Yazılarını ve üslubunu hep takdir ettiğim Haşmet Babaoğlu, bugünkü köşe yazısında, ileride toplum olarak başımızı çok ağrıtacak ve çocukluktan başlayan davranış problemine parmak basıyor. Konu başlığı "üslup". Fakat davranış ve üslubun biriyle ayrılmaz bir bütün olduğu düşündüğümden dolayı yazarın düşüncelerinin konuyla ilintili olduğunu düşünüyorum...
Yazar, gittiği termal bir tesiste onlarca çocuğu bir arada obezlik tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görmekten dolayı hayıflandıktan sonra çocukların obezliğinden yola çıkarak asıl anlatmak istediği konuya geçiyor ve şunları diyor...
*
Esas konuya gelince...
O daha başka ve bana kalırsa, daha da ciddi...
O iki saat içinde şu gerçek bir kez daha kafama dank etti : Bizim çocukların asıl ruhları obezleşiyor!
Yalnız çılgın gibi abur cubur tüketmiyorlar.
Sanki havayı, suyu, mekanı, hazları, arzuları, başka ne varsa hepsini bir anda yutup sindiriyorlar.
Anne babalarıyla, akranlarıyla, yabancı insanlarla ilişkileri de "tüketici" bir ilişki olup çıkmış.
Bacak kadar çocukların egoları öyle şişmiş ki! eyvah! Şımarıklığın, mızıklamanın haddi hesabı yok!
Anne babalarına köle, tesisteki görevlilere ise yaratık muamelesi yapıyorlar.
Bedensel obezite zor da olsa iyileşir, hale yola koyulur.
Fakat şu ruhsal obez çocukların yetişkin hallerini düşünüyorum da, korkuyorum doğrusu!
(Haşmet Babaoğlu-bugünkü köşeyazısından)
*
Bu çocukların büyümüş halini düşününce ben de korktum doğrusu... :)
Yazılarını ve üslubunu hep takdir ettiğim Haşmet Babaoğlu, bugünkü köşe yazısında, ileride toplum olarak başımızı çok ağrıtacak ve çocukluktan başlayan davranış problemine parmak basıyor. Konu başlığı "üslup". Fakat davranış ve üslubun biriyle ayrılmaz bir bütün olduğu düşündüğümden dolayı yazarın düşüncelerinin konuyla ilintili olduğunu düşünüyorum...
Yazar, gittiği termal bir tesiste onlarca çocuğu bir arada obezlik tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu görmekten dolayı hayıflandıktan sonra çocukların obezliğinden yola çıkarak asıl anlatmak istediği konuya geçiyor ve şunları diyor...
*
Esas konuya gelince...
O daha başka ve bana kalırsa, daha da ciddi...
O iki saat içinde şu gerçek bir kez daha kafama dank etti : Bizim çocukların asıl ruhları obezleşiyor!
Yalnız çılgın gibi abur cubur tüketmiyorlar.
Sanki havayı, suyu, mekanı, hazları, arzuları, başka ne varsa hepsini bir anda yutup sindiriyorlar.
Anne babalarıyla, akranlarıyla, yabancı insanlarla ilişkileri de "tüketici" bir ilişki olup çıkmış.
Bacak kadar çocukların egoları öyle şişmiş ki! eyvah! Şımarıklığın, mızıklamanın haddi hesabı yok!
Anne babalarına köle, tesisteki görevlilere ise yaratık muamelesi yapıyorlar.
Bedensel obezite zor da olsa iyileşir, hale yola koyulur.
Fakat şu ruhsal obez çocukların yetişkin hallerini düşünüyorum da, korkuyorum doğrusu!
(Haşmet Babaoğlu-bugünkü köşeyazısından)
*
Bu çocukların büyümüş halini düşününce ben de korktum doğrusu... :)