Editörler : supporters.
29 Nisan 2019 08:25

kaderdaşım :)

umbro26, 5 yıl önce

Yılmayın çalışın ve başvurularınıza devam edin, haksızlığı açık ve net gördüğünüz yerde ise mutlaka itirazınızı yapın.

Açıkcası ben de onlarca kez başvurdum ve olmadı en sonunda öyp sistemi ile bir yere yerleştim, onun dışında hep mülakatlarda elenip duruyordum. ancak bir başka hocamızın da belirttiği gibi ısrar etmek ve sabırlı olmak gerekli, sonunda oluyor. benim ksııtlı gözlemlerim ile söyleyebilecğeim yüzde 60 kadar torpilli yüzde 40 kadar ise hakkıyla arş görevlilerinin alındığıdır. ancak o yüzde kırk tüm üniversitelerin kör topal ilerlemesini sağlıyor maalesef geri kalan yüzde 60 hala eşini çoluğunu çocuğunu aldırmak için milletin kapısından sürünmekten başka iş yapmıyor.


Argorum
Aday Memur
29 Nisan 2019 12:13

Katılıyorum. Bu ülkede ister inanın ister inanmayın hak ederek bir yerlere gelebilmiş çok insan, çok sayıda akademisyen tanıyorum. Ben de yüksek lisansımın ikinci yılında devlet üniversitesinde 50d kadrosuyla Araştırma Görevlisi oldum. Lisans ortalamam 3.53/4, ALES 87, ÜDS 65'ti. Puanlarım kadroya girebilecek düzeydeydi ama benim gibi hatta benden çok daha yüksek puanlara sahip kişilerin kadroya giremediği durumlar olduğunu da biliyorum. Her şeyden önce şans/kısmet işi olduğuna inanıyorum. Benim kurumuma yıllardır kadro gelmediği için benim beklemeden kadroya girmem yüzünden torpilli damgası da yedim. Ama ne dışarıdan, ne içeriden torpilim ya da referansım yoktu. Zaten kadro beklentim de yoktu. İdeallerim doğrultusunda çok isteyerek ve sonunu düşünmeden girdim bu yola, iyi niyetimin ve tabii ki çalışmamın karşılığında bir hediye olduğuna inanıyorum.

Buradan çıkaracağım sonuç ve verebileceğim tavsiye şudur:

1) Puanlarınızı mümkün olduğu kadar yukarıda tutmaya çalışın.

2) Gerçekten sevdiğiniz ve istediğiniz bir bölümde lisansüstü eğitime başlayın. Ama isteme sebebiniz popüler olması, çok kazançlı olması vs. gibi çıkar amaçlı olmamalı. İnsanı en çok tatmin eden ve en büyük başarıya götüren iş, sevdiği iştir, unutmayın.

3) Yüksek lisans yaptığınız bölümdeki hocalara kendinizi sevdirin, iyi geçinin. Size ileride birlikte çalışabilecekleri bir iş arkadaşı gözüyle bakabilmeleri gerekir. Zaten bu, hayatın her alanında böyle olmalı. Uyumlu ve çalışkan insanlar er geç mükafatını alır.

4) Eğer bulunduğunuz kurumda kadro açılmıyor veya çok sayıda başvuran varsa, her şeye rağmen şansınız düşük olabilir. Ama iyi puanlar ve iyi ilişkiler sayesinde karşınıza farklı fırsatlar çıkabilir, başka kurumlar için size yol gösterenleriniz ve olumlu referanslarınız olur.

5) Bazen bir şeyin olmaması, olmasından daha iyidir, bunu da unutmayın. Çok uğraşıp bir şekilde kadroya girdiğiniz bir kurumda, çalışma arkadaşlarınızdan veya farklı sebeplerden ötürü huzursuz ve mutsuz olacağınıza bambaşka bir pozisyonda çalışmanız daha iyi olabilir.

6) Akademisyenliği kazanç kapısı olarak görmeyin. Okumayı, araştırmayı, kapalı mekanlarda biraz da tekdüze bir çalışma şeklini, yeri geldiğinde ders anlatmayı, kendinizi sürekli geliştirmeyi isteyip istemediğinizi düşünün. Eve iş götürmenin akademisyenliğin bir parçası olduğunu düşünüp, tüm bunlar bana göre diyebiliyorsanız o zaman bu iş tam size göre. Tabii bunları ben ne kadar diyebiliyorum orası ayrı konu ;) Ama henüz bu yola girmemiş olanlar için tavsiye olarak göz önünde bulundurulabilir.

Sevgiler..

busRAp13, 5 yıl önce
Şu forumda bundan daha iyi bir mesaj okumadım sanırım. Hak yememek uğruna, bi Müslüman tavrıyla torpile karşı direnerek akademisyen olmak istiyorum. Ama her başlığın altına hemen torpilciler üşüşüyor. Beni sınavlara girmek değil insanların bu yorumları usaandırıyor!

Hatice2482
Kapalı
01 Mayıs 2019 11:47

kendi akademik sürecimden bahsedeyim. yıllarca mebde çalıştım. doktora bittikten sonra tükenmişliğe uğradım neden akademiye geçemiyorum diye. olmadı olmadı. pes ettim. cv hazırlamaktan hocaların yolladığı üniversitelere başvuru yapmaktan vazgeçtim. Allahıma güvendim en hayırlısı bana gelir ben kimsenin sözüne güvenip tavsiye mektuplarıyla kadro için uğraşmayacağım dedim. Rabbim en güzelini nasip etti. bir ilan gördüm gittim başvurdum. genel sekreter bu ünivde ilk kez ilanımıza biri geldi biz sizi çağırmadık dedi. torpil soruyor kendince. bir ben bir Allah var dedim kimseyi telefon ettirmek kefil olmak ile uğraşmayacağım. cvmi alıp incelediler bir ay sonra çok yüksek maaşla başladım. rektör ilk defa ilanımıza gelen sensin dedi. ilana kimse gitmediği için onlar mecbur birilerini arayıp bulup çağırıyormuş. vakıf üniversitesindeyim çok huzurluyum yıllarca torpil torpil diyenlere giremezsin uğraşma biz sana yardımcı olalım deyip ümit verip makale yazdırtan ölçeklerini uygulatan çıkar sağlamaya çalışan prof hocalarıma tokat gibi bir cevabım.


Arda Atalay
Aday Memur
01 Mayıs 2019 21:19

işte torpili koyup kadro alan ama sonra kendini torpille değil de liyakat ile kadroyu aldığına inandırmaya çalışan bir zavallı... bunlar bizi inandırırsa kendini daha kolay inandıracağını düşündüğü için böyle çaba sarf ediyor.

ama üniversiteler rektörlerin çiftliği olmuş durumda... torpilsiz iş dönmez olmuş...

ölüm_hak, 5 yıl önce

Artık bu torpil olayını sürekli gündemde tutan zihniyetten iyice işkillenmeye başladım. Sanki bütün akademik atamalarda torpil dönüyormuş gibi suyu bulandırmaya çalışıyorlar.

Bu zihniyetin amacı acaba insanları akademiden soğutup kadrolara başvurmalarını engellemek mi, kendilerine rakip olabilecek kişilerin sayısını azaltmak mı diye düşünmüyor değilim. Burada bulunan birkaç kişi sanki bu görevi üstlenmiş gibi torpil de torpil deyip duruyorlar.

Benim bizzat şahit olduğum, açılan her akademik kadroya başvurup, birkaç yeri aynı anda kazanıp birini seçen, oradan istifa edip diğerine geçen, sanki tüm kadrolar ona açılmış gibi hiçbir etik kurala uymayıp insanların kadro umutlarını gasp etmeyi kendine hak gören kişiler var. Her şeye torpil ile yaklaşanlarla bu kişiler arasında hiçbir fark göremiyorum.

Yeri geliyor biz de akademinin sorunlarından bahsediyoruz, YÖK'ü acımasızca eleştiriyoruz ama tüm akademi camiasını toptancı bir yaklaşımla torpilci olarak lanse etmek çok acımasızca. Akademinin içinde yer alanlar olarak bu zihniyetin suçlamalarını kendilerine misliyle iade ediyorum.

Her doktorasını bitiren kadro alacak diye bir kaide yok. Her lisansüstü eğitim gören araştırma/öğretim görevlisi olacak diye de bir kaide yok. Akademik camiaya girmenin ALES, YDS/YÖKDİL, GANO, bilimsel başarı gibi çeşitli kuralları vardır ve bu kriterlerden başarılı olanlar önemli akademisyen adaylarıdırlar.

İnsanın adaleti söz konusu olduğunda her zaman hatalar, yanlışlar yaşanabilir. İşin içine torpil de girer ve hak edilen kadrolara hak etmeyenler girebilir. Bazen diğerinin sizden daha başarılı olduğunu göremeyip haksızlık yapıldığını düşünebilirsiniz. Ama İlahi adalet eninde sonunda tecelli edecektir. Akademisyen olmak için önce başarı, sonra sabır, en sonunda da tevekkül gerekir. Torpil ile bir yere gelmeye çalışırsanız asıl kötülüğü kendinize yapmış olursunuz. Kazandığınızı düşünürsünüz ama aslında kaybetmişsinizdir. O yüzden, akademisyen olmak istiyorsanız bunu hak ederek gerçekleştirin. Hakkınızın yendiğini, torpille sizin yerinize başkasının tercih edildiğini düşünüyorsanız, hakkınızı sonuna kadar arayın. Buradaki gibi soyut durumlardan bahsedip karanlığa kurşun sıkmanın hiçbir kimseye faydası yok.


discernment
Memur
01 Mayıs 2019 21:39

Sanıyorum daha sonra 33A'ya geçilebiliyor.

Teşekkür ederim size ve sayın hocamıza

Ritter der Sonne, 5 yıl önce

Hocamızın yazdığına ek: Yeni düzenlemeyle tüm ar. gör. kadroları 50/d maddesinden ilana çıkılmak zorunda.


Hatice2482
Kapalı
02 Mayıs 2019 00:06

haksızlık yapmıyor musunuz

torpilsiz de oluyor

az oluyor ama oluyor

vakıf üniversitelerinde özellikle hak hukuk adalet var

eskisi gibi bir zihniyet yok

ltfn umudunuzu kaybetmeyin

sadece dekan rektör çocukları değil akademide

ailemi bırak sülalemde akademisyen yok

ama ben şükürler olsn ki akademideyim

herkes olabilir

yeter ki sabredip çalışsın

Arda Atalay, 5 yıl önce

işte torpili koyup kadro alan ama sonra kendini torpille değil de liyakat ile kadroyu aldığına inandırmaya çalışan bir zavallı... bunlar bizi inandırırsa kendini daha kolay inandıracağını düşündüğü için böyle çaba sarf ediyor.

ama üniversiteler rektörlerin çiftliği olmuş durumda... torpilsiz iş dönmez olmuş...


ölüm_hak
Şube Müdürü
02 Mayıs 2019 01:05

1) Hakkımda ne biliyorsun? Torpil ile bir yerlere geldiğime dair elinde ne gibi bir kanıt var? Bildiklerini buradan en kısa sürede yayınlamanı bekliyorum. Bildiklerini burada yayınlamaz isen en büyük iftiracı durumuna düşeceksin. Eğer bir şey bilmiyor da buradan saçma sapan iftira atıyorsan özür dileyene kadar sana hakkımı helal etmiyorum.

2) Kimseye, hele senin gibi ağzından ne çıktığını bilmeyen, kul hakkından bihaber olan bir kişiye bir şey kanıtlamak, ispat etmek gibi bir zorunluluğum yok. Benim amacım, bu mecrada yazılan olumsuz yazıları okuyup da umutları kırılan genç akademisyen kardeşlerimize ümitlerini kaybetmemelerini ve haksızlığa karşı savaşmalarını telkin etmektir. Başka da bir amacım yoktur.

3) Forumda dönen hiçbir konu hakkında yorum yapmayıp, torpil var diye zıplayan bu tiplerden her zaman şüphe duyduğumu daha önceki yorumlarımda da belirtmiştim. Bu vatandaşın da aynı amaca hizmet ettiği konusunda ciddi şüphelerim var.

4) Benim önceki yorumumu destekleyen arkadaşlarımızın varlığı ortada iken hala aksi yorumlar yaparak insanları ümitsizliğe sevk etmenin amacı nedir? Tekrar söylüyorum, varsa bir bildiğiniz somut bir olay, gidin ilgili mercilere şikayet edin, burada durumu ifşa edin.

5) Akademisyen adayı kardeşlerimiz için sözlerimi tekrar etmekte fayda görüyorum: Karanlığa kurşun sıkan bu soyut tiplerin sözlerine bakıp da asla yolunuzdan dönmeyin. Haklı iseniz, en sonunda başaracaksınız.

Arda Atalay, 5 yıl önce

işte torpili koyup kadro alan ama sonra kendini torpille değil de liyakat ile kadroyu aldığına inandırmaya çalışan bir zavallı... bunlar bizi inandırırsa kendini daha kolay inandıracağını düşündüğü için böyle çaba sarf ediyor.

ama üniversiteler rektörlerin çiftliği olmuş durumda... torpilsiz iş dönmez olmuş...


sixfeetunder
Şube Müdürü
04 Mayıs 2019 18:08

"4) Eğer bulunduğunuz kurumda kadro açılmıyor veya çok sayıda başvuran varsa, her şeye rağmen şansınız düşük olabilir. Ama iyi puanlar ve iyi ilişkiler sayesinde karşınıza farklı fırsatlar çıkabilir, başka kurumlar için size yol gösterenleriniz ve olumlu referanslarınız olur." cümleniz her şeyi açıklıyor... Devamını okumadım bile...

Argorum, 5 yıl önce

Katılıyorum. Bu ülkede ister inanın ister inanmayın hak ederek bir yerlere gelebilmiş çok insan, çok sayıda akademisyen tanıyorum. Ben de yüksek lisansımın ikinci yılında devlet üniversitesinde 50d kadrosuyla Araştırma Görevlisi oldum. Lisans ortalamam 3.53/4, ALES 87, ÜDS 65'ti. Puanlarım kadroya girebilecek düzeydeydi ama benim gibi hatta benden çok daha yüksek puanlara sahip kişilerin kadroya giremediği durumlar olduğunu da biliyorum. Her şeyden önce şans/kısmet işi olduğuna inanıyorum. Benim kurumuma yıllardır kadro gelmediği için benim beklemeden kadroya girmem yüzünden torpilli damgası da yedim. Ama ne dışarıdan, ne içeriden torpilim ya da referansım yoktu. Zaten kadro beklentim de yoktu. İdeallerim doğrultusunda çok isteyerek ve sonunu düşünmeden girdim bu yola, iyi niyetimin ve tabii ki çalışmamın karşılığında bir hediye olduğuna inanıyorum.

Buradan çıkaracağım sonuç ve verebileceğim tavsiye şudur:

1) Puanlarınızı mümkün olduğu kadar yukarıda tutmaya çalışın.

2) Gerçekten sevdiğiniz ve istediğiniz bir bölümde lisansüstü eğitime başlayın. Ama isteme sebebiniz popüler olması, çok kazançlı olması vs. gibi çıkar amaçlı olmamalı. İnsanı en çok tatmin eden ve en büyük başarıya götüren iş, sevdiği iştir, unutmayın.

3) Yüksek lisans yaptığınız bölümdeki hocalara kendinizi sevdirin, iyi geçinin. Size ileride birlikte çalışabilecekleri bir iş arkadaşı gözüyle bakabilmeleri gerekir. Zaten bu, hayatın her alanında böyle olmalı. Uyumlu ve çalışkan insanlar er geç mükafatını alır.

4) Eğer bulunduğunuz kurumda kadro açılmıyor veya çok sayıda başvuran varsa, her şeye rağmen şansınız düşük olabilir. Ama iyi puanlar ve iyi ilişkiler sayesinde karşınıza farklı fırsatlar çıkabilir, başka kurumlar için size yol gösterenleriniz ve olumlu referanslarınız olur.

5) Bazen bir şeyin olmaması, olmasından daha iyidir, bunu da unutmayın. Çok uğraşıp bir şekilde kadroya girdiğiniz bir kurumda, çalışma arkadaşlarınızdan veya farklı sebeplerden ötürü huzursuz ve mutsuz olacağınıza bambaşka bir pozisyonda çalışmanız daha iyi olabilir.

6) Akademisyenliği kazanç kapısı olarak görmeyin. Okumayı, araştırmayı, kapalı mekanlarda biraz da tekdüze bir çalışma şeklini, yeri geldiğinde ders anlatmayı, kendinizi sürekli geliştirmeyi isteyip istemediğinizi düşünün. Eve iş götürmenin akademisyenliğin bir parçası olduğunu düşünüp, tüm bunlar bana göre diyebiliyorsanız o zaman bu iş tam size göre. Tabii bunları ben ne kadar diyebiliyorum orası ayrı konu ;) Ama henüz bu yola girmemiş olanlar için tavsiye olarak göz önünde bulundurulabilir.

Sevgiler..

Toplam 28 mesaj

Çok Yazılan Konular

Sözlük

Son Haberler

Editörün Seçimi