MEB'den konuyla ilgili sertifikam olmasına rağmen şu ana kadar sadece eşime direksiyon dersi verdim. Tabii ehliyetini aldıktan sonra. Farklı kişilerden farklı bilgiler almasın diye. Onun da şu anda tek problemi yolda giderken karşısından bir araç gelmesi (özellikle gidiş-geliş yollarda). Halbuki karşıdan gelen aracın geçebileceğinden daha da geniş yer bırakmasına rağmen. Sanırım psikolojik bir durum. Çözümü de bol bol araç kullanarak olur.
Ben de 2000 yılında ehliyet aldım ama 2005 yılından bu yana da trafikte araç kullanıyorum. Ankara'nın şehir içi girmediğim yeri kalmamıştır. Keza İzmir ve Antalya gibi büyükşehir trafiklerinde de bolca kullandım aracımı. Kesinlikle boş yerde araç kullanmayı öğrenmeye kalkmayın. Trafikte boş yol diye kavram yoktur, olsa, trafik denen kavram olmazdı :) Sakin sokakları tercih edin öncelikle. Sokakta belli noktalar belirleyin kendinize, sanki o noktada kırmızı ışık yanıyormuş da beklemek zorundaymışsınız gibi. Hatta o noktanın bir araçtan az daha gerisinde de durmayı deneyin (sanki ışıkta bekleyen aracın arkasında duracakmışsınız gibi). Böylece trafikteki dur kalk sorununu halledersiniz. Klasik vites kullanıyorsanız şunu unutmayın, ayağınız debriyajda olduğu sürece kesinlikle stop etmez. Ola ki yanlış viteste kalkmaya kalkışırsanız (1 yerine 3 gibi) hemen debriyaja basın (zaten sarsılmaya başlar araç ve motoru zayıfsa muhtemelen kalkmaz da). Sonra bulabilirseniz bir otoyol veya çevre yolu gibi yerlerde aracınızı yüksek hızlarda kullanın. Manevra kabiliyetiniz ve yavaşlamadaki becerinizi burada artırırsınız ama en önemlisi direksiyonla artık bütün haline gelirsiniz. Şehir içine girince de en önemli iki hususu aklınızdan çıkartmayın: Sol ayağınız her an debriyaja basacak şekilde hazır bulunsun (aman üzerinde tutmayın, balatayı yersiniz yoksa) ve 3 saniyede bir sol ve sağ aynalarla dikiz aynasını kontrol edin. Eğer en sağdaysanız sağ ayna çok gerekli olmayabilir ama köprülü kavşak gibi sağdan bağlantı yolu gelen yerlerde veya orta şeritte yol takibinde mutlaka kullanın. Her ne kadar önünüze bakmak önemliyse de arkanızı da kollayın. Kafanız rahat olsun. Yapamayacağım diye bir işe başlamak zaten baştan kaybettirir. Çok hız yapmayın, şehir içinde kimin nerede duracağını/duraklayacağını kestiremezsiniz. Bir de sokaklarda seyrederken kaldırımda oyun oynayan çocuklara dikkat edin (bugün başıma geldi, Allah'tan yavaşladım da önceden rahatça durdum, topu fırladı çocuğun bir anda da).
İzmir'lisiniz galiba başlığı açan arkadaşım. Oranın trafiği bence iyi. En azından Ankara'dan bin kat daha iyi. Millet birbirine yol veriyor en azından :) Yaparsınız merak etmeyin.
MEB'den konuyla ilgili sertifikam olmasına rağmen şu ana kadar sadece eşime direksiyon dersi verdim. Tabii ehliyetini aldıktan sonra. Farklı kişilerden farklı bilgiler almasın diye. Onun da şu anda tek problemi yolda giderken karşısından bir araç gelmesi (özellikle gidiş-geliş yollarda). Halbuki karşıdan gelen aracın geçebileceğinden daha da geniş yer bırakmasına rağmen. Sanırım psikolojik bir durum. Çözümü de bol bol araç kullanarak olur.
Ben de 2000 yılında ehliyet aldım ama 2005 yılından bu yana da trafikte araç kullanıyorum. Ankara'nın şehir içi girmediğim yeri kalmamıştır. Keza İzmir ve Antalya gibi büyükşehir trafiklerinde de bolca kullandım aracımı. Kesinlikle boş yerde araç kullanmayı öğrenmeye kalkmayın. Trafikte boş yol diye kavram yoktur, olsa, trafik denen kavram olmazdı :) Sakin sokakları tercih edin öncelikle. Sokakta belli noktalar belirleyin kendinize, sanki o noktada kırmızı ışık yanıyormuş da beklemek zorundaymışsınız gibi. Hatta o noktanın bir araçtan az daha gerisinde de durmayı deneyin (sanki ışıkta bekleyen aracın arkasında duracakmışsınız gibi). Böylece trafikteki dur kalk sorununu halledersiniz. Klasik vites kullanıyorsanız şunu unutmayın, ayağınız debriyajda olduğu sürece kesinlikle stop etmez. Ola ki yanlış viteste kalkmaya kalkışırsanız (1 yerine 3 gibi) hemen debriyaja basın (zaten sarsılmaya başlar araç ve motoru zayıfsa muhtemelen kalkmaz da). Sonra bulabilirseniz bir otoyol veya çevre yolu gibi yerlerde aracınızı yüksek hızlarda kullanın. Manevra kabiliyetiniz ve yavaşlamadaki becerinizi burada artırırsınız ama en önemlisi direksiyonla artık bütün haline gelirsiniz. Şehir içine girince de en önemli iki hususu aklınızdan çıkartmayın: Sol ayağınız her an debriyaja basacak şekilde hazır bulunsun (aman üzerinde tutmayın, balatayı yersiniz yoksa) ve 3 saniyede bir sol ve sağ aynalarla dikiz aynasını kontrol edin. Eğer en sağdaysanız sağ ayna çok gerekli olmayabilir ama köprülü kavşak gibi sağdan bağlantı yolu gelen yerlerde veya orta şeritte yol takibinde mutlaka kullanın. Her ne kadar önünüze bakmak önemliyse de arkanızı da kollayın. Kafanız rahat olsun. Yapamayacağım diye bir işe başlamak zaten baştan kaybettirir. Çok hız yapmayın, şehir içinde kimin nerede duracağını/duraklayacağını kestiremezsiniz. Bir de sokaklarda seyrederken kaldırımda oyun oynayan çocuklara dikkat edin (bugün başıma geldi, Allah'tan yavaşladım da önceden rahatça durdum, topu fırladı çocuğun bir anda da).
İzmir'lisiniz galiba başlığı açan arkadaşım. Oranın trafiği bence iyi. En azından Ankara'dan bin kat daha iyi. Millet birbirine yol veriyor en azından :) Yaparsınız merak etmeyin.