Editörler : Lanet
13 Şubat 2012 22:31

Kaleminizden Düne/Güne Dair Damlayanlar

İnsana ve onun gününe, dününe  dair ne varsa;

...


**seviye**
Daire Başkanı
13 Şubat 2012 23:09

Bir gün ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" diye sormuşlar...

Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce "Sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak" onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne?

Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine "Şimdi" demiş ermiş, "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karsısındakine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan...

"İşte" demiş ermiş, "Kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim karşısındakini düşünür de doyurursa o da doyurulacaktır şüphesiz. Ve şunu da unutmayın, gerçek sevgi pazarında alan değil, veren kazançtadır daima."


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
19 Haziran 2013 20:25

Eflatun "Şehir kurmak erdemlerin en büyüğüdür" demiş ya, gerçek şu ki, her şehir plancısında ciddi oranda despotizm vardır.

Şehrin kurulacağı yere demokratik bir ruhla karar verilse bile gelişimine ve değişimine aynı ruhla karar verilemez... Bir yolun gelip çarttğı yer iki yetimin evi olabilir, bir yaşlının tek göz kulübesi, tarihin bu güne tekerrürü; mimari, heykel vesaire...

Çıkmaz sokakların, yanlış güzergahların, hiç olmadık zamanlarda toplanıp, şehrin zehri olanların talihini tarih etmenin belki de tek yoludur despotizm...

Şehir kurmak antidemokrat ruhun sanata yansımasıdır bir anlamda... Yapılan yok saymak değildir şehri ve sakinlerini... Belki ehveni şer demek gerek. Ama o da ne derece doğru olur bilinmez...

Bizde demokrat ruhun şehir planlarıyla barıştığı günden beri yani tarihimizin başından beri şehirlerimizin varoşlarından yakınır, onların birer kangren olduğundan dem vurur ama o kangreni kesip, daha fazla organa zarar vermesine engel olacak cerrahi müdahale cesaretini de kendimizde bulamayız bir türlü...

Her şehir plancısında ciddi oranda despotizm varsa ve dahi olmalıysa, üstadın dediği erdem bunun neresinde?..

"Üç Noktanın Söylediği"nden esimle...


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
18 Temmuz 2013 18:10

Çocuklar oyun üretmek, oyun yürütmek, oyun büyütmekle büyürler...

Onlar alır, verir ve birbirlerini yenerler... Çoğu zaman da alamaz veremez ve kimseleri yenemezler/di... Yani hayatları kazanmaya odaklı game over değildi eskiden...

Bu neslin çocuklarının yani şimdiki gençlerin bir yanının değil her yanının çocuk kalması belki de bu eksiklikten. Oyunu kurallarınca oynayamadıklarından; erken gelen ergenlik, geç kalan çocukluk... Ve bir hayat boyu yaşanan çocukluk...

Game over...

20. yy ile gelen kontrolsüz ve hızlı teknoloji ve bu teknolojinin kontrolsüz bir enerji ile buluşması ve sonucunda çevreye yayılan sinerji...

Oyun paketi ile oluşan dünya ve dünyayı oyun paketi olarak algılayış...

"Delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu" diyor Köroğlu Bolu beyine kafa tutarken...

Facebook ve Tivitter icat oldu eylemlerin yalnızca adı eylem olarak kaldı... Artık hiç bir eylem tanımı gereği, 'iş, oluş ve hareket' bildirmez oldu, parmakların tuşlara dokunmadan önceki ve sonraki durumu hariç...

Önce sanal çiftlikler kurdular, sonra o çiftliklere uzanan eller kırılsın diye yeni bir oyun buldular... Şehirler inşa ettiler ve tüm mimari sorumluluğu bize aittir dediler...

İnternet paketleriyle gelen oyunlar, internet paketleriyle inşa edilen şehirler ve internet paketleriyle o şehirler, parklar ve bahçeler için yapılan eylemler...

Eskiden sloganlar sokak duvarlarına yazılırdı, şimdi hasmın duvarına yazılıyor en uykuda olduğu saatte... Ki böylece sokak bekçileri değil, duvar sahipleri silmesin diye...

Eylemsiz bir gençlik yetişti, yetişiyor... Onların eylemleri iş, oluş, hareket bildirmiyor...

Light bir yaşam, sıfır sorumluluk, relax cümleler...


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
24 Ağustos 2013 23:47

"Gözünü sevdiğimin" milleti!..

Bıktırdı bahanelerinin illeti!

...

Bacım sen suya sabuna dokunacağım dedin de elinden testini alan mı oldu!..

Hacım yolun dünden güne damlayan anlara takıldı da ayağına çelme takan mı oldu!..

Buna da üç nokta...

...

Güzel memleketimin en güzel ilçelerinden birinin en şirin köylerinden birinde bir köpek çiftliği kurulmuş birkaç zaman önce... Sokak köpeklerini koruma amaçlı... Sosyal sorumluluk taşıyan, memleketimin 35/5'luklarından biri tarafından... Bu 35/5, IQ'yu filan ifade etmiyor, aman ha!.. 35/5'ların bazı 70'likleriyle IQ yarışına girmek ne haddime!..

Böylesi önemli bir haber yerel gündeme mutlaka oturmuştur ama ben daha yerel bir gündemden annemden duydum... Biraz saçma bulmuş ama sonuçta kadınsı koruma duygusuyla "olsun, yazıııkk, hayvanlar sokaklarda sefil oluyor, hem çevreye de zarar verebiliyor" da karar kılmış...

He anne haklısın diyorum; zaten itler de zekât verilecekler arasında... Dünyanın bir yerinde ölen bir kadının 1,5 yaşındaki bebesinin doyması için ölmüş anasının kan revan içindeki göğsüne yumulup karnını doyurmasından bize ne!..

Bu sefer kadınsı koruma duygusundan dünyanın bütün itlerine karşı bir öfke büyütüyor ve gözlerinden akan yaşlara dur diyemiyor!..

Üç noktaya devam...

...

Abim lafa giriyor, bütün milli duygularıyla; "ama sen şimdi bana karşı çıkacaksın da memleketin başbakanı o çiftliğin açılmasına izin vermesin!.."

He abi, burası tam da kitabın orta yeri!.. Ona izin veren bir kere belediye de, zaten izin vermese, bizim sevgili 35/5,'un o çiftliği kuracağı yer kesin Afganistan, Suriye, Mısır, Somali ya da bilmem hangi arz-âli, değil mi?..

O çiftliği kuracağı bir yer var; hayvan haklarına müdahale edildi der, iç hukuk yollarını bir çırpıda içer de bilmem soluğu artık hangi adalet divanına göçer!..

...

Neyse, biz düne kadar asma dallarıyla serinleyip, bu gün varoş metropolüne kurban giden balkonumuzda, çay içelim yine... Demi Suriye'den gelen kaçak çaydan olsun... Dilerim rengini mazlumların kanından almaz... Ama yine de demi iyi olsun da...


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
23 Eylül 2015 08:20

İşte beklenen günün arefesi geldi bile!..

Artık millet özgürce bayramlık ağzını açmak için bu gün itibariyle boğazını temizlemeye başlayabilir...

Çarşaf çarşaf cümleler hazırlayabilir gelen konuklara...

Haydi açın bakalım bayramlık ağzınızı!.. Koca yıl bu günü beklemediniz mi "açtırmayın benim bayramlık ağzımı!" diyerek!..

Açın bakalım ne inci mercanlar varmış, bizler için biriktirdiğiniz?..


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
04 Kasım 2017 21:33

Ömürden bir yıl daha giderken varlıklarını hatırlatan, varlıklarını hatırlatmasalarda kendileri hep hatırda kalan güzel insanlar... İyi ki sizinle yollarımız kesişmiş, iyi ki hayatımın inşasında bir tuğla da siz olmuşsunuz... Biri eksik olsa, ben de bir eksiğim...

Kemal yaşına ramak kala, yavaşlıyor insan, yaşadıklarından...

Daha az soruyor, daha çok sorguluyor ama kimsenin bam teline dokunmadan...


Dilhun Şirazi
Kapalı
07 Şubat 2018 17:53

Bütün mahalleyi dolaştım sanırım. Ben nar ağacı köyünden peri... azcık da burada soluklanayım bari...

İçeri girip perdeleri açtım. Ocağa bir çay suyu koydum. Masanın üzerindeki notları derleyip topladım.

Artık yerlesebilirim.

Umarım içerde tütün mâmüllerinin sakıncası yoktur? Zaten camı açtım öyle yaktım.

Fevkalâde yorgunum.

Koca dil sandığı bu...peşimde başlık başlık süruklemekten zaten iyice eskiyen kayışı koptu bunun...

Olsun...

Çay suyu kaynamış olacak.

Kalemimde dün de bugün de mazlum.

Yarına bakan pencereniz varsa az kenara kayın.

Biz de iki seyir edek

Sevaptır bayım


Dilhun Şirazi
Kapalı
07 Şubat 2018 21:36

İçimde tuhaf bir sıkıntı var. Hiçbir şey olmazsa sabah olur derler hani...olmasın.

Atlamışım gibi birçok şeyi. . O film vizyondayken görmedim. O kitap ilk çıktığında okumadım. Sen o sehirdeyken ben yoktum gibi...

Gibi...

Canım yanıyor ve yazmak artık gecirmiyor içimden geçenleri. .. Her nehir denize dokulmeli sevgili yazar...

Bilir misin , denize dökülmeyen nehirlerin suyu acıdır.

Zehir gibi...

Benim denizim hani ?


Dilhun Şirazi
Kapalı
08 Şubat 2018 13:39

Bir anlasam ne yapmak istediğini...

Her geçen gün birbirinin benzeri...uyan ocağa çay suyu koy. Kahvaltı hazırla...

Saksıdaki ciceklere su ver. Perdeleri aç...

Yorgun bir nehir gibi denize ulaşamadan kuru olduğun yerde her akşam...

Her akşam gün boyu taşıdığın mütebessim maske düşsün yüzünden... kanatlarını tutan iplik sökülsün.

Kabukların birbir dökülsün üzerinden.

Her akşam canı cehenneme bir perdeymis ve tek sıkıntın ay ışığını ; gölgeni onun yüzüne düşürecek şekilde görememekmiş gibi hayal et kendini...

Fakat ne için?

Ne vakte kadar ?

Usanmadın mı istenmediğin bir pencere pervazında ümit tırtıklamaktan?


Dilhun Şirazi
Kapalı
08 Şubat 2018 14:48

Hep çok konuştuğumu düşündün biliyorum.

Oysa içimdeki yerini anlatabilecegim bir dil yok..Hiçbir dilde o kadar sözcük yok.

Söyleyebildiklerim, okudukların, dinlediklerin gecikmiş bir tesadüfe hediyem olsun. Seninle kalsın.

Mahkeme söyle (ne)meyen cümlelerin velayetini bana verdi.

Sana son kez yazıyorum sevgili

Adına bir kez olsun göğsümü gere gere ,bir kez olsun korkmadan iyelik eki ekleyemediğim....

Zamandan son kez bir resim kestim. Direksiyon başındaki gülen yüzünün yanına, içimdeki yorgun duvara astım.

Resimde bir adam kugulu parkta uzanmış yorgun ,kanatsız bir perinin kirpiklerinden öpüyordu. Bu sahneyi iznin olmadan senden çaldım ve esas kızı ben oynadım affet.

Hayattan şu kadarcık alacağıma saysın yerini aldığım afet.

Söz bitti nihayet.

Arada göğe bak. Hala çalışma masandan bir parçası görünüyor mu bilmiyorum ama arada göğe bak ve bulutları sigara dumanından üfleyen bir peri hayal et.

Hoşça kal sevgili (m)

.

Deli pero


Dilhun Şirazi
Kapalı
09 Şubat 2018 16:52

Çok yorgunum bana bir çay verin.. Bir koltuk bir iskemle bir minder gösterin.

Nasılsın deyin...

Bir avuç deniz suyuna...yahut madem hayal kuruyoruz niçin bu kadar tasarruf? Kocaman bir okyanusa ihtiyacım var şu an. Beni anlarsa, bozkırın ortasında bir kafese konmuş Martı anlar.

.


Dilhun Şirazi
Kapalı
09 Şubat 2018 20:55

Nereden düştü aklıma bilmem...Eski bir şarkı. ..Oysa ruh halimi filan da anlatmıyor :

"Böyle mi esecekti, son günümde bu rüzgâr

Bütün kuşlar vefasız, mevsim artık sonbahar "

İçimden söyleyip duruyorum. Devamını da bilmiyorum Fakat mühim değil.

Kuşlar sahiden vefasız mi inci?

.

Bu akşam içimde terk edilen bir memleketin gurbetçisine sessiz sitemi var.

Biraz dinlenmeli....


Dilhun Şirazi
Kapalı
09 Şubat 2018 21:43

Korktum ayıp mı?

Bu da mı ayıp....


Dilhun Şirazi
Kapalı
11 Şubat 2018 13:20

Dışarıda fena bir rüzgâr var..Kimbilir anlatsa , dili olsa neler diyecek... kimbilir niçin bu kadar hırçın, bu kadar isyan?

Bugün keder büsbütün bir insan gibi karşımda vücut bulmuş oturuyor sanki. Elime ayağıma dolaşıyor. Benimle odaları dolduruyor. Duvarlara yansıyor gölgesi...

Topla kendini kızım perizat

Bu böyle olmaz.


Dilhun Şirazi
Kapalı
11 Şubat 2018 15:02

Dil sandığını açtım...

Geçtim karşısına bir sigara yaktım.

Tek nefeste yarılandı say...

Dumanı göğe bulutlarım....

.

Anlamsız, abes, İpsiz sapsiz bir sürü düşünce arasında bir tanesini yakaladım.

Tuttum sıkıca göğüs kafesime bağladım.

Zaman akıp gidiyordu, makasa uzandım.

Bıraktım.

Ellerimle bir resim kopardım .

Dakikalar, beklemekler, susmaklar ellerime battı birbir.

Ellerim kanıyordu.

Resimde bir adam kayıtsızca gülümsüyordu.


Dilhun Şirazi
Kapalı
11 Şubat 2018 17:06

Nene sen pek erken ölmüşsün. Kimseyi kaybettin mi bilmem. Ben kaybettim.

Birini bir daha asla göremeyecek olmak ne demek bilirim.

Ve bir şey daha bilirim nene can , bir kez giden gidebilen buna her zaman muktedirdir.

Akşam yine bir parça ateşliydim erkenden uyudum.

Gece uyandım.

Dedi ki odaya gelip " yezhebu ne demek peri " ...."hayırdır " dedim..

Durmadan aynı kelimeyi sayikladin dedi...

Dua ediyorum sanmislar.

Yezhebu arapça bir kelime nene...

.

Bugünlük bu kadar...


Dilhun Şirazi
Kapalı
11 Şubat 2018 20:51

Uzun uzun yazdım sildim.

Katip!

Gül ağacının dibine kız tarafından bir mektup daha say...


Dilhun Şirazi
Kapalı
12 Şubat 2018 16:07

Nene can , bir iki çift laf edip kitaba başlayacağım eve yeni girdim.

Kafam fevkalâde karışık. Allak bullak oldum. Ölesiye kizgınım. Paramparça unufak kırgınım. Ama Türkcedeki muzekker binlerce isim arasından gittim özne olarak onun ismini yazdım cumlelere. İflah olmaz bir gerizekaliyim nene...

Birini düşün her fırsatta uzattığın, avuçlarına bıraktığın kalbi "bir ara bakarım " deyip kayıtsızca cebine koyuyor.

Cebi delik.

Her defasında sokaktan ezilmiş, üstüne basılıp geçilmiş kalbini toplayıp sarıp sarmalayip bir umut geri bırakıyorsun avuçlarına; bu kez de oturduğu bankta unutuyor. Kalkıp gidiyor kolunda bir başkasıyla...

Nene can...

Kitap önümde.

Başlamak lâzım. ..

Ama ya yazar çok iyiyse?

Ya onunkilerden çok seversem cümlelerini?

İşte o zaman affetmem ikimizi de.

Rifat amca ve Zeliha sana emanet.

Birbirinize mukayyet olun.

Kitap bitince dönerim ben.


_neden_
Müsteşar Yardımcısı
16 Şubat 2019 22:32

Yazmak lâzım; düne, güne, yarına dair... Okumak yazmanın tarlası... Önce tarlayı ekmek lâzım;yeniden... Uzun zaman nadasa bırakılmış tarlalar için ne gelir elden, demeden...


TheLife322
Aday Memur
28 Şubat 2019 23:45

Her seçim bir vazgeçiştir.

Vira bismillah.

Toplam 48 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi