakini hürmetle karşılarız. Yalnız hürmet değil, nefret hissettiğmiz bir cihet varsa o da eimme-i mezâhibin alem ve akdemi olan bir imamın ilmî şahsiyetini hiçe sayarak, "bazı benî âdem demiştir ki" diye ism-i cins ile anılması, sonra muhalifinin hatır ve hayalinden geçmeyen bir vech-i istidlal ortaya koyup sonra da dönüp çü­rütmesi, en sonu bir de tenakuz dolapları çevirmesidir. İmam Buharî'nin iki sahib-i mezhebin içtihatlarına iştirak ve muzahereti ne kadar şâyân-ı ihti­ram ise, bu da o nisbette çirkindir. Erkân-ı dîn'in bir rükn-i mühimmi olan Ebu Hanife hazretlerini "eyyühe'n-nâs" sırasına tenzil etmek çok büyük bir cür'ettir".[1433]


Caferi Tayyar
Kapalı
21 Eylül 2009 18:10

İbn Hacer'in naklettiğine göre, Süfyân-ı Sevrî şöyle demiştir:

"Ebu Hanife'nin önünde, şahin önündeki serçeler gibiyiz. O gerçekten alimlerin efendisidir." [1322]Nitekim Ebu Yusuf, Sevri?nin Ebu Hanife'ye bağlılıkta kendisinden ileride olduğunu" belirtmiştir. [1323]

*************


Caferi Tayyar
Kapalı
21 Eylül 2009 18:16

İmam Buharî Sahihinde eleştirdiği bazı kimseler hakkında isim vermeden ?Bazı kimseler şöyle dedi? diyerek eleştirir. Bu eleştirileri, o dönemde Hadisçilerle ehl-i rey arasında var olan tartışmaların bir yansıması olarak kabul etmek gerekir. Buharî?nin ?Bazı kimseler şöyle dedi? demekten kastı İmam Azam olduğu meşhur olmakla beraber, bunu bütün rey ekolü ve İmam Muhammed için de kullandığını söyleyen alimler de vardır.

İmam Buharî de bir müçtehittir, başkasını eleştirebilir. Bu husus, ne eleştireni ne de eleştirileni küçük düşüren bir davranış değildir. Buhari, kendisine göre sahih hadise aykırı bulduğu görüşleri eleştirmiştir.

Aslında Buhârî ile Ebû Hanîfe muasır değildir. Çünkü Ebû Hanîfe 80-150 yılları arasında yaşamıştır. Yani Buhârî hazretleri Ebû Hanîfe?nin ölümünden tam 44 yıl sonra doğmuştur. Buna rağmen, aralarında bir ihtilaf söz konusudur ve bu gerçektir. Pek çok müellif bu meseleye temas etmiş ve bilhassa Hanefîler, İmam-ı Azâm'ı müdafaa için konu üzerine eğilmişler, özel eserler vermişlerdir. El-Lübâb'ın sahibi, Abdülgani el-Meydânî ed-Dımeşkî'nin Keşfu'l-iltibas Ammâ Evredehu'l-Buhârî alâ Bâzı'n-Nâs adlı eseri bunlardan biridir.

Terâcim kitapları, genellikle Buhârî'nin, Ebû Hanîfe'ye cephe almasında Nuaym İbnu Hammâd el Mervezî'nin rolünün olduğuna dikkat çekerler. Bu zat, Buhârî'nin sohbetine katıldığı kimselerden biridir. Başlıca hususiyeti de, Ebû Hanîfe'ye karşı beslediği aşırı taassubudur. Bu sebeple Nuaym, Ebû Hanîfe aleyhinde yalanlar uydurmaktan çekinmemiş ve Buhârî'ye bu meselede müessir olabilmiştir.

Buhâri'deki Ebû Hanîfe?ye olan itirazlarıyla ilgili bu açıklamaya, başka açıklamalar da yapılmıştır. Bunlardan birine göre, Buhârî, ilmî seyahatlerden Buhârâ'ya dönünce, oradaki Hanefi olan bazı âlimler kendisini kıskandı. Hatalı bir fetvasını bahâne ederek onun Buhârâ'dan sürülmesini sağladılar. Bu işin başında, Buhârî'nin talebelik arkadaşı olan Ebu Hafsı's-Sağîr el-Buhârî baş rolü oynamıştır. Ebu Hafsı's-Sağîr Mâverâünnehir'de Hanefiye şeyhidir. Kendisine kötü davrananlara karşı kırılmış olan Buhârî Hazretlerinin bir insan olarak hissiyata kapılıp Hanefilere kırıldığı ifâde edilir.

Bir başka yoruma göre, Buhârî de bir fakîhtir ve değişik konularda Ebu Hanife?nin verdiği hükümlere aykırı içtihatlar yapmıştır. Böylece aralarındaki içtihat farkı olabilmiştir. Bu durum, sadece Buhari ve Ebu Hanife arasında değil, diğer imamlar arasında da olmuştur.

Bu yorumun haklılığını kavramak için Ahmed İbnu Hanbel'in şu sözünü kaydetmede fayda var. Der ki: "Biz ehl-i reyi, onlar da bizi durmadan lânetlerdik. Bu hal Şâfiî'nin gelmesine kadar devam etti. O gelince aramızı bulup bizi kaynaştırdı." (bk. İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 1/193-194)

Netice itibariyle bu gibi ihtilaflar çok olagelmiştir..ama bunu her defasında malzeme yapmak, İslamı bilmeyenler tarafından soğuk karşılanabilir ve onları tefrite sürükleyebilir..aynı zamanda İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürülmüş olur..


asoszen
Müsteşar Yardımcısı
07 Mayıs 2012 19:04

birileri kendini imamı azamdan daha takvalı daha bilgili zannediyor.:) buna gülünür işte. kedi uzanamadığı ciğere mundar der hesabı.

birileri içtihadı yapılmış meseleleri kurcalamkatan başka ilme sahip mi acaba

CAFERİ TAYYAR...


EGN-
Daire Başkanı
20 Nisan 2021 08:57

Bir gün,

İmamı Azam'a haşim olan ve onu çekemeyen bir adam, ona gelip bir tokat attı. İmam Ebu Hanife bunun üzerine kendine hakim olarak şöyle dedi:

"Senin bana vurdugun bu tokadına bir tokatla karşılık verip, sana bu hareketinin cezasını verebilirdim, fakat vermeyeceğim!

Seni Halifeye şikayet edebilirim, fakat etmeyeceğim!

Bana yaptığın bu kötülügü dile getirip, Cenab-ı Hakk'a da şikayet edebilirim, fakat bunu da kat'iyyen yapmayacağım!

Mahşer gününde senden intikam almasını bizzat Cenab-ı Hakk'tan dileyebilirim, fakat seni o dehşetli günde O'na da şikayet etmeyeceğim!

Kıyamet şu anda kopsa ve benim senden şikayetim işitilebilse, derhal sözümü değiştirir ve cennete sensiz girmek istemedigimi söylerim!"

sözleriyle beraber son derece lütüfkar olan bu sözler adamı erittikçe eritti, kendisinin ne kadar haşin ve insanlıktan uzak bulunduğunu, İmam Ebu Hanife'nin ne kadar olgun ve yüce bir insan olduğunu anlamakta gecikmedi. İmam'in eline, ayagina kapandi; özür dileyerek gözyaşı döktü.


EGN-
Daire Başkanı
23 Nisan 2021 05:17

Ebu Hanife Kur'an-ı Kerim okurken ayetler ruhunda hafakanlar oluşturur, yüksek sesle ağlardı. Bir gece namazda, "Allah bize lutfetti de bizi vücudun içine işleyen azaptan korudu" ayetini kıraat ederken dili takıldı, müezzin sabah ezanını okuyana kadar aynı yeri tekrar etti. Yine bir yatsı sonrası kıldığı namazda "Bilakis kıyamet onlara vaat edilen asıl saattir ve o saat daha belalı ve daha acıdır." ayetine ulaştığında daha ileriye gidemedi ve sabaha kadar ağlayarak aynı ayeti okudu.

Toplam 17 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi