Editörler : E.Kayı Han
«34353637383940414243444546

*çiğ tanesi
Genel Müdür
25 Eylül 2012 08:31

Hayırdır enrozer, gecenin bir yarısında sancı tutmuş gibi içinizi dökmüşsünüz. Kardeş birşeyleri birşeylere iyice karıştırıp durmayın artık. Burada paylaşım yapan arkadaşlarımızdan birtek kişinin cümlesinde haşa "ben falanca kişiye tapıyorum" cümlesini gördünüzmü ki böyle iftira edip duruyorsunuz. Getirin böyle bir cümleyide üzerinde tartışalım. Allah c.c. yolunda olduğuna inandığı kimseleri sevmek, bağlanmak, onlarla birlikte olmayı istemek size göre şirkse herkes bunu yapıyor demektir. Onlar Allah yolunun yolcuları olduğuna göre bu yolcuları takip etmek, onları sevmek, onlarla olmakta bizler için bir nimet olsa gerek.

Rabbim herkese nasip etsin böyle kutlu yolcularla birlikte olmayı :)


asoszen
Müsteşar Yardımcısı
25 Eylül 2012 14:00

İnsanların ve Cinlerin Müftüsü

Evliya Çelebi (ö. 1095/1684) meşhur ?Seyahatnâme?sinde Edirne?deki ?Kemal Paşazade Medresesi? hakkında şöyle garip bir hikâye anlatır:

(1483) tarihinde Kemal Paşazade Ahmed Çelebi, ilim talebesi iken Edime şehrine gelerek bu medresenin müderrisinden, yerleşecek bir oda ister.

Müderris:

-?Molla! Medresemizde ancak boş bir oda vardır, onu da cinler ele geçirmişlerdir. O hücreye kim girdi ise sabaha ölüsü dışarı çıkar!? diyerek tehlikeyi bildirir.

Fakat Kemal Paşazade?nin isteğinde ısrar etmesi üzerine müderris,

-?Molla! ahiret hakkını helal eyle!? diyerek odanın anahtarını ona teslim eder.

Molla ise ?Bismillah!? diyerek hücrenin kapısını açar ve postuna oturur. Akşamdan sonra kapıcılar ve müderris, kapının önüne eski adetleri gibi bir teneşir, bir tabut ve diğer cenaze malzemelerini hazırlayıp bırakırlar.

Gece yarısında Kemal Paşazade dersle meşgul iken duvarın kıble tarafı ikiye ayrılır (öyle görünür). Elinde sevimli, genç bir evladıyla bir ihtiyar ortaya çıkar. Selam ve sohbetten sonra ihtiyar:

-?Ey oğul! Bu evladımı sana Allah emaneti veririm. Buna ilim öğretip namazın şartlarını belletesin..? deyip gider.

Kemal Paşazade besmele ile o temiz çocuğa biraz Kur?an dersi verip kendi işiyle meşgul olur.

Sabahtan önce yine duvardan o ihtiyar ortaya çıkarak söze başlar:

?Ey oğul! Allah senden razı olsun, iki cihan saadetine nail olasın. Ben cinlerin melikleri ?nden Asfail?im.

Her zaman bu odaya gelip yerleşenlere bu evladımı emanet verip giderim.

Onlar ise emanete hiyanet edip evladıma el uzatırlar. Ben de onları öldürürüm.

Şimdiden sonra sana bütün garip ve acayip ilimlerin yolu açılsın, müfti?s-sakaleyn (insan ve cinlerin müftüsü) olasın.? dedikten sonra dualar ederek yine çocuğuyla duvara girip kaybolur.

Kemal Paşazade sabah dışarı çıkınca görür ki, cemaat hazır olup su ısıtmışlar. Kemal Paşazade?yi görünce hayrete düşerek Allah?a şükrederler.

O ise sırrını açıklamadan bu hücrede ilim tahsilini tamamlayıp asrının önemli alim ve fâzılı olarak sonunda gerçekten insanların ve cinlerin müftüsü olur.

Bu zatın yükselmesine sebep, Edirne?deki bu medrese odası olmuştur.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi (istanbul 2006), 3/250-51.

Yusuf Yavuz

semerkant


ebrn
Daire Başkanı
03 Ekim 2012 13:52

...

Yâr İle Ettiğin Âhdi Unutma ...

Gel Gönül Dost İllerine Gidelim ...

.

http://www.youtube.com/watch?v=m4HR_NILL5c

.

Seninle Dost İllerine Düşelim ...

Gel Gönül Dost İllerine Gidelim ...


ebrn
Daire Başkanı
03 Ekim 2012 14:05

' Yâr İle Ettiğin Âhdi Unutma ' bu söz kalbe çok hoş geldi . İnşallah Yâr İle Edilen Âhitler'e Sadık'ızdır ve/veya Sadık Kalırız İnşallah .


asoszen
Müsteşar Yardımcısı
03 Ekim 2012 14:10

Allah bizleri o sadık kulları ile mahşer günü beraber eylesin...(amin)


ebrn
Daire Başkanı
03 Ekim 2012 14:20

bu bir nimet. cümleten inşallah


behlülberke
Aday Memur
08 Ekim 2012 09:28

hafta sonu Menzil'den bir misafirimiz vardı. Yaklaşık 17 yıldır Sadatların hizmetinde bulunmuş ve hala Menzil'de hizmetini devam ettirmekte olan bir sofi abimiz.

Neler anlattı neler. Başından ne kerametler, ne olaylar geçmiş.

Gece 1'lere kadar sohbet etti bize.

Ne kadar nasipli olduğumuzu daha iyi anladım.

Bize verdiği en önemli mesaj ise; çevrenizdekilere Menzil'i anlatın, Allah dostlarını anlatın, kurtuluşlarına vesile olun. Hidayet Allah'tan dır siz sadece vesile, aracı olun. dedi.

ve sık sık Mürşidinizi ziyarete gelin, gelirkende yanınızda bir arkadaşınızı, akrabanızı getirin ki onlarda görsünler. Bunu yapmadığınız taktirde bu size vebaldir dedi.

Burada Allah dostlarına ileri geri yazı yazan çok arkadaşın yazısını okudum. ONlara kesinlikle kızmıyorum. Çünkü yetiştikleri ortam acaba nasıl bir ortamdı, aynı durumda bizde olabilirdik. Bu kardeşlerimize dua etmemiz lazım. Mübarek'in yanına binlerce insan geliyor, hepsi günahkar ve kirlenmiş. Ancak Mübarek hiç birisine demiyor ki " senin şu kadar günahın var, sen şunu işlemişsin diye " herkese kucağını açmış bekliyor ve sadece diyor ki " gelin tövbe edin, namazınızı kılın, güzel ahlak sahibi olun, Allah'a güzel bir kul olun" çok şükür 10 yıldır bu yoldayız. Ne kadar güzel insanlar tanıdık. Hepsi birbirini sadece Allah için seviyor. kimsenin kimseden bir çıkarı yok.

Menzil hakkında ileri geri konuşacağınıza gelin birde siz kendi gözlerinizle görün yaşananları.

Menzil'e ilk gidişimde bir arkadaşım bana yardımcı olmuştur.

İlk önce camiye gidip bir tarafa eşyalarımızı koyduk. Sonra yolda gelirken vekil abi mürşidinizin yanına çıkmadan bi gusül abdesti alıp temiz kıyafetlerle çıkın demişti. banyolara inip soğuk suyla gusül abdestimizi alıp Mübarek'i beklemeye camiye çıkmıştık.

Ardından namaz,tövbe derken yatsı oldu.

Ama hava yağmurlu, nisanın başı ve havada acayip soğuk.

yatsıdan sonra arkadaşla birkaş bişeyler yedik sıra yatmak için yer aramaya geldi.

Ben yurt binası gibi bir yere gidip ranzalarda yatacağımızı düşünüyorum.

Arkadaşa dedim ki" yatakhane gibi bir yere mi gidecez, sünger yatak mı yatacaz gibi sorular sormaya başlayınca

Arkadaşım gülerek "ne yatakhanesi, ne sünger yatağı, camide yatacaz, hem sünger yatakta yok öyle, beton üzerinde yatacaz.

Ben dedim " ya dalga geçme öyle şeymi olur, bu havada betonda mı yatılır. deli misin sen dedim"

Arkadaş " ya valla diyom bak istersen gel kendin gör dedi. beraber camiye bir gittik. Yatsıdan sonra millet camiden çıkmamış herkes kendine yatacak yer ayarlamış.

ben gözlerime inanamadım. caminin için full dolmuş ,herkes battaniye yastığını almış yatmış uyuyor.

Caminin içi dolu, alt kata indik orası da tamamen dolmuş. battaniye bitmiş.

beni aldı bi korku. ne yapacaz diye.

Arkadaş dedi. " abi yan tarafa yazlık camiye geçecez orada kalacaz başka çare yok, caminin içinde yatmak adabtandır, asıl film burada dönüyor dedi.

Yazlık cami zaten hemen asıl caminin yanında.

Ya biz yazlık camiye bir girdik ama zaten caminin dört bi tarafı açık. Bildiğiniz buzdolabı gibi içerisi. Acayip soğuk.

Arkadaşa dedim "ya burada nasıl yatılır. biz sabaha kadar donarız burada dedim.

O da gülerek "korkma hiçbir şey olmaz dedi."

Yazlık camiye ilk girenlerdendik biz. Daha kimse yoktu. Neyse kendimize köşede bir yer ayarladık.

Tabi bendeki nefis tavan yaptı. Burada uyunur mu, burada yatılır mı, yatak yok, yorgan yok, yastık yok.

Ben bu haleti ruhiye içinde bulduğumuz yere uzandım. hemen burnumun dibinde halılar var. ıslanmış rutubet kokuyor ama nasıl bi rutubet kokusu durmak ne mümkün.

Ben gene dedim arkadaşa " bu gece ben uyuyamam, böyle bir yerde yatamam deyip duruyom.

HAva zaten soğuk, sabahta yıkanmışım acayip üşüyom.

Dedim arkadaşa biraz uzanıp öyle adab yapalım dedim.

Ben bi yatmışım ki uyumuş kalmışım. Arkadaş gitmiş adabını yapmış.

Tabi bizim nefis o kadar kötü ki adab yapmaya kalkamadım.

Resmen betonun üzerinde uyumuşum. sadece altımda plastik şu camilerde namaz kılmak için kullanılan örtü var.

saat 3 buçuk gibi görevliler kaldırmaya geldi.

ben uyurken yazlık camide bizden başka kimse yoktu. bi kalktım yazlık caminin içi bile tamamen dolmuş. herkes betonun üzerinde yatmış uyumuş. ne altlarında bi battaniye ne üstlerinde bi yorgan. sadece herkesin kendi elbisesi.

caminin içi zaten buzdolabı.

valla dedim ben bu gün hasta olmazsam hiçbir zaman olmam.

o kadar kişi yattı orada bir kişi öksürsüz bir kişinin burnu aksın ne mümkün.

kimi dışarıda yağmurun altında bile yatmış.

kendi kendime "EY kurban olduğum Allah'ım en sonunda dostunu buldum çok şükür " dedim.


behlülberke
Aday Memur
08 Ekim 2012 11:39

yukarıda yazdıklarıma inanmayanda olabilir. (zira bir zamanlar bizde inanmıyorduk. böyle şeyler eskide kaldı safsatasına takılmıştık)

sizi inandıracak tek şey Menzil'e gidip dünya gözü ile görmeniz. (merak etmeyin nasibi olanın kalp gözü de açılıyor)

selametle kalın.

"Biz 7 milyar insana talibiz" Gavs-i Sani (K.S)


ebrn
Daire Başkanı
08 Ekim 2012 12:34

behlülberke kardeş Allah razı olsun yazdıklarınıza Eyvallah kimi yerleri çok duygulandırdı gitmeyi özledik sanırım ondandır bu duygulanım...Uzun uzun ara verince bu hüzün ve özlem insanda vuku buluyor olmalı...

Kimi yerlerine yüksek sesle gülmüşüm...Kare kare resmettiğiniz bazı anlarınız, zihnimizde benzer anılara çağrıda bulundu ve biraz hüzünlü mutlu olduk. Allah razı olsun.


behlülberke
Aday Memur
08 Ekim 2012 15:36

Allah senden de razı olsun ebrn kardeş.

önemli olan herkese dua etmemiz.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir gün sahabesine demiş ki : Günahsız bir ağız ile dua edin.

Sahabe Efendilerimiz de: Ya Resulullah biz nasıl günahsız bir ağızla dua edebiliriz ki hepimizin günahı var. Nasıl olacak bu diye sorunca;

Peygamber Efendimiz (S.A.V)söyle cevap vermiş: Senin bir mümin kardeşin için dua etmendir. Çünkü senin ağzın onun günahları için ettiğin duada günahsız bir ağız olur. Çünkü sen onun günahından mesul değilsin.

Her camiye girdiğimde, her parka gittiğimde, çarşıya çıktığımda, işe gittiğimde bu hadis aklıma gelir. Müslümanlara dua ederim.

Derim ki"Allah'ım bu kullarına da hidayet nasip et. Dostunu bulmalarını nasip et. Nasıl bize buldurduğun gibi, nasıl bizi karanlıkta bırakmadığın gibi bu kullarına da tövbe tarikat nasip et, son nefeste iman nasip et diye dua ederim"

Zira onların yerine kendimi koyarım, çünkü bizde aynı durumda olabilirdik zira bir zamanlar bizde bilmiyorduk Allah dostlarını. Demek ki bize de bir dua eden çıktı doğru yolu, Allah dostlarını bulduk.

Çoğunlukla parklara giderim. Çocukları o saf, temiz, günahsız çocukları seyretmek için.

Birden hüzünlenirim. Allah'ım bu çocukların imanı ne olacak, ya onlara yol gösterecek, bir şeyler anlatacak kimse çıkmazsa diye...

Onlara da hep dua ederim.

Siz siz olun kimseyi kıyafeti, düşünceleri, konuşmaları için küçük görmeyin. İnsanları sevin sırf Yaradan'dan ötürü. O insanlara dua edin. İnanın dua çok güçlü bir silah. Nitekim Allah'u Teala (C.C) ne buyuruyor : Sizin dualaranız olmasa ben sizi ne yapayım? diye.

Sadatlar bunun için uğraşıyor. Kendilerini bu ümmete feda etmişler ki bir kişi bile Cehenneme gitmesin, kurtuluşa ersin. Tüm müslümanlara dua ediyorlar.

Günümüzde hepimiz korkutulmuşuz. Aman kimsenin işine karışma, sana ne canım ne yaparsa yapsın, işte bu zihniyet bizi hep yıktı, yaktı.

Hiç olmazsa arkabamıza nazımız geçer, arkadaşımızı ikna edebiliriz. Onlara Menzil'i anlatın, Gavs'ı anlatın, sarığını, cübbesini, yürüşüyün, bakışlarını anlatın. Gerisini Sadatlar halleder. Onların gönlünde bi sıcaklık oluşsun.

Birde biz görelim desinler gelsinler Menzil'e...

Görsünler Allah dostunu, gerçek müslümanı, hakiki sofiyi


emnsd
Kapalı
10 Ekim 2012 14:27

Budizm, Hinduizm ve İslam karışımı bir dinin takipçilerine Nakşi denir. Tarikatın en büyüğü şeyhe tapılır. Eski şeyhler yarıtanrıdır, ölümsüzlerdir. Dara düşülünce onlardan yardım dilenir. Hristiyanlıktaki günah çıkarma ritüeline benzer tevbe alma ayinleri vardır.


*çiğ tanesi
Genel Müdür
03 Kasım 2012 12:11

Nakşibendi terbiye okulu, hicri: 791, miladi: 1389 taihinde vefat eden Hace Muhammed Bahauddin Nakşibend Hz.lerinin temel usullerini belirlediği bir manevi terbiye sistemidir. Onun adına nispet edilerek Nakşibendilik diye anılmaktadır.

Bu terbiye yolu ve usûlü, Şahı Nakşibend Hz.leri ile başlamış değildir. Kendisi bu yolun usul, adap ve feyzini önceki büyüklerden almıştır. Bu terbiye yolunun usul ve adabı, silsile yolu ile Hz. Ebu Bekir Sıddıka (r.a) ve ondan Hz. Resûlullah (sallalahu aleyhi vessellem) Efendimize ulaşmaktadır. Terbiyenin başında ve merkezinde alemlere rahmet olan Hz. Resûlullah (sallallahu aleyhi vessellem) Efendimiz bulunmaktadır. Bu terbiye yolunun temel özelliği gizli zikir ve ilahi muhabbetir. Bu zikir ve terbiye yolu, tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır.

Hz. Ebu Bekir Sıddıktan (radıyallahu anha) sonra bu yola Sıddıkiyye ismi verildi. Hz. Beyazidi Bistamîye (k.s) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra Tayfûriyye ismi verildi. Tayfir, Beyazidi Bistami hazretlerinin bir diğer adıdır. Hace Abdulhalik Gücdevani Hazretlerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, Hâcegâniyye ismi verildi. Bu yol bu isimle İslam alemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlana Halid Bağdâdiden sonra Nakşibendî Hâlidiyye ismiyle de anılıp yayıldı. Bu gün Anadolumuzda yaygın olan kol Halidiyye koludur. Bu yol, günümüzde Şahı Nakşibend Hazretlerine nispet edilen meşhur ismiyle Nakşibendîlik şeklinde anılmaktadır.

Nakşibend, nakş ile bend kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Bir isim değil sıfattır ancak isim gibi meşhur olmuştur.

Nakş, bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hale getirmek, mühür gibi kazımaktır.

Bend, Farsça bir isim olup, dilimizde hem isim, hem sıfat olarak kullanılmaktadır. isim olarak, bağ, kelepçe, baraj, bent, kemer gibi manalara gelmektedir. Sıfat olarak, sıkıca bağlı, iyice bağlayan, kuvvetlice bağlanmış manalarına gelir.

Kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve ondan hiç kopmadıkları için, gizli zikir sahiplerine Nakşibendi denmiştir.

Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, doğunun felsefesi, batının batıl dinleri değil, Kur'an Kerim ve sünnettir.

Bütün manevi terbiye yollarına kısaca tasavvuf denir.

Nakşibendi terbiyesi, gizli zikir usulü üzerine kurulmuştur. Bu usulü benimseyen büyük veliler tarafından geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu usul ve adaplar bizzat Kur'an ayetlerinden, rahmet Peygamberi Hazreti Muhammed (sallalahu aleyhi vessellem) Efendimizin sünnetinden ve O'nun şerefli ashabının (radıyallahu anhüm) hallerinden alınmıştır. Her şeyi ile Kur'an ve sünnete bağlıdır. Bu yolun usul ve adapları, Kur'an ve sünnette ya açıkca belirtilmiş, ya da işaret, delalet ve sükût yoluyla kabul edilmiştir. Yani, İslamın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur.

Fakihler nasıl fıkıh alanında içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler.

Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri Yüce Allaha bağlamaktır Temel usulü gizli, zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir.Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:

1) Zahiri Hâller: Vücudumuzun dış azaları ile yaptığı bütün ibadetleri içine alır. Yeme içme, temizlik, alış-veriş, aile hukuku gibi vazifeler de bu kısma girer. Bu vazife ve edepler fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Hangi vazifeyi yapıyorsak, onunla ilgili ilahi emri ve edebi öğrenmemiz gerekir.

2) Batıni Hâller: Kalbin gafletten uyanması ve zikirle ihya edilmesi, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, ruhun ilahi huzura yükselmesi, böylece insanın ilahi nur, ilim, aşk, edep ve güzel ahlaka ulaşmasıdır. Zahiren ve batınen terbiye olan insanın elde edeceği en büyük inmet güzel kulluktur. Bu hale kısaca ihsan mertebesi denir. İhsanı yukarıda tarif ettik. Bu yol herkese açıktır. Bütün insanlar bu edeplere ve nimetlere davet edilmiştir.

Zâhirî ve bâtınî edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse Yüce Allah tarafından sevilir, O'nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet ile dolar.

Bu bölüm Semerkand Yayınları - Arifler Yolunun Edepleri - S. Muhammed Saki Haşimî - Sayfa : 24- 27 den alınmıştır.

******

Bilenler bilir, anlayanlar anlar. Başka dinlerle kıyaslama yapanlar niyetlere ve amaçlara baksınlar ve anlamadıkları konuda ahkâm kesmesinler lütfen... Görüldüğü gibi konu gayet açık ve net. Başka söze ne hacet.


ogu_tarihci
Kapalı
12 Haziran 2013 00:00

Menzil sevdalılarına büyük saygı duyuyorum ama bazı arkadaşlar haşa Rabb'imizden ve Efendimiz (sav)den daha çok Gavs-ı Sani ksyi zikretmekteler.. Bu beni rahatsız ediyor.. Allah cc ve Peygamber sav sevgisinden hiç bahsetmiyor ama zat-ı muhterem için yanıp tutuşuyor.. Tüm menzil dostları böyle değil ama arada çıkan bu istisnalar yüzünden menzile karşı içimde bir antipati oluştu üzülerek yazıyorum buna sebep olanlarda yukarıda bahsettiğim boyutta zat-ı muhteremere aşırı sevgi ve muhabbet besleyenlerdir..


ZırrCahil
Yasaklı
12 Haziran 2013 14:51

Oooo bu başlık şirk yuvasıymış


karınca misali
Daire Başkanı
12 Haziran 2013 17:14

Kardeş sen en iyisi o zat-ı Muhterem'i, ne alçatanlara bak, ne de yüceltenlere. Bizzat kendisine bak, yoluna bak. O zaman anlarsın herşeyi.

ogu_tarihci, 11 yıl önce

Menzil sevdalılarına büyük saygı duyuyorum ama bazı arkadaşlar haşa Rabb'imizden ve Efendimiz (sav)den daha çok Gavs-ı Sani ksyi zikretmekteler.. Bu beni rahatsız ediyor.. Allah cc ve Peygamber sav sevgisinden hiç bahsetmiyor ama zat-ı muhterem için yanıp tutuşuyor.. Tüm menzil dostları böyle değil ama arada çıkan bu istisnalar yüzünden menzile karşı içimde bir antipati oluştu üzülerek yazıyorum buna sebep olanlarda yukarıda bahsettiğim boyutta zat-ı muhteremere aşırı sevgi ve muhabbet besleyenlerdir..

Toplam 916 mesaj
«34353637383940414243444546

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi