Editörler : E.Kayı Han
13 Kasım 2009 10:36

Menzil Menkıbeleri

    Son Sayfaya Ulaşmak İçin Tıklayınız...

Bir gün Menzilde Sofi, "Gavs Abdülbaki" (k.s.) Hazretlerine yaklaşmış,,sultanım demiş....

Fahri kainat sav.63 yaşında mekan değiştirdi,,Babanız gavs(Abdulhakim hazretleri) 63 yaşında mekan değiştirdi,abiniz sultan hazretleri(Muhammed Raşit) de 63 yaşında mekan değiştirdi,dedikten sonra,sultanım demiş sizin yaşınız kaçtı demiş,gavsımızda sofi sofi sizi adam etmeden gitmek yok :):):):)buyurmuş

13 Kasım 2009 10:38

Bir gün Gavsımız Seyyid Abdulbaki (K.S) Hz.lerine bir sofi geldi dediki;

Sultanım,Mahmud Efendi Hz.leri nasıl bi zattır cemaati nasıldır?

Gavsımız Buyurduki ; Onlar süt gibidir leke kabul etmezler az bi leke sütün görüntüsünü bozduğu için onlar kirliyi kabul etmezler...buyurmuştur...

Ondan bi süre sonra müridlerinden birisi Mahmud Efendi (K.S)Hz.lerine dediki,

Efendimiz, Menzideki Gavs Hz.leri nasıl bir zattır cemaati nasıldır?

Mahmud Efendi buyurduki; ONLAR ÖYLE BÜYÜK BİR UMMANKİ HER PİSLİĞİ TERTEMİZ EDER KİRLERİNDEN ARINDIRIR,PİSLİK NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN ONLARI BULANDIRAMAZ...ONLAR ONU TEMİZLER...buyurmuşlardır

13 Kasım 2009 10:40

epey yaşlı sofi teyzenin biri çoluk çocuk yok eşi de rahmetli evde tek başına yaşıyor. tek uğraşısı bahçede beslediği kazlar. menzil gözünde tütüyor ama kazları kime bırakıpta gitsin.

neyse sonunda dayanamıyor sultanım diyor içinden bu kazlar sana emanet ben sana geliyorum. ve gidiyor menzile.

gavsi sani hz. hane-i saadete giderken yaşlı teyzemiz yolunu kesiyor mübareğin. diyor :nasılsın sultanım

gavsımız tebessümle : nasıl olalım kaz bekçiliği yapıyoz ..:)::)

13 Kasım 2009 10:50

Bir ara menzilde yüksek İslam enstitüsüsünden tanıdığım profesör ?İ.Ç.? yi MENZİLDE

gördüm.

Kendisi tecvid yazarı idi. Kahvede otururken

-Hocam hoş geldininz size göre YÖK Disiplin Yönetmeliği'ne suçtur.

Bunun sonucu öğretim üyeliğinden çıkarılmak.sizi

buraya getiren sebeb nedir ? Neden bir Allah dostuna ihtiyaç

duydunuz dedim.

Şöyle cevap verdi :

-Konferans vermek için Bursa?ya gitmiştim. Konferanstan Yönetmeliği'nin 11. maddesi de ideolojik gayelerle eğitimin engellenmesi ve eylemlerle ilgiliydi...

sonra Ulu Cami?de namazımızı talebelerimle beraber eda ettik

talebelerimle sohbet ederek giderken birisi omzuma dokundu.

Nur yüzlü ak sakallı zat kimdir dedim.

Talebelerim yüzüme hayretle bakıp

biz kimseyi göremiyoruz .. kim kimdir dediler.

Döndüm o zaat kaybolmuştu.

Bu olay beni derinden etkilemişti. Hemen İstanbul?a döndüm. Komşum Olan

saliha bir kadın varıd onu ziyaret ettim. Başımdan geçen olayları ona anlattım.

O saliha kadın şöyle dedi. :

Hepimizin başı olan zamanın Reisül Evliyası Adıyaman Menzil?de

ikamet eden S. Muhammed Raşid (k.s.) Hz leridir. Senin nasibinde

ordadır.

Ertesi gün dersim vardı. Bu olay beni derinden sarsmıştı. Düşünceli

bir haldeyken talebemin bir tanesi yanıma yaklaşarak..

-Hocam ne düşünüyorsunuz bugün

çok dalgınsınız dedi.. Bende başımdan geçen olayları kendine anlattım.. Talebemde

o zatın vekiliymiş. Bana detaylı bir şekilde anlattı. Evladı Rasul

olduğunu yüksek ilim sahibi olduğunu ariflerin padişahı olduğunu asrı saadetten

insanlara nefes sunduğunu nazarın gönüllere şifa olduğunu anlattı? İçime bir

ateş düştü. Ve talebemle beraber geldik, Gördük taddık sevdik biat

ettik , huzura kavuştuk. Rabbımıza hamdettik?. Hocayla konuşmamız bitti?

13 Kasım 2009 10:52

yanar bu yüreğim seydam senin aşkın ile

sen varsın her sofinin göz bebeginde

nazarın var seydam secdeli çehrelerde

gelemedim seydam kaldım uzak illerde

özlemim var sana bakan her gözde

her seher bülbüller ötüyordur bahçende

nebi kokan yeni güller açıyordur çehrende

eller uzanıyordur pamuk teninize her yerde

gelemedim seydam kaldım uzak illerde

özlemim var sana bakan her gözde

yürüyüşünüz anlatıyorlar eski sofiler

heybetli gezişinizden bildimki yer titrer

orda olamayışımdan yanan bu can titrer

gelemedim seydam kaldım uzak illerde

özlemim var sana bakan her gözde

çağırda geleyim.. bende seydam diyeyim

nur cemalin göreyim, büyük tövbe alayım

nazarında bende resul aşkı ile yanayım

gelemedim seydam kaldım uzak illerde

özlemim var sana bakan her gözde

13 Kasım 2009 11:10

16/11/2006 SABAH GAZETESİ HABERİ?.1

Tövbe turuna her yıl 500 bin kişi gidiyor

Yeni bir hayata başlamak ya da alkol ve kumardan kurtulmak isteyenler akın akın Adıyaman?daki Menzil dergâhına gidiyor. Durak köyündeki dergâha düzenlenen iki günlük ?Tövbe turları? bir lokma bir hırka felsefesiyle geçiyor.

Adıyaman?ın Kahta ilçesine bağlı, resmi adı Durak Köyü olan Menzil?e Türkiye?nin her yerinden tövbe turları düzenleniyor. Kimi alkol ve kumardan kurtulup ?Allah yolunda? yeni bir hayata başlamak umuduyla, kimi meraktan her yıl 500 bin kişi Menzil Dergâhı?nı ziyaret ediyor,

13 Kasım 2009 11:16

TEVBE ve AKABE BİATI..

Peygamberler peygamberi Hz.Muhammed Mustafa S.A.V, Akabe denilen yerde ashabını toplayarak kendilerinden bir daha içki içmeyeceklerine, kız çocuklarını diri diri gömmeyeceklerine ve diğer günahlardan kaçınacaklarına dair söz alıp geçmiş günahlarını Allah?a affettirdi. Özet olarak ?Akabe Biatı? denilen hadise böyle gelişti.

Burada olan tam bir ?Tevbe ettirme? hadisesidir. Bir bakıma efendimizin dünyadaki şefaati de denilebilir.

Bu biat ile İslam Tarihine bir not düşülmüştür. Allah?ın, bir sevgili ve dostu aracılığı ile yapılan tevbelerin kesinlikle kabul olunup tevbe edenin koruma altına alınacağanın garantisi verilmiştir.

Bu garanti neticesinde Efendimiz ?Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz? hadis-i şerifini irad buyurmuşlardır.

Görüldüğü üzere günahlardan sıyrılan ashab gökteki yıldızlar tabir edilen mertebelere ulaşmışlardır.

Peygamber Efendimiz kendisinden sonra ashabına uyulmasını istemiş ve onları birer rehber olarak bırakmıştır. Onların peşlerinden gidenlere ise Tabiin denilmiştir.Tabiin?in peşinden gidenlere ise Tebe-i Tabiin denilmiştir.

13 Kasım 2009 11:18

Efendimizin soyundan gelen ve 33.kuşak torunu olan Gavs-ı Sani Seyyid Abdulbaki Hz.leri bu Sünnet-i Seniyye?ye sımsıkı sarılarak hem dedesinin ümmetine sahip çıkmakta hem de yaratılmış tüm mahlukatı tevbe vesilesi ile Allah?a sevgili ve göklere eklenmiş bir yıldız yapmaktadır. Bu durum tamamen AKABE BİATI?nın devamı mahiyetindedir

13 Kasım 2009 11:20

Kaç asır geçti ey Sevgili?

Asırlar perde olmadı, olamaz.

Çünkü sen bizi sevdin. Ümmetim dedin, kardeşlerim dedin.

Bu devirde seni malından da, canından da, evladından da çok sevenler var. Doğru söylüyor, kimseyi incitmiyorlar. Bizi onlara emanet ettin. Yarın mahşer gününde sen üzülmeyesin diye bize kol kanat geriyorlar.

Seni seviyoruz.

Seni sevenleri seviyoruz.

Seni sevenlerin eşiğini seviyoruz.

13 Kasım 2009 11:38

Boyacı yeni sofi markat inşaatında çalışıyor, bakıyor ki çalışan

herkes de bir cezbe.Kimi bağırıyor kimisi ağlıyor.Bu da aralarında

yeşil sekizli okey taşı gibi kalmış.İçinden diyor ki "Ben de bunlar

gibi bağırayım" ve basıyor narayı.Arkalardan bir sofi çıkıp bunu

yanına gelip; -"Sofii sen odun cezbesi nedir bilir misin?" -"Yok

kurban bilmem" -"Beline kalası yersen odun cezbesini öğrenirsin."

13 Kasım 2009 11:44

Esselamu Aleyküm dostlar.Bir konuyu daha sizlerle paylasmak istedik âcizâne muhabbetimiz olur insaAllahû Teâla.Haydi Bismillah.......

Sofinin biri bir rüya görmüstür.Bu rüya öyle bir rüyadir ki Sultanimiza anlatmak ister ve Menzile gitmeye karar verir.Sofiyi SEYDA Hazretlerinin huzuruna getirirler.Sultanimiz buyurur:"Basina bir beyaz örtü örtün rüyayi öyle anlatsin" der.Ve sofi rüyayi anlatmaya baslar:

Rüyasinda mahser kurulmustur.lEfendimiz s,a,v ümmetinin basindadir.Saginda dört büyük halifeve solunda Abdulbâki HAZRETLERI yer almaktadir.Bütün sofiler bir aradadir.Ve Iki Cihan Serveri s.a.v. Abdulbâki hazretlerine dönerek:

"Ya Abdulbâki ümmetmden cömert olanlari topla Hz. Ebûbekre teslim et"der.Sultanimiz kalabaligin arasindan sofileri teker teker secerek bu görevi yerine getirir ve Hz. Ebûbekr Efendimize teslim eder.Efendimiz s.a.v buyurur:

"Ya Abdulbâki ümmetimden cihadi sevenleri topla Hz. Aliye teslim et"der.Sultanimz sofilerin arasina girerek tek tek secer ve Hz. Aliye teslim eder.Efendimiz s.a.v yine buyurur:

"Ya Abdulbâki ümmetimden adâletli olanlari topla Hz. Ömere teslim et"der.Yine SEYDA Hazretleri secerek sofileri Hz. Ömere teslim eder.Efendimiz s.a.v tekrar buyurur:

"Ya Abdulbâki ümmetimden Kuran-i Kerim'i cok okumayi sevenleri topla Hz. Osmana teslim et"der.Ve Sultanimiz secerek sofileri Hz.Osmana teslim eder.

Abdulbâki Hazretleri aglamaktadir.Bir geriye kalan kalabaliga bakar,bir de halifelere teslim ettigi sofilere....Geriye kalan teslim edilenden KAT KAT fazladir. Sultanimiz edebinden iki büklüm olur Efendimiz Aleyhisselâtüvesselam'a gelerek:

"Ya RasulAllah geriye hep cürük carik sofiler kaldi bunlari ne yapayim" der.Merhamet timsâli Efendimiz s.a.v. kollarini acarak:

"YA ABDULBÂKI TOPLA HEPSINI BANA GETIR"der.

Rüyayi dinleyen sultanimizin gözleri dolar cünkü sofi aglamaktan rüyayi zar zor anlatabilmistir ve orda bulunan bütün sofiler de aglamaya baslar.

Sonra SULTÂNIMIZ söyle der:

"Bu rüyayi duyan sofi duymayan sofilere anlatsin"der

13 Kasım 2009 13:07

Bundan 15-16 yıl önceydi. Sultan Hz.leri henüz dünyayı terk etmemişti.. Sofinin evliyalığı konusunda bir tartışma ve ona bağlı olarak derin bir düşünce sonrasında bazı açmazlar ile boğuşuyordum. Halim giderek içinden çıkılmaz bir hal aldığı günlerde bir sofi arkadaşım bana telefon ederek bir arkadaşı ile bana gelmek istediğini söylemişti. Ben de "başımla beraber" diyerek davet etmiştim.

Aradan birkaç saat geçmişti ki sofiler geldiler. Hoş beş sohbetinden sonra bizim sofi bana sordu;

-"Bizim niye geldiğimizi biliyor musun?"

-"Yoo, nereden bileyim" dedim.

Sofi biraz sıkıntılı olan yanındaki arkadaşını göstererek;

-"O zaman sen bu sofinin hikayesini iyi dinle" dedi.

İşin rengi şimdi değişmişti, ziyaretin ve hoş beşin maksadı farklı bir boyut kazanmak üzereydi ki içimden bir ses dertli sofiyi iyi dinlememi tavsiye ediyordu. Ben de sese uyarak sofiye dönüp;

-"Ee Sofi, anlat da dinleyelim inşallah" dedim, belli ki bu sofileri Sadat bize sohbet etsinler diye yollamış. Bu isteğimi kırmayan sofi anlatmaya başladı.

-"Önce beni iyi dinle kurban.Anlatacağım benim hayat hikayemdir anlatırken sözümü kesmeyesin." dedi ve bir sigara yakıp derin bir nefes çektikten sonra anlatmaya başladı.

-"Ben Menzilde medresede ilim tahsil ediyordum.Yıllar süren tahsilimin sonuna yaklaşmıştım ve neredeyse icazet alacaktım. İşte o günlerden birinde bana köyümden bir telefon geldi. Telefon eden annemdi ve beni çok özlediklerini, gelmem gerektiğini söylüyordu. Ben de o heyecan ile Seyda Muhammed Raşid Hz.lerinin huzuruna varıp "Efendim ailem beni ben de ailemi özledim bana müsaade etseniz de köyüme dönsem" dedim." Seyda Hz.leri benim bu isteğime pek sıcak yaklaşmadı ve;

-"Sofi, sen köyüne gitme burada biraz daha kal ve ilmini tamamla" buyurdu. Sadatın sözü üzerine söz söylenemeyeceği için "peki " deyip geri çekildim.

Aradan birkaç gün daha geçmişti ki nefsim beni dürtmeye başladı ve içten içe "Sen de özledin onları" diye vesvese vererek beni zor durumda bırakıyordu. Böyle vesveselerin gelip beni bunalttığı anlardan birinde Seyda Hz.lerinin tekrar huzuruna çıkarak;

-"Efendim, ben köyüme gitmek istiyorum" dedim. Bunun üzerine Seyda Hz.leri bana uzun bir süre baktıktan sonra;

-"Sofi gitmeseydin iyi olurdu. Ancak çok gitmek istiyorsan 15 gün git ve hemen geri gel. Bu süreyi sakın geçirme.." dedi.

Ben izini koparınca hemen eşyalarımı toparlayıp yol hazırlıklarına başladım. İlk otobüs ile Menzil den ayrılıp köyüme vardım.

Beni gören anne ve babam o kadar sevinmişlerdi ki sevinçlerinden komşuları bile çağırmışlardı. Gelenlerin içinden özellikle bir genç kız dikkatimi çekmişti. Annemi bir kenara çekip sordum;

-"Anne, bu kız kim?"

Annem bu soruyu sanki bekliyormuş gibisinden içten içe bir gülümseme ile bana;

-"Komşumuzun kızı, senin için düşünmüştük onu.Seni buraya çağırmamızın esas sebebi de zaten evlendirmek içindi"

Annem bu sözleri ile her ne kadar beni aptal yerine koymuş olsa da hoşuma da gitmişti.

Aradan geçen 2-3 gün gibi kısa bir süre sonunda nişan yüzüklerimizi takmıştık bile.. İlerleyen günlerde nikah hazırlıkları, ev bulma ve eşyaların temini için çok yoğun bir çalışmaya girmiştik. İkinci ayda nikahımız kıyılmış ve biz çok mutluyduk.

Evliliğimizin altıncı ayında eşim hamileydi, benim ise işlerim çok iyi gidiyordu. Bir ara nereden geldiyse Seyda Hz.lerinin emri aklıma gelmişti.."15 gün git.."

Oysa üstünden altı ay geçmiş ve ben hala dönmemiştim. Hemen ilk otobüse atlayıp Menzil'e gittim ve Seyda Hz.lerinin huzuruna çıkıp kendisine;

-"Efendim, ben melekette evlendim, işim de çok şükür iyidir.Ben sizden temelli müsaade istiyorum."

Seyda Hz.leri benim bu sözlerim üzerine ;

-"Sofi, biz sana 15 günde dön dedik sen dönmedin.Şimdi de ilmini tamamlamadan temelli müsaade istiyorsun.Sen ne istediğinin farkında mısın?"

Ben kesin kararlı olduğumu belli etmek amacı ile "Evet efendim, ben kesin kararlıyım, müsaade istiyorum" deyivermişim.. Seyda Hz.leri bunun üzerine;

-"Madem ki bu kadar çok istiyorsun biz de sana müsaade ediyoruz" buyurdu.

Tam bu sırada içimdeki nefsin zalim sesi tekrar dile gelip bana Sadatın emanetinde bulunan malımı ve mülkümü hatırlattı. Hiç düşünmeden nefse uyarak;

-"Efendim, ben giderken sizden amel ve sevaplarımın karşılığı olan manevi mallarımın da tamamını istiyorum artık bende dursun.." dedim. Seyda Hz.leri bu isteğim karşısında bana hakikati hatırlatarak;

-"Sofi, sen maneviyatını ve malını muhafaza edemezsin sana ağır gelir, varsın onlar bizde kalsın.Zamanı gelince sana veririz" buyurdu.

Ben kesin kararlıydım malımı mülkümü alıp memlekete öyle dönecektim. Seyda Hz.lerine maneviyatımı almak için israr ettim. Mübarek beni kırmadı ve;

-"Peki sofi, senin maneviyaını da verdik." buyurdu.

Ben alacaklarımı almanın verdiği sevinçle otobüs biletimi alıp hemen köyüme döndüm. Vakit namazını kılmak için camiye girdiğimde cemaat saf tutmuş farzı kılmak üzereydi. Ben de hemen saf tuttum ve tekbir alacaktım ki birden imamın kalbindeki düşüncelere vakıf oldum. İmam kalbinden evinde istiflediği malların hesabını yapmakla meşguldü. Seyda Hz.lerinden aldığım manevi mallarımla imamın kalbini okuyordum... Namazdan çıkınca imamı bir kenara çekip;

Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/hikmet-damlalari/25988-sofinin-hayat-hikayesi.html

-"İmam efendi, aslında senin arkanda namaz kılınmaz.Sen namaz sırasında kalbinden mallarının hesabını yapıyordun" dedim. İmam çok şaşırmıştı, şaşkınlığı geçince;

-"Aman efendim, ne olur beni affediniz. Camiye geldiğinizde bundan sonra namazları siz kıldırın." diyerek ellerime sarılıp defalarca öpüp başına koydu.

Göğsüm kabarmış ayaklarım da yerden kesilir gibi olmuştu. Ben bu hava ile çarşı pazarı dolaşmaya başladım. Bütün esnafın hile ve hurdalarını bulup çıkartıyor kendilerini ikaz ediyordum. Çarşı, pazarda beni gören herkes elime sarılıp defalarca öpüp başına koyar geçtiğim yollarda herkes önünü iliklerdi.

Artık adım evliya diye anılır olmuştu, hastalar, dertliler hepsi benim kapımdaydı.. Bu böylece sürüp giderken ben namazı terketmiştim. Bir çöküşün başlangıcının habercisiydi bu ama anlayamamıştım. Gelen giden trafiğinin hızına dayanamayan eşim, çocuğumu da alarak beni terketmişti. Artık işimi de terketmiştim ve işsizdim.

Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/showthread.php?t=25988

Maneviyatım ise giderek azalıyor ve insanların kalplerini okuyamıyordum. Durum böyle olunca etrafımdaki kalabalık giderek azaldı ve bir yılın sonunda kimse kalmadı.. Artık yokluk ve fakirlik kapıma dayanmış açlık ise sevimsiz yüzünü göstermişti. Hiç param olmadığından evde para edecek ne varsa herşeyi sattım. Elime geçenlerle sadece karnımı doyurabiliyordum. Zaman içinde satacak birşey de kalmayınca midemin gurultusuyla başbaşa kaldım. O sıkıntıyla başımı koyduğum yastığa sakladığım çeyrek altın aklıma geldi. Hemen yastığı parçalayıp içinden çeyrek altınımı çıkartıp en yakın kuyumcuya gittim. Kuyumcu bir altına bir de bana bakarak altını dişi ile ısırarak test edip ardından da mihenk taşına vurduktan sonra;

-"Bu altında bir tuhaflık var, ben bunu almam" deyip geri verdi. "Olabilir" deyip bir başka kuyumcuya girdim, oradan da aynı cevabı alınca bütün kuyumcuları dolaşmaya başladım. Netice olarak kimse altınımı almaya yanaşmadı. Altınım taş olmuştu... O sıkıntı ile dolaşırken bu sofiye rastladım o da halime acıyıp beni İstanbul'a getirdi. Daha sonra da sana geldik. Bu hikayeyi dinlemen ve ibret alman gerekir diye sana anlattık.

Bugünkü aklım olsa hiç Seyda Hz.lerinin sözünden çıkar mıydım? Asla çıkmazdım.. Çevremde hiç dostum kalmadı, bundan başka eşim ve çocuğum da beni terketti. Anne ve babam ise yaptıklarımdan dolayı beni suçlu bulup yüzüme bakmıyorlar. Gördüğünüz gibi Sadat'ın sözünü dinlemedim ve elimdeki, çevremdeki herşey taş oldu. Bu sizlere ibret olsun..." diyerek sözlerini tamamladı.

Sofinin hayat hikayesini dinleyince bu sofiyi Sadat'ın sohbet etmesi için bana gönderdiğini anlamıştım. Gereken dersi almış ve düşüncelerimin kıblesini bulmuştum.

Bu kapıda öğrendiğim en önemli şeylerden bir tanesi "Hiç bir şeye talip olmamak" oldu. Senin için hayırlı olan sen "istemeden verilen" dir.


dede ali
Kapalı
13 Kasım 2009 13:35

eyvallah kurban...

13 Kasım 2009 14:22

Esselam-u Aleyküm alemlerin rahmeti,

Esselam-u Aleyküm Rabbimin Habibi,

Esselam-u Aleyküm Anamız Fatıma?nın babası

Esselam-u Aleyküm dedelerimin dedesi

Esselam-u Aleyküm Ya Resulullah

Nuri Arşillah.

Cümle günahlarımla, isyanlarımla geldim Senin kapına.

Sultan-ı Melül bu günah benim günahım değil,

Ya Resulullah ümmetinindir; sofilerinindir.

Ya Rasulullah sen nasıl ki arşa ümmeti- ümmeti dedin, şimdi ben senin kapında sofilerim-sofilerim?

Ya Resulullah, eğer Habibimin sana verdiği vaat gibi, sen de bana, bu evladına söz vermez isen Arş-ı ala günü bayrağının altına almaz isen ben evliyalığı neyleyim. Ben sofilere ne söyleyim, hangi yüzle döneyim.

Bir haç ziyareti sırasında Gavs-ı Sani Hz.lerinin(SULTAN SEYYİD ABDULBAKİ ) Ravzada Resulullaha

(s.a.v.) hitaben yaptıkları münacaattır

Şefaatin Ya Ceddil Hasan?ı Şefaatin Ya Habibillah?

Sen söylemişsin evliyaları seven bizi sever, bizi seven Allah?ı sever. Bizleri sevmişsin, bizi siz evliya etmişsiniz, onlar için aflarını, müjdelerini vermezsen kasva (kölen) gibi başımı vurur ben gitmem bu kapından?

İlla af Şefaatillah?

Sofilerin af şefaati Ya Ebu Kasım Muhammed A.S.v


zilhicce
Kapalı
13 Kasım 2009 23:39

Kaside-i Bürde paylaşım için teşekkürler arkadaşım..Allah Razı Olsun..

-sizi adam etmeden gitmek yokk:))))


kbrzynp
Şube Müdürü
13 Kasım 2009 23:53

buradada sofiler varmış ne güzel

14 Kasım 2009 13:24

zilhicce

rica ederim kARDEŞİM...

kbrzynp

SOFİLERİN OLMADIĞI yer mi kaldı kurbanım

SAADAT ÇOK BUYUK, GAVS ÇOK BUYUK himmetiyle.. cihana yayıldı sofiler............

14 Kasım 2009 14:26

sofi olmak mana içeriyomu yoksa sofiliğe layıkolmakmı onu tamakmı tadark yaşamakmı onu kavramak gerekiyor....her tövbe alan sofidir deil mühim olan onun adablarını erkenlarını devam ettirmek...ALLAH MUVAFFAK KILSIN...ŞEYHE LAYIK MÜRŞİD TALEBE EYLESİN....AMİN


yusuf guzel
Daire Başkanı
14 Kasım 2009 15:37

Allah razı olsun sofi kurban.....


kbrzynp
Şube Müdürü
14 Kasım 2009 17:16

kaside-i bürde amenna kardeş evet haklısın gavsımız çok büyük çok şükür halkası da çok genişledi layık oluruz inşallah.

15 Kasım 2009 13:03

Zilhiccenin dokuzunda tutulan orucun fazileti

Resulullah (sav) şöylece haber vermiştir

?Arafat günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağına Allah?ın rahmetinden ümidim var? (kütübü sitte/ 3135)

?Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise, on bin güne eşittir?( Beyhaki)

?Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!? (Taberani)

(Tesbih: Sübhanallah, Tahmid: Elhamdülillah, Tehlil: Lâ ilâhe illallah, Tekbir: Allahü ekber, demektir)

Toplam 916 mesaj
12345678910111213»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi