Beşpeşe (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak , Celil Oker, Pınar Kür )
247 sayfa
Metis Yay.
Bir proje sonucu beş yazarın belli kurallar dahilinde oluşturduğu bir kitap Beşpeşe. Proje kurucu Bülent Erkmen. Teklif götürdüğü yazarların yazım sırasını da kendisi belirlemiş. Bülent Erkmen eserle ilgili olarak ; "Her yazar kendisi neyse o olsun. Kendisini kendisi yapan edebi özellikleri bu kez bu yapı içerisinde kursun istedim." demiş.
Yaklaşık her yazar elli sayfa kadar yazmış. Bu kitabı okumak istememin sebebi bu farklılığı görmekti. Bu bir ders niteliğinde bir roman bu bana göre.
Her yazar kendi benliğini katmış. Yazım tekniklerinden tutun da özel cinsel tercihlere kadar. Zaten yazarı okumak onu tanımak gibi bir şey her şeyiyle. Yazarın içini görmek. Yazan insan da kendi içini gösterir bundan kaçış yok. Çoğu hayal olsa da gerçeklerden kaçış olamaz.
Yaşama ve insana dair tespitler ve bir çok tahliller vardı kitapta bu net. Kurgu iyiydi, nasıl toparlanacak diye düşünürken Pınar Hanım güzel toparladı.
Bu süreci bir yolculuğa benzettim ben. Murathan Mungan oldukça hızlı bir giriş yapıyor. Diğer yazarları gözeterek yapıyor bunu, onlara bol bol malzeme verecek bir konuyu seçiyor. Sanat ile olaya girişi yine kendine has bir özellik. Faruk Ulay'da biraz duraklama söz konusu. Elif Şafak'ta ise keskin bir viraj hissi var. Ve yine konuşturuyor kalemini. Celil Oker ile bir ormanlık alan ya da tünel içi yolculuk. Daha açık ve saydam bir hava var. Pınar Kür'de ise toparlanın son durağa geldik havası var. En zor iş ilk ve son yazarın bana göre.
Bir de yamalı bohçaya benzettim. Yazarlar romanı diğerinin bitirdiği yerden alıyor gibi gözükse de hepsi ayrı bir roman yazıyor gibi olmuş. Bu da çok doğal tabi ki beş farklı üslup ve birikim var.
"Annemin hikayesini bilmeden kendi yolumu nasıl çizebilirim." Kitabın anahtar cümlesi Zehra'nın bu sözüydü bana göre.
Yine geçmişi merak. Sağlam bir gelecek kurmak için geçmişten pürüzlerin kalmaması gerekiyor.
Yazarlardan birer parça ile toparlayayım.
"Sanatı meslek edinecekseniz, yalanlarla yaşamayı öğrenmelisiniz. Sanatın kendinden başka gerçeği yoktur çünkü." (Fatin Bey , Murathan Mungan, sf:13)
"Laboratuvar gibi ülke burası. Gel, gözle, öğren, dön, düşün, acınacak duruma gül ve hiç olmazsa kendin paçayı kurtarabilmiş olduğun için babana teşekkür et." ( Fırat , Faruk Ulay ?,sf:70)
"Bir başkasına sadık kalmayı bir an bile aksatmadan, en mükemmel surette başaranlar, kendilerine ihanet edilmesinden ölesiye korkanlardır." (Anlatıcı , Elif Şafak ,sf:106)
"Hayatta hiçbir kurgu gerçeklerden daha gerçek olamaz. Bunu hala öğrenememiş olduğuna şaşırıyorum." ( Fırat, Celil Oker)
"Gerçek diye bir şey yok, Zehra. Gördüklerimiz, duyduklarımız, inandıklarımız var yalnızca. Bir de görmedikelrimiz, duymadıklarımız. Bildiklerimiz, bilmediklerimiz, unuttuklarımız, unutamadıklarımız, görmezden geldiklerimiz? Hayt bu!" ( Fatin Bey, Pınar Kür ?, sf:227)
Beşpeşe (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak , Celil Oker, Pınar Kür )
247 sayfa
Metis Yay.
Bir proje sonucu beş yazarın belli kurallar dahilinde oluşturduğu bir kitap Beşpeşe. Proje kurucu Bülent Erkmen. Teklif götürdüğü yazarların yazım sırasını da kendisi belirlemiş. Bülent Erkmen eserle ilgili olarak ; "Her yazar kendisi neyse o olsun. Kendisini kendisi yapan edebi özellikleri bu kez bu yapı içerisinde kursun istedim." demiş.
Yaklaşık her yazar elli sayfa kadar yazmış. Bu kitabı okumak istememin sebebi bu farklılığı görmekti. Bu bir ders niteliğinde bir roman bu bana göre.
Her yazar kendi benliğini katmış. Yazım tekniklerinden tutun da özel cinsel tercihlere kadar. Zaten yazarı okumak onu tanımak gibi bir şey her şeyiyle. Yazarın içini görmek. Yazan insan da kendi içini gösterir bundan kaçış yok. Çoğu hayal olsa da gerçeklerden kaçış olamaz.
Yaşama ve insana dair tespitler ve bir çok tahliller vardı kitapta bu net. Kurgu iyiydi, nasıl toparlanacak diye düşünürken Pınar Hanım güzel toparladı.
Bu süreci bir yolculuğa benzettim ben. Murathan Mungan oldukça hızlı bir giriş yapıyor. Diğer yazarları gözeterek yapıyor bunu, onlara bol bol malzeme verecek bir konuyu seçiyor. Sanat ile olaya girişi yine kendine has bir özellik. Faruk Ulay'da biraz duraklama söz konusu. Elif Şafak'ta ise keskin bir viraj hissi var. Ve yine konuşturuyor kalemini. Celil Oker ile bir ormanlık alan ya da tünel içi yolculuk. Daha açık ve saydam bir hava var. Pınar Kür'de ise toparlanın son durağa geldik havası var. En zor iş ilk ve son yazarın bana göre.
Bir de yamalı bohçaya benzettim. Yazarlar romanı diğerinin bitirdiği yerden alıyor gibi gözükse de hepsi ayrı bir roman yazıyor gibi olmuş. Bu da çok doğal tabi ki beş farklı üslup ve birikim var.
"Annemin hikayesini bilmeden kendi yolumu nasıl çizebilirim." Kitabın anahtar cümlesi Zehra'nın bu sözüydü bana göre.
Yine geçmişi merak. Sağlam bir gelecek kurmak için geçmişten pürüzlerin kalmaması gerekiyor.
Yazarlardan birer parça ile toparlayayım.
"Sanatı meslek edinecekseniz, yalanlarla yaşamayı öğrenmelisiniz. Sanatın kendinden başka gerçeği yoktur çünkü." (Fatin Bey , Murathan Mungan, sf:13)
"Laboratuvar gibi ülke burası. Gel, gözle, öğren, dön, düşün, acınacak duruma gül ve hiç olmazsa kendin paçayı kurtarabilmiş olduğun için babana teşekkür et." ( Fırat , Faruk Ulay ?,sf:70)
"Bir başkasına sadık kalmayı bir an bile aksatmadan, en mükemmel surette başaranlar, kendilerine ihanet edilmesinden ölesiye korkanlardır." (Anlatıcı , Elif Şafak ,sf:106)
"Hayatta hiçbir kurgu gerçeklerden daha gerçek olamaz. Bunu hala öğrenememiş olduğuna şaşırıyorum." ( Fırat, Celil Oker)
"Gerçek diye bir şey yok, Zehra. Gördüklerimiz, duyduklarımız, inandıklarımız var yalnızca. Bir de görmedikelrimiz, duymadıklarımız. Bildiklerimiz, bilmediklerimiz, unuttuklarımız, unutamadıklarımız, görmezden geldiklerimiz? Hayt bu!" ( Fatin Bey, Pınar Kür ?, sf:227)