Editörler : Lanet


Kapalı
17 Ekim 2009 22:28

Şehirde Masumane Âşıklar Gezebilir

Şehirler öyle bir cenderedir ki yığınlar içinde yalnızlıktan kıvranır insan çoğu zaman...

Asık,donuk suretler,

Tebessümü unutmuş dudaklar,

Şefkatten uzak diller...

Aşk kelimesini de aşkın bir zamanlar varolmuşluğunu da unuturuz o hengamenin içinde...

Ama her zaman,heryerde,her şehirde masumane aşıklar vardır...Ve biz aşkların varlığından bihaber olduğumuz kadar onların varlıklarından da bihaberizdir...

***

Nadiren de olsa denk gelir bir bankta,otobüs durağında ya da banka kuyruğunda...

Size de denk geldi mi hiç masumane bir aşık?

17 Ekim 2009 22:44

aşkı çoktan kaybettik.

masumane aşklar mı?

hiç görmedim.

o kadar menfaatçi olduk ki, menfaat olmadan aşkta olmuyor galiba.


sbengisu42
Müsteşar
17 Ekim 2009 22:48

kampüste hiçte masumane olmayan durumlar görüyorum ve içim acıyor doğrusu:(

(dini boyutta ele almayım istersen:))))


pikniktüpü
Müsteşar Yardımcısı
17 Ekim 2009 22:50

baktgımızı tarafa mı bağlı ne

masumane aşıklar evet görülür belki

el ele tutuşmuş yetmişin üstündeki iki ihtiyor

annesinin ayaklarına sarılan bebe

bulunur herhalde aranırsa ...


KEMYAB-25
Kapalı
17 Ekim 2009 22:56

Masumane bir aşk vardıki;bir sokakta değil,bir otobüs durağında değil,sadece masum,saf ve aşkı için dağlarda gezen mecnun..

Bir Mecnunu bildim Leylasını arayan..

Başka bir masum aşık görmedi bu şehir..

17 Ekim 2009 23:02

birde mevlasını arayan gerçek aşk..


mimesis2
Kapalı
17 Ekim 2009 23:08

"Masum aşk" nasıl bir aşk ki?


dilŞAD2
Kapalı
17 Ekim 2009 23:26

Aşk karşılıklı olduğunda hiç de masum bir tablo çıkmaz ki ortaya...

Ancak tek taraflı aşk olduğunda masumane oluyor...Pilatonik aşklar....

O insanların gözlerinden anlaşılıyor...

Ben rastladım...:))

Bundan üç yıl önceydi...Ev arkadaşımla hergün aynı saatte aynı duraktan binerdik otobüse...

Durakta otobüsü beklerken hergün karşılaştığımız bir köy öğretmeni vardı...

Öğretmen servisini beklerken göz ucuyla arkadaşıma bakardı...Birgün benim bakışlarını yakaladığımı anlayınca utançtan kıpkırmızı oldu zavallı...O günden sonra muallimi durağın biraz ilerisinde bekler bulduk...

Tam iki sene böyle geçti...

Arkadaşım durumdan bihaberken ben hissediyordum muallimdeki hisleri...

Birgün yanımda arkadaşım yoktu ve gülümseyerek yanıma geldi...

-Günaydın...dedi samimi bir edayla...

Ben sanki uzun zamandır tanışıyormuş gibi bir hisle...

-Günaydın...Bugün nasılsınız hocam...dedim..

-Niğde çok küçük değil mi?İnsan her sabah gördüğü yüzü bir sabah göremeyince merak ediyor...dedi...

Ben muzur bir gülüşle...

-Arkadaşımı kastettiniz sanırım...deyince hafif çaplı bir kahkaha attı...

-Siz çok dikkatlisiniz...Gözünüzden hiçbirşey kaçmıyor maşallah...dedi...

İsmini bile bilmediğim muallimle hemen kaynaştık...

-Yarın çay bahçesinde sizi çaya bekliyorum...diyerek ayrıldım...

Ertesi gün de arkadaşımla otururken geldi çay bahçesine...Fakat yanımıza gelemedi ve geri dönüp gitti...

Bir sonraki karşılaşmada sordum sebebini...

-O masaya oturursam heyecandan kekeleyip rezil olmaktan,çuvallamaktan korktum...Aslında çok kolay kaynaşan biriyim ama sözkonusu aşk olunca insanın dili tutuluyor işte... dedi...

O gün birkez daha anlamıştım,şehrin muhtelif yerlerinde dolaşan masumane aşıklar olabiliyor...

Sadece bakmak ve görmek lazım...dinlemek lazım...:))


englshtchr
Genel Müdür
17 Ekim 2009 23:30

Ben sınıfta görüyorum öyle aşıkları bazen; bazen de sokakta, bir kızın biraz arkasında kaldığı evi merak eden bir delikanlıyı...

Ama masumanedir herhalde, kavuşmadıktan sonra masumane olmasa bile ne olacak ki...

Hem masumane değilse aşk mı olur ki???


mimesis2
Kapalı
18 Ekim 2009 00:13

Ben büyük bir şehirde yaşıyorum ve yaşadığım şehirde aşkın birçok manzarasıyla karşılaşıyorum. Bunların hepsinin gerçek aşk olmadığını; zira bakan her gözün, tutuşan her elin aşkın işareti sayılamayacağını hepimiz biliyoruz; bunun yanında kızaran her yüzün, kekeleyen her dilin masum olmadığını da biliyoruz.

Şehir hayatının, aşk duygusunun yaşanmasında ve yansıtılmasında küçük yerleşim yerlerine göre daha rahat olduğu doğru ama bunun, birçok kişinin düşündüğü gibi aşkın yozlaşmasındaki rolünün iddia edildiği şekilde olmadığına inanıyorum.


englshtchr
Genel Müdür
18 Ekim 2009 00:27

Son cümleyi anlamadım desem???:(


mimesis2
Kapalı
18 Ekim 2009 10:12

Sn. englshtchr,

Sizden önceki son cümle bana ait. O paragrafta söylemek istediğim, buradaki mesajlarla sınırlı değildi. Sık sık söyleniyor; "şehir hayatı insanı, insana dair birçok temiz duyguyu yozlaştırıyor" diye.

Aşkı da kapsayan bu eleştirilerde bir anlamda şehir suçlanıyor. Buna katılmadığımı, aşk varsa yozluğun olamayacağını;ister dağda, ister çölde, isterse modern bir kafede aşkın daima masum olduğunu anlatmaktı niyetim.

Başka şekilde ifade etmeye çalışırsam, âşık varsa aşk vardır, var olan aşk da hep temizdir benim gözümde.


englshtchr
Genel Müdür
18 Ekim 2009 10:14

Teşekkür ederim, ben de zaten o cümleyi kastetmiştim...

Benzer düşünüyoruz bu konuda...


dilŞAD2
Kapalı
18 Ekim 2009 12:13

Elbette aşkı silikleştiren şehir değildir...

Mekanı güzelleştiren insanlardır;aşkı aşk yapan da...

Anlatmak istediğim bazen en yakınındaki bazen de deli diye umursamadığınız bir zavallı oluyor bu masumane aşık...Büyük bir maharetle saklıyorlar aşklarını delilikleriyle,daha olmadı şehrin getirdikleriyle...

Niğde küçük bir şehir...Hemen herkes birbirini tanımasa da aşinalığı vardır biryerlerden...

On yıl önce bu şehre geldiğimde benden bir yıl önce şehre ayak basmış olan arkadaşımın şehirdeki hemen her kaldırım taşı hakkında bir yorumu olurdu muhakkak...

Bir akşam ders çıkışında şöyle bir dolaştık şehri...Ayaklarımız Selçukludan kalma,Tarih kokan bir caminin akasyalı avlusuna götürdü bizi.Nemrut'tan Kilopatra2ya;Kılıçarslan'dan şeher uğrayıp uğramadığı bile muamma olan Atatürk'e kadar bir dizi hikayecikler dinlerken,avlunun kenarında mırıldana mırıldana kağıt yırtan bir adama takıldı gözlerim.

Sordum kim diye...

Hasan dedi...Deli Hasan...

Arkadaşımın yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı hüzünle acı karışımı...Merakım iyice artmıştı...Kim bu adam?neden kağıt yırtıyor?Dişlerinin arasında neler mırıldanıyor?diye sıraladım soruları...

-Hasan...Bir zamanlar buraların en saygın en zengin ve en tahsilli zatıymış.Tuttuğunu koparan dişli bir avukatmış...Çocukluğundan beridir uzaktan uzağa sevdiği bir kız varmış ve anacığını yollayıp istetmiş...Düğün günü kız başkasını sevdiğini ve bu evliliğe zorlandığını anlatan bir mektup bırakıp kaçmış.Mektubu okuyan Avukat Hasan,mektubu yırtarken de kulakları parçalayan bir kahkahayla aklını eslim etmiş.Avukat Hasan olmuş,deli Hasan...O gün bugün de eline geçen kağıtları söylene söylene yırtar...Ne söylediğini kimse anlayamaz...Akıllılığında üç dil bilen Hasan üç dili karma yapıp birşeyler söyleniyor...Benim anladığım tek keliesi "Allah..."...

Kalkıp Hasan'ın yanına gittik...Yanına oturur oturmaz elimize kağıt tutuşturdu...Biz de başladık kağıt yırtmaya...Hasan söyleniyordu biz gülüyorduk halimize....:))

Kağıtları sanatkar edasıyla,öyle bir ciddiyet be itinayla yıtrıyor ki anlatamam size....:))

Hikayeyi dinlediğim günden beri nerede bir meczup görsem Hasan gelir aklıma....ve istemsiz olarak

"Şehirde masumane aşıklar geziyor olabilir" derim içimden....


englshtchr
Genel Müdür
18 Ekim 2009 17:14

Masumane aşkları/aşıkları mekanlarda aramak yerine gönüllerde aramalı, oralarda görmeliyiz...Zira bence herkesin -en kötünün bile- içinde masum bir aşkın küller altına gizlenmiş korları vardır. Dışarda gördüklerimiz o aşkın üzerini külle kapatamayanlar, yana yana maşukta fani olanlardır.


dilŞAD2
Kapalı
18 Ekim 2009 18:08

Masumane aşıklar konusunda hemfikiriz englshtchr....Her insan içinde insan olmanın getirisyle aşka istidatlıdır.Kimi alabildiğine özgürce çeker aşkın uhrevi çilesini kimi siyah bir perde çeker üstüne...


uluda
Müsteşar Yardımcısı
18 Ekim 2009 20:00

Bir şehirde sevdanın izini ancak mecnunlar takip edebilir ve bilirler ki bir şehrin en masum duygusudur aşk.. Ömrün çilehanesindeki yükün gökyüzünde griliğe dönmüş renklerinde âmâ olmuşken şehirler, aşkla dokunabilirler gökkuşağının güzelliğine içinde yaşattığı yüreklerin genişliği kadar..

Çocukluğun dizlerde yaraya dönmüş sokaklarında bir çift gözün hülyasında boğulmanın nefessizliğidir şehir.. Doğduğun evin önünde yeşilırmağın aklına akmasıdır fısıltılarıyla.. Annenin genç kızlığında diktiği ağaca yaslanırken öksüzlük acısının sessizce sinmesidir yüreğine.. Kaldırım kenarında tehlikeli bir şekilde yürüyen çocuğunun gülüşüne yerleşen mutluluktur.. Çocukluğun gençliğe döndüğü bir pastahanede kızarık bir yanağa konan sevgidir..Bir şehir yaşayanları kadar aşıktır..Yaşayanları kadar masum..

Ve bir şehir masum bir sevdayı barındırmıyorsa bağrında şehir olamamıştır aslında..


dilŞAD2
Kapalı
18 Ekim 2009 21:20

"bir şehir masum bir sevdayı barındırmıyorsa bağrında şehir olamamıştır aslında.."

Pahalı mücevherler gibi boynunda parlayan ışıkları,ellerinde en keskin kokulusundan güllerle ne kadar da cezbediyor Mecnunları... sırılsıklam aşk oldu bu şehir...

18.YY.İstanbul'unda alaturka sevadaların salon hanımefendisi kadar asil bakıyor sokaklar...Depreme dayanıksız apartmanların asansör boşluklarında intihar eden aşk sözcükleri,asfalttan kurtulup, bir karışlık toprak bulduğunda yeniden dökülüyor mısralara...Yeniden inanıveriyor insan,petonla sarmalanmış yüreklerin bir yol bulup aşka kanatlanacağına...

Kanatlanan yürekler şehrin en işlek caddelerinden süzülerek,egzoz dumanlarını içine çeken yıldızlara tutunduğunda,gelip sevgilinin gözlerine konmuyorsa o şehir çoktan terkedilmiş demektir...O şehir çoktan yağmalanmış demektir...Ve yeniden inşaa etmek işi masum bir aşığın kalemiyle olacaktır.Hem de bir tek mısrayla,köprüler,alışveriş merkezleri,parklar,otoparklar,okullar,hastaneler,....en son teknolojiyle inşaa oluverecektir...

Şehir şehir olacaktır masumane bir aşkın bir tek mısrasında...


@hmedi
Yasaklı
19 Ekim 2009 11:39

Güzel bir başlık.Çekim alanına girmemek mümkün değil.Keşke ben de yazabilme kabiliyetine sahip olsaydım da yazsaydım masumane bir aşığın şehir maceralarını.

bazı insanlar için zordur anlatmak.susarak anlatmaya çalışırlar fakat sonuç hazin olur.susmamak lazım.


dilŞAD2
Kapalı
19 Ekim 2009 12:54

Ütopik alemlerin gözü kara delikanlısıdır masamın üzerinde kanat çırpan mum alevi...

Beni bile inandırdı bu şehirde masum aşıkların dolaşmakta olduğuna.

Saraybosna'nın ılık köy akşamlarının,firuze bir saç tokası gibi saçları sarmalayan rüzgarını, hiçbir zaman tercih etmedim bu şehrin mahçup tavırlı sokak sergüzeştlerine.

Aşıklar dolanır çünkü ezan saatini bekleyen dedelerin misk kokulu imamelerinde,

ders çıkışı gizli kaçamak buluşan liseli aşıkların sıralara çizdiği kalp resimlerinde,

Burjuva sandallarıyla Kalamış sefası yapan Neşet türkülerinde...

Şehr-i Saray olur her virane lakin...Sultanları ise aşıklardır bir başlarına...

masumane,medetkarane...


.sulusepken.
Aday Memur
19 Ekim 2009 13:01

neyse

Toplam 51 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi