Editörler : E.Kayı Han
13 Ocak 2010 08:38

Allah?ın sevdiği kulun alameti ......!!!

Bildirildiğine göre Musa (aleyhisselam) Allah-u Zülcelal'e: "Ya Rabbi! Senin sevdiklerini sevmediklerinden nasıl ayırt edeceğim?" diye sordu. Allah-u Zülcelal: "Ey Musa! Ben sevdiklerime iki alamet bağışlarım." buyurdu.

Musa aleyhisselam: "Ya Rabbi! Bu alametler nedir?" deyince Allah-u Zülcelal şöyle buyurdu: "Ey Musa! Birinci alamet olarak ona beni zikretmeyi ilham ederim de böylece göklerde ve yeryüzünde onu anarım. İkinci alamet olarak da onu haramlardan ve gazabımdan uzak tutarım ki azabıma ve belama çarpılmasın. Buna karşılık nefret ettiğim kula da iki alamet veririm. Birinci alamet olarak beni zikretmeyi unuttururum. İkinci alamet olarak da onu nefsinin arzuları ile baş başa bırakırım ki haramlarıma düşerek gazabıma uğrasın da azabıma ve belalarıma çarpılsın."

13 Ocak 2010 08:40

Allah-u Zülcelal insanı düzelttiği zaman her şey kolay olur. Nasıl ki; bir suyun önünü açtığımız zaman hiç bir engele takılmadan rahat rahat akarsa bizim halimiz de böyledir.

Fakat ilk önce Allah-u Zülcelal'e bizi düzeltmesi için yalvaracağız. Sonra da O'nun bizden istediklerini yapmaya gayret edeceğiz ki Allah-u Zülcelal de: "Benim kulum hem samimidir hem de gayretlidir nefsi istemediği halde birşeyler yapmaya gayret ediyor." buyurarak bize düzelmeyi nasip etsin inşa.

O (celle celaluhu) düzelmeyi nasip ettikten sonra da nasıl önü açılan su rahat rahat akıyorsa bizde o şekilde Allah-u Zülcelal'in yolunda ilerleriz. Bunun aksi ise (neuzübillah) büyük bir perişanlıktır.

İnsan Allah-u Zülcelal'e karşı doğru olmalıdır. Biz öldükten sonra ayaklarımızı dosdoğru uzatacağız ama iş işten geçmiş olacak. Halbuki bizim şimdi doğru olmamız gerekiyor. Allah'a karşı doğru olmak da nefsi tanımakla ve kendini bilmekle mümkündür.

S. Muhammed Konyevi (ks)'nin sohbetinden alıntıdır.

13 Ocak 2010 08:45

Belanın en şiddetlisi peygamberlere, sonra alimlere, sonra zahidlere sonra Salihlere (Allah'a yakınlığına göre) gelir.Aslında bu durum ALLAH cc. kulunu sevdiğinin apaçık alameti olsa gerek.

Zira İMAN İMTİHANDIR. Evet, iman tam da budur. İMTİHAN YOKSA İMAN YOKTUR. imtihanın olduğu yerde bela, acı, dert, ıstırap, keder, elem de çoktur...

Rabbimiz İbrahim'i etkili ve yaralayıcı belalarla sınadığını, onun ise bütün bu sınavlardan yüzünün akı ile çıktığını ifade buyuruyor. Hakeza Adem'den Nuh'a, Yusuf'tan Musa'ya ağır acılarla sınanmayan bir tek peygamber yoktur. En acısızı cihangir bir yönetici olan Hz. Süleyman gibi görünür, o da hayırsız ve hain evladıyla (Rehoboam) sınanmıştır. Yani, başımıza gelen belalar aslında imtihanda olduğumuzun delilidir.Ve bu imtahanlar Rabbimiz Katında Kıymeyimize, ihlasımıza,Sadakatimize göre derecelendirilmektedir sanırım...

Rabbim imtahanlar karşısında sabır ve sebat gösterecek bir dayanma gücü ver, İman Ve İhlasımızı arttır, Kapına Sadık olup tam teslim olan kullardan eyle....


*gülsemin*
Kapalı
13 Ocak 2010 09:11

AMİN İNŞALLAH...


yunusköse
Şube Müdürü
13 Ocak 2010 09:38

amin...


baharozkay
Daire Başkanı
13 Ocak 2010 09:39

Amin amin aminnnnnnnnn...


*gülsemin*
Kapalı
13 Ocak 2010 12:36

Gariplik bir tohumdu ve YARADAN onu insanların özüne yerleştirdi.Bu tohumda AŞK'ının tadını gizledi.O önce dostlarını halktan ayırdı, garip bıraktı, sonra onların gönüllerini baştan sona kendisiyle doldurdu. O'nunla dolup taşan aşıklar; tahkiki imana ulaştı...

Gariplik, insanın kendini keşfettiği, yaradılışın sırlarına erdiği, ilahi bir dergahtı. Bu dergahın salikleri, ölümün öldürülemeyeceği gerçeğini anlayarak, insanlığı bu durumdan haberdar ettiler...

Gariplik yüreğe Hakk'ı yerleştiren, kulu Hakka bağlayan uhrevi bir zincir, vuslat arzusuyla kavrulan gönülleri Rableriyle buluşturan şifalı bir iksirdir.

VEFA, SADAKAT, SABIR her gariplik dergahında kemale erdi.

Gariplik; kalbi masivadan temizlemenin, benlikten geçmenin, nefsi tanımanın reçetesidir.Sevginin beşiği, kırık gönüllerin yoldaşı, en mahrem sırların nigehbanıdır gariplik.

En büyük garip ALLAH Resulüydü. Onun bütün hayatı gariplikle geçti. Yalnızlığında oturdu sonsuzluk tahtına...

Gök ehlinden Cebrail Aleyhisselam, yer ehlinden Hz.Ebu bekir'le dost olmadan önce Hira yalnızlık mektebinde çile çekti.Aynı zamanda cahiliyyenin günahlarından incinen mübarek ruhları, bu yalnızlıktan inşirah buldu...

O ashabını ashabı da onu sevdi.Dünya dönmeye başladığından beri böyle bir SEVDA görmemişti.Dostlarına garipliğin sırlarını anlattı...

Yüce nebi; Bu yola çıkmanın bu yolda kazanmanın şartının; anadan, yardan, evlattan,maldan, candan geçmek olduğunu öğretti...

Aradan asırlar geçti.Dünya onun ve ashabının aşıklarıyla can buldu. Aşıklarıda efendileri gibi yapayalnızdı. Bu yalnızlıkla KEMALE erdiler...

Mevlana, Şems'ten sonraki yalnızlığının ateşiyle pişirdi Mesnevisi'ni. Yunus, yalnızlığında yoğurdu gönüllerin hamurunu. Geylani hazretleri küçük bir çocukken yalnız çıktı yolculuğuna...

daha nice gönül dostu yalnızlıkla erdi menzile...

Aradan asırlar geçti, gül renkli kitaplar barla dağlarında yalnızlığın doruğunda kaleme alındı.

YALNIZLIK VE GARİPLİK ALLAH DOSTLARININ KADERİYDİ.

Tende çürüyüp yok olma yerine, canda ve özde derinleşmeyi, ruhlarındaki ilhamlarını başka gönüllere boşaltmayı, HAK'dan kopmadan, halkın içinde kendi yalnızlıklarında daima muhasebe içinde olmayı başarmışlardır...


Tarık Tar
Aday Memur
13 Ocak 2010 13:44

Rabbi gönlünüzden gecenlerin iki katını versin yazan tüm dostlardan allah razı olsun Allaha emenet olunuz.sivas hamit


*gülsemin*
Kapalı
13 Ocak 2010 13:46

Amin kardeşim ALLAH (c.c.) sizlerden de razı olsun.

13 Ocak 2010 17:01

gülsemin abla yazınızı inş. okuyacağım vaktim az,,,,sindire sindire okuyacağım inş...

14 Ocak 2010 08:13

Allah?ın sevdiği kullardan mısınız?

Yoksa?

İnsan Allah-u Zülcelal'e ne kadar yönelirse, O'na ne kadar ibadet yaparsa, Allah-u Zülcelâl de ona o derece mükâfat verir. Bir insan kendi kendine, acaba Allah-u Zülcelâl beni seviyor mu, sevmiyor mu? Allah-u Zülcelal'in yanında benim yerim nasıldır? Diye düşündüğü zaman, Maruf-i Kerhi'nin şu söylediğini hatırlamalıdır:

?Allah, bir kuluna hayır dilediği zaman, ona salih amel kapısını açar. İnsanlarla mücadele ve münakaşa etme kapısını kapatır. O kimse Allah-u Zülcelal'e daima salih amel yapar ve hiç kimseyle mücadele etmez. Ona kim ne derse, ?Evet senin dediğin gibidir? der ve onunla tartışmaya girmez. Ve Allah bir kimseye şer murad ederse, onu gazabına uğratmak ve cehennem ateşine atmak için amel kapısını ona kapatır ve amel yapmayı o kimseye nasip etmez. Münakaşa ve mücadele kapısını ona açar.?

İşte, Maruf-i Kerhi'nin bu sözlerinden herkes Allah-u Zülcelal'in kendisine ne şekilde davrandığını bilebilir.

Allah-u Zülcelâl ile aramızın kötü olduğu kanaatine varırsak, bilelim ki bu halimizin çaresi yine O'nun yanındadır. İnsanın kalbi, Allah-u Zülcelal'in kudreti altındadır. Dilerse o kalbi cennet tarafına, dilerse de cehennemin tarafına çevirebilir.

Yeter ki insan, O'na karşı biraz samimi olsun ve kendisini O'nun karşısında bir şey olarak görmesin. Kendine hiçbir varlık vermesin. ?Ben şöyleyim, böyleyim? demesin. İnsan Allah-u Zülcelal'in huzurunda samimi olmalıdır. O'nun huzurunda bir dilenci gibi olmalıdır.


*gülsemin*
Kapalı
14 Ocak 2010 08:28

Hayırlı sabahlar.

Kaside bu son yazılanı okuyunca, aklıma İbrahim Bin EThem Hazretlerinin şu sözü geldi.

"ALLAH'IM BENİ SANA ÖYLE MUHTAÇ ET, ÖYLE MUHTAÇ ETKİ BENDE İHTİYAÇ DİYE BİRŞEY KALMASIN"


*gülsemin*
Kapalı
14 Ocak 2010 14:33

ALDATMAMAK

"Aldanınız fakat aldatmayınız, Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiniz" buyurmaktadır.

Yalan çirkindir.Zira yalan bir işin doğrusunu saklamak, saklanabilir zannetmek ve sanki hal dili ile başkasının şahitliğini inkardır. Yalan, herşeyi görüp bilen ALLAH'ın o şeye şahit olmadığını ima gibi olduğundan, bir bilenin varlığının hatıra getirilmemesi olduğundan çirkindir.

Şeyhin bir talebesini arkadaşları kıskanır.Ders vermek ister şeyh... herkesten ellerine verdiği bir tavuğu kimsenin görmediği yerde kesmelerini ister. Bütün talebeleri kesip gelir. O has talebe bir türlü dönmez. Neden sonra çıkar gelir.Gözleri yaşlıdır. "Kimsenin görmediği bir yer bulamadım Efendim" der. "her yerde ALLAH'ın (c.c.)murakabesi vardı."

Ebu Hureyre Efendimiz (r.a.) anlatıyor: Resulullah çarşıda buğday satan adama rastlamıştı. Elini buğday yığınına daldırıp çıkardı.Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: "Ey satıcı nedir bu?" diye sordu. Adam: "Ey ALLAH'ın resulü, yağmur ıslattı" deyince: "Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamazmıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir!" buyurdu...

17 Mart 2011 15:15

Hz. Peygamberin s.a.v şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Allah bir kulu sevdiğinde, onu belaya düçar eder. Onu çok severse, kendisine ayırır. Bu nasıl olur? diye sorulunca şöyle buyurdu: Onda ne mal, ne evlat hiç bir şey bırakmaz.

Allah, bir kulu sevdiği zaman onu belaya düçar eder. Eğer sabrederse onu kendisine yöneltir. Şayet belaya razı olursa, onu özel dostluğuna seçer.

Alimlerden biri demiştir ki: Sen Allah'ı seviyor, O da seni belaya dûçar ediyorsa, bil ki O seni hata ve günahlardan temizlemek istiyor.

Bir mürid üstadına: İçime ilahi muhabbetten bir şeyler doğdu dedi. Üstad: Ey oğlum! Allah kendisinden başka bir sevdiğinle seni imtihan etti de hiç Allahı ona tercih ettin mi? diye sordu.

Mürid: Hayır deyince, üstadı: Öyleyse bu muhabbetinde bir hayır bekleme! Çünkü Allah kulu imtihan etmeden ona gerçek muhabbeti vermez dedi.

------------------------------

İlahi ente maksudi ve rizaike matlubi

Edeb ile gelen ,Lütuf ile döner

-----------------------------


demeet
Memur
17 Mart 2011 15:25

kendimden şüphelendim beni sevmiyo belkide Rabbim çünkü bu alametleri bende yaşıyorum bazen uzaklaştığım oluyo :( çok üzüldüm

14 Haziran 2011 11:21

Yalancı dünyaya aldanma yahu

Bu dernek dağılır, divân eğlenmez.

İki kapılı bir virânedir bu,

Bunda konan göçer, mihmân eğlenmez.

Bakma bunun karasına ağına,

Gönül verme bostanına bağına,

Benzer hemân oğlan oyuncağına,

Bunda aklı olan insan eğlenmez.?

Azîz Mahmud Hüdâyî k.s., Divan


..yemliha..
Kapalı
15 Haziran 2011 17:52

Sa´d bin Ebi Vakkas´dan:

"Şüphesiz ki Allah (cc) müttaki, (gönlü) zengin ve gizli(ce ibadet ve dua eden, hayır işleyen) kulunu sever."

(Müslim - 2965)

---

Hadiste Allah´ın sevdiği kulun 3 özelliğine işaret edilmektedir.

Bu özellikler:

1- Takvadır.

2- Gönül zenginliğidir.

3- Yaptığı ibadet ve hayırları gösteriş yapmadan, reklama girmeden, samimi bir duyguyla gizlice yapmaktır.


akdag_40
Kapalı
16 Haziran 2011 12:46

......


tarihci09-82
Yasaklı
16 Haziran 2011 13:12

ŞÛRA 51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir.


dede ali
Kapalı
16 Haziran 2011 13:15

var var gelişme var...

16 Haziran 2011 13:35

Katılıyorum

Toplam 32 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi