Editörler : Lanet
09 Mayıs 2009 23:37

Üslubu beyan aynıyla insan

Üslup meselesi

Eskiler,?Üslûb-i beyân aynıyla insandır? derler. Bir insanın insanlığı (kişiliği, karakteri, değeri) konuşmasına ve konuşmasında tercih ettiği üslûba (ifade tarzına) yansır, onu orada görebilirsiniz.

Hayrettin Karaman; ?Bu sebeple insan üslubuna dikkat etmelidir? sözünü ahlaki bakımdan uygun bulmuyorum; doğru olanı, üsluba dikkat ederek kendini gizlemek değil, varsa bozukluğu içten düzeltmeye yönelmek, buna dikkat etmektir,diyor.

Yine bendenizin sık kullandığı bir mesel ?kem söz, yani kötü söz, sahibine aittir? ve kötüler, kendilerini yiyip bitirsin İnşALLAH diyerek ardından duamı da eklerim.

Bir kabın içinde ne varsa, dışına o taşar.

Bir odada ışık varsa, dışarıya ışık yansır.

Bir odada güzel koku varsa,güzel ve mis gibi bir koku yayılır.

Bir odada pis bir koku varsa,dışarıya o çirkin koku yayılır.

Gelelim insana... Bir insanın içinde nur, huzur, güzellikler, iyilikler varsa, etrafına nur,huzur, güzellik ve iyilik saçar ve bu kişinin elinden,dilinden bilerek ve isteyerek bir çirkinlik sadır olmaz.

Öbür tarafta, bir insanın içi pislik ve çirkinlik doluysa,

içi zifiri karanlık hâlde ve kafasındaki fikirler kötülüğe

müsaitse, bu kişiden de herkes devamlı surette çirkinlik,

bela, ahlaksızlık, pislik ve kötülük görür.

Peki hiç mi tenkit etmeyeceğiz,kimseye ses çıkarmayacağız?Yahut kime ne kadar itiraz ve tenkitte bulunacağız?

İşte burada olayın bir başka boyutu giriyor devreye;nedir o?

İnsanı dosttan gelen mi, yabancıdan gelen mi daha fazla etkiler, incitir?!

Yıkmaya, bitirmeye değil de düzeltmeye yönelik bir tenkidin üslubu farkı olmalı değil midir?


iştiyak
Genel Müdür
14 Mayıs 2009 19:40

Bir edebiyat öğretmenimizden üslup üzerine...

Edebî eserlerin vaz geçilmez özelliklerinden birisi de üslûplarıdır. Üslûp, yazarın eserine vurduğu gizli damgadır. Yazarın kişiliği, kültürel varlığı, hayatı algılayış ve yorumlayışı üslûbuyla eserine yansır. Yani, herkes kendi ateşini taşır cehennemine. Yahut, cennetteki köşkünü kendisi inşâ eder. Yazı da biraz öyledir. Üslûp, iyi bir yazının bel kemiğidir. Belki yazarını, metinler deryasında, taşıdığı gizli damga ile belirli kılacak tek unsurdur üslûp.

Hal böyle olunca, ben yazarın üslûbunu önemserim. ?Le style I?lomme me?me.? diyor, Buffon.... Ziya Paşa, özdeyişleri ve atasözlerini şiirleştirmekteki eşsiz başarısını konuşturarak şöyle çevirmiş bu sözü: ? Üslûb-u beyan, aynıyla insan..? dır. ?beyan, insan ? sözlerini kafiyeleyerek üstelik.


karakocali
Kapalı
14 Mayıs 2009 19:49

:))

kesinlikle diyorum

"Üslûb-u beyan, aynıyla insan" dır

dervişin fikri ne ise zikri odur


iştiyak
Genel Müdür
15 Mayıs 2009 19:17

Dervişin fikri örneği pek bi uymuş sn karakoçali:)

Üslubu beyan denilince öncelikli olarak konuşmalardan, konuşmalarımızdan başlamalı.Genelde adab-ı muaşeret(görgü kuralları) kitaplarında bu uzun uzadıya anlatılmıştır.Bunları anlatacak değiliz burda ama şöyle bir bakalım nasıl konuşuyoruz:

O daha bebek, küçücük bir çocuk bir şey anlamaz diyerek veya zaten o duymaz yaşlı/işitme özürlü diyerek ve onları yok sayarak mı konuşmak. Ya da bir mecliste iki kişi diğerlerinden bir şey gizlercesine mi konuşmak? ?Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar??(Zuhruf Suresi, 80).? Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.(Mülk Suresi,13)

Ya da peygamberimizin tavsiyesinden haberimiz yok mu? ? Üç kişi bir arada bulunurlarken bunlardan ikisi -üçüncüyü incitmemek için- ondan ayrı gizli konuşmasın! (Üçüncü kişi izin vermişse başka) . Haberimiz var da uygulayamıyor muyuz, yoksa işimize mi gelmiyor. Bizi buna dürtükleyen o içimizdeki duygu ne?

Musa Aydoğdu


kanguruolduren
Kapalı
15 Mayıs 2009 20:56

ewet ben ce de


mimesis2
Kapalı
18 Mayıs 2009 16:55

"Üslub-ı beyan ayniyle insandır" sözü daha çok edebiyatta (sanatta)geçerli sanırım. Neyin anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığını vurgulayan bir söz.

Bir sanatçıyı diğer sanatçılardan farklı kılan, bir anlamda onun sanatkâr kimliği olan, eserini yazış, yapış, oluşturuş tarzı, üslup.

Fakat bu tarzı bir çırpıda oluşturmak, kendine özgü bir üslup yaratmak pek de kolay olmasa gerek. Taklitle başlayıp özgünlüğe varan, bazen uzunca süren bir süreçtir diye düşünüyorum.

Bazen de bir devrin, bir bölgenin, bir medeniyet veya kültürün üslubundan da bahsediliyor ki, bunda bence özgünlükten daha çok, etkilenme söz konusu.

*

Günlük hayatta, insanlar arasındaki ilişkilerde üslup, aynıyla insanı verebilir mi?

İnsan yavaş ya da hızlı, sürekli değişen bir varlık. Bu değişime paralel olarak üslubunun da değişmesi lazım ki, bu noktada üslup, "aynıyla insanı" büyük ölçüde ortaya koyuyor.

Diğer taraftan, insanlar hakkında izlenimlerimizde oldukça etkili olan kullanılan kelimeler, kurulan cümleler, tonlama, mimik vb. üsluba dair unsurların onların karakteriyle ilgili değil, aldıkları eğitimle (sadece okul eğitimi değil elbet) ilgili olduklarını, onun bir sonucu olduklarını unutmamak gerekir kanımca. Mesela, bazı kelimelerin onları kullananların ideolojisini aynen yansıtmasının, o kişilerin karakteriyle ilgili bir özellik değil, içinde bulundukları ve etkilendikleri koşullardan kaynaklanan bir tercih yahut yöneliş olduğunu görmemiz lazımdır.


historianlady.
Kapalı
27 Mayıs 2009 17:04

İster edebi açıdan isterseniz toplumsal iletişim kurmak açısından bakınız "üslup" her zaman her yerde önemlidir.

Kralın birisi rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü görmüş. Rüyasının etkisiyle uyanır uyanmaz, şehrinin en meşhur iki rüya yorumcusunu çağırtmış. Rüyasını yorumlamalarını istemiş.

İlk yorumcu, ?Efendim, maalesef rüyanız hiçte hayra alamet değil. Tüm akraba ve sevdiklerinizi kaybedeceksiniz. Hepsinin ölümünü göreceksiniz? der.

Kral bu yorum karşısında deliye döner. Adamın kellesini vurdurur.

İkinci yorumcu, ?Efendim, rüyanızda dişlerinizin döküldüğünü görmeniz ömrünüz çok uzun olacağına delalet eder. Hem de o kadar uzun ömürlü olacaksınız ki, çevrenizde hiç kimsenin yaşamadığı kadar uzun yaşayacaksınız? diye yorumlar kralın rüyasını.

Bu yorumu duyan kral, adamı bir kese altınla ödüllendirir.

* * * * * * *

?Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir!? cümlesiyle özetlenebilecek ?üslup? kuralları, sadece sosyal hayattaki ilişkilerimizde önemli değildir. İş hayatında, arkadaş çevresinde, komşuluk ilişkilerinde olduğu kadar, aile içi ilişkilerde de aynı öneme sahiptir.

?İletişim sanatı? denilince, bizim aklımıza gelen tek şey, iş hayatında iletişim kurallarıdır. Adına ister insan ilişkileri densin, ister iletişim, isterseniz beşeri münasebetler deyin. Asıl amaç, insanın insanla iletişim kurarken, doğru üslupla konuşmasıdır.

Bir anne düşünün, komşularıyla konuşurken çok kibar bir üslup kullanırken, evladıyla konuşurken hiçbir üslup kuralına dikkat etmiyor. Komşudan rica ile bir şey isteyen anne, evladından emir ile istekte bulunmamalı. Bu anne art niyetli değildir elbette. Ancak iyi niyetle de olsa, anne evlatlarıyla olan ilişkisini zedeliyor.

İnsan ilişkilerinde değişmez kural, ?kalbine girmediğiniz insanın beynine giremezsiniz? kuralıdır-ki ben buna can-ı gönülden inanırım. İnsanı kafasına vurarak değil, kalbine dokunarak yönetirsiniz.

?Evladıyla konuşan anne babalarda, üslup kurallarına uymak zorunda mı?? diye soracak olursanız, hiç tereddüt etmeden ?evet!? derim. Komşuya gösterilen saygıyı, evladınıza da göstermek zorundasınız. Mahallenin bakkalıyla konuşurken uyduğunuz nezaket kurallarına, evladınızla konuşurken de uymak zorundasınız.

Korkuyla oluşturulan saygı, güçler dengeli olunca yıkılır. Sevgiyle oluşturulan saygı ömür boyu devam eder.


iştiyak
Genel Müdür
05 Haziran 2009 19:40

Değişik ve değerli bakış açılarıyla teşekkür ederim sn mimesis ve sn historianlady.

Edebi eserlerdeki üslup için;

Pascal: «İnsan tabiî üslûbu gördüğü vakit hem şaşırır, hem memnun olur; çünkü bir yazar göreceğim diye beklerken, karşısında bir insan bulmuş olur.» der.

Chesterfield'e göre : «Üslûp; düşüncelerin elbisesidir.» sözleri de konumuza katkı sağlaması açısından kayda değerdir.


zolotoya33
Kapalı
07 Haziran 2009 23:27

üslup derken sadece edebi durum gözetilmemiş onu anladım.

Ve ,ama, gerçekten uslubu beyan ayniyle insan,insanlar hazımsız,toplum içinde,belli mevkilerde,statülerde olan,ve saygı duyulan kişiler,sözkonusu uslup olunca,değişiveriyorlar....

Böbürlenme padişahım,senden büyük Allah var..

Bu sözün manasını anlayamamış olmaları,gerçekten,çok acı,heleki sevilen insanlar olmalarına rağmen,yüzüne tüküren insanı,öldürmekten vazgeçen,Hz.Ali gibi olmak için,daha ne kadar zaman geçecek,ne zaman pazarda ciğer satmayı,nefsimizden hafifi göreceğiz,ne zaman gerçekten durup düşünüp,doğrusu budur,özür dilerim diyeceğiz....


iştiyak
Genel Müdür
18 Haziran 2009 11:49

"Böbürlenme padişahım senden büyük Allah var." denilir ki, sanıldığının aksine halk değil, saray çevresinden seçilen bir kişi, özel bir toplanma anında padişahın yüzüne bunu söylermiş eski devirde; bir tür gelenekleşmiş bir anımsatma. Kişinin elinde olan gücün ve erkin ve hatta şanın şöhretin sihrine kendi kaptırıp kendini büyük görmesini ve herkesten üstün kabul etmesinin önüne geçmek için bir anımsatma sözü.Hemen konumuzla bağlantısını kuralım; kibirde insanın üslubunu etkileyen unsurlardandır. Hatırlattığınız için teşekkürler sn zolotoya33.


iştiyak
Genel Müdür
08 Temmuz 2009 20:26

Biz bir hatamızı telafi yoluna gidelim,üslup tam olarak nasıl tanımlanmaktadır kaynaklarda diyerek buraya aktaralım;

Mesela Vikipedi'de:

Üslûp; sanatçının özel yapış yolu, yazarın duyuş, düşünüş ayrılığı; cümlelerin uzunluğu, kısalığı; kelimeleri seçişi, yazısının âhengindeki ayrılıklardır. Üslûp için; ifade tarzı, usul, yol da denilebilir. Sanat eserlerinde, insanın düşünüşlerine, duygularına, hayallerine, heyecanlarına verdiği biçim Üslûp'tur. Gerçekler karşısında bulunan bir sanatçının gerçekleri kavrayışından ve anlatımından ortaya çıkan üslûp, sanatın da kendisi sayılır. Sanatçı üslûbu derecesinde kişiliğini kazanır. Bir yazarın üslûbu, kullandığı sözcüklere göre isim üslûbu, sıfat üslûbu, fiil üslûbu adını alabilir.


iştiyak
Genel Müdür
08 Eylül 2009 16:31

İnsan, her olayla ve durumla sınanır. Sınavı, başarıyla geçmek, çoğunlukla bilinçli sabır ve irade olgunluğuna bağlı.Ramazan ayı üslubumuzda var ise düzeltilmesi gereken yönler için fırsat. Her mübarek ayı ve günü buna vesile kılabilmemiz ve başarabilmemiz duasıyla...


historianlady.
Kapalı
08 Kasım 2009 16:58

Üslup çok önemli, bu konu üzerine beğendiğim bir beyit:

´Benim, kelâm lisânım, gizli bir il!

Üslûbum, edebe müteşekkil!


iştiyak
Genel Müdür
27 Şubat 2010 17:18

Edebe müteşekkil üslup var ise o zât'ta daha ne olsun:)

Edeb-üslup bağlantısını kurmuşken devam edelim;

Atalarımızın ?Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır? sözü ne tatlı bir sözdür. Oradaki ?tatlı? kelimesi bugün ?edepli? kelimesiyle güncelleştirilebilir. Tatlı dilli ya da edepli konuşmanın da belirli kaideleri mevcuttur. Bunların başında kendine sıra gelmeden konuşmama veya söz verilmeden konuşmama gelir. Hep ben konuşayım anlayışından uzak durulmalıdır. Konuşmaya geçmeden önce dinlemeyi etkilemesine de müsaade etmeden ne diyeceğini belirlemeli, ağızdan geldiği gibi konuşmamalı, sesini iyi tonlamalı ve perdesini ayarlamalıdır. Kelime kullanırken cimri, mana kullanırken ise olabildiğince cömert olunmalı, az kelime ile çok mana ifade etmeye çalışmalı, gereksiz konulara girmemeli ve bu sayede hedeften uzaklaştıracak ifadelerden kaçınmalıdır.

Her kapıdan içeriye nasıl ki bir anahtarla giriliyorsa insanların kilitli gönüllerine de hitap anahtarıyla girmek çoğunlukla mümkün olabilmektedir. Son zamanlarda hakikatten bir yere bırakıp unuttuğumuz güzel hitaplarımız: Beyefendi(ler), hanımefendi(ler), bey(ler), bay(lar), hanım(lar), hanımkızım(lar) vs. Şimdilerde yerini öyle bizden olmayan ve örnek vermek dahi istemediğimiz kelimelere bırakmıştır ki, zaten onlar başlı başına birer iletişim engelleridir ve temizliğe muhtaçtırlar.


iştiyak
Genel Müdür
28 Haziran 2010 19:42

Adı üslup değil ammaaa özü üsluba işaret eden, iz bırakan sözlerden...

Ulemanın yanında dilini koru!

Evliyanın yanında gönlünü koru!

Namazdayken kalbini koru!

Yemekteyken mideni koru!

Başkasının evinde gözünü koru!

Halkın arasında dinini koru!

İki şeyi unutma:

Allah?ı ve ölümü!

İki şeyi unut:

Başkasında yaptığın iyiliği,

Başkasının sana yaptığı kötülüğü...


akarcalı
Müsteşar
04 Ekim 2010 15:12

--- Tünaydın.?

--- Her neredeyseniz ve nerede yaşıyorsanız dünyanın bütün güzellikleri ve mutlulukları her daim sizinle ve sizin gibi iyi düşünenlerin olsun?

+-!


historianlady
Kapalı
10 Ekim 2010 22:27

Üslup efendim illa üslup...

İNŞALLAH

"Adam bir akşam vakti hanımına:

-Yarın yağmur yağarsa evdeyim. Yok eğer yağmazsa tarlaya gidip çift süreceğim demiş.

Hanımı:

-İnşaAllah de bey inşaallah.

Adam:

-Ne inşaallahı hanım, bunun inşaallahı maşaallahı mı var. Zira ortada iki seçenek var, bir üçüncüsü yok ki, dedim ya, yağarsa evdeyim, yağmazsa tarladayım, der.

Hasılı hanımı, sen yinede inşaallah de, bakalım sabah ola hayr ola diye, ne kadar ısrar etsede, adam inadına demez inşaallahı.

Neyse, sabah olur, hava açık ve gayet güzeldir. Bizim ki hazırlanır ve yola çıkar. Derken olan olur.

Şöyleki:

O gece bir suç işlenmiş ve her yerde faili aranıyormuş.Tam o sırada bizimkinin etrafı sarılır ve hiç bir yere gidemezsin derler.Zira çizilen robot resim onunkinin tıpatıp aynısı.Her ne kadar ben masumum bu işte bir karışıklık var dese de kar etmez ve içeri alınır.Sorgu sual derken netice olarak, sabaha kadar adam ecel terleri döker.Yorucu, bir o kadar da meşakkatli geçen bir geceden sonra, gelen bir haberle, gerçek failin yakalandığı ve suçsuz olan bu adamın da derhal serbest bırakılması şeklinde anons yapılır.Ve adam serbest bırakılır.

Adam, başına gelen bunca aksilikten sonra iyice yıkılmış, güç takatı kesilmiş, iki büklüm olmuş bir halde evinin kapısını çalar.

Hanımı:

-Kim O ? diye seslenince,

Adam:

-?Aç kapıyı aç Hanım. İnşaAllah gelen benim.? der.:))

.....

MİRAÇ KESKİN


gamze6
Kapalı
11 Ekim 2010 10:09

neyi söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir, ki işte buna üslup deniyor...

üslup kelimesinin kökü nedir acaba? nereden gelmiş bu kelime? us, akıl demek. uslu; akıllı... usla üslup'un bir ilgisi var mı, bunu düşündüm. edepten bahsedilmiş önceki sayfada... bir alim "kişinin aklı edebi kadar" der... edep, akıl, üslup..... bermuda şeytan üçgeni gibi sırlı göründü bana şimdi:)

değerleri edebiyatçılarımızın düşüncelerini de öğrenmek isteriz...


Gül.nihal
Kapalı
21 Ekim 2010 12:49

Edebiyatçı değilim gâmzenin yazdıklarından çağrışım yaparak; ünlü İngiliz oyuncu John Gielgud, "Üslûp oyuncunun ne türde bir oyunda oynadığının bilincinde olmasıdır ", der.Acaba bizlerde ne konuştuğumuzun farkında olursak üslûba dikkat etmiş mi oluyoruz yani akıllıca hareket ettiğimizde.


historianlady
Kapalı
12 Kasım 2010 23:51

Dile Gül Koymak

Konuşmasından anlaşılır insan,güzel konuşmasından...

Kalpten kalbe yol vardır derler.Bunu biraz daha değiştirerek söylersek:

Dilden kalbe yol vardır

Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar.

Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir. Gönül kayalıklarında paramparça olmuştur mihenkleri. Olur olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.

Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır denmiş, derler. Ne kadar doğru. En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına çevirir güzel bir söz.

Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı

Söz ola ahulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz.

diyor Yunus.

Elbette öyledir. En karamsar anları bile cennet iklimine çevirir, alımlı ve iç açıcı bir söz. Bu sebepten, güzel ve nazik konuşan insanların pek düşmanları olmaz çevrelerinde. Bazen bilmeden açtıkları yaralar olur elbet gönüllerde.Lâkin o yarayı dudaklarından akan bal gibi kelimelerle bir anda iyileştirirler. Asla başka bir zamana bırakmazlar açtıkları yaraları, oluşturdukları çizikleri. Acı konuşan insan böyle mi? Dil yayından karşıdakine fırlattıkları kırıcı söz oku, paramparça eder muhatabın yüreğini. Onlar dönüp bakmazlar bile. Kırdıkları kalbin çırpınışları ve yanaklardan sızan damlaları görmezlikten gelip, dönüp giderler..

Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor:Ey Kâbe seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla! İşte bu derece zor durumda olan bir kırık kalp eğer onarılırsa sen artık Halkın sevgili kullarından olduğuna inanabilirsin. Çünkü bir hadis-i şerifte şöyle diyor, Nebiler Nebisi: Gerçek mümin, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmediği kişidir. .

İşte dost! Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.

Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör. İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak. Tercih senin?


iştiyak
Genel Müdür
24 Aralık 2010 08:05

Başlığa güzellikler katan sn historianlady,sevgili gamze ve sevgili gülnihale teşekkür ederim.

"Şâd olsun gönlü ânın gönlümü şâd eyledi".

Toplam 35 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi