Editörler : Lanet

EGN-
Daire Başkanı
01 Eylül 2020 12:32

Her insan hayal kurar... Kurduğu hayallerle birlikte güzel bir hayatın özlemini seçer. Kimileri bu özlemi, "evlilik" adı altında kavuşmakla geçiştirirken, kimileri hayal üstüne hayaller kurar, kimileri ise hayal kurmaktan yorulur, umutsuzluğa doğru giden bir yolun yolcusu olur...

Biz, evlilik için hayaller kurarız kurmasına, hatta öyle hayaller kurarız ki:

Kimilerimiz, zenginliğin, rahatlığın, hiç kimseye muhtaç olmayan bir evliliğin içinde buluyorken,

Kimilerimiz, namazında niyazında, beni ve ailesini muhafaza edecek, dinini yaşayan biriyle evlilik yapma hayaliyle yaşıyorken,

Kimilerimiz, kuru ekmekte olsa, evimde sadece mutluluk olsun, para ve mülkte gözüm yok diye temenniler içerisindeyken,

Çoğu evin içerisinde pişmanlıklar ve huzur, pişmanlık yoksa huzur yitirilmiş, sadece evladı için bu hayatı devam ettirildiğini söylenen talihsiz duygular, bazı evlerde her şeyin sıradanlaştığını dile getirip, evi bir iş yeri müessesesi olarak görüp, herkes işini yapmakla günü kurtaran bir hayat yaşadığını dile getiren ve saymakla maalesef bitiremeyeceğimiz, ama kendimizi ve etrafımızdaki insanları kandırdığımız bir hakikat ile karşı karşıya kaldığımızı dile getirmek istiyorum.

Bu başlık altında yazmamın gayesi de, evli ya da henüz evli olmayan arkadaşlara, öncelikle kendi nefsime, sonra siz arkadaşlara bir şey anlatmak istiyorum...

Arkadaşlar,

Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle söylenen bu iki söz ile ya evlenirsin, ya da evleneceğini bilirsin. Bu iki söz, asla küçük ve basit bir söz değildir. Ne demektir biliyor musunuz?

"Evet, şahitler huzurunda, eşim olacak bu kadını ben, Rabbim emretti diye alıyor, Rabbim nasip etti diye mutlu oluyor, Rabbim'in bana bir emaneti olarak görüp sahipleneceğime söz veriyor, eş olarak alıyor ve kabul ediyorum." demektir bu.

Hatta,

"Evet, yakından uzaktan gelen ve bu evliliğimize şahitlik yapan sizlerin huzurunda ben, annelerimiz Rasulullah'a nasıl eş olma gayreti içinde olduysalar, ben de bu gayret içerisinde olup, beyimi, eşimi, Rasulullah'ın bir sünneti olarak yaşayıp muhafaza edeceğime, dinim üzere yaşayacağıma, Rabbimin rızasını, eşimle beraber gayret edip kazanma çabası içinde olacağıma, siz şahitler huzurunda bu beyi eş olarak aldım ve kabul ettim." demektir bu...

Eğer biz,

Ayet ve hadisler ışığında evliliğe bakarsak, o zaman evlilik bizim gözümüzde ve gönlümüzde bir dağ misali değil, bir nasip ve lütüf ikramı olarak karşımıza çıkacağına inancımız tam olur.

Yaş, konum, aile etkisi veya çevre etkenlerinden ziyade, bir de ayet ve hadis ışığında evlerinizi, veyahut evlilik hayallerinizi bu şekilde önünüze ışık tutmayı deneyin derim... Hem ne kaybedersiniz ki? Belkide ummadık yerden nasipler bile kapılarını ardına kadar açar.


EGN-
Daire Başkanı
02 Eylül 2020 08:12

Evliliği isteyenler ve evlilik hayali kuranlar, hep gözlerinde o mutluluğu görür... O mutluluğun hayaliyle bir hayat kurmak isteyenler ise, hatta hayal kuranların çoğu hep hayal kırıklığı yaşar...

Düşündün mü, ya da hiç düşünüp kendi kendinize sordunuz mu bilmem, bilemem. Ama,

Nedir evlilikte insanı hüzünlü hissettiren?

Neydi ki, yıllar boyunca aynı yastığa baş koyan ama içim içim nefret besleyen bir ruh haline büründüren?

İlk zamanların mutluluğunun yerine, kara bulut misali kaplayan hüznün sebebi neydi sahi?

Neydi bizi bu hale getiren? Bu şekilde bir insan olmadığımızı bildiğimiz halde, insanlıktan çıktığımızı söyleyecek kadar bizi kindar yapanın adı neydi?..

Bakın kardeşler!

Dinleyin yüreğinde kırıklık hissedenler...

Gönül kulağınızla bir kulak verin gönüldaşlar...

Dünya, meşakkatlik diyarı değil midir? Dünyada var olan insan, sıkıntıya, meşakkate, zorluğa, darlığa göğüs gelmek için yaratılmamış mıdır? Bu zorlukların karşısında insana "sabrı" tavsiye eden bir Yaratıcı, sabrederek başarıya koşanların varacağı yer, "ebedi mutluluk olan cennet yurdu"nun vaadini vermemiş midir?

Öyle ki,

Evlilik, meşakkattir...

Eşe sabretmek, Allah'a sığınma duygusunu pekiştirir...

Evlat büyütmek, sabır gerektirir...

Çalışmak, Allah'ın helal yoldan kazanma isteğine cevap vermek için, büyük bir özveri ister...

Anne ve babaya itaat etmek, merhamet duygusuna sahip olmakla gerçekleşir...

Kolu komşuya el uzatmak, derdiyle dertlenmek, iman hamurunu güzel bir kıvama getirmekle mümkündür.

Her şey mümkündür mümkün olmasına ama, ah bir yaşayabilsek inandığımız inançla...

İnanç diyorum inanç... Çünkü insan, inanarak başarıya ulaşır, inandığı kadar gayret eder, çabalar ve inancı kadar sever, sevilir, sevgiye muhatap olur...

Şu an gözümün önüne bir hatıra geldi... Rasulullah'tan işittiğim, kitabımızdan okuduğum bir hatıra...

Hani üç arkadaş bir mağara da kalmıştı da, dinlenmek için sığındıkları mağaranın girişine büyük bir kaya yuvarlanmış, uyandıklarında bu duruma şaşırmış, kendi aralarında konuşmuş, gelin bu zamana kadar yaptığımız iyiliklerin muhasebesini yapalım da, Allah Teala'ya bu iyiliğimizden dolayı dua edelim, Rabbimiz belki bize bir açık kapı gösterir demişlerdi...

Elbette o hatırayı uzun uzun anlatacak değilim ama, o üç arkadaşın arasında şu insanın inancına ayrı bir şekilde değinmek istiyorum... Mağara da kalan üç kişiden biri olan bu arkadaşa sıra gelince, dizlerini çöker, Rabbiyle şöyle konuşur inana inana...

Ve dedi ki:

"Ya Rabbim, her şeyi gören ve bilen Sensin. Bir gün ben işimden geç çıktım, eve geldim... Eve geldiğimde baktım ki, evin bütün ışıkları kapalı, herkes yatmış... Ahıra gittim, biraz süt aldım, annem ve babam, eşim ve çocuklarım hepsi uyumuş... Ben sütü aldım, annemin ve babamın yanı başında onların uyanmasını, uyandıklarında onlara hizmet etmeyi bekledim. Onlar uyandığında gün açmıştı ve ben, ahırdan aldığım sütü, çocuklarımdan önce, eşim ve kendimden önce anne ve babama tercih ettim ve bunu, sırf Senin rızanı kazanmak için yaptım. Ya Rabbim, eğer bu yaptığımda samimiysem, ve Senin rızanı kazanmışsam, çıkmamıza mani olan şu kayayı kaldır... "

diye dua ettiğinde, bir de baktılar ki, kaya yerinden oynamış ama yine de mağaradan çıkılacak gibi değildi. Diğer arkadaşları da, kendi yaptıkları iyilikleri dile getirdiklerinde, kaya her birinde biraz daha yerinden oynar ve mağarayı kapatan o kaya, artık önlerinde engel olmayacak bir duruma gelir...

Neden peki?

Çünkü, inanarak yaşadıkları için... İnançlarının gereği hayatlarına o şekilde yön verme gayreti içerisinde oldukları için...

Bu hatırayla anlatmak istediğim hakikatin özü şudur:

Yaşayarak değil, inanarak yaşayın. İnanan insanın sevgisi de, bağlılığı da, teslimiyeti de, ahlakı da, hoşgörüsü de, iyiliği de, sitemi de, alınganlığında da samimiyet vardır. Eksikte olsa, zaman zaman şaşırtsa da, vicdana ve merhamete sahip olduğu bir gerçektir.


mebsem
Yasaklı
09 Kasım 2020 17:29

sıfır sıfır sıfır istek yalnızlık gayet güzel


manisali_87
Aday Memur
12 Kasım 2020 15:30

Yalnızlıkta biryere kadar aileyle yaşamak belli bir süre sonra zorlaşıyor onlarında yalnız kalması lazım önemli olan evlenmek değil evlilik sonrasını yürütmek kimse kimseye artık en ufak konularda bile tahammül etmiyor ve hemen evlilikleri bitiryorlar bu gidişat nereye varacak Allah herkesi hayırlı sabırlı anlayışlı insanlarla karşılaştırsın

mustafapoliss
Aday Memur
07 Aralık 2020 08:35

Kesinlikle katılıyorum

suskun kalp
Şube Müdürü
02 Ocak 2021 01:34

Ozel hayatta Yalnızlığa alışınca evliliğe heves kalmıyor galiba

longnose
Kapalı
05 Nisan 2021 20:09

Aynen öyle bence evlilik yapıp sonra ayrilacaginiza yanlız kalıp en doğru kişiyle evlenin yoksa daha sonra hayatınıza kimse yi almak istemezsiniz ve sadeve ve sadece bakacak ikinci bir boğaz olarak geliyor şunu sakın unutmayın bu hayatta bir kere aşık olma sevme hakkınız var ve bir daha böyle bir şansınız yok .çünkü yanlış kişiyi severseniz sonunda o değil siz hüsrana uğruyorsunuz daha sonra o gidip başkasını seviyor ama siz sevemiyorsunuz
suskun kalp, 3 yıl önce
Ozel hayatta Yalnızlığa alışınca evliliğe heves kalmıyor galiba

candela
Yasaklı
19 Haziran 2021 23:41

Evlilik kaderdir


narodnick
Kapalı
20 Haziran 2021 04:38

Yanlış tanımlama...

Evlilik kederdir...

candela, 3 yıl önce

Evlilik kaderdir


Tolgi07
Yasaklı
20 Haziran 2021 13:03

aşkın yalanı olmaz...


venüsten
Aday Memur
20 Haziran 2021 13:30

Şu zamanda kaç tane evlenmek isteyen doğru düzgün insan kaldı ki? Çoğu insan bekar kafasında ve çevrenin baskısıyla evleniyor. Sonrası pişmanlık... Aşık olup da evlenen çok az insan var. Modern çağın getirisi olarak duyguların yerini maddeler doldurdu. İnsanın ruhunda açılan boşluğu ise günümüz dünyasında hiçbir şey dolduramıyor. Soyun devamı, ailenin kutsallığı ve sevmek sevilmek kimsenin umrunda değil. Herkes kendini düşünür olmuş, kalpler katılaşmış ya vitrindeki manken ya da vitrine bakan robot gibi birbirinin benzeri insancıklar çoğalmış. İnsan kendine bile fazla gelir olmuş...


soydant
Aday Memur
20 Haziran 2021 14:21

Tespitleriniz çok doğru ancak sorun tabanda yatıyor geriye bakın şunu göreceksiniz eskiden evlilik neden kıymetliydi çünkü hemen herkes ilk konuştuğu ya da görüştürüldüğü insan ile evlenirdi genelde de onu severdi ve ilk aşkı ilk sevdiği ilk sevgilisi olurdu ancak 80ler kuşağı ile birlikte ne oldu her iki cins de ötekine daha kolay ulaştı sevdi sevildi bunlar yaşandıkça beklentiler görgüler arttı. Bulduğu ile yetinme Mutlu olma şükretme azaldı. Üzerine tensel temaslar arttı utanma arlanma azaldı. Sonuç kimse mutlu olmaz yetişemez oldu. Bugünlere gelindi. Televizyonlar insanlara sadece yeme içme aldatma sevişmeyi empoze etti. Eskiden ayıp görülen utanma konusu olan herşey normalleşti. İnsanlar duygusal ve cinsel ihtiyaçlarını evlilik olmaksızın ecnebi topluluklarda olduğu gibi sadece fiziksel bir ihtiyaç olarak gördü ve onu giderdi. Sonuç evliliğe çocuk dışındaki hiçbir sebeple gerek kalmadı. Şurada 10 sene sonra çocuk içinde evlenmeye ihtiyaç kalmayacak zira pandemi ile ebeveynler dedeler nineler aşılardan dolayı erken ölecekler adet gelenek görenek bitecek kalan azıcık şeyde bitecek... Allah geride kalanların yardımcısı olsun.
venüsten, 3 yıl önce

Şu zamanda kaç tane evlenmek isteyen doğru düzgün insan kaldı ki? Çoğu insan bekar kafasında ve çevrenin baskısıyla evleniyor. Sonrası pişmanlık... Aşık olup da evlenen çok az insan var. Modern çağın getirisi olarak duyguların yerini maddeler doldurdu. İnsanın ruhunda açılan boşluğu ise günümüz dünyasında hiçbir şey dolduramıyor. Soyun devamı, ailenin kutsallığı ve sevmek sevilmek kimsenin umrunda değil. Herkes kendini düşünür olmuş, kalpler katılaşmış ya vitrindeki manken ya da vitrine bakan robot gibi birbirinin benzeri insancıklar çoğalmış. İnsan kendine bile fazla gelir olmuş...


venüsten
Aday Memur
20 Haziran 2021 15:32

Soydant, çok güzel özetlemişsiniz...


hancer_06
Şube Müdürü
20 Haziran 2021 16:12

Konuyu acan arkadas evlendi mi acaba :)

hus1988
Aday Memur
20 Haziran 2021 17:21

Ben de 33 yaşındayım hala evlenmedim evet yaş geçtikçe istek kayboluyor ama insan doğru insanı bulacağından emin olamıyor ki bu iş nasıl olacak bilemiyorum Rabbim herkese tez zamanda gönlüne göre versin

nşe26
Daire Başkanı
20 Haziran 2021 18:33

artık evlilik yaşı erken yaşlarda olmuyor kimse kimseyi çekemıyor herkez kariyer peşine düştü


Onur aras
Aday Memur
20 Haziran 2021 22:12

Bende cizrede gorev almistim. Orada insan evlilik aklindan gecmiyorr taynim ciksada gitsem.dusuncesindeydim.. ama izmit e geldim yine evlenmek istemiyorim
Polisilopi, 6 yıl önce

Tavsiyem olsa ilk önce kendime uygulardım.

21 Haziran 2021 10:18

İçerik, editör tarafından düzenlenmiştir/silinmiştir.

Lütfen Facebook/WhatsApp/Telegram gruplarına ya da başka sitelere yönlendirme yapmayalım. İnternet sitemize reklâm vermek için TIKLAYINIZ.

Keyifli paylaşımlar dileriz.

21 Haziran 2021 10:19

İçerik, editör tarafından düzenlenmiştir/silinmiştir.

Lütfen Facebook/WhatsApp/Telegram gruplarına ya da başka sitelere yönlendirme yapmayalım. İnternet sitemize reklâm vermek için TIKLAYINIZ.

Keyifli paylaşımlar dileriz.


customs_officer
Şube Müdürü
21 Haziran 2021 10:29

23te işe girdim. 24te evlendim. Param olsa işe başladığım hafta evlenirdim.

Toplam 142 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi