Editörler : Lanet
26 Şubat 2007 18:53

Üniversitede ilk yılımda tanıdım A. TELLİ'yi. Çok fazla etkilenmiştim. Kitapları, kasetleri,.. derken 9 Eylül Üniversitesi B.E.F.

26 Şubat 2007 18:55

e söyleşiye gelecekti. NAsıl heyecanlanmıştım, anlatamam. Gittim. Sonuç; hayal kırıklığı! O şiirleri yazan adam O'ydu evet, ama o kadar samimiyetsizdi ki, anlatamam. Sorulara cevap verirken şiir okur gibi konuşuyordu. Ben çok yapay buldum ve soğudum açıkçası. Şiirlerine laf yok!


rasyonalist
Şube Müdürü
27 Şubat 2007 12:19

Ahmet Telli ile ve şiirlerle geçmişim fazla değil ama ,gerçekten tavsiye edebileceğim şairlerden biri...


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
01 Mart 2007 16:54

HATIRALARIMI YAZMA

Yine bir duman çöktü sokağa, kent tutuştu

Bütün sığınaklarda seni arıyorum, nerdesin

Aklıma dökülen hatıralar hattında bir yangın

Bir çarpraz ateş başlıyor, newroz diyor birileri

Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim

Bugünse ateş altındayım,

Hatıralarımı yazma

Bir rüya görüyorsun, terlemişsin sırılsıklam

Vurulup düştüğüme inanmak istemiyorsun

Bir kente girişin provası oluyor oysa ölümüm

Yeis yok, bir misillemedir bütün hatıralarım

Yalnız yıkık bir duvar var karşıda,

Ve bir kadının cesedi üstünde

Uçuşup duruyor takvim yaprakları

Seni bekliyorum orda, meydan saatinin altında

Bir James Dean filmine gideceğiz gelirsen

Cehennem hızıyla çarparken mutsuzluğun çelik zırhına

Soluk soluğa yaşanacak tüm imkansızlıklar

Boyle olmalıydı ve oldu işte diyecek oğlum

Babamsa bir ağıta benzeyecek, küllerimi avuçlarken

Bütüm köprüleri dinamitledim ve geldim işte

Bir kente girmemiz nasıl gerekiyorsa öyle

Apansız çıkmalısın karşıma

Ki unutulmuş bir haykırış olmalı dünyaya

Seninle her karşılaşmamız

Mağlubuz,

Durmadan kazanan bu hayat

Basit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekar

Beşbenzemezle rest çekiyorum

Ama o biliyor bunu ve çekiliyor oyundan

Yokum diyor

Dün bir demirciydim oysa ben, ufku eritirdim

Bugünse ateş altındayım, hatıralarımı yazma

Hatıralarımı yazma,

Tarih sanıyor birileri

Ahmet TELLİ


nehir 2
Daire Başkanı
09 Nisan 2007 13:59

SEVDALAR DUMAN OLMAYACAK

Acının bağrından

mavi bir çelik gibi fışkıran öfke

dünyayı değiştirecektir mutlaka

Yeni hayat kendini yeniden yaratacaktır

ona sahip çıkan ellerde

ve bu yüzden öfke

sevda gibidir kimilerinde

Yüreğinin pas tutmakta olan kıvrımları

sarsılsın bir an öfkenin gökgürültüsüyle

beyninin her hücresi bir gerilla gibi

kuşansın pusatlarını ve sokağa çıksın

ve bir hançer gibi saplansın

pustlukların ihanetlerin bağrına

Bak o zaman nasıl bitecek yanlışlar

ve cehennemleşen yalnızlığın

Sevdalar duman olmayacak o zaman

Hüznün isyan olmuştur çünkü

Hüznün isyan olmalıdır

Ahmet Telli


Özgürdeniz
Genel Müdür
09 Nisan 2007 14:58

SU ÇÜRÜDÜ

1

Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar

deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık

hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle

gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.

Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir

leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan

havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)

Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıtla yaktım,

jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül

edip savurdum.

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

2

Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan

kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.

Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi

yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu

sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu

zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim

sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama

durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,

peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,

soruyorlar, soruyorlar...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

3

İki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek

istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?

Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,

dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir

duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı

yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.

Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

4

Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar

deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki

bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.

Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne

beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,

vebalının bir rengi vardır. İrinin bir rengi... Ölünün bile bir

rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin

rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

5

Killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.

Soyumun neye benzediğini unuttum. 'İnsana benziyorlardı'

diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun

halkasında insanlık...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

6

Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek

sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir

yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki

çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.

Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla

çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu

damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. İnce bir kan şeridi

sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...

Adımdan gayrısını bilmiyorum.

7

Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür

sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı

değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya

dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba

kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum

dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün

vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir

su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir

kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi

artık. Küstü, öldürdü kendini su...

Su çürüdü...

Adımdan gayrısını bilmiyorum

AHMET TELLİ


ensser
Kapalı
10 Nisan 2007 17:42

GİZ

Bu kadar uzak mıydı

git git bitmiyor yol

görünmüyor dağın ardı

Oysa bilmem kaç yıl

bu yollardan yürünmüş

Şimdi sanki bir masal

Bu dilsiz dağ ve taş

nerde saklar kuşları

hangi gizle sarmaşdolaş

Anlamak zor susuşları

AHMET TELLİ


beau-gest
Aday Memur
10 Nisan 2007 19:35

HALA KOYNUMDA RESMİN

Sımsıcak konuşurdun konuşunca

ırmak gibi, rüzgar gibi konuşurdun

yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki

çiğdemler güller mor menevşeler açardı

Sımsıcak konuşurdun konuşunca

Hala koynumda resmin

Dağları anlatırdın ve dostluğu

bir ceylan gibi sekerdi kelimeler

Sesini duymasam çölleşirdi dünya

dağlar yarılır ırmaklar kururdu

bulutlar çökerdi yüreğime

Hala koynumda resmin

Gün akşam olur elinde kitaplar

ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin

bir kez bile unutmadın 'merhaba' demeyi

ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin

bir dostun vurulduğu gün

Hala koynumda resmin

Kaç mevsim kırlara çıkıp

çiçekler topladık mezarlar için

Belki ürküttük tarla kuşlarını

belki kurdu kuşu ürküttük

ama aşkı ürkütmedik hiç

Hala koynumda resmin

Ve hala sımsıcak durur anılar

sımsıcak ve biraz boynu bükük

Ne varsa yaşanmış ve yaylaşılmış

yasak bir kitap gibi durmaktadır

ve firari bir sevda gibi

Şimdi duvarlarda resmin

AHMET TELLİ

ÇOK MÜTEVAZİ BİRİ ANKARADA BİR ŞİİR DİNLETİSİNDE TANIŞMIŞTIM.ONUR AKINDA ŞİİRLERİ BESTELEYİP SÖYLÜYÜYOR.VE BU ŞİİR YADA ŞARKI....


nehir 2
Daire Başkanı
11 Nisan 2007 16:18

SORMUYORUM ARTIK

Sesim soğuk bir sis

Gittikçe grileşen dalgınlıklar oluyor

Sormuyorum bir yolculuğa kimle çıkılır

Ve kim yırtıp atabilir elindeki son dönüş biletinide

Tüm yalnızlıkları mümkün kılan birileri olmalı

Yada kalbini kederle onaran bir göçebe

Özlemek ozaman bir çığlık olabilir belki, bir çığlık

Sormuyorum artık biliciyede bilginede

Aşkın darası nedir

Ve mutsuzluk mümkünmüdür ki o,

Bir kırlangıç ikindisiydi belkide,gümüşte ve hüzne gizlenen

Ödünç sevişlerden bize kalan sonsuz grilikler oluyor yalnız

Ve bir çocuğun hüznüne kazınıyor ,gülüşlerimizin paramparçalığı

Sesimin sislenmesi bundandır

Karşılığı yok hiçbir acının

Herşey gölgesi kadar ağır

Sormuyorum artık sormuyorum

Hergün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya

Ahmet TELLİ


tifil
Memur
14 Nisan 2007 03:02

1.sayfada yer verilmiş,tekrar yer almasına gerek yoktur.tercihdir tabi ama soluk soluğa.nın üstüne söylenecek kaç şiir var..hayatımın şiiri!


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
16 Nisan 2007 00:44

Her dinleyişimde ayrı keyif aldığım, sözleri, şiiri, ezgisi ve yorumuyla muhteşem bir şiir.

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

AHMET TELLİ benim en çok etkilendiğim şair. Kendi şiirlerimden bir tanesini onun adına yazdım.

Onun duygu dolu sözlerine, etkileyici sesine, sanatçı duruşuna, insanlığına olan sevgim ve saygımdandı bu şiiri ona adamamdır.

TEPEDEN TRINAMA İNSAN, TEPEDEN TIRNAĞA ŞAİR, TEPEDEN TIRNAĞA DUYGU ADAMI AHMET TELLİ.

ADIN İLE BİN YAŞA.

* * * * *

GİDERSEN YIKILIR BU KENT

Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider

Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında

Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki

Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar

Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı

Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri

Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu

Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor

Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun

Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına

Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor

Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları

Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar

Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar

Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız

Yüreğimize alırız onları, ısıtırız

Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma

Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında

Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler

Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde

Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri

Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak

Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman

Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere

Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun

İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim

Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın

Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür

Bir tufan olurum sustuğun her yerde...

AHMET TELLİ


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
09 Temmuz 2007 15:54

Zulme Direnmektir Hayat

On beşine bastımı

dudaklarında bir türkü

elinde bayrak

kavga sokaktaki oyuna benzer artık

çocukluğu

benzemez

çocukluğa

Deniz okşayabilir mi

sarışın bir dağın

rüzgarlı saçlarını

uzanarak yelesine hayatın

tutuklayabilir mi zındanlar

onun

vuruşkan sevdasını

Açar da acının rüzgarına

hüznün solgun yelkenini

ne zından karanlığı

ne zulüm

ne işkence

indiremez dudaklarındaki gülümsemenin bayrağını

AHMET TELLİ


ruzgaryy
Genel Müdür
09 Temmuz 2007 16:23

ANISI BİZ OLALIM BU SOKAKLARIN

Anısı biz olalım bu sokakların

öpüşmediğimiz tek saçak altı

hiçbir otobüs durağı kalmasın

Biz yürüyelim kent güzelleşsin

gürültüsüz sözcükler bulalım

yeni sevinçlere benzeyen

Biz gelince bir yağmur başlar

yüzün çizilir buğulanan camlara

bir uzun karartma biter

akasyalar köpürür birdenbire

ve her avluda adınla anılan

çiçekler sulanır akşamüstleri

Bir arkadaş evine uğrarız yolüstü

bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi

başını sessizce omzuma koyarsın

gülüreyhan olur soluğun

Biz kalırız kuşlar dönüp gelir

her balkonda bir menekşe sesi

Belki yeniden güzelleştiririz

adları değiştirilen parkları

perdeleri hiç açılmayan evlerde

ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur

tanıdık sevinçlerle dolar yeniden

kendi sesini kemiren alanlar

Anısı biz olalım bu sokakların

ve hiç durmadan yağmur yağsın

Biz gürültüsüz sözcükler bulalım

sarmaşıklar fısıldaşsın yine

Gidersek birlikte gideriz

yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen

AHMET TELLİ


akşamlar
Kapalı
09 Temmuz 2007 17:22

sevgili onur akın ın söylediği "hala koynumda resmin" de ahmet telli ye ait.

ne güzel anlatmıştır sevgiliyi...


başak.e
Kapalı
12 Temmuz 2007 18:11

içimi yerle bir eder her okuduğumda...

Olur, aramam seni ve kimseyi

Anıları pas tadında bırakırım

Konuşacak ne kaldıysa kalsın

Susmaktır birşeylere saygılı kılan

Ayrılık da bir olanaktır bilirsin

İnce bir sis, bir hüzün örtüsü

Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi

Dudaklarıma, bırakıp giderim

Söz / de sararır biterken bir aşk

Kediye iyi bak çiçekleri sula

Diyorsam da aldırma sözlerime

Alışkanlık işte başka birşey değil

Söz / de sararır biterken bir aşk

Ahmet Telli


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
13 Temmuz 2007 23:06

SIYRILIP GELEN.............

Soluk bir ay dolanıyor

kentin üstünde her gece

Her gece bilge bir gezgin

tavrıyla adımlıyor yolunu

Güz yanığı bir durgun

sessizlikle örtülü her şey

ve yırtılmış bir tül gibi

savrulup duruyor zaman

Suların sesini dinle şimdi

ormanın fısıldayışlarını

usulca yarılıyor dağların göğsü

bir aşkı dinlendirmek için

Ve gözleri uzak yamaçlarda

aranıp dururken bir şeyleri

sessiz ve sakin beklemekte

bekledikçe bileylenen yürek

Belli ki dağların, denizlerin

ve göllerin üzerinden

sıyrılıp gelmektedir seher

Belli ki yakındır

doğayı ve hayatı sarsacak saat..

AHMET TELLİ


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
19 Temmuz 2007 17:59

KALBİM UNUT BU ŞİİRİ

Uğuldayan ve hep uğuldayan

bir orman kadar üşüyorum şimdi

yanlış rüzgarlar esiyor dallarımda

yanlış ve zehirli çiçekler açıyor

Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

Su ve ses kadar beklediğim

ne kaldı geride,bilmiyorum

uzanıp uyumak istiyorum gölgeme

ve sarınmak o kocaman gözlerin

uğuldayan rüzgarlarına

Bir acıyı yaşarım be zehirden

çiçekler üretirim kömür karası

uçurum kadar bir yalnızlık

yaratırım kendime,atlarım

Anısı yoktur küçük rüzgarların

Yapraklarım yok artık kuşlarım yok

büsbütün viran oldu dağlarım

ezberimdeki türküler de savrulup gitti

ömrümün karşılığı kalmadı sesimde

sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

Yanlış.daha baştan yanlış

bir şiirdi bu,biliyorum

ve belki ömrümüzün yakın geçmişi

bu kadar doğruydu ancak,kimbilir

Kalbim unut bu şiiri

Ahmet TELLİ


marje
Kapalı
19 Temmuz 2007 18:03

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Uzun bir hastalık gibi

Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi

Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı

Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi

Bitti.

Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

Yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi

Sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır

İhmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım

Pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim

Belki bir yağmur yağar akşama doğru

Yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

Aşk da bitti diyordu ya bir şair

Aşk bitti işte tam da öyle


oblomov...
Şef
27 Temmuz 2007 21:42

SIYRILIP GELEN

Soluk bir ay dolanıyor

kentin üstünde her gece

Her gece bilge bir gezgin

tavrıyla adımlıyor yolunu

Güz yanığı bir durgun

sessizlikle örtülü her şey

ve yırtılmış bir tül gibi

savrulup duruyor zaman

Suların sesini dinle şimdi

ormanın fısıldayışlarını

usulca yarılıyor dağların göğsü

bir aşkı dinlendirmek için

Ve gözleri uzak yamaçlarda

aranıp dururken bir şeyleri

sessiz ve sakin beklemekte

bekledikçe bileylenen yürek

Belli ki dağların, denizlerin

ve göllerin üzerinden

sıyrılıp gelmektedir seher

Belli ki yakındır

doğayı ve hayatı sarsacak saat

AHMET TELLİ


Özgür Deniz
Başbakan Müsteşarı
29 Temmuz 2007 12:43

SICAK BİR KIŞ

Saçlarını gittikçe kısalttığın günlerde

Sen söylemiştin bu sözleri unutmadım

-Her aşk bir ayrılık gizler, ayrılıklarsa

Bir merhabanın sıcaklığını taşır kendisinde

Kalıcı olan hiçbir şey yok diyordun

An?lar var yalnız ömrü karşılayan

Şimdi sımsıcak bir kar yağıyor yine

Yüreğimin üstüne yağıyor hiç durmadan

Ellerin nasıl da üşüyor, bozacının

Karlı sesi doluyorken odamıza

Hava gittikçe kirleniyor bu kentte

Ve aralıksız kar yağıyor kar yağıyor

Kar ayrılık hüznüdür ve ne çok

Ayrılıklar yaşandı şu son birkaç yılda

Yurdundan ayrılanları düşünüyorum ve birisi

Özledim diyor, ülkemin kar kokusunu da özledim

Hiçbir an?ını tanımlamaya kalkmadan

Kısacık ömürler biçiyoruz kendimize

Sonra yolculuklara çıkıyoruz, bir kentten

Ötekine giderken özlüyoruz bir başkasını

Özlediğimiz birileri olmalı diyordun

Yanındayken bile özlediğimiz birileri

Öyleyse kalkıp Ati?ye gitmelisin, İstanbul?a

Belki hâlâ saklıyordur bir gülü kimbilir

Yaşandı mı o sıcak kış, yaşlandık mı

Aynalara bakmaya vakit bulamadık

Dönüp dönüp birbirimize bakmalardan

Yaşandı mı o sımsıcak kış, ne dersin

AHMET TELLİ

Toplam 175 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi