Editörler : Lanet

dcle
Kapalı
02 Ocak 2007 13:48

Mecnun'la aynı anda mı

Biraz önce mi biraz sonra mı

En yeşil vahalar bereketinde

Bir ışığa dönüştü Leyla Ece

Evden yükselen bir ışık sütunu

Yükselip tuttu ışık olan Mecnun'u

Gördü herkes gökte yarıştı iki ışık

Birbirine kavuştu iki ışık


dcle
Kapalı
03 Ocak 2007 18:33

Ülkedeki kuşlardan ne haber vardır

Mezarlıklardan yükselen bir bahar vardır

Aşk celladından ne çıkar madem ki Yar vardır

Yoktan da vardan da Öte bir var vardır

Hep suç bende değil

Beni yakıp yakan bir nazar vardır

O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır

Sakın kader deme

Kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş

Göklerden gelen bir karar vardır


Kül kedisi
Kapalı
03 Ocak 2007 19:55

Ayaklarımın altından geçıyor bir deniz

Ben bir küçük kızım, ben bir deli kızım

Siz beni ne anlarsınız... siz...

Artık ben gideceğim atım kişniyor

Bir bebek mum istiyor, bir ölü şarkı istiyor

Ayaklarımın altından geçiyor bir deniz bir deniz

Beni onun gözleri çağırıyor duramam, duramam

Benim gözlerim yeşildir ah... onun gözleri kara

Ben günah kadar beyazım, o tevbe kadar kara


44muallim
Aday Memur
04 Ocak 2007 00:07

ben geldim geleli açmadı gökler

ya ben bulutları anlamıyorum

ya onlar bende bir şeyler bekler

ben geldim geleli açmadı gökler


bester1903
Müsteşar
04 Ocak 2007 22:18

Mona Roza

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller ak güller

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek..

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığına

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatır her zaman bana

Zeytin agaçları söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçegini eziyor gibi

Ellerinden belli olur bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat on ikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki be Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun soyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artik inan bana muhacir kızı

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı geceye güne

Altın bilezikler o kokulu ten

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller ak güller

Sezai Karakoç


seyra
Müsteşar Yardımcısı
04 Ocak 2007 23:17

Yine akşam oldu,

Yalnızlık omuzlarıma çivisini çaktı yine,

Uzaklık aynı gerçi,

Heryerdeyken olan uzaklığın pek değişmedi,

Yine akşam oldu orda olduğu gibi,

Görebiliyorum seni burdan da,

Aynısıydı ordayken de,

Uzaklıktan korkmuyorum belki de,

Orada da aynıydı uzaklık gerçi

Donuklaşmış oldu artık bu,

Bir o kadar da hüzünlü romanlar gibi,

Galiba ben baştan kaybetmişim,

Belki de ben baştan kazanmışım, insanlık kaybetmiş...


kartal73
Aday Memur
06 Ocak 2007 00:15

sezai karakoç,un kültür bakanlığının yılın şairi,fikir adamı ödülü aldığını okudum gazeteden...başarılarının devamını diliyorum....


malatyasporlu44
Daire Başkanı
08 Ocak 2007 20:55

İhsan Deniz

[email protected]

--------------------------------------------------------------------------------

'Büyük Ödül' ve Sezai Karakoç

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, bu yıl, ?Kültür ve Sanat Büyük Ödülü?nü Sezai Karakoç'a vermesi, kültür/sanat/edebiyat kamuoyunda yoğun bir memnuniyet ve sevinçle karşılandı. Basından izleyebildiğim kadarıyla ödül sonrası görüş açıklayan tüm yazar, şair ve sanatçılar Sezai Karakoç'un bu ödülü çoktan hak ettiği hususunda hemfikirdiler. Tek bir itiraz sesi yükselmedi.

Gerçekten de Kültür ve Turizm Bakanlığı, yaptığı seçimle büyük bir kadirşinaslık ve aynı zamanda dikkat çekici bir vefâ örneği sergilemiş oldu.

1950'lerden günümüze birçok alanda 'eser' veren, ?Diriliş? düşüncesiyle bu topluma bir ideal ve medeniyet ufku gösteren, öte yandan yüzlerce/binlerce insanın yetişmesinde emeği ve katkısı olan Sezai Karakoç'un bu ödüle lâyık görülmesi, aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ilâve bir prestij sağlayacaktır, buna kuşku yok. Yıllar önce hakkında hapis cezası verilen bir yazara, bir devlet kurumu tarafından ödül verilmesi, manidardır ayrıca. Doğrusu, Sezai Karakoç'un böyle bir ödüle ihtiyacı yoktu, bunu biliyoruz. Ama biz Sezai Karakoç muhipleri, devletin kendisine 'Büyük Ödül'ü vermesini anlamlı ve kayda değer bulduk elbette.

Sezai Karakoç, 'eser'ini tamamlamış, bütünlemiş bir şair ve yazardır. Bugün 70'i bulan eseriyle ve bu eserlerde dile getirdiği, oluşturduğu 'dünya' bakımından bir 'zirve'dir. Kültür ve düşünce hayatımızın en parlak ve kuvvetli ışığıdır.

Yaşamı boyunca kendi belirlediği prensiplere sâdık kalarak, hiçbir şart ve pozisyon karşısında eğilip bükülmeden dimdik durmasıyla hepimiz için örnek bir şahsiyet olmuştur. Türkiye'nin yakın dönemini göz önüne getirdiğimde ve hemen her alanda ve hemen her safhada izlediğimiz savruluşları düşündüğümde, Sezai Karakoç'un söz konusu dimdik duruşunun ve hiçbir bakımdan taviz vermez tutumunun ne kadar hayatî olduğunu daha iyi anlayabiliyorum.

İleri görüşlülüğü ve feraset sahibi oluşu her türlü takdirin üzerindedir, hiç kuşkusuz. Bundan 30 sene önce söylediği ve öngördüğü şeylerde tam bir isabet kaydetmiş olması ilginçtir. Kendisini tanıyan ve yakından izleyen hassasiyet sahiplerinin, ondaki potansiyeli ve cevheri sezmemeleri mümkün değildir.

Halkın içinde halk gibi yaşayan büyük bir şair, yazar, düşünce ve ideal adamıdır Sezai Karakoç..

?Diriliş? hem bir ideal, hem bir atılım gücü, hem de somut bir birikim ve verimdir. Öte yandan, ?Diriliş?in insan yetiştiren önemli bir okul olduğu unutulmamalı..

Sezai Karakoç, kuşkusuz, Türk şiirinin en iyi şairlerinden biridir. 1950 sonrası daha da gelişen, ivmelenen modern Türk şiirinin temel taşlarından, kurucularındandır. Şiirde, geleneğin rûhunu kendine ait bir ses, bir doku, bir söyleyiş ve modern bir tavırla bütünleştirmiş, 'büyük şiir'in önünü açmıştır. Sezai Karakoç'un şiir dünyasındaki hacim yoğunluğunun ve çeşitli boyutlardaki derinliğin bana göre bir tek açıklaması olabilir: Metafizik yöneliş.. Türk şiiri ve diline 'metafizikolan'ı yeniden ve daha köklü olarak yerleştiren şair, böylelikle, ardından gelen şair ve yazarlar için orijinal kulvarlar ve çeşitli açılım imkânları hazırlamıştır.

1950 ve 60'ların sanat/edebiyat dünyasına baktığımızda, çeşitli alanlarda, his ve hassasiyet bakımından 'bize ait' 'eser boşluğu'ndan söz edebiliriz. Sezai Karakoç, bu boşluğun telâfisi bâbından olmak üzere, örneğin hikâye, tiyatro ve çeviri şiir çalışmaları da yapmış ve yeni bir iz, yeni bir çizgi oluşumuna kaynaklık etmiştir.

Üstad Sezai Karakoç'u aldığı ödülden dolayı tebrik ediyor, uzun ve sağlıklı bir ömürle verimli çalışmalarının devamını diliyorum?


malatyasporlu44
Daire Başkanı
08 Ocak 2007 20:56

AH O ....MONA ROZA......KARDEŞİNİDE UNUTMAMAK LAZIM....


melihaaktas
Kapalı
09 Ocak 2007 00:54

.....

yağmurlardan sonra büyürmüş başak

meyveler sabırla olgunlaşırmış

birgün gözlerimin taaa içine bak

anlarsın ölüler ne çin yaşarmış

yağmurlardan sonra büyürmüş başak

.....

/mona roza/


BOZYAZILI33
Müsteşar Yardımcısı
09 Ocak 2007 20:10

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister.

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar,

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.

Mona Rosa bugün bende bir hal var.

Yağmur iri iri düşer toprağa,

Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek,

Mona Rosa seni görmemeliyim.

Bir bakışın ölmem için yetecek.

Anla Mona Rosa ben bir deliyim.

Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi,

Bende çıkar güneş aydınlığına.

Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi.

Seni hatırlatır her zaman bana.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,

Işıksız ruhumu sallar da durur.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi.

Ellerinden belli olur bir kadın,

Denizin dibinde geziyor gibi.

Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana,

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları,

Konarlar bahçemin incirlerine.

Kiminin rengi ak kiminin sarı.

Ah beni vursalar bir kuş yerine.

Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında.

Hayatla doldurur bu boş yelkeni.

O masum bakışların su kenarında.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Henüz dinlemedin benden türküler.

Benim aşkım uymaz öyle her saza.

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı,

Dinle ve kabul et itirafımı.

Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı

Alev alev sardı her tarafımı.

Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak,

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kuş tüyüne.

Bir tüy ki can verir gülümsesen,

Bir tüy ki kapalı geceye güne.

Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.

Kanadı kırık kuş merhamet ister,

Ah senin yüzünden kana batacak.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller


musgir
Müsteşar
10 Ocak 2007 16:26

Bir bakışın ölmem için yetecek.

Anla Mona Rosa ben bir deliyim.


malatyasporlu44
Daire Başkanı
10 Ocak 2007 18:49

BEN BİR DELİYİM.....MÜTHİŞ...


dmrkprn
Genel Müdür
10 Ocak 2007 22:49

bu ülkede hakedenler ya geç hatırlanır ya da hiç hatırlanmaz, bu arada mona roza daki astokriş olayını ilk defa ortaya çıkaran rasim özdenören miş, üstad öyle söyledi


malatyasporlu44
Daire Başkanı
11 Ocak 2007 16:07

ENİNDE SONUNDA HAKKEDEN HAKKINI ALIR...GEÇ DE OLSA...


atunal1
Aday Memur
11 Ocak 2007 16:13

eski şiirimizi yeni şiire bozulmadan inkılab ettiren şairdir o.ve gerçek bir aşk yaşamış.ödül gerçekten hakkıdır.orhan pamuk a ödül verenlerin kulakları çınlasın.ata et ite ot atan düzenin gözü çıksın.


Prof.HakanMeTe
Kapalı
11 Ocak 2007 16:13

akp şakşak ekibinden malatyasporlu berbiral kaderkurbanı...


malatyasporlu44
Daire Başkanı
11 Ocak 2007 19:23

:))))))

11 Ocak 2007 21:45

Muazzez Akkaya?yı buldum

ŞAİR Sezai Karakoç?un meşhur ?Mona Roza? şiirinde, Türk edebiyatının en mahrem akrostişi gizlidir.

Şiirin her kıtasının başındaki harfleri yan yana getirdiğinizde ?Muazzez Akkayam? çıkar.

Karakoç, 1950?de Mülkiye?de öğrenciyken yazmıştır bu şiiri.

Ancak 2002 yılına kadar hiç yayınlamamıştır.

Buna karşın tam 50 yıl kuşaktan kuşağa aktarılmıştır bu etkileyici şiir.

60?larda daktiloyla, 70?lerde teksirle, 80?lerde fotokopiyle çoğaltılmıştır.

Bu efsane şiir, bir aşk acısının yürek burkan sesidir.

Şöyle başlar:

?Mona Roza siyah güller ak güller / Geyve?nin gülleri ve beyaz yatak / Kanadı kırık kuş merhamet ister / Ah senin yüzünden kana batacak / Mona roza siyah güller ak güller.?

* * *

Ketumluğu, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ve küskün bir çiçek oluşuyla tanınan Sezai Karakoç?un, tam 50 yıl Muazzez Akkaya hakkında tek bir kelime etmesi tabii ki beklenemezdi.

Herhangi bir babayiğidin de Muazzez Akkaya konusunu Sezai Karakoç?a sormaya cüret etmesi de düşünülemezdi.

Bundan dolayı Muazzez Akkaya, Türk edebiyatının bir büyük gizi olarak kaldı.

Giz devam ettikçe de, efsane üretmeye meyilli tipler girdi devreye.

Neler neler anlatılmadı ki?

En meşhur hikáye şudur:

Güya Sezai Karakoç, Mülkiye?de okuyan Muazzez Akkaya?ya aşkını itiraf etmiş ama karşılık bulamamış, bunun üzerine ?Mona Roza? şiirini yazmış, şiiri okuyan Muazzez Akkaya intihar etmiş.

Bu rivayet, ?Sezai Karakoç da bu nedenle hiç evlenmemeyi tercih etmiş? diye bitiyor.

* * *

Dikkat! Dikkat!

Edebiyatımızın büyük sırrı çözüldü.

Nasıl mı?

Anlatayım:

Bundan bir süre önce bir yazımda Sezai Karakoç?un ?Mona Roza? şiirine ve Muazzez Akkaya?ya şöyle bir değinmiştim.

O yazının yayınlanmasının ardından New York?tan bir e-posta aldım.

Şunlar yazılıydı e-postada?

?Selam Ahmet Bey? Ben New York?ta doktorluk yapıyorum. Muazzez Akkaya?nın kızıyım. Yazınız ailecek çok hoşumuza gitti. Annemin adını yazınızda geçirdiğiniz için çok teşekkürler. Ayşe.?

Okuyunca ?Vay be? diye haykırdım. Muazzez Akkaya?nın izini bulmuştum.

Hemen bir yanıt yazdım: ?Lütfen anneniz hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz??

Yanıt şöyleydi:

?Annem Mülkiye?de okumuş. Öğrenciliğinde çok güzel bir kadınmış. Grace Kelly tipinde. Pingpong şampiyonu olmuş okulda. Bugün anneme Sezai Karakoç?un aşkını ve şiirini sordum. Annemin bu aşktan ve şiirden haberi olmamış. Ama şunu anımsıyor: Paltosunun cebinde şairi meçhul aşk şiirleri bulurmuş! Babamla evlenirken babama bu şiirlerden söz etmiş, babam da şiir yazmaya kalkışmış annem için ama tabii ki çocukça şiirler olmuş bunlar. Annem Hazine avukatlığından emekli oldu. Maliye Bakanlığı?nda çalışırken babamla tanışıp aşk evliliği yapmışlar. 48 sene harika bir evlilikleri oldu. Maalesef geçen hafta babamı kaybettik.?

* * *

Muazzez Hanım?ın Mülkiye?de okurken ?pingpong şampiyonu? olduğunu öğrenince?

Hemen aklıma Sezai Karakoç?un ?Ping-Pong Masası? adlı başka bir şiiri geldi.

Şiiri bulup okudum?

Şu dizelere dikkat kesildim:

?Ha Sezai ha ping-pong masası / Ha ping-pong masası ha boş tüfek / Bir el işareti eyvallah ve tak tak / Gözlerin ne kadar güzel ne kadar iyi / Ne kadar güzel ne kadar sıcak / Tak tak tak tak tak.?

Gözümün önüne şöyle bir görüntü geldi:

Ezik ama onurlu Ergani çocuğu Sezai, uzak bir köşeden Muazzez?in pingpong oynamasını izlemektedir. Muazzez topa şımarık bir edayla vurdukça ?Ha Sezai ha ping-pong masası? diye içlenmektedir.

Ne dokunaklı değil mi?

* * *

Hadi girin internete ve bu çok eski devirlere aitmiş gibi gözüken dokunaklı aşka nüfuz etmek için ?Mona Roza? şiirini bulup okuyun.

50 yıllık büyük gizin aydınlanmasının hatırına?

Bir parça kederlenip aşka olan imanınızı tazeleyin.

Okuyun ve içinizi ısıtın:

?Yağmurlardan sonra büyürmüş başak / Meyveler sabırla olgunlaşırmış / Bir gün gözlerimin ta içine bak / Anlarsın ölüler niçin yaşarmış / Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.?

Hürriyet


BOZYAZILI33
Müsteşar Yardımcısı
11 Ocak 2007 22:41

zambaklar en ıssız yerlerde açar...

bu dizesi nedense aklımda kalmış:(((

Toplam 198 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi