Söz başı.
Bütün güzellikler bizim etrafımızı sarsın.
Fark ediyorum ki ;kendimi eğitimiş, büyütmüş, geliştirmişim. İnsaniyet noktasında tabii ki.
Ve fark ettim ki hassas davrandığım konular gerçekten öyle saçma sapan ince ayrıntılar değil, gerçekten üzerine düşülmesi gereken noktalar. Bilmiyorum tabii, belki de "insan kendi hatasını bile doğru görebilirmiş," yanılıyorum.
İnsanlar o ladar acımasız, duygusuz ve duyarsız olmuş ki bazen inanılmaz üzülüyorum. Nasıl oldu da bu hale gelebildik diye. İnsanlar birbirine gülümsemiyor artık yoldan geçerken. Gülümsemeye de korkuyorlar altında bir şey aranır diye.
Ben yine her şeyimi eski bildiğim ilk öğrendiğim gibi yapıyor, öyle davranıyorum. İnsanların beni yanlış anlama tehlikesine karşı...
Anladım ki bir insanın niyeti neyse her şeyden bir kılçık bulup yine yanlış anlıyor. Ve ben sürekli anlatmaktan anlaşılmayı beklemekten, bir şeyleri düzeltmeye çalışmaktan inanılmaz yoruldum. İçimdeki hayat enerjimi ve kelebeklerimi öldürüyorlar bunlar.
Ben bildiğim doğruları yapıyorum, yanlış gelen merak edip sorana açıklıyorum. Yanlış anlamak isteyen de sorgulasa bile yine yanlış anlıyor. Hamur meselasi galiba...
Şu an çalıştığım kurumda her gün sayamayacağım kadar çok insanla karşılaşıyor, iletişim kuruyorum. İnsanlar hala çok kaba...
Kibarlık küçüğünden büyüğüne tüm insanlara o kadar çok yakışıyormuş ki... Ama hala nezaketin ne demek olduğunu bilmeyen anlamayan insan da o kadar çok. Ve çocuklarını da öyle yetiştiriyorlar. Ne kadar üzücü.
Aslında şu anki antidinamik dünyada üzülecek ne çok şey varmış.
Herkesin derdi kendine büyüktür her zaman ama biraz kendi dünyamızdan çıkıp dış dünyaya da bakmak fena olmayacak gibi...
.
Tüm bunları kibrimden değil, hissetmiş olduğum üzüntüden dolayı söylüyorum.
Var mı acaba hala üzülebilen insanlar?
.
Sözün sonu.
Tüm bunları konuştuktan sonra hala tutunmaya çalışan bir ben bırakıp gidiyorum.
Sevgiyle kalın.
Söz başı.
Bütün güzellikler bizim etrafımızı sarsın.
Fark ediyorum ki ;kendimi eğitimiş, büyütmüş, geliştirmişim. İnsaniyet noktasında tabii ki.
Ve fark ettim ki hassas davrandığım konular gerçekten öyle saçma sapan ince ayrıntılar değil, gerçekten üzerine düşülmesi gereken noktalar. Bilmiyorum tabii, belki de "insan kendi hatasını bile doğru görebilirmiş," yanılıyorum.
İnsanlar o ladar acımasız, duygusuz ve duyarsız olmuş ki bazen inanılmaz üzülüyorum. Nasıl oldu da bu hale gelebildik diye. İnsanlar birbirine gülümsemiyor artık yoldan geçerken. Gülümsemeye de korkuyorlar altında bir şey aranır diye.
Ben yine her şeyimi eski bildiğim ilk öğrendiğim gibi yapıyor, öyle davranıyorum. İnsanların beni yanlış anlama tehlikesine karşı...
Anladım ki bir insanın niyeti neyse her şeyden bir kılçık bulup yine yanlış anlıyor. Ve ben sürekli anlatmaktan anlaşılmayı beklemekten, bir şeyleri düzeltmeye çalışmaktan inanılmaz yoruldum. İçimdeki hayat enerjimi ve kelebeklerimi öldürüyorlar bunlar.
Ben bildiğim doğruları yapıyorum, yanlış gelen merak edip sorana açıklıyorum. Yanlış anlamak isteyen de sorgulasa bile yine yanlış anlıyor. Hamur meselasi galiba...
Şu an çalıştığım kurumda her gün sayamayacağım kadar çok insanla karşılaşıyor, iletişim kuruyorum. İnsanlar hala çok kaba...
Kibarlık küçüğünden büyüğüne tüm insanlara o kadar çok yakışıyormuş ki... Ama hala nezaketin ne demek olduğunu bilmeyen anlamayan insan da o kadar çok. Ve çocuklarını da öyle yetiştiriyorlar. Ne kadar üzücü.
Aslında şu anki antidinamik dünyada üzülecek ne çok şey varmış.
Herkesin derdi kendine büyüktür her zaman ama biraz kendi dünyamızdan çıkıp dış dünyaya da bakmak fena olmayacak gibi...
.
Tüm bunları kibrimden değil, hissetmiş olduğum üzüntüden dolayı söylüyorum.
Var mı acaba hala üzülebilen insanlar?
.
Sözün sonu.
Tüm bunları konuştuktan sonra hala tutunmaya çalışan bir ben bırakıp gidiyorum.
Sevgiyle kalın.