Editörler : Lanet
«272829303132333435363738»

castagna2
Yasaklı
07 Ekim 2007 03:01

delir delir,iyi gelir.


ezel ekinci
Kapalı
07 Ekim 2007 12:01

Dostlar ırmak gibidir

Kiminin suyu az, kiminin çok

Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca

Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

Insanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,

Bulanık bir göl gibi...

Ne kadar ugrassanız görünmez dibi.

Uzaktan görünüsü çekici, aldatıcı

İçine daldıgınızda ne kadar yanıltıcı....

Ne zaman ne gelecegini bilemezsiniz;

Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

Insanlar vardır; derin bır okyanus...

İlk anda ürkütür, korkutur sizi.

Derinliklerinde saklıdır gizi,

Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;

Yanında kendinizi içi bos sanırsınız.

İnsanlar vardır, coskun bir akarsu...

Yaklasmaya gelmez, alır surukler.

Tutunacak yer gostermez beyaz kopukler!

Ne zaman nerede bırakacagı belli olmaz;

Bu tip insanla bir omur dolmaz.

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...

İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.

Yanında olmak baslı basına bır mutluluk.

Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.

Insanlar vardır; çesit çesit, tip tip.

Her biri baska bir karaktere sahip.

Görmeli, incelemeli, dogruyu bulmalı.

Her seyden önemlisi insan, insan olmalı...

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.

Bosa gitmez ne kadar güvenseniz.

Dibini görürsünüz her sey meydanda.

Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.

İçi dısı birdir cekinme ondan.

Her sözü içtendir, her davranısı candan...

CAN YÜCEL


susskunn
Aday Memur
07 Ekim 2007 12:54

DENİZE KAVUŞAN NEHİR

Sen üzerinde nice şafakların söktüğü

Sevgi denizlerime akan büyük nehir

Sen biraz ışık, biraz tılsım, biraz büyü

Sen yıllardır yazıp bitiremediğim şiir

Durmadan bir gül açar ellerinde pembe

Sen nefes alışı en bakir güzelliğin

Gözlerin midir parlayan gökyüzünde

Bir güneş doğarcasına geceleyin

Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel

Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri

En karanlıklarda bile uzanır bir el

Kendiliğinden açar sabaha perdeleri

Sen varsan dallarda kuşlar memnun

Tüm çiçeklerin rengi değişik, kokusu başka

Öylesine gerçek ki var olduğun

Çarpar güzelliğin kıyılarıma dalga dalga

Tutsam ellerini içim ürperir hazdan

Başım döner gözlerin gözlerime değse

Kalan tek hatıradır gülüşün bir yazdan

Yokluğun da odur senin ölmek neyse

Sen bastığın yerde çiçeklerin büyüdüğü

Her zaman en güzel, her yerde eşsiz

Sen yaprak, sen köpük, sen kuş tüyü

Sen sevgi nehirlerimin aktığı büyük deniz

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN


issiz_cahil
Aday Memur
07 Ekim 2007 13:20

Hani gurbette olursun,

Pek fazla kimseyi tanımaz bilmezsin,

Yani hep yalnızsın gurbetin yalancı akşamlarında

Dertlerinle dertlenecek

Sevincinle sevinecek bir dost ararsın yaban ellerde

Bu zordur işte!

Ama bir gün biri çıkar

Aradığın beklediğin sırdaş benim der

Dikilir karşına

Gölgesinde kaybolursun...

H.Taha

diyor. Acaba doğrumu?


çalı_kuşu
Aday Memur
07 Ekim 2007 13:29

hangi gurbette olurya derken burada şair benim gibilere dertlerinle dertlenecek sevincinle sevinecek bir dost derken burada senin gibilere

bu zordur derken bütün insanlığa seslenirde ben o şaire alkış tutarım

şiiri sevdim


ezel ekinci
Kapalı
09 Ekim 2007 16:54

Kadın sever, adam üzer,

Kadın ağlar ,

Adam terk eder,

Bir şeyler kopar kadından,

Gözyaşlarının akmaya başladığı ilk gün aşka dair hisleri de yavaş yavaş kaybolmaya başlar?

Yeni bir gün doğar,kadın yeni bir hayata başlar,bu sefer kalbi biraz daha kapalıdır aşka,

Sonra tekrar sever ,

Tekrar yara alır ,

Tekrar hiç susmadan ağlar,

Kalbinden bir şeyler daha eksilir?

Bu tekrarlar hep devam eder ,

Kadının kalbinde aşka dair hiçbişey kalmaz sonunda,

Kadın aşka inancını yitirir,

Şarkılarda adı geçtiği gibidir,

Aşk acı çekmektir ?

?

Derler ki aşk en çok kadına yakışır,

Aşk kadına yakışmıyor artık ,

Göz pınarları kurudu aşkın,

İnsanoğlu her şeyi kirlettiği gibi ,

Aşkı da kirletti ,

Kendini küllerinden var edemiyor birtürlü ,

İşte kadınlar artık buyüzden aşka inanmı


Leman TİMUR
Kapalı
09 Ekim 2007 18:57

LADES

yüreğimi dolaşırdı üşüyen bir ses

gözlerinde buğulanırdı camlar

-ellerin ellerimde, lades-

hangi yöne doğru sollardık zamanı,

ölüm hangi yönden giderdi?

akşamlar içimizde uzun birer yara

gibi açılırdı, her gece dev birer kafes.

başlardık buzlu ağlamalara

-yüreğimi sana verdim, lades-

yüzüne gömdüm gençliğimi

orda kayboldu aslında

yeni aşklar sunmayın bana,

aklımda...

Can Bahadir Yuce


ezel ekinci
Kapalı
09 Ekim 2007 22:04

Satranç Dersleri

1.

uzun bir nehirdir satranç

kıvrak ve uzatarak boynunu

nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu

oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir

her karenin bir karşıveba girişimi olduğunu

göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği

bir oyundur satranç

evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış

artık dönüş yoktur

kuşku bağışlanmasa da

tedirginlik doğal sayılabilir

ancak

yürümenin dışında bütün eylemlerin adı

kaçış kaçış kaçıştır

çapraz özgürlüklerinde filler

acılardan yapılmış bir alanda

ne zaman ki esrirler

yazsak defterlere sığar mıydı

şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu

yerine göre piyon da bir tufandır

içinde hep bir vezir sürekli mahzun

düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun

günbatımlarını çağrıştırır

hüznü uçlarından dolanıp

yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından

ürkek ama cesur ama sevimli

açsa duyargalarını o tarihsel şiire

iyi bir oyuncu en çok atları sever

sen ey atını kaybeden oyuncu

bir ilkyazdan koca bir güz yontan adam

bırak oyunu

artık

öyle bir ıssızlık düşle ki içinde

yeryüzünü kişnesin

bizim atlar

2.

nicoldu onca oyuncu

oyarak

ette oyuk seyirmesinden

oyun kurarlardı

kaçıp

da süleymandan

kaf dağında otururdu

anka nicoldu

o mağrur gemiler ki açıklarda

güneşin şanla her akşam ufala ufala battığı

suların kabarıp taşarak savrulduğu oradan

kesik bir insan başı gibi taşra düşüp

helâk oldular

ün geldi ey iskender

çok acaip gördün ömrün tükendi

geri dön

ürktü

ki endişe

dünyadandır ve hayal hiçtir

sözü onun

...avda

yine geri dön bu son

yoksa öleceksin gurbette

dedi ses ve işitip ağladı

o koca iskender ki

tuhaf matlar yapardı

mat oldu olağan biçimde

artık anlaşılmıştır günün akşamlılığı

kesin mat yok

iyi oyun vardır sadece

ve satranç aslında dalgınların oyunudur

dalgının ölüm karşısındaki sükûneti

düşmana

ölümün dehşetinden korkuludur

eğilip o oyuncu

uzatsa boynunu buyruğa

taşlar sürüldüğünde

kaleyi buyruksuz düşündü mü kişi

demek ki bütündür sallantıda

demek ki gök de anlaşılmaz bir biçimde ölü

cinayetler de yeryüzüne paramparça dağılmıştır

aşk ve umut dağılmıştır

koygun bir gece gibi günü kaplayan

sevgilinin gözlerindeki zeytin siyahını

o oylum oylum kabarık şiiri

kaplayan

bir şeyse buyruksuzluk

taşlar sürüldüğünde

alıp kişiyi kayalar çarpar buyruksuzluk

çağı binip

cübbesinden gözükara süvariler çıkaran

o beyaz taş oyuncusunu nerde bulmalı

tutup üzengisinden öpüp koklamalı

3.

söyleyelim eBİR

ha

in

dir

eSekiz yok

yok ayrı bir düşman falan

genç çeri

ey e hattındaki budala

-Tanrım ne saflık-

bir ara dilim sürçse

de at kıskacını anlatsam

desem ki Ha ?

derler ki kemik atıyor

köpek resmine bu adam

anlat

apaçık olanı

gecedir halk

etinin önünde anlam

katledilmiştir

vardın

söylemezler otlar

çok sütun düştü

nice bir taş

ne zamana yetiştin

aykırı sür

çalka

de ki ey at kıskacı kabaran

ateş almış ve ey at kıskacı

diye bağırarak

o oyuncu

oynadığında seni

konuş benimle

sana hizmet danışayım

4.

hüzün

yalındır ? dağdan

aparılmış kar topakları gibi

yel ki ince

ipince bir teldir kopmuştur

insan

azar azar kopmuştur

yalnız hüznü vardır kalbi olanın

hüzün öylece orta yerdedir

tuhaf bir yarma yaşanıyordur

çepçevre şeytan kilitleri

sınav

5.

bir oyuna rasgeldim

her taşı yakup hüznü

anlat

bu boşalmış at

hüzündür

yanında

kalfa

çırak

ben bir oyuncu tanıdım

daha

ataktı

gördüm ki çatlıyordu

kara kuzgun

kâbusa beyaz bir su

oyuluyordu

've sabır

olmasaydı

yeryüzünde

birgün

kalınabilir miydi?'

6.

bu hüznün

mesnevisi yazılmadı

gürbüz tarhlar öldü

o ceylanda

bir kaç minyatür

mütekeddir

? de bana bu esrime

bu koygun minyatür yalnızlığından

başka nedir ? oysa

kocamandır aşk

usanç

hep eksiler alanında

olup biten birşeydir

parçala bu trajik geçidi

o taşı sür ey insan

taşı taş ? çünkü saat

sınanan bir süreçtir ve atlar

yanıldıklarında

kaygan

o karangu duvarına çarpıp kuşkunun

düşer ölü atlar

çünkü satrançta

çünkü orada ve burada

her zaman

Öğretidir zaman

aşkın da

katları vardır ? kadim

kabarık bir öyküdür alınyazısı

ey aşk

elbet başındasındır belâ kitabının

ne çok dilin var

gece ki anlamadı

şu anda

o

ibrahim ve ishak

yargıç yok taşı kim atacak

leyla bilmez mi gerekli olduğunu

diye döğünüp duran

gece ki ey gece

o küllî aynalar

seni ararlar

ıssız bir hat fotoğrafın

dan sana çıktım

oynanan

göstermelik bir sonoyunuydu

aldandın

ağır taşlar verdik

...ve ay seni bulduğunda

yani ki kanıtladığında kendini

ben

müthiş bir başlık atacağım

şiirime

sevgili gecem diye

7.

şebçerağ

söndü mü

diye bir ses

sahi şebçerağ nerde

iskender! iskender!

diye bir ünlem

bu nasıl iskender

aramaz bengisuyu

diye bir hüzün

'hişt! dostlarıma şunu haber ver

denize açıldım

ve gemim parça parça oldu'

diye bir im

denli narindir intikam

intikam içli bir marştır gerçekte

bir ara ses aygıtını yırtarak çıkarılırdı

o şimdi

dışlanmış bir taş olarak

karlı kış gecelerinde

acılı bir genç şairin her geçişte

hüznüne tanık olduğu

metrûk bir kümbet denli müşahhas

aşktır ? ve o

ne rahîm bir yürüyüştür gecede

(o yıllar bir ressam tanırdım

gök çizemezdi

yüksek evler yapardı yitik kadın yüzleri ? bir gün

o kentin

? tarihsel bir kenttir ?

o çarşısındaki hasır iskemleli kahvede

onu bir cenini çizerken ağlar gördüm

bütün öğeleri belliydi ama neden gözsüz

ama neden bir kaleden artmış kapı tokmağı gibi

ıssız ve dokunaklı

diye sormadım çünkü ben

ağlayanları severim ve güzeldir ağlamak

denebilir ki ?

bir insan en çok ağlarken güzeldir

vakit de akşamdı dışarda kar vardı

kar yüzyıllardır alabildiğine vardı

insanlar doğar konardı konar göçerdi

sonra o bütün resimlerini yırttı ?

birden kaybolmuştu

arıyor diye duydum bir şeyi

çağın unutturmak istediği

belki derin bir gök resmini

ye'si biçen o eşsiz kılıncı gürbüz hamleyi)

bu taşı da sürüyorum

koyar gibi o güzel yapının üstüne

ya da komaz gibi taş üstünde taş

(ben daha çok taşları mı anlıyorum nedir

ve nedir taş ?

çakmak taşı satranç taşı

sapan taşı göktaşı)

reddetmek gerekiyor kimi taşları ve şeyleri

sözgelimi sapan taşını

? o göz çıkarır sadece ?

ortadaki gökkasabı gökdeleni

tanrısız tecimevlerini caminin hemen önündeki

anacaddedeki aykırı kadın salınışını

yanlış konumunu gülün evlerde bahçelerde

ve hatta parklarını bile bu taş mekânın

reddetmek gerekiyor

çağa çıktığımda

kan ? çoğalan bir sûret ve kendini

ta içerlerde bir yerin üşüyor ? duymuyorsundur

yinelenir durur ? şu sanki ne diye ? akşam ki

dönüp nefsini içine tuttuğun yüzündür

senin yüzün ? paramparça

bölük pörçüktür

şu kuytu kalabalıkta

şu yalnızlıkta

ivedi ve kirlisarı

dişiliğini kullanıyordur kuşku

lüks oteller gibi kuşku

kuşku

(çağı deştiğimde

o yüz

diyor yoruldum ? aynalar

gösterebilir mi hiç ? bana sonumu

nedensiz başladım oyunculuğa

bitireceğim raslantıyla ? oyunumu

dostlarım da

var ? intiharlar

her akşam ıslak ? yapışkan

saçlarıyla girip odama

paniğimden pay toplarlar)

azaldı

halk içinde yüzdeki ben gibiler

eldeki siğile

çıbana ? etin yumuşak bir yerinden sökün eden ?

döndü halk ve cüzzam ne gün yürüdü

ve hep bir yaprak değil miyiz ki

bir zaman yarıp çıkmak serüveninde

özdalımızı

topu topu bir mevsimi yaşarız işte

müşa'şa' bir sonbahar figüranıyız

hepimiz de

ve cüzzam ne gün yürüdü sormalı

değil mi ki ebabil

adil

bir infazın adıdır

ve insan

? ne şu ne bu ?

iyioyunundan

sorulmayacak mıdır

8.

(kıstak)

her dakika

henüz ölmüş gibi ebûzer

kimsesizsindir

içlemin gamevi ay emek

kesik kesik solur

avcının elagözlü nesnesi

kaybettiğin divit ? kırdır

faniliğindir o ağaç ki

zekeriyya onda saklıydı

yazı ebediyyen vardır

? ortadaki göçük

içerdeki dehşet

pusudaki bungu

kıyım mahzen kan ?

çok kandil kırılmış ? sanki geç

herşey için ? niçin

ertelenir sanır insan herşeyi

öyle sanır ? yeniden han

o ölümsüzlük gibi mutantan

taş ? düşmüş

vardır ? orada nasılsalar öyle

apaçık

kırıktırlar

dili faldır aşkın ey taş

İlhami Çiçek

--------------------------------------------------------------------------------

1 Leylâ

2 İlhâmî Çiçek - Hayatı

3 Satranç Dersleri

4 Sorarak

5 Kim

6 Kesit

7 Canlar

8 Bir Huylanışın Öyküsü

9 Koşan Düş

10 Dar

11 Oralarda

12 Resimde

13 Sessiz


Can_polat678
Memur
16 Ekim 2007 14:36

mevsimsiz kar

Ola ki yürürüm bir başka aşka

ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe

unutma ki tek aşk olduğum sensin

âşık olduğum değil.

Karanlıkla süzülüyor içime yıkım

dur diyorum yıkılıyorum

uçurumları başucuma koyuyorum sonra

okşuyorum saçlarını rüzgarda

sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime

gitme diyorum gitme düşüyorum

sonra beni soruyorlar bana

tanımıyorum diyorum daha hiç karşılaşmadık

aynı çizgide bilge susu mu dinliyorlar ben sustukça

yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar

önce bir bir sonra hepsi

sonra mı bir ben kalıyorum bir de yalnızlık

uçurumlar yıkımlar ben ve yalnızlık.

Zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi yatıyoruz yan yana

öpüşüyoruz sevişiyoruz da hatta

her şey oyunun yasaklarına uygun bir yasak oluyor sonra

tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz telli kanlı düğün işte.

Üşüyor saçlar biliyorum dargın mısın

bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala

vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğinde hüzün

hala kaçıyor musun gözlerini bırakarak birilerinde

hala ellerinden tutup sevgileri dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak

küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun

kendin kadar aklımdasın.

Hala öyle savruk bir gök

hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi

ve aşkını şaşırmış bir tanrı.

Çoğalan sızısıyla mutlu bir yara.

Öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım

öyle bıraktığım gibi misin

gerçeği yakmada hala usta mısın

yoksa çırak mı yanarken yalanda

saçlarıma dolanan aydınlığımsın

somutlaştıramadığım tek imgemsin şiirede

anlattıkça eksilen tek anlam

anlattıkça eksilen tek anlam.

Hala bıraktığım gibi misin.

Yoksa beni bıraktığın gibi mi

kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma.

Kaç mevsimsiz kar düştü benim toprağıma.

Hala bıraktığım gibi misin.

umut altınçağ


susskunn
Aday Memur
16 Ekim 2007 19:15

Beni al korkularımdan

Yüreğinin derinliğine

Haykırışların ötelerine

Yalancı gülücükleri çek yüzümden

Sahte sevgi sözlerini

Hele o acınası zavallı bakışları

Savur gitsinler benden?

Kim tutar elimden alabildiğine kedersiz

Herkese inat,

Korkulara inat

Kim kucaklar

Yüreğimi hissederek

Acımaya inat

Kadere inat

Rüzgârın yaprakla dansını izlerim

Dakikalarca

Başka hiçbir şey düşünmem

Dans bitene kadar

Böcekleri

Kuşları

Çiçekleri

Gördüm de bir gün

Ben de bir çiçek olsam dedim

Konsa kuşlar yaprağıma

Bekledim saatlerce bahçede

Onlar öfkelendi

İçeri girmedim diye

Ben de girmedim onlara inat

Böcek tırmansın yaprağıma öyle girecektim içeri

Ama öyle kızdılar ki böceği de kuşu da korkuttular

Çiçek bile büktü boynunu

Onlar görmediler,

Onlar

Sınırlı dünyalarında

..


can...
Aday Memur
16 Ekim 2007 19:22

SEVGİ DUVARI

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa

kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

dilimizde akşamdan kalma bir küfür

salonlar piyasalar sanat sevicileri

derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni

yakanda bir amonyak çiçeği

yalnızlığım benim sidikli kontesim

ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık

önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi

aramızda görevliler ekipler hızır paşalar

sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri

çöpçülerin elleriyle okşardın beni

yalnızlığım benim süpürge saçlım

ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak

bol çelik bol yıldız bol insan

bir gece sevgi duvarını aştık

düştüğüm yer öyle açık seçik ki

başucumda bir sen varsın bir de evren

saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

yalnızlığım benim çoğul türkülerim

ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi


susskunn
Aday Memur
16 Ekim 2007 19:37

Afyon Garı

Afyon garındaki küçük kızı anımsa hani

Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı

Varto depremini düşün yardım olarak Batı'dan

Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti

Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni

Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın

Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

***

Eşiklere oturmuş bir dolu insan

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

***

***


susskunn
Aday Memur
16 Ekim 2007 20:24

Bu yağmur bu yağmur bu kıldan ince

Nefesten yumuşak yağan bu yağmur.

Bu yağmur bu yağmur bir gün dinince,

Aynalar yüzümü tanımaz olur.

Bu yağmur kanımı boğan bir iplik

Tenimde acısız yatan bir bıçak

Bu yağmur yerde taş ve bende kemik

Dayandıkça çisil çisil yağacak..

Bu yağmur delilik vehminden üstün

Karanlık kovulmaz düşüncelerden

Cinlerin beynimde yaptığı düğün

Sulardan, seslerden ve gecelerden..

***


*B_L_U_E*
Genel Müdür
18 Ekim 2007 12:32

Ama farkındaydım yinede

Ne zaman seninle olsam

Tanıdık bir kuş cıvıltısıyla uyanırdım her sabah

Şimdiyse kırılgan mektuplar yazıyorum

Hangi adrese göndereceğimi bile bilmeden...


__kumsal__
Kapalı
20 Ekim 2007 12:07

Çok düşündüm,

Çok da vakit yaşadık seninle.

Yıllar az gelebiliyor bazen gerçekleri görmeye.

Pişman değilim elbet,güzel günlerimiz oldu.

Hayat değişimden ibaret.

Aşk,aynı anda değişmeyi istiyor.

Beraber yürümek için,beraber büyüyebilmek lazım.

Çok veren kaybetmeye hazır olmalı.

Aynı bakamıyoruz artık,

Aynı göremiyoruz.

Konuşmasak da biliyorum hayallerini

Ve ihtiyaca dayalı minicik sevgini.

Kendimi haklı çıkarmaya çalışmak değil bu

Ya da sana suç bulmak..

İnsan doğası böyle.

İçimden gelmiyor artık seni mutlu etmeye çalışmak.

Biliyorum olmayacaksın da zaten.

Sevgim baki,

İnancım yaralı,

İçim kan ağlıyor.

Kaybedenleriz biz.

Kabul etmesi çok zor ama

Aynı geceyi beklemiyoruz artık.

Olması gerektiği gibi

Ayrı ayrı gitmeliyiz..

ERHAN GÜLERYÜZ


castagna2
Yasaklı
20 Ekim 2007 12:17

Aynı dilden konuşmadık hiç. Aynı gökyüzüne de bakmadık,belki bakmayı istemedik.Aynı yemekleri yemekte bile ne kadar da zorlandık.Aynı suyu içtik, su bulabildiysek,susuz bıraktın çünkü.

Neden yanyana durmakta ısrar ettik o zaman?


__kumsal__
Kapalı
20 Ekim 2007 12:20

çok güzel yazmışsın castagna2


castagna2
Yasaklı
20 Ekim 2007 12:34

yüreğim yazıyor bazen.


feyruz
Aday Memur
20 Ekim 2007 22:44

düşen bir yaprağa bağladım hayatımı

olsun artık diyorum ne olacaksa

paralı asker miyim neyim ben

ekleyip duruyorum sabahları akşama

ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor

gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta

aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim

nasıl bir dostluk ki bu, hem kadim

hem de mayhoş elma tadında

kendimi de koysam ayağımın altına

yine de yetişemiyorum ey aşk,

omzunun hizasına.

çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu

ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.

budanan oğullar gibiyim seninle sessiz ve narin

nereye konsam geri sayım başlıyor

kurcalıyor beni bir çırağın elleri

ah, unufak olsam ve desem ki

ağzın tat görmesin hayat

kandırdın beni.

sorma,

elim kırılsın bir daha

dokunursam güneşe.

kılpayı kaçırılmış bir şeyin

bıraktığı ardında

neyse oyum ben.

yaralı serçe, benim için dua et:

gök bir kayalık gibi şimdi üstümde

doktor şükrü bey'den üç ayda bir reçete.

acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda

koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla

çünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkması

bir yastık arıyorum kuş seslerinden

mühim değil sonrası.

sorma,

yangın sönseydi suyla

denizler her akşam böyle yanmazdı.

İBRAHİM TENEKECİ


asigök
Aday Memur
20 Ekim 2007 23:55

arkadaşlar benim adım tuğrul durgun ya benim şiirimi buraya kim koydu. şiirin adı ölümse bana güler. ya ayıptır ya ben kimseyle paylaşmak istemiyorum baktım herkes okuyor.bu şiiri burdan nasıl çıkarabiliriz sadece bu yüzden bu siteye üğye oldum bana bir yardımcı olun.

Toplam 2378 mesaj
«272829303132333435363738»

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi