Editörler : supporters.
«456789101112131415»

Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
21 Ekim 2018 21:42

20.09.2018

Elsaya Şiirler (Louis Aragon)

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Zaman sensin

Zaman kadındır İster ki

Hep okşansın diz çökülsün hep

Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına

Bir taranmış

Bir upuzun saç gibi zaman

Soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi

Zaman sensin uyuyan sen şafakta ben uykusuz seni beklerken

Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi

Ah bu söyleyemediğim işkencesi hiç geçmeyen zamanın

Bu durdurulmuş zamanın işkencesi mavi çanaklarda kan gibi

Bu göz susuzluğundan sen yürürken odada

Bense bilirim büyüyü bozmamak gerektiğini

Daha beter seni kaçak

Seni yabancı bilmekten

Aklın ayrı bir yerde gönlün ayrı bir yüzyılda kalmaktan

Tanrım ne ağırdır sözcükler Asıl demek istediğim bu

Hazzın ötesinde sevgim hiçbir zararın erişemeyeceği yerde bugün sevgim

Sen ki benim saat-şakağımda vurursun

Boğulurum soluk alıp vermesen

Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Her söz

Dudağımda bir dilenen zavallı

Acınacak birşey ellerin için kararan birşey bakışının altında

İşte bu yüzdendir sık sık seni seviyorum deyişim

Boynuna takabileceğin bir tümcenin o parlakca kalp kristali

Kaba konuşmamdan gücenme benim Bu konuşma

Ateşte şu tatsız cızırtıyı çıkaran sudur o kadar

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Bilmem ben

Sana benzeyen zamandan söz açmayı

Bilmem senden söz açmayı bilir görünürüm

Tıpkı uzun bir süre garda

El sallayanlar gibi gittikten sonra trenler

Bilekleri sönerken yeni ağırlığından gözyaşlarının

Sana büyük bir sır söyleyeceğim Korkuyorum senden

Korkuyorum yanın sıra gidenden

Pencerelere doğru akşam üzeri

El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden

Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden

Sana büyük bir sır söyleyeceğim

Kapat kapıları

Ölmek daha kolaydır sevmekten

Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam

Sevgilim


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
21 Ekim 2018 21:44

Bir Yastıkta Olacağız Seninle (Louis Aragon)

Pazar da olsa pazartesi de

Aksamda ya da sabah geceyarısı öğle

İster cennette ister cehennemde

Aşk benziyor birbirine

Dün'dü bunu sana söylediğimde

bir yastıkta olacağız seninle..

Evet bu dün'dü bu ise yarın

Yolum olarak bir tek sen varsın

Kalbimi verdim avuçlarında kalsın

Ne güzel yol alıyor seninkisiyle

Ama hepsi ömrü kadar insanın

bir yastıkta olacağız seninle..

Sevgilim varolan olacak yeni

Gökyüzü bir çarşaf üzerimizde

Seni kollarımla kuşattım işte

Ve içim sevdanla pır pır etse de

Dilediğin istediğin sürece

bir yastıkta olacağız seninle.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
22 Ekim 2018 21:51

En Hüzünlü Şiir (Pablo Neruda)

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim

Yazabilirim örneğin; "Gece yıldızla dolu

ve yıldızlar masmavi titreşiyor uzakta"

Şarkı söyleyip esiyor gece rüzgârı.

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim...

Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara

Buna benzer gecelerde sarıldım kollarımla

Defalarca öptüm onu sonsuz göğün altında

Sevdi beni o, ben de onu sevdim bir ara

O koca, masum gözler sevilmez miydi ama?

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim

Onu tutamadığımı, kaybettiğimi düşünmek

Dinlemek uçsuz bucaksız geceyi, onsuz daha tenha kalan

Ve şiir.. çime düşen çiy gibi düşer cana.

Ne çıkar sevdam onu tutamadıysa...

Gece yıldızla dolu ve yanımda değil o...

Hepsi bu...

Şarkı söylüyor uzaklarda biri. Çok uzaklarda...

Ruhum kayboldu onsuzlukta

Gözlerim onu arıyor geri getirirmiş gibi, yüreğim onu.

Ve yanımda değil o...

Aynı gece ağartıyor aynı ağaçları

Bir zamanlardaki biz, artık aynı değiliz

Sevmiyorum artık onu doğrudur, oysa ne çok sevmiştim...

Sesim rüzgârı kollardı kulağına değmek için

Başkasının? Bir başkasının olacak...

Sesi, ışıltılı teni, derin gözleri...

Bir zaman öpüşlerime ait olduğu gibi...

Artık sevmiyorum ya... severim yine belki.

Sevda o denli kısa, nisyan öyle uzun ki...

Çünkü benzer gecelerde sarıldım kollarımla

Kaybolup gider ruhum onsuzlukta.

Bu bana yaşattığı en son acı

Ona yazdığım en son şiir de olsa


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
23 Ekim 2018 23:58

Bence Malumdur (Attila İlhan)

kalbime battığı bir sonbahar günüdür

sen elini bulutların içinde gezdirirsin

bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler

içini kurtlar kemirir

bence malumdur

buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün

senin ateşler içinde olduğun

bence malumdur

ellerin muhakkak çocuk elleridir

hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün

onlar neden daima okul türküleridir

süleymancıktan bahseder

kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden

süleymancıktan

ve karınca yuvalarından bahseder

ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından

gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün

sen ansızın gökyüzünde görünürsün

gözlerinin rengi

bence malumdur

elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün

eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur

sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler

sokakların üstüne bulutlar gelirler

bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir

bir yıldız bir yıldızın ardınca gider

yıldızların kaybolduklari yer

bence malumdur

karanlıkta bir şeyler kopar dağılır

uzaktan yabancı sesler duyulur

sen elini bulutların içinde gezdirirsin

elin hayallerimi dağıtır

bilirsin

sen elini bulutların içinde gezdirirsin


Laos.Krates001
Yasaklı
24 Ekim 2018 00:00

Bu adamın yarasıbuyuk..

Ama egosu da buyk..

Daha cok can cekısır..


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
24 Ekim 2018 00:09

:)

Bir gün görmezsen bir fatiha okursun bana artık.

Laos.Krates001, 5 yıl önce

Bu adamın yarasıbuyuk..

Ama egosu da buyk..

Daha cok can cekısır..


Laos.Krates001
Yasaklı
24 Ekim 2018 00:10

İtin duası kabul olsaaa:/

Metallurgist, 5 yıl önce

:)

Bir gün görmezsen bir fatiha okursun bana artık.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
24 Ekim 2018 00:14

Estağfurullah.

Sen yinede oku. Belli mi olur

Laos.Krates001, 5 yıl önce

İtin duası kabul olsaaa:/


Laos.Krates001
Yasaklı
24 Ekim 2018 00:21

Yazılarını okumuyr m...

Ama

Ölusen

Fatiha okuru m hacıı..

Metallurgist, 5 yıl önce

Estağfurullah.

Sen yinede oku. Belli mi olur


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
24 Ekim 2018 22:49

Akarsuya Bırakılan Mektup (Hasan Hüseyin Korkmazgil)

Ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını

Neden akşam oluyorum tren kalkınca

Kırlangıçlar birdenbire çekip gidince

Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum

Öyle çok acımasız ki, öyle birdenbire ki

Az önceki çiçekler nasıl da diken diken

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç.

O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti

O elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti

Artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz

Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı

Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı

Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı

Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu

Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
25 Ekim 2018 23:01

Acılara Tutunmak (Hasan Hüseyin Korkmazgil)

Acı çekmek özgürlükse

Özgürdük ikimiz de

O, yuvasız çalıkuşu

Bense kafeste kanarya

O, dolaşmış daldan dala

Savurmuş yüreğini

Ben bölmüşüm yüreğimi

Başkaldıran dizelere

Kavuşmak özgürlükse

özgürdük ikimiz de

elleri çığlık çığlık

yanyana iki dünya

ikimiz iki dağdan

iki hırçın su gibi

akıp gelmiştik

buluşmuştuk bir kavşakta

unutmuştuk ayrılığı

yok saymıştık özlemeyi

şarkımıza dalmıştık

mutluluk mavi çocuk

oynardı bahçemizde

aramakmış oysa sevmek

özlemekmiş oysa sevmek

bulup bulup yitirmekmiş

düşsel bir oyuncağı

yalanmış hepsi yalan

sevmek diye bir şey vardı

sevmek diye bir şey yokmuş

Acı çektim günlerce

Acı çektim susarak

Şu kısacık konutlukta

Deprem kargaşasında

Yaşadım bir kaç bin yıl

Acılara tutunarak

Acı çekmek özgürlükse

Özgürüz ikimizde

acılardan artakalan

işte o bakışlarmış

kuğu diye gözlerimde

gün batımı bulutlarmış

yalanmış hepsi yalan

savrulup gitmek varmış

ayrı yörüngelerde...


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
26 Ekim 2018 22:06

Sevgilim, Bir Günün (Cemal Süreya)

Sevgilim, bir günün ortası şimdi

Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,

Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde

Uzat bana uzat ellerini

İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar

İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,

Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

Ben seni düşünüyorum seni

Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi

Kalbim diyorum kalbim

Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi

Aşkı anılar besliyor düşler kadar

Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır

Sevgi eskidikçe sevgi.

Günümüz ekmeğimiz, türkümüz

Çoluğumuz çocuğumuz

Binalar yan yana yükselip gidiyor

Vapurların ağzı köpük içinde

Uzaklarda ne kapılar açılıyor

Tirenin biri bir istasyona varıyor

Ordan çıkıyor biri.

Her şey biliyor her şey

Sen biliyor musun bakalım

Seni nice sevdiğimi?

Üstüne titrrediğimi?

Geldiğimi?

Gittiğimi

Hadi


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
28 Ekim 2018 00:01

27.10.2018

Roman Okudum Seni Düşündüm (Cemal Süreya)

Bende tarçın sende ıhlamur kokusu

Yürürüz başkentin sokaklarında

Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi

Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma

Ayrılık lafları etme sevgilim

Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa

Kolkola yürüyoruz tek tük öpüşüyoruz

Sonra ayrılıyoruz korkuyoruz da

Kimi zaman neden kalabalığın içinde duruyoruz da

Kimi zaman bir köşe arıyoruz en sapa

İşimiz mi yok, şu Akay'a sapalım istersen

İstersen garson girelim ilkyazın gazinosuna

Börekçi! diye bağır istersen şurda

Kısmet çıkar -sanırım- Emek'te oturan kıza

Abiler! Abiler! diye bir şey satayım ben

Mendilim kalmamış kağıt peçete yok mu çantanda?

Üç peseta gibi bir paraya dondurma yemiştim

Madrid'te yemiştim, ve çatılardan kanguru akıyordu

Londra'da

Seversin mi beni, doğru söyle ama? - Sigara?

Ne eflatun etin var, yanarca mı yanarca

İnan Selimiye'nin minareleri gibisin

Her seferinde başka yoldan çıkılır nirvanaya


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Ekim 2018 22:20

28.10.2018

Sen ki Anlarsın (Adnan Yücel)

Kendini bir suyun akışında

Ve suları kendi bakışlarında

Bulabilenler bilir bu türküyü.

Sen ki anlarsın

Bir türkü uğruna

Çileler çekerdin yıllar boyu.

Soluğunda

Yaban menekşelerinin kokusu.

Gözlerinde

Serin pınarların uğultusu.

Dağlar seni yaşardı her gün

Ormanlar sıcak dostluğunu.

Ne zaman çatlasa bir kaya

Bir çığlık düşse sulara

Irmaklar

Adını çizer toprağa.

Değil mi ki

Hep o yangınların adına

Adına belasına

Özlemi duyulunca özgürlüğün

Öfkesini göklere çalan

Bir şimşek gibi dalardın yaşama.

Sen ki anlarsın bu yaşamı

Aşklar şimdi hücrelerde tutsak

Düğünler kelepçeli

Doğumlar

Ve çocuklar zindanlarda.

Bunları nasıl anlatayım sana

Bu türküleri nasıl çağırayım

Bu ninnileri nasıl.

Ölüme

Kapkara bir kaygı değil artık

Bembeyaz

Bir kitap diyoruz koltuğumuzda.

Kitapların göğüslerinde kan

Bu kanı nasıl okuyayım sana.

Şimdi devleşen bir öfkenin

Ve sınırlar ötesi bir özlemin

Bildirisi okunurken her gün

Her saat, her dakika,

Can çekişen

Bir çağı yaşıyoruz dünyada.

Sen ki anlarsın bu yaşamı

Okul yolunda telaşlı bir öğrenci

Bir grev gözcüsü işyerinde

Okunan kitap

Yazılan defter

Yükselen bilinç

Ve eriyen cevher

Şimdi sabahın ala şafağında

Doludizgin

Bir at gibi giriyor sulara


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Ekim 2018 22:22

29.10.2018

Kara Yılan (Sezai Karakoç)

Güneşin yeni doğduğunu sana haber veriyorum

Yağmurun hafifliğini toprağın ağırlığını

Ve bütün varlığımla kara yılan seni çağırıyorum

Seni çağırıyorum parmaklarımdan süt içmeğe

Pamuğun ağırlığını yapan dağın hafifliğini

Sana haber veriyorum yeni doğduğunu güneşin

Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk

Günahlarım kadar ömrüm vardır

Ağarmayan saçımı güneşe tutuyorum

Saçlarımı acının elinde unutuyorum

Parmaklarımdan süt içmeğe çağırıyorum seni

Ben güneyli çocuk arkadaşım ben güneyli çocuk

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın

Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum

Seni süt içmeğe çağırıyorum parmaklarımdan

Kara yılan kara yılan kara yılan kara yılan


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
30 Ekim 2018 22:27

İmkansız Aşk (Ümit Yaşar Oğuzcan)

Falcı kadın yalan söylüyor yalan

Bizi birbirimiz için yaratmış Tanrımız

Nasıl mümkün değilse

Yıldızları toplamak gökyüzünden

Öylesine imkansız bir şey aşkımız

Kurudu gölgesinde oturduğumuz ağaçlar

Bahçelerde sevdiğin çiçekler kalmadı

Sadece hatıralarda ebedi olan

Vazgeçemediğimiz, unutamadığımız

Onlar bile bize yar olmadı

Unut benden kalan ne varsa

Unutmak tesellidir yalnızlığın

Güneşi bir kadeh şarap gibi içip

Delicesine sarhoş olmak

En güzel tarafı imkansızlığın

Ümitlerimiz fırtınalı denizler ortasında

Bir hurda teknedir şimdi

Dalgalar dünden daha zalim

Rüzgar daha hoyrat

Ne bulut var ufuklarda ne gemi

Mevsimler toz pembe değil

Gündüzler gecedir, geceler zindan

Güneşin doğmasını beklemek boşuna

Boşuna artık medet ummak

Taş kalpli zamandan

İnan ki! Kırılmış bir ayna gibi

Paramparça, kırık dökük aşkımız

Çaresizliğin, ümitsizliğin türküsü

Türkülerin en içlisi, en hüzünlüsü

Büyük aşkımız


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
31 Ekim 2018 22:48

Aşkın Bilançosu (Yılmaz Odabaşı)

I

Gidersin; yağmurlarda kırık kalır mızrabım.

Gidersin; ardından dilsiz bir ihanet gider.

Gidersin, her şey gider.

Gidersin, kalbimde bir tabur ayaklanır,

ilgilenmez ordular, hükümetler

Gidersin; işte rezil bir an'dır bu;

yazdıkça silinen sözcükler gibidir hayat.

Gidersin; bir hazin dramdır bu!

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,

içimde bir boşluk sana yandığım kadar/

II

Bugün hasretin kırlarında dolaştım;

senin adınla, aşkın adıyla

savrulup aktım o ırmaklardan.

Irmakları çöllerle, çölleri denizlerle,

denizleri düşlerle buluşturdum,

sustum kaldım sonra günleri savuşturdum

/Ne ses ne nefes ne de bu rüzgâr bağışlar seni;

simsiyah gecelerde budanırken ah ömrüm,

dönüp sırtını giderken kimler karşılar seni? /

III

Sen olmayınca sesin de yoktu, gözlerin de;

bu yüzden odama resmini yaptım,

ve söküp kalbimi yanına astım.

Sensiz kalan yılları da ben buruşturdum.

Kalbim hasretinde asılı kaldı,

yetim kalmış anıları ben tokuşturdum

IV

Daha bu solgun günlerde aşk,

yaşanır

sözde!

Kalp,

yitik bedende;

yağmur değil, sanki efkâr yağıyor kente?

Yağıyor ömrüme, senin yerine!

/Kanmadım aynalara sana kandığım kadar,

içimde bir boşluk sana yandığım kadar/


inş.müh.65
Kapalı
01 Kasım 2018 21:57

Kendi siirlerimizi yazabiliyor muyuz?

Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
01 Kasım 2018 23:19

Etme (Mevlana)

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.

Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?

Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.

Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için..

Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,

Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.

Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.

Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,

Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,

O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.

Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.

Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.


Metallurgist
Başbakan Müsteşarı
02 Kasım 2018 16:10

Ellermizin Büyük Boşluğu (Mevlana İdris)

Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık.

Oyun bitti, zifiri karanlıkta belalar uçuşuyor

Dünyanın yalanları, uçakları ve bombaları arasında solup giden ömrümüzü

Kuşa çeviren yasalardan, yönetmeliklerden, nizamnamelerden sıkıldık

Telefon seslerinden, akıp giden televizyon görüntülerinden, bilgisayar tıkırtılarından, gazete hışırtılarından

Alıp başımızı gitmek istiyoruz

Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz

Sana gelmek

Sana gelmek, orada kalmak istiyoruz

* * *

Çok unuttuk hatırlamak istiyoruz

Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini, kolumuza girilmesini istiyoruz

Yağmurunu ve meleklerini yeniden istiyoruz

Rüzgârın sesini, ırmağın sesini,

Dağların dağ, denizlerin deniz, kadınların kadın, çocukların çocuk

Erkeklerin erkek, ekmeğin ekmek, nanenin nane olduğu bir dünyayı yeniden isterken

Seni istiyoruz aslında Bunu söyleyemiyoruz

* * *

Her yer gece, çok gece

Ve biz meleklerini istiyoruz Rabbim

Çok yenildik yetmez mi

Bir bankanın önünde, bir koltuğun altında, bir ziyafetin ortasında, bir günahın tenhasında

Büyütüp durduk siyahı

* * *

Kuşlar gibi bakarken

Kuşlar gibi vurulan çocuklarla

Çok yenildik yetmez mi

Bir mermiyle değişirken dünyamız

Kulağımızda uluslararası bir kınama

Büyük büyük yokluk yurdunun uğuldayan sorusuyla giriyoruz toprağa

Dünya değişti ama kapı nereye açılacak

Biteni biliyoruz şimdi ne başlayacak

* * *

İşaretler ortadayken çöllere daldık

Kalp verdin korkunç yaralandık

Akıl verdin, iyiliği esir aldık

Ekranda kıtadan kıtaya atılan bir füze

Gazetede karşı kaldırıma geçerken çiğnenen bir adam

Durmadan dönen bir dünyada nerede olunabilirse

Orada bile değiliz ve bilmiyoruz böyle nasıl

Çamur olabilir kan olabilir karanlık olabilir böyle nasıl

Ele geçirir dünyayı gece

Gece gece gece

Her yağmur tanesini bir melek indirirken yeryüzüne

Her yalanı yüz şeytan taşıyor olabilir mi

Bilmiyoruz

Çünkü

Bilincimiz içerken binlerce yılın karmaşık şurubunu

Kameraya bakıp kalabalık şeyler söylemek ve gülümsemekle meşgulüz şu an

Sonra oturup düşüneceğiz bütün bu olanları

* * *

Bu olanlar! Çok şey şüphesiz

Ama vaktimiz kalırsa oturup düşüneceğiz

Yusuf?u düşüneceğiz, Yakub'u, Musa'yı

İsa'yı düşüneceğiz, Nuh'u ve öbürlerini

Ve Efendimizi

Efendimiz

Kuyular kuyular kuyular kazdık

Bir nefes üflemen için yeryüzü bataklığında sazdık

Kestik kendimizi deldik yaktık

Sonra sana değil dünyaya aktık

Dünya ki mescittir, biz ona otel yapmışız

Kalktı ki yenilmişiz değişmişiz azmışız

Bir sızı kalmış içimizde başka bir şey yok

Bu sızıdan yol bulup kapına dayanmışız

Bir çocuk oyuncağını alamamış

Bir kız sevdiğini saramamış

Bir anne yıllardır kolları açık bekliyor oğlunu

Bir adam paramparça bir çift göz için

Birisi ekmek götürememiş evine

Birisi aşk

Birimiz dünyayı kurtaracak

Birimiz yarını

Birimizin aklı tutuşmuş yanıyor

Birimiz bomboş kalbine bakıp birini anıyor

Birimiz ayrılığın ilk günü gibi her akşam kanıyor

Birimiz kıyametin koptuğuna inanıyor

Birimiz çekip gitmiş yeryüzünden ellerini hâlâ açık sanıyor

* * *

Geldik işte bunlar ellerimiz

Açılmış bak, bilirsin ne diye

Ki bilirsin, biz bu ellerle neler işledik

Açtık işte bunlar ellerimiz

Burası dünya

Şu biziz

Bunlar da ellerimiz

Öyle açık, öyle acemi, öyle boş

Öyle mahcup, öyle dalgın, öyle boş

Öyle boş

* * *

Senin değil miyiz hepimiz

Senin değil mi her şey

Alırsın kime ne verirsin kime ne

Ve bu açtığımız eller senin değil mi

Senin değil miyiz hepimiz Rabbim

Bir yıldız bir ağaç bir buğday tanesi kadar

* * *

Bize dokun

Dokunmazsan uçacağız tozlar gibi uzayın derin soğukluğuna

Kahire'den Bombay'a, İstanbul'dan İsfahan'a, Kudüs'ten Paris'e

Sensiz neye baktıksa örgütlü bir yalnızlıktı

Ne yaptıksa sensiz, bir şarkısızlıktı

Hayatın bir durağından öbür durağına

Bir sevgili olmadan yürümek!

Bunu yapamıyoruz

Kundağı çıkarıp kefeni giymeden önce

Adına hayat dediğimiz o büyük sarhoşlukta

Bir ölüm adımıyla geçerken dünyanın bütün içlerinden

Ellerimizi açmış bekliyoruz

Açmış bir çiçeğin değil miyiz senin

Haber göndermedin mi bize

Şahitlerin değil miyiz

Müziğin değilsek bu sesler ne

* * *

Kimsesiziz kime gidelim

Yaralarımız var kime

Sıcak bir şey arıyoruz, kime

Merhamet istiyoruz, kime

Bağışlanmak istiyoruz, kime gidelim

Sorumuz ve cevabımız sen değil misin

Yorgunuz, kaybetmişiz, dalgınız, kırgınız, küsmüşüz

Bu çocuklar birer birer kaybolurken sisler içinde kime gidelim

Çok yürüdük yollar kayboldu yol bulduk sana geldik

Ne getirdin deme bize, senden başka neyimiz varsa o bizim yokumuzdur

Geldik işte bunlar ellerimiz

Bunlar da ellerimizin büyük boşluğu

* * *

Altı yönüm harab, beş duygum harab

On parmağımda on acı Ya Râb

Denize dalan bir desti nasıl tahammül etsin suya

Fırlattın beni dünyaya

Yeniden al kucağına, çağır beni yeniden

Bu saman çöpünü kasırgada bırakma.

* * *

Bağışla bizi diyebilir miyiz bilmiyoruz

Dilimiz varır mı buna

Affet bizi diyebilir miyiz

Bunu deniyoruz şimdi

İçimizin ve dışımızın bütün cehennemlerinin uzağında bir bekleyiş bizimki

Büyük bir kapının önünde bir karınca, vurmuş kapıyı bekliyor

Kapı açılacak, yoksa niye var

Rahmet örtecek günahı

Geride kalacak gazabın adımları

Duyulacak büyük bahçenin o büyük şarkıları

Sunulan şarabı çekinmeden içeceğiz

Görüneceksin durmadan kendimizden geçeceğiz

Görüneceksin her şeyimizle sana göçeceğiz

Değil mi

Değil mi

Değil mi

* * *

Ol dedin olduk senden

Gel dedin geldik sana

Yaptıklarımız için

Yapmadıklarımız için

Elimizi

Dilimizi

Allah'ım

Bağışla bizi

Bağışla bizi

* * *

Başımız yerde

Açtık elimizi sevgilinle birlikte

Bize bak çekip çıkalım uçurumlardan

Bize bak çıkalım dünyanın bütün kulluklarından

Parçansak al bizi bir daha ayırma evinde uyuyalım

Yabancıysak dost ol bize senden ayrılmayalım

Elimiz açık ve ruhumuz secdede durmuş bekliyoruz

Sevdiklerin aşkına sevenlerin aşkına

İnşirah inşirah inşirah

Ayetin değil miyiz senin Yâ Allah

Toplam 1076 mesaj
«456789101112131415»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi