bir gün çok seveceksin dostum...
öyle çok seveceksin ki bakmaya kıyamayacaksın sevdiğinin...
için içine sığmayacak, umutların seni tüm kötülüklere rağmen tebessümüne sebep olacak...
onun yanında kendini rahat hissedeceksin, sana güven verecek...
daha fazla vakit geçirmek isteyeceksin onunla...
en sonunda...
"açılmalıyım" diyeceksin, "konuşmalıyım, bu aşkı iki kişilik yaşamalıyız"...
sancılı da olsa tüm duygularını açacaksın ona...
ne hissediyosan, gönlünden ne kopuyosa anlatacaksın, hatta ağlayacaksın da...
dinleyecek yanıbaşında...
onun da gözleri dolacak, üzülecek karşılıksız olduğu için...
gözlerine bakacak...
ben sana bu gözle bakmadım, çok üzgünüm diyecek...
üzüldüğüne inandıracak seni...
üzüldüğünü görünce güçlü duracaksın, öyle ya "sen onu onun seni sevmesi için sevmedin ki" diye moral vereceksin ona...
uğurlayacaksın sessizce onu...
ve yavaş adımlarla onun gözden kaybolmasını izleyeceksin...
sonra onun yürüdüğü istikamete doğru hareket edeceksin...
canın bi bardak çay çekecek hüznünü dağıtmmak için...
cafe göreceksinn bir tane, gireceksin...
oturacaksın tek başına, gözlerin kan çanağı olmuş bir şekilde...
çayını yudumlarkenn yan masadan kahkahalar duyacaksın,
usulca kafanı çevirip baktığında O'nu gööreceksin...
biraz önce gözleri dolu dolu olmuş hayatını bir annda silmeye hazır olduğun O kişiyi...
göz göze geleceksiniz, görmüştür artık seni...
ufak bi baş sallaması ile sen önüne döneceksin...
o senin orda olduğunu bile bile, bile isteye gülmeye devam edecek...
sen ise çayından son yudumunu içip masadan kalkacaksın...
içinden belli belirsiz sorular soracaksın...
"tamam sevmedi, üzülmedi ama peki saygı... saygı da mı duymadı bana ya da duygularıma?" diye...
anladın dostum gerçeği...
saygı da yok...
ve o zaman yüreğinden şelale gibi akan o bedduayı söylemek isteyeceksin,
"Rabbim sana da birini sevdirsin, ööyle sev ki bir dirhem kkarşılık alama, ve ona açıldığın gün gözünün önünde gülüp eğllensinn" diye...
sonra içinden başka ses uyaracak...
"yapma sakın, etme" diye...
ve yine düşüncelere dalacaksın uzun uzun...
ona tebessüm yakışıyorsa eğer ki yakıştığını söylemiştin, bırak gülsün...
ve herkes sana saygı duymak zorunda değil diyeceksin...
Allah yolunu, bahtını açık etsin diye iç geçireceksin dudaklarını buruşturarak acı acı...
vazgeçeceksin o kötü düşüncelerinden...
bi yandan da evet üzüleceksin bu duruma...
içerlenip daha bir kahrolacaksın...
"keşke diyeceksin, keşke... bir gün olsun sessiz kalsaydı... keşke bir gün olsun arkadaşlarından uzak kalsaydı, kaçmıyorlardı ya" diyeceksin kırmızı olan gözlerle...
sonra derin bir nefes çekip "canı sağolsun" diyeceksin...
ama unutma dostum...
bugünler de geçecek...
zor geliyor değil mi kulağa?
ama geçecek...
ve hatta inanmayacaksın ama...
sana saygı duyan başkalarıyla karşılaşacaksın...
inan bana...
bir gün çok seveceksin dostum...
öyle çok seveceksin ki bakmaya kıyamayacaksın sevdiğinin...
için içine sığmayacak, umutların seni tüm kötülüklere rağmen tebessümüne sebep olacak...
onun yanında kendini rahat hissedeceksin, sana güven verecek...
daha fazla vakit geçirmek isteyeceksin onunla...
en sonunda...
"açılmalıyım" diyeceksin, "konuşmalıyım, bu aşkı iki kişilik yaşamalıyız"...
sancılı da olsa tüm duygularını açacaksın ona...
ne hissediyosan, gönlünden ne kopuyosa anlatacaksın, hatta ağlayacaksın da...
dinleyecek yanıbaşında...
onun da gözleri dolacak, üzülecek karşılıksız olduğu için...
gözlerine bakacak...
ben sana bu gözle bakmadım, çok üzgünüm diyecek...
üzüldüğüne inandıracak seni...
üzüldüğünü görünce güçlü duracaksın, öyle ya "sen onu onun seni sevmesi için sevmedin ki" diye moral vereceksin ona...
uğurlayacaksın sessizce onu...
ve yavaş adımlarla onun gözden kaybolmasını izleyeceksin...
sonra onun yürüdüğü istikamete doğru hareket edeceksin...
canın bi bardak çay çekecek hüznünü dağıtmmak için...
cafe göreceksinn bir tane, gireceksin...
oturacaksın tek başına, gözlerin kan çanağı olmuş bir şekilde...
çayını yudumlarkenn yan masadan kahkahalar duyacaksın,
usulca kafanı çevirip baktığında O'nu gööreceksin...
biraz önce gözleri dolu dolu olmuş hayatını bir annda silmeye hazır olduğun O kişiyi...
göz göze geleceksiniz, görmüştür artık seni...
ufak bi baş sallaması ile sen önüne döneceksin...
o senin orda olduğunu bile bile, bile isteye gülmeye devam edecek...
sen ise çayından son yudumunu içip masadan kalkacaksın...
içinden belli belirsiz sorular soracaksın...
"tamam sevmedi, üzülmedi ama peki saygı... saygı da mı duymadı bana ya da duygularıma?" diye...
anladın dostum gerçeği...
saygı da yok...
ve o zaman yüreğinden şelale gibi akan o bedduayı söylemek isteyeceksin,
"Rabbim sana da birini sevdirsin, ööyle sev ki bir dirhem kkarşılık alama, ve ona açıldığın gün gözünün önünde gülüp eğllensinn" diye...
sonra içinden başka ses uyaracak...
"yapma sakın, etme" diye...
ve yine düşüncelere dalacaksın uzun uzun...
ona tebessüm yakışıyorsa eğer ki yakıştığını söylemiştin, bırak gülsün...
ve herkes sana saygı duymak zorunda değil diyeceksin...
Allah yolunu, bahtını açık etsin diye iç geçireceksin dudaklarını buruşturarak acı acı...
vazgeçeceksin o kötü düşüncelerinden...
bi yandan da evet üzüleceksin bu duruma...
içerlenip daha bir kahrolacaksın...
"keşke diyeceksin, keşke... bir gün olsun sessiz kalsaydı... keşke bir gün olsun arkadaşlarından uzak kalsaydı, kaçmıyorlardı ya" diyeceksin kırmızı olan gözlerle...
sonra derin bir nefes çekip "canı sağolsun" diyeceksin...
ama unutma dostum...
bugünler de geçecek...
zor geliyor değil mi kulağa?
ama geçecek...
ve hatta inanmayacaksın ama...
sana saygı duyan başkalarıyla karşılaşacaksın...
inan bana...