Editörler : Lanet
20 Aralık 2009 23:44

Sevgiliye Gönderilmemiş Mektuplar

Sevgili Simurgum mavi yüreklim;

Aşk;tüm eylemleriyle beraber gerçeklikle hayalin harmanında insanın bütün varlığını istiyor.Ve insan bütün varlığını vermeli.Gecenin son adımlarında benim ruhumun ilk adımı.O anda sen, dünün doğumunun çığlıklarında ben daha yatağımda yatarken.Yeni doğmuş henüz ağlamayan bir bebeği havaya kaldırarak ona yaşam tokadını atarcasına ışığınla karşılıyorsun beni.Seninle nefes alıyor seninle tanıyorum.

Dün denen yaşamın koşuşturmalarıyla oluşan kaosun,üstüme yapışan siyahlığından. Senin beni sabahın alacasında vaktiz edip , ben senin gönlünün pınarlarından arınıp yaşama tutunuyorum.Ta derinlerden gelen yumuşak ve şefkatli sesin kulağımın zarına düşen ilk ses oluyor.. Tanımlıyorsun beni , tanımlanarak adımı koyuyorsun AŞK. Gelen yeni günle adımı buluyorum. Aşk adamı oluyorum ben.Senin yansınmandan tanıyor beni rüzgar çiçekler kuşlar böcekler tanıyor beni bu kent bu yeryüzü.İşte sesleniyorlar Heyy Aşkk adamı..,

Vaktiz edip aşkla tanımlıyorsun ya beni yüreğinle yaşama amacımı ve yaşamanın önemini gösteriyorsun bana.Kutsanmış adımlarla adımlıyorum kendime tüm güvenimle ruhunun varlığında varlığımın mecburiyeti. Azgın sularında okyanusun yüreğin ki sakin ve dingilliğim.Bu kent bu yeryüzü beni çağırıyor;Heyy Aşk Adamııı!!..,

Kentin yoğunluğundan ve koşuşturmalarından oluşan kaosa aldırmadan.Bir yerlere yetişme derdinde olan kalabalığın üzerime gelen şuursuzca akınlarına sinemi geriyor bertaraf ediyorum.Yüreğinle kutsanmış adımlarıyla bu kentin davetini kabul ediyorum:yaşamak diyorum yaşamak!yaşama görevim sevgiyi güzellikleri paylaşmak.senle yaşamayı seviyorum.dedim ya bu kent bu yeryüzü beni çağıyor.Kahvaltımı yapıyor en güzel elbiselerimi giyip hazırlanıyorum.Kitaplarımı kalemlerimi ve karalama defterimi alıp gell diyen sese kapılıyoruz senle.Tıpkı Atilla İlhan?ın ?Adınla Nasıl Berabersem? adlı şiirin son dizesinde dediği gibi

?SEN BANA KALBİM KADAR ELİM KADAR YAKINSIN?

Elle selamlamaya koyuluyoruz.

Kapıyı açıyorum bahçemizdeki çiçekler kuşlar böcekler karşılayıcımız oluyor.Bu kent bu yeryüzü bizi görünce üstündeki bitaplığı karamsarlığı ve asık yüzünü öteliyor..Beraber gülümsemelerimizi düşüyoruz şehrin meydanına yer kürenin her yerine ulaşıyor rüzgarlarla..Gülümsemelerimiz düşüyor kalabalığın göz bebeklerine düşüyor umuda bulanmış gülümsemelerimiz.Ve selamlıyoruz yerden göğe kadar.Yüreğimizin derinliklerinden gelen sevgi ateşiyle sesimiz karışıyor maveraya.GÜNAYDINNN

Günaydın Simurgum günaydın Şehri İstanbul Günaydın Ülkem Günaydın Eyy Yeryüzü?Günaydınn Aşkk Adamı?İşte yansıyor her şey ve yaşama dair ne varsa Gülümsüyor senle.Senle yaşamayı seviyorum Simurgum. Mavide kal..


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
20 Aralık 2009 23:48

Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.

Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru..!

Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için?

Kaç gece yalnız geçti hesaplasana? Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene..! Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün.

Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.

Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık.

Peki biz ne yaptık. Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimizi. Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüğüyüm. Onlar adına konuşuyorum.

Gözlerinin içine bakıp ?Seni Seviyorum? demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum.

Seni istiyorum eey yar!

Canıma bir can daha katmak için, ruhumun yalnızlığına, yüreğimin acısına son vermek için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için?

Seni İstiyorum, Yarın, Öbür Gün, Öbür Hafta, Öbür Ay, Öbür Yıl değil?.. Şimdi!


secretsmile
Yasaklı
20 Aralık 2009 23:48

Ümit Yaşar'ın "sahibini arayan mektuplar"ını hatırladım ben de...


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
20 Aralık 2009 23:50

Evet çok özledim.

Bir bakışını bile özledim.

Tadım yok, ne kadar uğraşsam da tadım yok işte.

Klavyenin hangi tuşuna bassam özlemim çığlık çığlığa, tutamıyorum ki kendimi,harfler ?toparla bizi? diye tehditlerde ..

Susarsam, biliyorum ki hiç konuşmayacağım.Kaç mevsim geçti oysa..Kaç mevsim başlarken ?bu seferkini kaldıramayacağım artık! ? dedim, hepsini kaldırdım yine de.Bu mudur güç , sensizken yaşamak mıdır, hayata kaldığım yerden devam etmek midir(?) Yüreğimin bir tarafı yanık .Neredesin, kimlerlesin , yaşıyor musun?.Haklıydın, ?Aşk değil bu, çöldeki salgın?.

Eğer eğer, konuşmaktan , senden vazgeçersem biliyorum bir daha hiç konuşmayacağım.Böylesi bir suskunluğa ihtiyacım var belki de?Ben sustuktan sonra sen gelsen neye yarar ki!

Rüyalarımda, martı nefesiyle yelkeni dolmuş , iskeleme yanaşan kırmızı bir yelkenli var,ben suskunum sadece bakıyorum.?Gel gidelim? diyor. Gitmiyorum.Susmuşum çünkü..Bir kere susarsam konuşmam bilirsin.

Başka başka insanlar vardır hayatında, sen yalnız kalmayı başaramazsın tıpkı bir yüreğin yanında uzun kalmayı başaramadığın gibi.Tenler tenine kazınır, ruhun dayanılmaz gelir ruhlara ve sen gidersin.Senin limanın yok sevgili..Açık denizlerde gidebildiğin yere kadar gidersin.Yol bitmez, sen bitmezsin.Seni düşündükçe hala ağlayabiliyorsam, özlemim içimi yakıyorsa, sevdamın uçsuzluğundandır..Ben bu sevdayı yarı yolda kaldığımda elimden tutacak bir elin varlığına inanarak yaşamıştım.Sen okyanusun bir ucundan el sallarken göremiyorum.Duymuyorum seni.Sustum.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
21 Aralık 2009 00:25

Mavi yürekli rüzgarım;

Uzun mektuplar döktüm ;yüreğimden gözlerime ellerim şahit.Tükenmez denip de tükenen kalemlerim beyaz mutlu kağıtlarım pembesi umutlarım şahit an şahit.

En çok neye kızıyorum biliyor musun? Sana seslenişlerimin semada ki ses düşümlerimi yazıya dökemeyişime. Biliyorum diğer yarım rüzgar, tüm ses düşümlerimi sana ulaştırmakta. Seni okşarken esen rüzgar kulağın çın çın çınlamakta.İşte anıyor beni diyorsun.

Senle konuşuyorum hep sen, rüzgar oluyorsun, çiçek oluyorsun tüm polenlerini saçıyorsun. Dünyam çiçek tarlasına dönüşüyor. Ben bülbül misali şakıyorum. Martıların denize özlemi gibi kıyılarına vuruyorum. Vurdukça kendimi kıyılarına kanatlarım değiyor bulutlara. Bilirsin tüm göçmen kuşların seferi, döl yurduna. Mutluluk resimleri çiziyorum. Resmin tam orta yerine kocaman bir ada. Adanın etrafı masmavi deniz, berrak bir gök çiziyorum. Adamda ağaçlar kuşlar dereler ufak ufak şelaleler. O şelale seslerine karışan kuş cıvıltıları. Her şeyde sen varsın.

Benim mutluluk resimlerim, şiirlerim, umutlarım var. Sana dair yaşayacaklarım. Bir merhabanda dünyam. Merhabanda tüm kalemim surları düşer. Kutsal işgalcim söyle bana hangi komutan bu kadar sevinir meydan savaşının kaybedilişine. Sen sonsuz savaşım özgürlüğüm..,

Bilirim gidecek yerlerin var çalacak kapıların sığınacak limanların çoktur. Bir ana kucağı bir baba yüreği bir kardeş sesi arkadaşların vardır senin. Benim kocaman bir limanım var her daim açık olan yüreğinin gözeneklerindeki ki fer limanım sığınağım. Denizler kabarsa okyanuslar kudursa. Meydan muhaberelerine tutuşsam, bin orduyla savaşsam. Bin bir kılıç yesem. Bir rüzgarın -zikrimdeki adın bin bir yarama merhem olmaya yeter.

Göçmen kuşlar söyledi diken batmış narin parmağına, acımış yüreğin. Özlemler basmış inci bir sızı damarlarına girmiş. -Ahh? düşürmüşsün semalara. İşte rüzgar okşar bedenimi feryadın yansır yüreğime. Zelzelelere tutulur toprağım.

Seni düşünür seni yaşarım. Anlarım seni aynada bulurum kendimi. Yansıyan gözlerimde, sığınırım gözlerin limanım olur. Yanında olamamanın vermiş olduğu sızı sarar bedenimi. İsterdim seni avutmayı kollarımda olmanı. Başak saçlarını okşamayı isterdim. Teninin bahar kokusunu koklamayı..Var mıdır bir sevgilinin kucağı kadar sıcak ve yumuşak şefkat dolu bir ocak.. Var mıdır.?

Özgürlüğüm!

İşte tam bu anda irkilir çıkarım meydana. Esen rüzgar bırakırım tenimi. Tesellim olur rüzgar, yağan yağmur, şakıyan kuşlar. Toprak tenime değer? Sen değersin! Tesellim olursun..

Mavide kal bir tanem seni seviyorum...


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
23 Aralık 2009 23:48

Mavi Yüreklim

Seni seviyorum; seni seviyorum dedikçe gülümsüyor gözlerim. Seninle gülümsüyor İstanbul! Seninle gülümsüyor insana dair ne varsa. Seninle beraber çarpıyor yürekler. Seninle beraber dünya, ak aydınlığa doğru hızlı adımlarla ilerliyor.

Seni bekledik, sen çıkıp geldin. Minnacık yumuşacık ellerinle tuttun ellerimden. Çıkarıp aldın beni ekran karşısından. Yumuşacığım ak karanlık karşılıyor beni. Ulaşmak için ülkeme bir çırpıda biniveriyorum banliyöye.İnsanları, geceyi seyrediyorum. Düne kadar kocamandı dünya, gece beni bir lokmada yutuverecek kadar dev.

Cankurtaran istasyonunda banliyö kırmızı sinyale takılıyor. Dakikalar saatlere ulaşıyor. Yüreğim durmuyor; banliyönün penceresinden Sultanahmet meydanındaki ışıkların yansımasında martıları fark ediyorum. Banliyö treninin kapılarına ellerim uzanıyor. Açıp dışarı atıyorum kendimi; istasyon merdivenlerinden koşar adım iniyorum. İstikametim belli; ışıl ışıl gözlerim, pusulamda gözlerin fenerim. Yüreğini çevirme yüreğimden. Yüreğin pusulamdır, suların da vurgun yerim. Adımlarım hızlanıyor, şiirler türküler. Bir yanımda arabalar bir yanımda gemiler geziyor. İşte boğazın suları, o kadar mutlu ki, en güzel şarkılarını vuruyor kıyıya. Balıklar dans ediyor. Albatros'un çığlığında geliyorsun.

Üsküdar-Eminönü vapurundayım. Vapur boğazı yara yara ilerliyor, her taraf ışıl ışıl , her taraf şen. Gözlerim Galata Kulesi'nde; Hazarfen Çelebi olup kanatlanıyorum, İstanbul?u kuşbakışı seyrediyorum.

-İşte Ülkem.,

-Kız Kulesi..,

Yanımdasın; Şiirler, türküler.

Vapur iskeleye yanaşıyor, halatın şambabaya bağlanmasını beklemeden vapurdan atlayıveriyorum. Salacak sahilindeyim, tam karşımda ülkem. Yo sadece seyredeceğim, sen geldiğinde açılacak kapılar. İki çay söylüyorum bize, ellerimiz kavramış ince belinden bardağın, karşılıklı yudumluyoruz. Mutluyuz, mutluluğumuzu gökler tanımlayamaz. Kanamakta yosun bağlamış yaralarım. Ufka doğru bir martı süzülüyor. Kanayan yaralarım martının gözlerinde okyanusa ulaşmakta.

Mavişim, can özüm; ufku gözlüyorum. Doğacak şimdi güneş! Şair Mehmet Ali BAŞTUJİ' nin dediği gibi,

''Gideceğim yerler sanki benden kaçıyor

Soluk soluğa koşuyorum, geleceği

yakalamalı

Erken yoktur yaşantımızda

Korkacaksak geç kalmalardan kork..,''(1)

'' Şimdi sevda burcundadır zaman..,''(2)

Sesini duymak istiyorum.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
24 Aralık 2009 19:35

Mavilim!

Geldin ya, sana geldim buldum. Yüreğimi gördüm. Sustum/n? Geceyi gündüze, gündüzü geceye katıp geldim. Duman duman özlemim, hasretim tüter. O denli sevinç içindeyim ki seninle yürek yüreğe geldikçe var oluyorum. Bana tarifsiz mutluluklar veriyorsun.

Kendimi okuyunca kendimin karşısında yumuşacık ellerinden tutuyorum. Ellerinden tutup bu kentin sokaklarında kaybolmayı yeğliyorum. Şimdi bu kentte yağmur yağıyor. Bu kentin kaldırımları ıslak, yanımızdan hızlı geçen arabalar üstümüzü ıslatıyor. Buna çocuklar gibi seviniyoruz. Çocukluğum geliyor aklıma; kağıttan gemiler yapıp , gemilerimin iz düşümleri yağmur suların akıntısına bıraktığım.

Camsuyum; her geminin uğrayıp da demir atacağı son bir limanı vardır. Nice yağmurlar yağdı ben ıslandım. Tufanlara boralara uğradım. Hep sığınacak bir limanım olsun istemiştim. Geliyorsun .., Yüreğin sığınağım. Ben ıslanıyorum.., Mutluyum. Toprağa düşen tohuma yağmur yağıyor. Bu kente yağmur yağıyor. Bu kent akşama bürünmüş , sen akşamın kör karanlığına bulaşan yüreklerde yüreğimi aydınlatan! Soğuk titretirken insanı , sen içimi ısıtan.

Can özüm; Neşe ve mutluluk güzelleştiriyor insanı. Bu kentte yağmur var ve ben ıslanmayı seviyorum bir damlanın okyanusla buluşması, bir damlanın toprağa düşen tohumu bulması gibi. Bu kente yağmur yağıyor. Seninle ıslanıyorum.

Aynı frekansta buluşmanın huzuru, seninle yüreklerimizin birbirleriyle randevulaşması, birbirini çağırması. Bizi yaşamış olduğumuz acılardan oluşan korkular ürkütmüyor. Ahmet Altan?ın yazısında bahsettiği kırkıncı odanın anahtarı birbirimizin yüreğinde. Birlikte aldığımız her nefes, yaşadığıma şükrettiriyordu. Adım adım uzaklaşıyordu geçmişte yaşadıklarımızı anımsatan ne varsa yaşantımızda. Sahteliğinden yakındığımız kentin boyalı yüzüne aldırmıyorduk. Yağmur yağıyor. Islanıyoruz. Yağmur yaşadığımız bu kenti yıkıyor.

Bir türkü düşer bir aşk iner yüreğime, elimi tutar elin. Bin sevinirim Gel. Gel.. Gel.., Yağmur var kentte, ben ıslanıyorum.Yaşat beni, kalbimin sana ihtiyacı var..

Gülümsemeyi unutma. Gözlerime, ellerime, en çok da yüreğime iyi bak. Sevgilerimle mavide kal..,


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
26 Aralık 2009 00:53

Özledim Seni Peribacam!

İyi akşamlar; işte buradayım, yanı başında, gözlerinin değdiği semadaki mavideyim. Ufuklarına baktığın denizin sularındayım. Geceleri kalabalık olan yalnızlığına pencerenden baktığın yıldızlardan göz kırpıyorum. Artık yalnız değilsin. Sen istediğin müddetçe ben varım.

Dün buruk bir doğum günü geçirdim. Bir adım daha çocuklaştım, yüreğimi hayallerimi çocukların yüreklerine gömdüm. Uçurtma uçurdum, parka gittim, oyun oynadım. Elimi denizin maviliğine sokup bir çikolata için dünyayı kurtardım. Bu günü, yüreğimdeki senle birlikte güzel dostumla paylaştım. Dostum ki Erhan Usta, beni mutlu etti. İlk defa Sebil Usta? nın sayesinde yaş günü pastasında mumlar üfledim. Üfledim ve tüm kâinatın maviye boyanmasını diledim. Biraz bencil bir istek değil mi; gökkuşağının tüm renklerini kaplaması, bilirsin, gökkuşağı da mavinin içinden çıkmaz mı?

Her şeye rağmen yaşamak güzel, umutlu olmak güzel. Biliyorum ki solan çiçekler var. Onlar solacaklar ki yarın yeni çiçekler meydana gelip tohumlarıyla dünya hep çiçeklere bezensin. Güzellikler işgal eylesin. Efil efil esen rüzgar götürsün taa uzaklardan senin yüreğine ve dokunsun. Senden bana benden bize adım adım. Yaşamak güzel, paylaşmak tüm muradım.

Ben iyiyim ve senden iyi haberler aldıkça daha iyi oluyorum. Umutlu; biliyor musun her gece saat on ikiyi vurunca sayıma diziliyor yıldızlar. Bir bir sayıyorum yıldızları, Zuhal yıldızı firar eğliyor. Kutup yıldızı ispiyonluyor. O'nun penceresinde duruyor, yüreğindeki maviyi seyrediyor. Senden çıkıyor Ay?ın güzelliği. Bundandır ki her otuz günde bir dolunay oluyor. Ben de dünyaya yansıyan bu güzelliği beklerim. Her şey güzellikle ve paylaşımla meydana geliyor, daha yaşanası kılınıyor bu dünya.

Haydi, gülümse gül yüzüme gülümsemeler düşüren yürek. İşte bak buradayım hemencecik yüreğinin yanında. Kalp atışlarım eşlik ediyor sana. Kendine iyi bak emi. Gülümsemeyi unutma. Sevgilerimle mavide kal.


elawyear
Memur
26 Aralık 2009 02:29

siyahkarga

bunlar alıntı mı yoksa size mi ait.


ipek_genc
Şube Müdürü
26 Aralık 2009 02:43

MELEĞİM e VEDA

MELEĞİM..

gün değmemiş rüyalar gördüm sevdiğim

içinde senin oldugun

içinde senin boşluğun...

ne geceler sabah olmadı

belki uyur feryada varan ahlar

ah dilimden döne de dualar ola

Rabbim herkese bir avuç merhamet vere...

Günler döner gece oldu yoklugun figan

İçim deşile de bir figanla son bula sevdan

Biz seninle bu gün için bir olmadık

Bir olmak için kimseyi ayak altına almadık

Sevdiğim belki ben sana gelemem bil

Ne de derim benim için tüm dünyanı sil

Gelemessem helal eyle hakkını

Yutkunurum son nefeste senin adını

Senin o güzel kalbin kimseyi kırmaz

Herkese şevkat sende barınır

Bu işler de hiç böyle şevkat kaldırmaz

Anam artık beni sana hayatta vermez

İçimden bir sevda akar akar da gider

Posasından sana bana bi cacık olmaz

Bu sevda ki ikimizi ayakta tutan

Artık bu kalp hiç kimseye eyvallah demez

Sustum.. sindim ben bir sana sığındım

Ver elini gel sevdiğim de dedim

Gelip nur anamın elini öpüp

Ver kızını basım ustune demedi dilin

Ben yetimim yoklugun da beni öldürmez

Bu kadar yaşla Mevlam kimse güldürmez

Günahımı çeken için ne de yanarım

Allah böyle sabrı sadakati her kula vermez

Mevlam adın dilimden düşürürse yiğidim

Sen de gel demezsen bir ben ne edim

Rabbim şu kalbimin en için bilir

Bilir de ellerimden bir çare gelmez

Bu dünya yar doludur ana bulunmaz

Ne edim dilimden kötülük dönmez

Bir dua edeyim de herkese iman

Herkese insaf ede şu güzel Mevlam

Ben seni tanıdım daha bebeydim

Minik ellerim avcunun içine aldın

Melek dedin sevdim dedin sahip çıkmadın

Bak en sonunda ben garip kaldım

Yarim nolursun imanlı ol sen

Bir can için dünyaya da küsülmez

Bu dünyada mal mülk imiş bi gram etmez

Bi anam var alıp gidem daha ne edem

Döndüm desen senden bana hiç bişe olmaz

Bir kırık divan bir bakır kaba

Evim derdim yuvam derdim gene susardım

Bir sen değil nicesi deger bilmedi

Mevlam affede de bela vermeye

İstemem dilimden bir ah döküle

Mevlam kimseyi pişman etmesin

Ben gülmedim Rabbim sizi güldürsün

Ben bulmadım Rabbim size buldursun

İstemem gülen bahtları Rabbim soldursun

Benden kimseye bir kötü gam gelmesin


ipek_genc
Şube Müdürü
26 Aralık 2009 02:48

çok üzgünüm yanlış algıladım sayfayı.. yazdıklarım bir şekilde silinirse sevinirim. tekrar özür dilerim sayfanızı mesgul ettim.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
26 Aralık 2009 02:48

elawyear

...

Boşuk yanlarından kanıyor insan.

ve her defasında çalıntılı sözler düşüyor sokağa

nereden baksan ıskalıyor aşk

kelimenin gücünü yitirdiği

o küleden sonra...

bir cümle diyorsun kurallı

...

her defasında devrik bir zaman duvarda ses çıkarıyor

tik tak tik tak

...

globalleşen dünya nasılda parçalamış

yakupmerdiveni

ki biz karıncanın derdine düşmüşken...

ne fark eder gönderirmemiş mektuplar ha benim olmuş ha bir başkasının...

ama fark eder elbet güzel insan senin de tüm insanıda aşk bulsun..


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
26 Aralık 2009 02:51

Boşuk yanlarından kanıyor insan.

ve her defasında çalıntılı sözler düşüyor sokağa

nereden baksan ıskalıyor aşk

kelimenin gücünü yitirdiği

o kuleden sonra...

bir cümle diyorsun kurallı

...

her defasında devrik bir zaman duvarda ses çıkarıyor

tik tak tik tak

...

globalleşen dünya nasılda parçalamış

yakupmerdiveni

ki biz karıncanın derdine düşmüşken...

ne fark eder gönderilmemiş mektuplar ha benim olmuş ha bir başkasının...

ama fark eder elbet güzel insan seni de tüm insanlarıda aşk bulsun..


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
26 Aralık 2009 02:54

estağfurullah o ne demek;

hepimizin gönderilmemiş bir mektubu vardır...

Müsterih olunuz..

Bu mektuplarımız..

Babamıza annenize kardeşimize arkadaşımıza, sahibimize...Lütfen rahat olunuz..


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
27 Aralık 2009 00:37

Mavişim;

"Ve sana söylemek istediğim en güzel söz

Henüz söylememiş olduğum sözdür."

Seslenişime, Nazım Hikmet Ran'ın belleğimden düşüremediğim bu güzel dizeleriyle başlamak istedim. Özledim, ateşlerdeyim ve hasret rüzgarlarıyla harlanarak kapına düşüverdim. Baharın bu ilk günlerinde bu dizeler hep dilimde. İçimdeki sevinci görsen. Varlığımın, sesimin sedası olduğundan beri yüreğinle anlamlaştığını, umutlarımın her geçen gün katlanarak büyüdüğünü bilmeni isterim.

Canım benim, güne kuş sesleriyle başlamak ne güzel. Bahçeme bakan penceremin perdesini çekip, penceremi açarak sinemde rüzgârı hissetmek; senden gelen bu güzel kokuları ciğerlerime çekerek güne merhaba demek. Bahçeme ekmiş olduğum çiçek tohumlarının topraktan fışkırarak gün ışığına merhaba demeleri, beni mutlandırıyor.

Aynaya gülümsememi düşürüyorum. Cd çalara Candan Erçetin' in CD? sini takıp "Ben Özlemedim Kedi Özledi" şarkısını dinleyerek bahaneler bulmak sana ulaşmak için. Kendime, sana güzel bir kahvaltı hazırlamaya koyuluyorum. Çaydanlığa suyu koyup, ocağa yerleştirerek kahvaltılıkları bahçeye taşıyorum. Bugün ve bugünden sonra evimizde bulunduğumuz müddetçe bahçede kahvaltı yapacağım.

Biliyor musun mavişim, baharın ve yazın benden çok çekeceği var. Neler hazırlamadım ki bugün. Tam sultan sofrası. Bahçemde çiçekleri seyredeceğiz; bahçemin tel örgülerini kaplamış sarmaşıkların yapraklarının meydana gelişini, şeftali ağacını. Hemen yanı başımızda istasyon. Biri gelirken biri giden banliyölerin durup kalkmalarını ve banliyöden inen insanların işlerine yetişme telaşlarını. İşe gitmek için bekleyen insan kalabalıklarının birbirleriyle sohbetlerindeki çoğalmalarına ortak olacağız. Kaldırımdan geçen insanları tel örgülerle sınırlanmış bize ait kısımda; lojman komşumuzun köpeği olan tatlı kurt köpeği Şirin? in her geçene havlamasını. Bazı oyun sever yüreklerin Şirin?le oyun oynamalarını seyredeceğiz çoğalarak.

Sultan sofrası dedim ya, kendimi çok şımartıyorum. Bu şımarmayı ve ilgiyi hak ediyorum, çünkü ben sensin. Aynaya baktıkça seni görüyorum, gülümseyen gözlerini, yüreğinin hayata bağlanmasını. Yüreğinin okyanusundan soframa düşen bir damla ile yeşeren dünyamı. Ve şimdi kâinattır evimin içi. En başta papatya, yediveren, gündüzsefası, akşamsefası ve menekşe. Bir çam ağacı, çınar oluyorum. Köklerimle sımsıkı sarılırken toprağın hayatına. Her toprağın zerre yüzeyinde senden efil efil esen rüzgarı hissetmek. Dokunuşlarında tenimdeki ateşin çoğalması. Okyanusunda albatros, gökyüzünde simurg oluyorum. Sende ayna, aynamda kendimi keşfediyorum. En insancıl yanlarım kabarıyor, çocuk gözlerinde seviyorum hayatı.

Sultan sofrası dedim mavişim mönüye gelemedim daha ; neler var neler yok ki. Sımsıcak çayımın yanında yüreğim yüreğine katık oluyor. Seni seviyorum Mavi Yüreklim Mavide kal..,


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
27 Aralık 2009 17:16

Paylaşılan mektuplar; Yazar sahibinden izin alınarak buraya konulmuştur.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
27 Aralık 2009 21:35

Can özüm;

Uzak iklimlerden geliyorum. Hayallerim, yüreğimdeki umutlarla seslenişim sana, seslenişim sendeki bana, seslenişim bendeki sanadır. Okyanuslardaki gemicileri bilir misin? Ki onların sayısız günlerden sonra serende bulunan tayfanın "kara göründü" nidalarıyla sevinç heyecanını anımsatan yüreğimle sana geldim. Nasıl o okyanustaki gemicilerin bekleyenleri olup, her gün ufukları gözlemeleri gibi senin de beni gözlediğini ve duyumsadığını bilirim...

O gemicilerin bir an önce bekleyenlere, sevdiklerine ulaşma telaşı, heyecanı ve özlemini gidermek için "iskele sancak" deyip palamarı bağlamaları şambabaya ve karaya adım atışları. İşte bu duygu ile sana seslenişlerimin adımlarını atıyorum. Bilsen seni ne afet özledim.

Mevsim ilk bahar, vakit tan. Bülbülün goncaya yaptığı ezgiyi dinliyorum. Özlemi, hasreti, visali güle dair. Kozasında ipek böceğine ne demeli. Anlatmış mıydım bahçemizi bir bir meleğim? Bir ananın rahmindeki kalbinin atışlarını hissetmesi gibi. Senin için diktiğim çiçeklerimizin, mevsim geçiş sırasından çıkan dondurucu soğuklardan sonra beslediğimiz ve üleştiğimiz aşkımızın, sevgimizin sıcaklığıyla direnip toprağı parçalayarak gün ışığına merhaba demesini. Her gün biraz daha büyümelerini seyretmek. Her biri adeta benim gibi "BEN ÖZGÜRÜM" çığlıklarını duyumsuyorum. Bahar geldi can özüm.

Bahar geldi hayat fışkırıyor pınarlarımdan yüreğimi zorluyor damarlarımdaki kan. Dünyayı sarsacak tek kuvvet buluyor beni ki, o kuvvet aşk yaşamı anlamlı kılan tek şey: Sevgi. Mavi yüreklim sen hayatıma girdiğinden beri hüznü, yeisi sınır dışı ettim ilimden. Bak yıldızlar nasıl da uyum içinde. Sen yaşamın anlamısın.

Geldin işte;

Zaman sıfır. Ne yaptığımı soruyorsan, seni düşünüyorum. Sen ilimi istimlak eden bilinmezim. Senden arta kalan vakitlerde, ki yine senle can dostlara , işe ve eve gidiyorum. Dilimde zikri mavi. Dile illa ki mavi düşürüyorum. Huzuru bulduğum yerler; bahçemiz, can dostlar tabiî ki masmavi yüreğin bilinmezliğimdeki hayalin. Can dostlara seni anlatırken mavi yüreklim bahçemizden bahsediyorum. Hayat dolu bahçemizden, renk renk çiçeklerden. Can dostlarla hal dilinden konuşuyoruz. Yürekleriyle dokunmuyorlar mı yüreğime, daha bir bileniyor direncim. Yürekleriyle senli umudumu arttırıyorlar çığlığımda "BEN ÖZGÜRÜM".

"Ben Özgürüm" senli hayallerimle oturmuş bahçemi seyrediyorum.Gündüz sefası, akşam sefası, papatyalar; o papatyalar ki zarafet saflık ve masumiyet düşürürken yüreğe, iki erguvan ağacına takılıyor gözlerim. Sahi sana erguvan ağacından bahsetmedim değil mi canım? Sebil Ustamla beraber yaşadığımız bahçemizdeki o iki erguvan ağacının macerasını bilsen!..

Erguvan ağacının hikayesini bilir misin hayatım? Erguvan ağacı "Filistin yöresi menşeli bir ağaç, daha sonra İstanbul?a gelmiş ve İstanbul un sembolü olmuş. Bundan yıllar yıllar önce zamanın birinde zalimler iyiliği, doğruluğu, sevgiyi, aşkı ve zamanın hak dinini tebliğ eden Hz. İsa (a.s) zulüm ederek çarmığa germişler. İşte o çarmığın malzemelerini erguvan ağacından imal etmişler. Daha önce beyaz çiçekler açan erguvan ağacı; utanmış, sıkılmış ve boynu bükülmüş şekilde beyazlığını yitirmiş, çiçekleri pembeye dönüşmüş. O günden bugüne pembe açar, pembe çiçekleriyle mis gibi kokusuyla biz insanları günümüzde pembe hayallere, pembe umutlara bırakır olmuş.

Canım benim, yüreğimdeki kor ateşim, yaşama egemen olan sevdan. Sözleri; Kimi zaman fısıltı ama kesintisiz, aşk, sevgi, hayal, umut düşürürken. Dünden bugüne bugünden yarına tıpkı gökkuşağı gibi. Ahh ab-ı hayatım. Seni dinlemek, seni istemek. Akıl göğe bakar. Yüreğim takılır Zühal yıldızına balıkçı oltalarına düşerken yıldızlar , seni bilmek seni görmek seni yaşamak hani var ya işte.., varla yok arasında . Hayat muammadır. Her an her şey olabilir. Asıl olan sevgi çiçekleriyle, gülümsemelerle, huzurla örebilmektir günleri. Ancak o zaman yaşadım diyebilir insan.

Mavi Yüreklim, seni anlatıyorum can dostlara, rüzgara, yağan yağmura, güneşe. Seni anlatıyorum sesime değen seslere, gördüğüm her çiçeğe. Parmaklarımla dokunuyorum mavinin derinliklerine, vurgunluğum oluyorsun.

Mavilim, bahçemize sebzeler de diktim. Domates, biber, patlıcan şarkı misali. Ne düşünüp ne hayal ediyorum. Visalim olmuşsun; geceleri seni koynuma alıp da uyutuyorum. Seher vakti kalkıyoruz, güneşi doğurmadık ki üstümüze. Pencereyi açıp Ey hayat, Merhaba! seslenişleri. Söz sana güzelim hayat paylaşımdır. Bahçemizdeki masaya; koparttığım domatesleri salatalıkları biberleri tek tek hazırlayıp yerleştiriyorum. Peyniri, zeytini, reçeli, balı, yumurtayı, tereyağını. Çocukluğumuz düşerken aklımıza ben yumurtayı pişiriyorum. Hani kimin yumurtası daha sağlam diye tokuşturduğumuz oyunda oynadığımız oyunu anımsayıp, çocuk yüreklerimizle severken birbirimizi daha da mutlaşıyoruz.

Bardakları, çatalı, tuzu, şekeri hazırlıyorum. Demlenmesi için çayı bıraktıktan sonra usulca sokuluyorum yanına. Dünyanın en harika eserini seyrediyorum, seni bir tanem. Huzur kaplıyor bedenimi tatlı bir tebessümle. En kutsal yerinden buselerimle uyandırıyorum seni. Uyan bir tanem, uyan meleğim. Uyan Mavi Yüreklim.

Uyanıyorsun, senle uyanıyor dünya. Gözlerin ışıl ışıl, tatlı tebessümünle günaydın canım diyorsun. Dudaklarının kıvrımlarında güneş doğuyor. Günaydın Günaydınımm. Ben orman yangınlarına düşüyorum döne döne. Sen kalkıyorsun bahçemize bakan pencereden güne merhaba diyorsun. Gözlerine ilişiyor kahvaltı masası ve sonra gözlerin gözlerime takılıyor. Gülümsemelerimiz gülümsemelerimize, yüreğimiz yüreğimize akıyor. Ve her şey bir damla ile başlıyor ikimizden düşüyoruz dilimizden.

Ey hayat BİZ ÖZGÜRÜZ Seni seviyorum mavi yüreklim, Mavide kal.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
28 Aralık 2009 08:08

Ve diyebilmek

Günaydın Günaydınım; yağmurun yüreciği!

Ve düşürebilmek sesi yağmurun avuçalarına

vew rüzgarın...

Dönüp durur kanitanın içinde..,


""özne""
Kapalı
28 Aralık 2009 19:41

Uyanıyorsun, senle uyanıyor dünya. Gözlerin ışıl ışıl, tatlı tebessümünle günaydın canım diyorsun. Dudaklarının kıvrımlarında güneş doğuyor. Günaydın Günaydınımm. Ben orman yangınlarına düşüyorum döne döne. Sen kalkıyorsun bahçemize bakan pencereden güne merhaba diyorsun. Gözlerine ilişiyor kahvaltı masası ve sonra gözlerin gözlerime takılıyor. Gülümsemelerimiz gülümsemelerimize, yüreğimiz yüreğimize akıyor. Ve her şey bir damla ile başlıyor ikimizden düşüyoruz dilimizden.

Ey hayat BİZ ÖZGÜRÜZ Seni seviyorum mavi yüreklim, Mavide kal.

,

,

,

çok güzel yazılmış mektuplar

ellerine sağlk yazanın ve paylaşanın

oysa

biriktirdiğim cümleleri yazıya dökebilseydim

birsürü

gönderilememeiş mektubum olurdu

yazarken ağlamaktan korktuğum içindir sakladıklarım


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
28 Aralık 2009 22:42

Özgürlüğüm merhaba ;

Yine sana geliyorum. Seni bende özleyerek. Aklımdan bilsen neler geçiyor. Yazıya dökülürken bir kısmı unutuluyor, yeni paylaşımlarda bulunuyorum. Her şeyin anı güzel değil mi yarınından emin olduktan sonra ve yarını hesap etmeden yakalamış olduğun mutluluğu yaşamak. Tekil yalnızlığımda çoğunluğu yaşıyorum. Bu da mavideki yüreğinle iç içe olduğumdan. Bu kısa zamanda bu mektubu beklemiyordun değil mi?

Gökyüzüne bir şiir, bir deneme, bir haykırış bırakır, o efil efil esen rüzgarla beni bulur, sesimin sedası olur diyordun. Orman yangınlarına düşerek geldim. Döne döne yanarak bu yürek örste dövülmekte. Eyy aşk ustası, eyy sevgi ustası, vur vur vur ki anlamlansın ortalık. Vur ki yaşama bir ebem kuşağı düşsün. Ebem kuşağından mavilikler, maviliklerden pembe hayaller. Bugün güneşi karşıladım, dilimde ''Günaydın anneciğim günaydın babacığım, yine sabah oluyor. Uzak diyarlardayım''. Bu türküyü hımm özgür müzik olması lazımdı dilime doladığım bu türkü. Evet çok uzak diyarlardayım. Bir insan kendisinden ne kadar uzağa gidebilir ki. Yine varacağı yer kendisi değil mi? Yine bindiği gemi en son kendi limanına demir atmayacak mı? Ya bu uzak özlemler? Uzaklardaki sen asıl olan yanımda değil misin , ben de senin yanında? Evet, evet sevdiceğim seninle yan yanayız. Şairin dediği gibi şu an trenin iki rayıyız ki, yan yana gelmemizin mümkün olmadığını düşünürken. O iki rayın üstünde taşıdığı lokomotifi katarları düşününce, O lokomotif de bizim yüreğimizin sembolü. Kavuşmamızın an meselesi olduğunu, belki de şu an yola çıkmış olduğunu düşünmek beni ne kadar mutlu ediyor. Tıpkı fidanın özsuyuna kavuşup toprağa sıkıca tutunması ; sıkıca tutunup yarına gülümsemesi gibi. Ne güzel, ne güzel yaşamak, senle var olmak.

Sabah işten çıkınca doğru evime geldim. Gelirken gördüğüm her yüreği gülümseyerek selamladım. Gözlerimin içindeki o ateşle bahçe kapımı açtığında erguvan ağacıyla birlikte çiçeklerim karşıladı beni. Çiçeklerimizdeki sevecenliğin yüreğinden geldiğini bilerek selamlarının en güzelini aldım. Hepsine tek tek merhaba dedim. Sizleri seviyorum, seviyorum, her seslenişimde daha da dirildiler ve renkleri ne kadar netleşti.

Yüreğim dolu dolu canım. Ansızın cep telefonum çaldı. Çiçeklerimle hallaşıp etrafındaki ayrık otları bir bir kopartırken. Muştalı bir haber verir gibi uzun uzadıya. Uzandığımda cep telefonuma ağabeyciğimin ismi belirdi. Sabahın o ilk vakitlerinde merak ve sevgi duygularımla cevapladım. Buyur ağabey ; evde misin diyordu.

-Evet ağabey, hayırdır?

-Misafirliğe geliyorum.

Nasıl anlatabilirim ki yaşadığım o andaki sevinci, davranışları mı? İstanbul'a geldiğimden beri ilk defa ağabeyim misafirliğe geliyor , beni onurlandırıyordu. Şenlendi yüreğim, yüreğimle gökyüzü şenlendi. Sahi sana sabah ki kapalı ve sıkı olduğunu söylememiştim. Çocuktum, elimi ayağımı yüreğimi görsen güleceğinden eminim. Her pazar yaptığım o genel temizliği bir çabuk bitirdim. O hamarat kadınlar olur ya, bugün onları geçtim birer kek alarak. Bu kadar kısa zamanda dünyamı temizlemek , hazırlayıp düzene sokmak. Bahçeyi de hazırlamıştım. Gökyüzü bana eşlik ediyordu. Ağabeylerim gelinceye kadar benimle oyun oynadı. Kah kapandı kah açtı, tam karar vermemişti. Ben de ağabeylerimin geleceğinden hem emin olmak istiyor, hem de heyecanımı yenmek istiyordum. Ne de olsa tek yaşayan bir insanım. Ailemin en küçük ferdi ben olduğum için, ağabeyimin yanına ve evine ziyarete gittiğimde; sen dağınıksındır ne de olsa tek yaşıyorsun oralı olmazsın lafını arada bir söyler, her zaman yaşamıma dikkatli ve düzenli olmam için nasihat ederdi. Biliyorsun düzenli ve toplu bir hayat sürüyorum. Mavi yüreklim sen yüreğime düştüğünden beri. Bütün işlerimde yardımcı oluyorsun.

İstasyondan arkadaşım seslendi. Heyy Raşit! Dostum misafirlerin var. Kapıya nasıl çıktım! Aaa kimi görüyorum. Ağabeyim en küçük oğlu Burak ile beraber, teyze oğlu akranı en iyi anlaştığı İsmet ağabey ile beraber gelmiş.

''Günaydın anneciğim günaydın babacığım yine sabah oluyor.'' artık dilimde ''Tatlı bir huzur almaya geldik...Kalamış?tan Kalamış? tan...'' Huzur ne güzel, ne güzel sevdiklerimizin yanımızda olması. Elleri dolu dolu şenlendirmeye gelmişler. Mangal partisi düzenleyeceğiz beraber, dediler. Neler getirmişler neler. En sevecen halimle neden getirdiniz, buradan alırdık siz misafirim değil misiniz, dedim. Ooo sen küçüksün dediler. İsmail Ağabey en büyüğümüz biliyorsun canım. Hem annem hem babam vefat ettiler. Bugün o dilime dolanan özgür müzik aslında bir özlemin, bir hasretin yüreğe düşmesi. Ki aklımdan düşürmüştüm bu pazarın anneler günü olduğunu. Ondan dolanmış ve ağabeyim yüreğimin sesini duyarak çıkagelmiş. Ah mavi yüreklim..,

Mangalı ve masayı beraber hazırladık. Düşünüyorum da çocukluğumu, her şeye koşturulan ben. Bugün el ele hazırlanan bir sofradayım. Ağabeylerimin getirmiş olduğu tavuk pirzolayı, biberleri, domatesleri, patlıcanları pişiriyorum. Yüreğim kabardı. Güneş artık tamamen bulutların arkasından çıkmış. O kara bulutları rüzgar ilimden çookk uzaklara sürmüş, apaydınlık bir güne bırakmıştı. Yeğenim bahçe ile uğraşıyor harika harika çiçekler, güller amca amca köpekle oynayabilir miyim diyor. Tabi diyorum; adı Şirin seslen Şirin diye sonra çağırıyorum Şirin?i seyrediyorum. Ve tekrar bahçemize geçiyoruz.

Dedim ya yüreğim kabardı diye. Güllere hayran hayran bakarken yeğenim amca ne güzel diyor. Kabaran yüreğim güllere yönelince ellerim o pişmemiş tavuk pirzolalarına uzanıp bir kısmını saklama hissi uyanıyor ki. Daha Raşit mutluluğun başındasın diyor adeta bana. Sofra hazırlanıyor buzdolabından buzlar ve su , rakı masaya konuyor. Yılların özlemi ile derin sohbetlere takılı kalıyoruz ve ağabeylerimin hatıralarına masalsı anlatımlarda bulunurken canım güllerin gülümsediğini fark ediyorum. Gülleri Can'ın ve Sebil ustanın, tabi Can'ın şirin mi şirin kızı Öykü'nün elleri , yüreği , gönlü dermişti senin can suyun. Bu yüzden böyle sıkı tutunup güzel açıyorlar ya. Yeğenimin bahçede dolaşması o kadar hoşuma gidiyor ki ve o candan seslenişleri. Amca amca seni özledim. Sonra kulağıma gelip babasına çaktırmadan -Sınıfı geçince bana bisiklet alır mısın? -Hımm sadece sınıfı geçmene karşılık değil. Cevabı ne olacak diye bekliyorum. Amca; ben senden sınıfı geçip ödül olarak istemiyorum ki, zaten o basit. Ben seni seviyorum. Senden seni sevdiğim için istiyorum. Babamın aldığı bisiklet artık ufak geliyor ve eskidi. Hem söz takdir getireceğim. Ben de tabi diyorum. Hani o yüreğinden gelen derin sesi beni çok uzaklara aslında yanı başıma getiriyor. O bahçeye toplu olarak diktiğim çiçek fidelerine bakıp yeğenime haydi diyorum gel çiçek dikelim. Sırtımı eve verip bahçemin sol tarafına bir kalp resmi çiziyorum ve yeğenime haydi çiçekleri dikmek için çukur kazalım! Görsen ışıl ışıl gözleri masum kuş misali atan yüreğiyle ne güzel ne narin hazırlıyor çiçek çukurlarını. Fideleri yerinden söküp ilk ben dikip tek tek yeğenime diktiriyorum. Beni hissediyor ve duyumsuyorsun. Çocuk yüreğiyle dokunmak. Toprağımıza çiçeklerimize. İşte sevmek ve sevilmek!

Bu anlamlı günde yüreğim kabardı demiştim ya. O mangaldan birazcık aşırma yapmıştım, fazla yemedim.Çünkü misafirim gelecek, hissetmiştim. İşte çıka geldi. Kim dediğini duyumsuyorum. Bil bakalım bil haydi. Yaa Sebil Usta, ustamm. Misafirleri birbirleriyle tanıştırıyorum. Ustam yüreğiyle geliyor. Ne kadar doluyum ustamla. Ustam da Canların selamını getiriyor. Geç kaldım diyor sofraya. Ustam diyorum boğazımdan geçmemişti. Aslında bu mutlu anda yemem lazımdı ki nedense yiyemedim sakladım bir çocuk gibi. Geldin ya işte; daha ne ister insan sevdikleriyle yan yana olduktan sonra. Hele ustamı en çok sevdiğim ağabeyime tanıştırmak. Huzurum ve mutluluğum, yüreğimdeki burukluğu ve hüzzamı aldı götürdü, sürdü uzaklara. Bugünkü anneler gününde en güzelini yaşamak. Babalar nezrinde yüreğimde anneler gününü kutlamak. Evet canım bugün anneler günü ve senin yüreğinde tüm annelerin anneler gününü kutluyorum. Tabi bu tek bir güne özdeşlemez. Her gün sizin gününüz ve sizlerin gününüzün değeri bilinmesi üzerine ellerim uzanıyor papatyalara. Eğilip o ilk açan papatyayı buselerimle öpüyorum. Seni öper gibi senle tüm annelerin yüreklerine dokunuyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Özgürlüğü anlamlandırıyor yaşadıklarım, hayallerim, varlığın. Ağabeyim, yeğenim, ustam ve sen. Sen mavideki sevdam, sen mavi yüreklim. Anlamı kalır mıydı yaşamın he canım söyler misin bana, sen olmasaydın. Bu yüzden demiyor muyum sana OK ATILMAYANIM. Biliyorum meraklanıyorsun ''OK ATILMAYANIM'' diyorum diye. Söz güzelim geldiğin ilk akşamı anlatacağım sana. Bundan diyorum ''BEN ÖZGÜRÜM'' Seni seviyorum Mavide kal.


siyah_karga
Müsteşar Yardımcısı
31 Aralık 2009 00:55

yaşam sürekliliktir...

Toplam 135 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi