Doçentlik Dil Barajı Artıyor

1) Hamdım, Haşlandım ve piştim sözüne istinaden akademik personelin hizmet yılına bakılmalı. bu durumda 3-5 yılda arkadan atlı koşuyor gibi, apar topar doktora bitirmeleri engelleyerek sonuçta kalitenin artması sağlanır. Emek, tecrübe önemli. Sonuçta kimse Einstein değil.

2) ÜAK doçentlik başvuru şartları bilim dalları (teorik ve uygulama alanları) arasındaki büyük farkı aza indirmek. örnek Fen bilimleri, su ürünleri için istenen şartlar yerinde aynı şekilde işletme, turizm, iletişim vs alanlarda da uygulanmalıdır.

3) Şaibeli SCI dergi gibi şaibeli kitap ayrımı da olmalı

4) yabancı dil doktora için 55 ise artık doçentlik için bu puan artırılmalı.

Yerinde bir karardır, 75 olması yönünde anketi doldurdum. Pişman değilim. 75 yeterliliğine sahip değilse dr. öğr. üyesi olarak kalsın.

Nereden biliyorsun kimsenin Einstein olmadığını ya da olmayacağını? Akademide bekleme diye bir şey olamaz "erken kalkan yol alır" diye de bir sözümüz var. Herhangi biri 2 yılda diğerinin 10 yılda yapamadığı tecrübeyi yapabilir. Kişinin azmi ve çalışmışlığı önemlidir burada. Sürenin uzunluğu ile kazanılan tecrübenin boyutu doğru orantılı değildir.

Bu arada aynı mesajı farklı kullanıcı adı "aklınıkullan" olarak da atmışsın. Ortalığı karıştırmaya çalışıyorsan yapma hoca. İnsanlar doçentlik için çok uğraşıyor.

Hocam okudugunu anlama becerisi cok onemlidir. Hatirlatmak isterim. Yazdiklarimi ya yanlis anladiniz ya da baskasina yazacaktiniz. Ne cok kisinin docent olmasi kotu dedim ne de 65 alanlar Ingilizce yayin takip edemez dedim. Kanimca sorun okudugunu anlama degil yanlis kisiye yazma. Umarim oyledir. Selamlar.

1) Einstein 100 yılda bir gelir (aramızda Einstein varsa ne mutlu). verilen emek geçen zaman ve elde edilen tecrübe ancak çalışarak ve makul bir zamanla kazanılır. diğer ülkelerde nasıl ki çalışma süresi ve performansa bakılıyorsa gelişmeyi düşünen ülkelerde buna dikkat etmeli. aksi takdirde beyin göçü kaçınılmaz.

2) Tecrübe kazanmak, olgun olmak için merdivenlere ağır ağır sindire sindire çıkılmalı. ne demişler ham olan haşlanmalı.

3) Einstein gibi bilim adamları için yani buluş yapan, patent vs şartını yerine getirenler doğrudan rahatlıkla doçent ünvanı verilmelidir.

4) yıllarca verilen akademik emek ve performans göz ardı edilmemeli.

doçentlik dil puanını 100 yapsanız ne olacak zamanında kalitesiz, niteliksiz ve vasıfısz binlerce insanı hoca diye üniversiteye atadınız şimdi de kalmış 60 olsun,70 olsun derdine mi düştünüz! vay ülkemin haline vay! kars kafkas üniveritesinde sosyal bilgiler öğretmenliğinde adam çalıntı yüksek lisans teziyle hoca oldu 15 senedir yar.doç. neden biliyor musunuz. tek kelime ingilizce bilmiyor. bırakın ingilizceyi bir tak makalesi yok yayınlanmış. çünkü adam kpss den yeterli puanı alamayınca üniversitede rektör yardımcısı olan amcasının oğlu, baktı bundan bir halt olmayacak bari üniversiteye hoca alalım onu dedi. şimdi ise 12 bin tel maaşı alıp bir de devletin lojmanında oturup çatır çatır biriktiriyor paraları. ondan sonrada 81 ile üniversite açtık BATI BİZİ KISKANIYOR...

Ben de aynı düşüncedeyim. Eğer o proflar ve doçentler kovulacaksa akademiden o zaman yarın ben de istifamı veririm kalite artsın diye. Yok kovulmayacaklarsa, Doçentlere ve proflara da yrd. doçlar gibi 2-3 yılda bir tekrar atanma şartı gelmelidir ve ktiterler ağırlaştırılmalıdır.

Nereden baksanız kötü niyetli bir karar. Akl-ı selim olan; objektir bakan birisi aşağıdaki açıklamama eminim hak verecektir:

1) Dil sınavı, sanki sadece "İngilizce" sınavından ibaretmiş gibi algılanıyor. Oysa doçentlik dil kriterinde şöyle bir madde var:

"Doçentlik bilim alanı belli bir yabancı dille ilgili olan adaylar için geçerli olacak yabancı diller

konusunda Üniversitelerarası Kurulun 15.01.2015 tarihli toplantısında kabul ettiği ilkelerin esas

alınmasına..."(https://www.uak.gov.tr/Documents/docentlik/2020-ekim-donemi/2020E_K%C4%B1lavuz_Yabanc%C4%B1Dil_14102020.pdf)

Mesela sizin alanınız İngiliz dili eğitimi ise, İngilizce puanınız işe yaramıyor; Fransızca ya da Almanca gibi dillerden puan ibraz etmelisiniz. Ya da Fars Dili ve Edebiyatı iseniz Farsça olmaz.

Ne var ki Türkiye'de İngilizce tüm eğitim kademelerinde "zorunlu yabancı dil eğitimine" tabi iken diğer yabancı diller seçmeli olarak geçmektedir. Ha tabi bazen "zorunlu seçmeli" hale de geliyor ama sonuçta resmiyette zorunlu ders olarak yer almıyorlar. Kaldı ki seçmeli ders olduklarında da haftada 2 saat kadar bu dersleri alabiliyorsunuz -ki genelde çok çok şişirilmiş puanlarla çok temel düzeyde bir eğitim alıyorsunuz.

Kısacası, zorunlu dil eğitimi olarak onca yıl yüzlerce hatta binlerce saat İngilizce ders alan; söz gelimi, mühendislikteki ya da İİBF'deki bir doçent adayı ile İngilizce öğretmenliğindeki, Alman Dili ve Edebiyatındaki vs. adayları nasıl aynı potada eritebilirsiniz!

2) Nasıl ki bir temel alandan diğer bir temel alana kriterler değişebiliyor, yukarıdaki sebepten ötürü doçent adayının bilim dalına göre bir dil kriterinin olması, tercih değil ihtiyaçtır ve adalettir.

3) Belki bir mühendis, tıp doktoru ya da ekonomist için İngilizce, mesleğini icra edebilmesi için çok önemli olabilir ama bir İngiliz Dili Eğitimi doçent adayı için Fransızca'nın ya da Almanca'nın neredeyse hiçbir akademik faydası yoktur. Mesela söz konusu alan "Çeviribilim" ya da "Dilbilimi" olsaydı, bunlar için farklı bir yabancı dil bilmek daha işe yarar olabilirdi. Ne var ki sözünü ettiğimiz alanlar "İngilizce Çeviribilim" ya da "Alman Dilbilimi" gibi isimlerle anılmadıkları için, bu alanlardaki doçent adayları rahatlıkla İngilizce sınav sonuçlarıyla doçentliğe başvurabiliyorlar. Aynı sırada okuduğunuz arkadaşlarınız, dille uğraşmamak için alan değiştirebiliyorlar. Alın size bir adaletsizlik daha.

4) Yinelemek gerekirse, bir İngilizceci hayatının hiçbir evresinde Almanca ya da Fransızca bir makale yazmaz, ya da böyle bir bilimsel toplantıya katılmaz. O zaman bu adaylardan bu dilleri istemek "adam elemekten başka" bir anlam taşıyor mu? Hayır. Bilimle alakası olmayan bir teyammül.

5) Bana kalırsa hiçbir alanda dil sınavı olmasın; zira dil sınavlarının amacı ne yazık ki "bilim insanı yetiştirilmesine katkı sağlamak" değil ne yazık ki. Gerçekten bilim istiyorsanız, adayların SSCI'lı, SCI'lı, hatta Scopus Index'li yayın sayısına ve niteliğine bakarsınız. Hatta bu yayınların Impact Factor durumlarına bakarsınız. Dersiniz ki basıldığı dönemleri baz alarak 20 Impact Factor sayısına ulaşabilen adaylar doçent olsun; o bile anlaşılır temel alanına bağlı olarak. Böylelikle nitelikli doçent elde edersiniz; parayla yayının da bayağı önüne geçersiniz. Zaten sözü geçen dergiler Türkçe yayınlanamadıkları için, dili de bu şekilde sağlamış olursunuz. Türkçe yayın yapan kaç dergi bu kriterlerde ki... Neymiş efendim, "Adam çeviri yaptırır, yine yayınını yayınlar." E yayınlasın. Amaç dili bilmek ya da dili geçmek mi, yoksa nitelikli yayın ve nitelikli doçent mi? Siz hiç uluslararası kongrelerde bir Hindu ile, bir Uzakdoğulu ya da Afrikalı ile denk gelmiyor musunuz; ne kadar anlaşılmaz İngilizceleri var. Biz ne yapıyoruz; yayınla uğraşacağımıza dille uğraşıp ömrümüzü çürütüyoruz. Çeviriyle de olsa nitelikli bir yayın yapabiliyorsa bir doçent adayı, bunda tuhaf ne var? Bırakın onu, yayınlayacak dergi ve o hocayı işe alacak kurum düşünsün.

6) Derseniz ki "Bir hoca, söz gelimi endüstri mühendisliğinde alan derslerini İngilizce verecekse, bu dil kriteri muhakkak olmalı", e o zaten yıllardır var. Bakınız 2008 Resmi Gazete 3. Bölüm Geçici Madde 1b (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/03/20160323-6.htm). Bir kişi, yabancı dilde eğitim verecekse, o dilden en az 80 almak zorunda zaten. Geriye ne kalıyor?

Kısacası, niyet insan elemek değil de bilim insanı yetiştirmek ve bilim yapmak olsa, biz bu saçmalıklarla uğraşmayız. Siz liyakati dilde aramayın. Torpilin önüne geçecekseniz dilden ziyade yayına bakın. Zaten parası olan, çevresi olan dili özel kursla bilmem neyle geçiyor. Olan her zamanki gibi garibana oluyor.

daha yüksek puanım olmasına rağmen 65 seçeneğini işaretledim

hocam galiba sizin üniversitelere yapılan araştırma görevlisi alımlarından hiç haberiniz yok sanırım. ben çoğunun ön değerlendirmelerine göz attım bir çok adayın dil puanı 70in üzerinde ve bazıları 90-95 puan almışlar ama sonuçta eleniyorlarken siz kalkmış 65 puanla adamın doçent olmasını, her ay 10 bin tlden fazla maaş almasını reva görüyorsunuz. yazıktır günahtır. üniversiteye çocuklarını gönderen babalar, anneler oradaki hocaların bilim adamı olduğunu sanıyorlar haberiniz olsun.

YOK yabanci dil bilgisini sinavla olcmek yerine daha pratik uygulamalara agirlik vermeli. Misal docent mi olmak istiyorsun. Yabanci bir ulkede bir kongrede izleyin bakalim gercekten "dil" biliyor mu? Lisans okurken KPDS ye girmistim 70 ustu bir puan almistim. Meslege bir basladim herkes 80-90 dedim demek Ingilizcem kotu. Bu dusuncelerim yurt disinda bu kisileri kongrelerde gorene kadar devam etti. Bir tek ingilizce cumle kuramayan. Pratik dil becerisi olmayan, beden dili ile anlasmaya calisan kisiler 80-90 puanlar almis, yabanci ogretim elemanlari geldiginde tercuman olarak gorev verilen ben 70lerde puan almisim. Demem o ki sinavlarin gecerlik ve guvenirligi dusuk. Daha iyi bir dil olcum araci gelistirene kadar gene de 70-75 arasi bir olcutun olmasi kanimca iyi olur. UAK artik docent sayisini azaltmaya donuk hareketlere basladi bu dil puani da bunlardan biri.

Cumaya kadar belli olur yüksek ihtimal 65 dil ( hani biz marijinaliz)puanı yetmez ama :) bizi değerlendiren jurilerde bu puan ile prof oldular !!! Ayrıca umarım jurilerin raporlarını da yukardaki arkadaşın dediği gibi adaylara devlet sirriymis gibi bir muameleye gerek kalmadan paylaşırlar.Birde bu docentlige müracaatı kim bilir belkide artık herzaman müracaat edecek duruma getirirler belkide kaldırılması gereken bir kadrodur henüz farkında değildiriz 😁

Lisans eğitimimi 1 yıl önce bitirdim.

40 + yılın üzerinde geçmişi olan bir üniversiteden bahsediyorum.

Hocaların soyadı hep aynı aynı...

Ders veremeyecek tipler şunun amcası bunun yeğeni bunun gelini - damadı. Hepsinin adının önünde en kötü Dr. Öğr. Üyesi var, çoğu da Doçent.

Hiç unutmam. Bölümümüzde doçent hocamız,

"kimse asistanlık için heveslenmesin, çocukluk arkadaşımın kızı geliyor geriden. Onu düşünüyoruz. X ilinin ekmeğini önce X'liler yiyecek tabiki. "

Demişti.

Dil getirilse ne olur, getirilmese..

Bu adamlar bir şekilde düzenini kurmuş zaten.

Yazık diyorum sadece.

Malesef torpille ogretim uyesi alma olayi anadoluyu aştı Türkiye nin en iyi üniversitelerinde de durum benzerlik gösteriyor. Sen istediğin kadar yayın yap iyi ve donanımlı bir CV ile çık karşılarına söyledikleri şeyçok iyi bir CV?niz var ama biz kendi yetiştirdiğimiz tanıdığımız elemanları almayı tercih ediyoruz. Dışarıdan ismini duysan liyakat var sanırsın ama artık liyakatla ilana çıkılan bir üniversite olduğuna inancım malesef sıfır.

Sınavı zorlaştırıp problemi çözersin. Ayrıca dil sınavının Doçent lik ile ne alakası var. Yayınların kalitesi önemli. Kaliteli yayın yapıp ingilizceyi profesyonel ingilizce çevirisi yapan bürolara yaptirabiliesin. O zaman profflardan da 80 ingilizce ıstiyelim. Bak o zaman burada artırırsın diyenler ne diyecek. Köprüyü geçen konuşuyor.

65 barajının düşürülmesi bir hataydı...yine 65 olmalı...